- Hutbelerindeki tavırları

Adsense kodları


Hutbelerindeki tavırları

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Wed 10 August 2011, 01:54 pm GMT +0200
14— Hutbelerindeki Tavırları:

 

Hz. Peygamber (s.a.), yerde, minber üzerinde, erkek ve dişi develer üstünde hutbe okumuştur.                                                             

Hutbeye çıktığı zaman gözleri kızarır, sesi yükselir, öfkesi artar; sanki heyecanlı heyecanlı: "Düşman üstünüze sabah-akşam saldırmak üzeredir" diye haber vererek bir orduyu uyarıyormuşçasına bir hal alır, ardından: "Benim Peygamber olarak gönderilmemle kıyamet arasındaki müddet şu ikisi gibidir" buyurur, işaret ve orta parmaklarım birbirine yanaştırırdı. Derdi ki: "Şüphesiz sözlerin en hayırlısı Allah'ın Kitabıdır. En iyi yol, Muharnmed'in (s.a.) yoludur. İşlerin en fenası (uydurulup dine katılan) bid'atlerdir. Her bid'at sapıklıktır. [366]

Her hutbesine Allah'a hamdederek başlardı. Pekçok fakîh ise: "Yağ­mur duası hutbesine istiğfarla, bayram hutbelerine de tekbirle başlardı" diyor ki, Hz. Peygamber'den (s.a.) bu konuda onlara destek olacak bir tek sünnet bile asla nakl olunmuş değildir. O'nun sünneti bunun aksini yani bütün hutbelere "el-Hamdülillah" ile başlamayı icabettir/ir. Bu görüş Hanbelî âlimlerince ortaya atılan üç görüşten biridir. Aynı zamanda Üsta­dımız İbn Teymiye'nin —Allah ruhunu aziz etsin— de tercihidir.

Hutbeyi ayakta okurdu. Atâ gibi bir takım tabiîlerin mürsel rivayetle­rine göre Hz. Peygamber (s.a.), minbere çıktığında yüzünü cemaata çevir­miş ve: "es-selâmü aleykûm" diye cemaatı selâmlamıştı. Şa'bî diyor ki: "Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer de böyle yaparlardı."[367] Hz. Peygamber (s.a.) hutbesini istiğfarla bitirirdi. Çoğu zaman hutbelerinde Kur'an okur­du. Müslim'in Sahihinde Ümmü Hişâm bt. Hârise'nin şöyle dediği nak­ledilir:

"Kâf sûresini yalnızca Hz. Peygamber'in (s.a.) dilinden öğrendim. Her cuma minber üzerinde halka hitap ederken bu sûreyi okurdu."[368]

Ebu Davud'un İbn Mes'ûd'dan naklettiğine göre Allah Rasûlü (s;i şehadet getireceği zaman şöyle derdi:                                             

"Hamd Allah'a mahsustur. O'ndan yardım diler, O'ndan bağışlama bekleriz. Nefislerimizin şerlerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın doğru yola ilettiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını da hiç kimse doğru yola erdire­mez. Tanıklık ederim ki, Allah'tan başka tapılacak yoktur; o tektir, ortağı yoktur. Yine tanıklık ederim ki, Muhammed şüphesiz O'nun kulu ve elçisi-dir. Kıyamet saati önünde Allah, onu müjdeleyici ve uyarıcı olarak hakla göndermiştir. Allah ve RasûhVne itaat eden doğru yolu bulmuştur. Onlara isyan edense yalnızca kendisine zarar vermiş olur. Allah'a hiçbir zarar ve-remez."[369]

Ebu Davud diyor ki: Yunus, İbn Şihâb'a (Zührî), Allah Rasûlü'nün (s.a.) cuma günü okuduğu şehadet kelimesini sordu. O da bu (yukarıdaki) şekil şehadeti şu farkla zikretmiştir: "...Onlara isyan edense Sapmış, azgın­lığa düşmüştür..."[370]

İbn Şihâb der ki: Bize kadar ulaştığına göre Hz. Peygamber (s.a.) hutbe okuduğunda şöyle derdi:

"Her gelecek olan yakındır. Gelecek olana uzaklık yoktur. Allah hiç kimsenin acelesi için acele etmez; insanların işini basite almaz. İnsanların dilediği değil, Allah'ın dilediği olur. Allah, birşey diler, insanlar başka bir-şey. İnsanlar istemese de Allah'ın dilediği olur. Allah'ın yakınlaştırdığını uzaklaştıracak, O'nun uzaklaştırdığını yakınlaştıracak hiçbir şey yoktur. Allah'ın izni olmadan hiçbir şey olmaz."[371]

Hutbelerinde ağırlığı şu hususlar teşkil ederdi: Verdiği nimetlerden üs­tün ve övgüye lâyık vasıflarından dolayı Allah'a hamdetme ve O'na övgü­de bulunma; İslâm dininin temel preniplerini öğretme, cennet, cehennem ve âhiret ahvalini anlatma, Allah'tan korkmayı emretme; Allah'ın gazap-landığı ve hoşnut olduğu hususları açıklama... İşte hutbelerinin yörüngesi bunun üzerine kurulmuştu.

Hutbelerinde derdi ki: "Ey insanlar! Doğrusu sizler benim emrettiğim herşeyi yapmaya güç yetiremeyeceksiniz yahut yapamayacaksınız. Ancak doğru olan (doğru olursanız) müjde size![372]

Karşıdaki insanların ihtiyaç ve faydalarına göre her vakitte hutbe okurdu. Okuduğu her hutbeye mutlaka Allah'a hamdederek başlai yine her hutbede şehadet getirir ve şehadet esnasında kendini özel ismiylfjj (Muham­med diye) anardı.

Şöyle buyurduğu sabittir: "Şehadet getirmeden okunan herp sik el gibidir."[373]

hutbel

Evinden çıkarken önünden yürüyecek bir çavuşu (yaveri) yoktu.'Bu günkü hatiplerin giyindikleri gibi giyinmezdi. Bunlar gibi ne omuzlar şal atardı, ne de geniş yakalı elbise giyerdi.                           

Minberi üç basamaklı idi. Minbere çıkıp cemaata yönelince müezzin yalnızca ezan okur, ezandan önce veya sonra hiçbir şey söylemezdi. Hz. Peygamber (s.a.) hutbeye başlayınca hiç kimse —ne müezzin, ne de başkası— herhangi birşey söylemek için asla sesini çıkarmazdı.

Hutbe okumak için ayağa kalktığında eline bir sopa alır; minberde iken ona dayanırdı. Bu hadisi Ebu Davud, îbn Şihâb'dan nakletmiştir.[374]

Hz.^eygamber'den (s.a.) sonraki üç halife de aynı şekilde yapardı. Bazı zamanlar bir yay'a dayandığı da olurdu. (Hutbe esnasında) bir kılıca dayanmış olduğuna dair bir haber yoktur. Pekçok cahil kimse, Hz. Pey­gamber'in (s.a.) dinin ancak kılıçla kurulduğunu göstermek için minberde iken eline kılıç aldığını sanmaktadır. Bu iki yönden çirkin bir cehalettir:

1- Bize gelen haberlere göre Hz. Peygamber (s.a.) yay ve sapaya dayanmıştır. 2- Din ancak vahiyle kurulmuştur. Kılıç ise dalâlet ve şirk içinde olan* ların kökünü kazımak için lâzımdır. Hz. Peygamber'in (s.a.) içinde hutb& okuduğu Peygamber şehri, kılıçla değil, Kur'anMa fetholunmuştur.

Hutbe esnasında yeni bir durumla karşı karşıya geldiğinde (önce) onunla meşgul olur, sonra hutbeye devam ederdi. Bir keresinde hutbe okuyordu. Bu sırada kırmızı gömlekler içinde torunları Hasan ile Hüseyin tökezleye tökezleye çıkageldiler. Bunun üzerine konuşmasını kesip minberden indi. Torunlarını kucakladığı gibi minbere geri döndü. Sonra şöyle buyurdu: "Yüce Allah doğru söyledi: 'Gerçekten mallarınız ve çocuklarınız sadece fitnedir.[375] Gömlekleri içinde şu ikisinin tökezleye tökezleye geldiklerini gördüm, dayanamadım. Hatta konuşmamı kesip onları kucaklayıp ta­şıdım."[376]

Hz. Peygamber'in (s.a.) hutbe okuduğu bir sırada Gatafanlı Süleyk geldi; doğruca oturdu. Hz. Peygamber (s.a.) ona hitaben: "Kalk, ey Sü-teyk! Hafif iki rekât namaz kıl." dedi. Sonra minberde iken şöyle buyur­du: "Herhangi biriniz cuma günü imam hutbe okurken geldiğinde hafif iki rekât namaz kılsın. "[377]

Cemaatin ihtiyacına göre hutbeyi bazan kısa tutar, bazan uzatırdı. Ârizî sebeple okuduğu hutbe, düzenü okuduğu hutbeden daha uzundu. Bayram­larda ayrıca yalnız kadınlara mahsus olmak üzere hutbe okur, onları sada­ka vermeye teşvik ederdi.[378] Allah en iyi bilendir. [379]


[366] Müslim, 867; Nesâî, 3/188,  İ89;  Ibn Mâce, 45.

[367] Abdürrezzak, Musannef, 5281. Hadis sahihtir. Yine Abdürrezzak (5281) ile tbn Ebî Şeybe (339), Şa'bî'nin şöyle dediğini rivayet ederler: Allah Rasûlü (s.a.) minbere çık­tığı zaman yüzünü cemaata çevirir "es-Selâmu aleyküm" derdi. Hz. Peygamber'den (s.a.) sonra Hz. Ebubekİr ve Hz. Ömer de (kendi hilafetleri devrinde) böyle yaparlar­dı... îbn Mace (1109) bu hadisi zayıf senedle rivayet etmiştir. Bu konuda Taberânî'-nin £V.w/'ında İbn Ömer'den bir hadis vardır. Heysemî, Mecmau'z-Zevâicfde (2/184)

bu hadisin zayıf olduğunu söylüyor. Beyhakî (3/204, 205) Câbir ve İbn Ömer'den hadis rivayet etmiştir. Bu konuda ayrıca Ibn Abbas, İbnü'z-Zübeyr ve Ömer b. Ab-dülaziz'den rivayetler vardır.

[368] Müslim, 873; Ebu Davud,  1100,   1102; Nesâî, 2/157.

[369] Ebu Davud, 1097. Buradaki hadis zayıfsa da bir başka senedİe ve bir başka metinle İbn Mes'ûd'dan Abdürrezzak (10449), Ahmed (4116 ve 3721), Nesâî (6/89), Tirmizî (1105), İbn Mâce (1892), Tahâvî (Müşkilû'l-Âsâr, 1/4) ve Beyhakî (Sünen, 3/214) sahih senedle şu hadisi rivayet ederler: İbn Mes'ûd anlatıyor: Allah Rasûlü (s.a.) hacet hutbesini bize şu şekil öğretti: "Şüphesiz hamd Allah'a mahsustur. O'na ham-deder, O'ndan yardım diler, O'ndan bağışlama bekleriz. Nefislerimizin şerlerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın doğru yola ilettiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını da hiç kimse doğru yola erdiremez. Tanıklık ederim ki, Allah'tan başka tanrı yoktur,

O tekdir, ortağı yoktur. Yine tanıklık ederim ki, Hz. Muhammed O'nun kulu ve elçisidir." Sonra şu üç âyeti okurdu: 1- "Ey inananlar! Allah'dan gerektiği gibi kor­kun. Ancak müslüman olarak can verin." (Âl-i îmrân, 3/102), 2- "Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'ın ve akrabaların haklarını gözetmemekten sakının. Şüphesiz Allah size gözcüdür." (Nisa: 4/1), 3- "Ey İnananlar! Allah'dan sakının, doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi size yararlı kılsın ve günahlarınızı ba­ğışlasın. Kİm Allah'a ve Peygamberine itaat ederse gerçekten büyük bir kurtuluşa ermiş olur." (Ahzâb: 33/70-71). Bu hadisin senedi kuvvetlidir. Tirmizî hasen olduğu­nu söylemiştir. Metinde geçen zayıf hadisde münker bir cümle —"Onlara isyan ederse" cümlesi— vardır. Hz .Peygamber'in (s.a) bu şekil söyleyişi yasakladığı sahihtir: Adiy b. Hatim anlatıyor: Adamın biri Hz. Peygamber'in (s.a.) huzurunda hitabette bulun­du. Hitabet esnasında: "Allah'a ve Rasûlü'ne itaat eden doğru yolu bulmuştur. On­lara isyan edense azılmıştır." dedi. Allah Rasûlü (s.a.) buna müdahale ederek: "Sen ne kötü

hatipsin. Allah'a ve Rasûlü'ne isyan eden... de" buyurdu. Müslim, 870.

[370] Ebu Davud, 1098. Râvıleri sikadır; ancak hadis mürsel olduğundan delil teşkil etmez.

[371] Ebu Davud, Merâsil. Hadis mürseldir. ez-Zerkânî, Şerhu'l-Mevâhibi'l-Ledünniyye'âe (7/447) kaydetmiştir.

[372] Ebu Davud,  1096; Ahmed, 4/212. Senedi hasendir.

[373] Tirmizî, 1106; Ebu Davud, 4841; Ahmed, 2/302, 343. Senedi kuvvetlidırTTirnıizî hasen olduğunu söylüyor.

[374] Herhalde Ebu Davud, İbn Şihab'dan AferânV'inde rivayet etmiştir. Sünen'inde (1096) Hakem b. Hazn el-Kelefî'nİn şu olayı anlattığını rivayet eder: Ben, Allah Rasûlü'ne (s.a.) yedi kişilik elçi heyetinin yedincisi —yahut dokuz kişilik heyetin dokuzuncusu— olarak geldim. Hz. Peygamber'in (s.a.) huzuruna girdik; "Ey Allah'ın Rasûlü! Biz seni ziyarete geldik. Bize hayır duada bulun" dedik. Hz. Peygamber (s.a.) bize ikram olarak hurma getirmelerini emretti. Çünkü o zamanlar refah seviyesi düşüktü. Birkaç gün orada kaldık. Bu sırada bir cuma namazını Allah Rasûlü (s.a.) ile birlikte kıldık. Hutbe okumak için bir değnek yahut yay üzerine dayalı bir vaziyette ayakta durdu. Sonra: '*Ey insanlar! Doğrusu sizler benim emrettiğim herşeyi yapmaya güç yetire­meyeceksiniz yahut yapmayacaksınız. Ancak doğru olun, müjde size!" buyurdu. Ha­disin senedi hasendir. Hafız tbn Hacer, ei-Telhîs'&t hasen olduğunu söylemiştir. Bu hadisin Berâ b.Âzib'den gelen Ebu Davud'da (1145): "Hz. Peygamber'e (s.a.) bay­ram günü bir yay bağışlandı, ona dayanarak hutbe okudu." metniyle rivayet edilen bir şahidi vardır. Hafız diyor ki: Ahmed ve Taberânî bu hadisi uzun bir metinle rivayet etmişlerdir. İbnü's-Seken İse sahih olduğunu söylemiştir. Bu konuda îbnü'z-Zübeyr'den Ebu'ş-Şeyh'in A hlöku'n-NebP sinde (s. 155-156) zayıf bir hadis daha riva­yet edilmektedir; ancak şahid hadisler sayesinde hasen kabul edilir.             

[375] Enfâİ: 8/28.

[376] Tirmizî, 3776; Ebu Davud, 1109; Nesâî, 3/108; Ibn Mâce, 3600. isnadı hasendir. Tirmizî hasen olduğunu belirtmiştir.

[377] Buharı,  11/32,  U/33, 19/25; Müslim, 875 (59); Tirmizî, 510; Ebu Davud, 1115, i 116 ve 1117; Nesâî, 3/103; Ibn Mâce,  1112.

[378] Buharı,  13/19.

[379] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/170-174.

Canani
Wed 10 August 2011, 02:49 pm GMT +0200
Rabbim güzeller güzelinin ahlakıyla boyanmayı nasip eylesin..Günümz hutbe verenlerinde görevlerini hakkıyla yapmalarını nasip eylesin....