ezelinur
Fri 29 January 2010, 04:37 pm GMT +0200
Mezheblerin ileri sürmüş oldukları tafsilâtlı görüşlere göre hutbe irâd edilirken konuşmak caiz değildir.
Hanefiler dediler ki: Konuşan kişi hatibe yakın da olsa, uzak da olsa ve yapılan konuşma dünya ile ilgili de olsa zikir de olsa, zulmeti zikretmek veya başka sebepten ötürü hatibin ağzından hutbeyi geçersiz kılacak bir söz çıksa da, hutbe esnasında konuşmak tahrîmen mekruhtur. Peygamber Efendimizin ismi duyulduğunda sessizce salât ü selâm getirilmelidir. Uygunsuz bir durum görüldüğünde el veya başla işaret etmenin bir sakıncası olmaz. Hutbe esnasında konuşmak gibi namaz kılmak da tahrîmen mekruhtur. Mezhebler bu hususta ittifak etmişlerdir. Hatibin kendine mahsûs halvet yerinden çıkması esnasında cemaatin konuşmaları veya namaz kılmaları yine aynı hükme tâbidir. Bu, Ebû Hanîfe’nin görüşüdür. İmameyn’e göre bu esnada konuşmakta olanlar, konuşmalarını kesmezler. Ama namaz kılmakta olanlar, namazlarını keserler. Verilen selâmı dil ve kalble almak da mekruh konuşmalardandır. Hatibin, hutbeyi tamamlamadan önce veya hutbeden sonra cemaate selâm vermesi gerekli değildir. Çünkü selâm vererek hutbeye başlamaya şer’an izin verilmiş değildir. Hatta, selâm veren hatib günahkâr olur. Selâmına mukabelede bulunmak da vâcib değildir. Aksırana hayır duada bulunmak da aynı hükme tâbidir. İmamın cemaate selâm vermesi mekruhtur. Akrepten veya yılandan sakındırmak, âmânın tehlikeli bir duruma düşmemesi gibi zararları bertaraf etmek için çağırmak, mekruh konuşmalardan sayılmaz. Malikiler dediler ki: Hutbe okunurken veya hatibin iki hutbe arasında minberde oturması esnasında konuşmak haramdır. Bu konuşmayı yapan kişi, hutbeyi işiten biri olsa da, olmasa da fark etmez. Her ikisinin de bu esnada konuşması haramdır. Bir kimse, mescidin avlusunda veya bitişik yollarda bile bulunsa konuşması yine haramdır. Övülmesi caiz olmayan birini överek veya yerilmesi caiz olmayan birini yererek, hutbede hatibin ağzından yanlış bir söz çıkmadığı sürece hutbe esnasında konuşmak haramdır. Hatib, böyle bir sözü sarf ederse hutbenin saygınlığı düşer ve bu durumda konuşmak da haram olmaz. İmam hutbeye başlamadan önce minberde otururken ve ikinci hutbenin sonunda müslümanlara, sahâbilere veya halifeye duâ etmeye başladığında konuşmak caiz olur. Hutbe esnasında selâm vermek, selâm almak, konuşanı konuşmaktan menetmek de haram konuşmalardandır. Yine aynı şekilde, konuşan kişiye susması için işaret etmek ve çakıl tanesi atmak, aksırana hayır duada bulunmak, bir şeyler yemek haramdır. Ama aksıran kişinin gizlice “elhamdülillah” demesi mendubtur. Hatib, azâb âyetlerinden birini veya cehennem ateşini hatırlatan bir duayı okuduğunda, dinleyicilerin sessizce “eüzü” çekmeleri mendubtur. Hatib duâ okurken hazır bulunanların “âmîn” demeleri mendubtur. Âmîn’i seslice söylemek mekruhtur, daha yüksek sesle söylemekse haramdır. Bir sebepe bağlı olduğu takdirde “eüzü” çekip “estağfurullah” demek ve Peygamber Efendimize salât okumak da âmîn hükmüne tâbidir. Az oldukları takdirde sessizce yapılmaları mendubtur. Nafile namaz kılmaya gelince, sırf hatibin minbere çıkmasıyla haram olur. Bu konudaki kural şudur: Hatibin minbere çıkması namazı haram kılar. Konuşmaya başlaması da cemaatin konuşmasını haram kılar.
Şafiiler dediler ki: Hatibe, işitmese bile, kulak verdiği takdirde işitebilecek kadar yakın olan kişinin, hatibin hutbe rükünlerini edâ etmesi esnasında konuşması tenzîhen mekruhtur. Bazıları bunun haram olduğunu bile söylemişlerdir. Hatibin hutbe rükünlerine ekleme yapması esnasında konuşmak mekruh değildir. Nitekim hutbeden önce konuşmak da mekruh değildir. Bu arada hatib, kendi halvet yerinden çıkmış olsa bile, konuşmak mekruh değildir. İki hutbe arasında, hutbe tamamlandıktan ve fakat namaz kılınmadan önce konuşmak mekruh değildir. Hatibten, kulak verse bile onu işitemeyecek kadar uzaktaki bir kimsenin hutbe esnasında konuşması mekruh değildir. Ama bu arada zikirle meşgul olması sünnettir. Hutbe esnasında mekruh konuşmalardan, dört çeşit konuşma istisna edilmiştir:
1. Hutbe esnasında aksırana hayır duada bulunmak mendubtur.
2. Adı anıldığında Rasûlullah (s.a.s.)’a salât getirirken, aşırı olmamak kaydıyla, sesi yükseltmek mendubtur.
3. Hutbe dinleyen kişinin selâm vermesi her ne kadar mekruhsa da verilen selâma mukabelede bulunması vâcibtir.
4. Âmâyı tehlikemden kurtarmak, akrepten sakındırmak ve benzeri eziyetleri defetmek kasafyla konuşmak vâcibtir.
Hutbe okunduğu sırada namaz kılmanın hükmüne gelince, bu, daha önce anlatılmıştır.
Hanbeliler dediler ki: Hatibe, hutbeyi işitebilecek kadar yakın bulunan kimsenin, Cuma günü hutbe esnasında konuşması haramdır. Yapılan konuşma zikir ve başka şey olsa, ya da hatib adaletli biri olmasa bile, konuşmak haramdır. Ancak hatibin kendisi bu hükümden muaftır. Hatibin bir menfaat veya ihtiyaç dolayısıyla cemaatten biriyle konuşması caiz olduğu gibi, cemaatten birinin de onunla konuşması caizdir. İsmi anıldığında, Peygamber (s.a.s.) Efendimize salât getirmek de mubahtır. Ama hatibin bu salâtı sessizce getirmesi sünnettir. Yine hatibin, duaların sonunda “âmîn” demesi, aksırana hayır duâ etmesi, selâma işaretle değil de sözle mukabelede bulunması caizdir. Hatibten, hutbeyi işitemeyecek kadar uzakta bulunan birinin konuşması caizdir. Böyle birinin susmaktansa Kur’an-ı Kerîm okuması ve zikirle meşgul olması daha faziletli olur. Bunu yaparken de, başkalarının hutbe dinlemelerine engel olmamak için, sesini yükseltmesi caiz olmaz. İki hutbeden önce ve sonra, iki hutbe arasında hatibin susması esnasında, hatibin duaya başlamasından sonra -çünkü bu durumda hutbenin rükünleri tamamlanmıştır- konuşmak haram değildir. Duaya kulak verip dinlemek vâcib değildir. Başkasının konuşmasını duyan kimsenin, onu sözle susturması caiz değildir. Yalnız, işaret parmağını ağzının üzerine koyarak susması için işarette bulunabilir. Ama birini tehlikeye düşmekten kurtarmak veya başkasını yılan, akrep ya da ateşten sakındırmak için hutbe esnasında konuşmak vâcibtir.[53]
Cuma Namazı İçin Safları Yararak Veya Oturanların Üstünden Adım Atarak İleriye Geçmek
Cuma namazı için, oturan cemaatin saflarını yararak, yani adımlarını kaldırarak omuzlar üzerinden ileriye geçmek, mezheblerin ileri sürdükleri tafsilâtlı şartlar doğrultusunda caiz olur.
Hanefiler dediler ki: Cuma günü safların üstünden adım atarak ileriye geçmenin, ancak iki şartla: sakıncası olmaz:
1. Bunu yaparken elbiselerini çiğnemek veya vücutlarının herhangi bir yerine basmak suretiyle kimseye eziyet etmemelidir.
2. Bunu, hatibin hutbeye başlamasından önce yapmalıdır. Aksi takdirde tahrîmen mekruh olur. Ama oturacak bir yer bulamayan kimsenin, ileride oturabileceği bir yere ulaşabilmek için zorunlu olarak safları yarıp geçmesi gerekiyorsa, bunu yapması mubah olur.
Şafiiler dediler ki: Cuma günü, oturanların boyunları üzerinden adım atmak mekruhtur. Fakat saflar arasından geçmek bu hükme tâbi değildir. Mekruh olan adımlamadan bazı hususlar istisna edilmiştir:
1. Bu adımı atan kişi, sâlih ve seçkin bir insan olursa, adımlaması mekruh olmaz.
2. Öndeki saflarda boşluk bulunduğu takdirde orayı doldurmak için bu adımlamayı yapmak mekruh olmaz. Aksine, bu boşluğu doldurmak için adımlamak sünnet olur.
3. Eğer hatibin sesinin duyulacağı ön saflarda oturanlar, çocuklar gibi Cuma namazıyla yükümlü olmayan kimselerse, bu durumda, Cuma namazıyla yükümlü olan kimselerin, boyunlara basarak da olsa safların arasından ileriye geçmeleri vâcib olur.
4. Cuma namazını kıldıracak olan imamın, minbere ulaşabilmek için boyunların üzerinden adım atmaktan başka çıkar yolu yoksa bunu yapması caiz olur.
Hanbeliler dediler ki: İmam ve müezzinden başkasının Cuma namazı için mescide girerken, hutbe okunduğu esnada cemaatin omuzları üzerinden adım atarak ileri geçmeleri mekruh olur. Ancak, ön safta bulunan bir boşluğu doldurmak için böyle yaparak ileri geçmek mubah olur. Mekruh olan adımlama, ayaklan kaldırıp oturan kişinin omzunun üstünden ön tarafa doğru atmaktır.
Malikiler dediler ki: Hatib minberdeyken, cemaati yararak öne geçmek, ön saftaki boşluğu kapatmak için olsa bile haramdır. Hatibin minbere çıkmasından önce, saf doldurmak amacıyla olmaksızın ve oturanlardan birine eziyet etmeden geçmekse mekruh olur. Ancak ön saftaki boşluğu doldurmak için caiz olur. Oturanlardan birine eziyet ulaşırsa haram olur. Hutbeden sonra ve namazdan önce bu şekilde adımlamak caiz olur. Hutbe esnasında da olsa saflar arasında yürümek caizdir.[54]