saniyenur
Sat 19 November 2011, 07:58 pm GMT +0200
28- Huneyn Gazası
1616- Abbâs b. Abdulmuttalib (r.a)'tan rivayet edilmiştir:
“Resulullah (s.a.v.)'le birlikte Huneyn savaşında bulundum. Ebû Süfyân b. Haris b. Abdulmuttalib ile ben, Resulullah (s.a.v.)'in peşine takılıp savaş sırasında ondan hiç ayrılmadık. Resulullah (s.a.v.) beyaz bir katırının üzerinde idi. Bu katırı, ona, Ferve b. Nufâse el-Cüzâmî hediye etmişti. müslümanlar ile kafirler karşılaşınca müslümanlar dönüp gerilediler. Resulullah (s.a.v.) ise katmnı kâfirlere doğru mahmuzlamaya başladı. Ben, Resulullah (s.a.v.)'in katırının geminden tutuyor, onu kopmasın diye rnen ediyordum. Ebû Süfyân da, Resulullah (s.a.v.)'in üzengisinden tutuyordu. Derken Resulullah (s.a.v.):
“Ey Abbâs! Hudeybiye günü Semure ağacının altında Rıdvan biati yapanlara seslen!” dedi. Abbâs, sesi kuvvetli bir kimseydi. Der ki:
“Sesim çıkabildiğince, “Semure ağacı altında dönmemek üzere biat edenler nerede?” diye haykırdım. Vallahi, sesimi işittikleri zaman onların Peygamber'i korumak için yerlerine dönüşleri, ineğin yavrularına dönüşü gibiydi. Resulullah'a doğru gelirlerken:
“Yâ lebbeyk! Yâ lebbeyk!” diyerek kafirlere karşı kıyasıya savaştılar.
Ensârı yardıma çağırmak için ise:
“Ey Ensâr topluluğu! Ey Ensâr topluluğu!” diyorlardı.
Sonra bu çağırma işi, Haris İbnu'l-Hazrec oğullarına İnhisar ettirildi. Ve:
“Ey Haris İbnu'l-Hazrec oğulları! Ey Haris İbnu'l-Hazrec oğulları!” dediler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) katırının üzerinde uzanmış gibi bir vaziyette onlann çarpışmasına bakıp:
“Bu, tandırın kızıştığı zamandır!” buyurdu. Daha sonra Resulullah (s.a.v.) birkaç çakıl alarak onları kafirlerin yüzlerine doğru atıp:
“Muhammed'in Rabbine yemîn olsun ki, bozguna uğradılar!” buyurdu. Daha sonra ben bakmaya gittim. Ne göreyim, savaş, Resulullah (s.a.v.)'in dediği şekilde! Vallahi, o kafirlere doğru attığı çakıllarından başka hiçbir şey yapmamıştı. Artık onların kuvvetinin zayıfladığını, işlerinin gerilediğini gördüm durdum! [975]
Açıklama:
Huneyn gazvesi ile İlgili olarak 1683 nolu hadisin açıklamasına bakabilirsiniz.
1617- Ebu İshâk'tan rivayet edilmiştir: “Bir adam, Berâ'ya:
“Ey Ebu Umara! Siz Huneyn günü savaştan kaçtınız mı?” diye sordu. Berâ:
“Hayır, vallahi kaçmadık! Resulullah (s.a.v.) dönüp gitmedi. Fakat şu da var kî; sahabilerin gençleri ve aceleci takımı zırhsız, üzerlerinde silâh olmaksızın yada çok silâh olmaksızın meydana çıkmışlardı. Atıcı, okları yere düşmeyen bir kavimle Hevâzin ve Benî Nasr topluluklarıyla karşılaştılar. Bunlar, onları öyle bir ok yağmuruna tuttular ki, nerede ise okları hiç boşa gitmiyordu. Orada Resululiah (s.a.v.)'in de üzerine yürüdüler. Resulullah (s.a.v.), beyaz katırının üzerinde idi. Ebû Süfyân b. Haris b. Abdulmuttalİb de onun üzengisinden tutuyordu. Hemen yere inerek Allah'tan zafer dileyip:
“Peygamber benim, yalan yok! Abdülmuttalib'in oğlu benîm!” buyurdu. Sonra askerini sıraya dizdi. [976]
Açıklama:
Ebû Umara, Berâ İbn Azib'in lakabı idi.
1618- Seleme İbnu'1-Ekva (r.a)'tan rivayet edilmiştir:
“Resulullah (s.a.v.)le birlikte Huneyn'de düşmana karşı savaştık. Düşmanla karşılaşınca, onlara doğru ilerledim. Bir dağ yoluna çıktım. Derken karşıma düşmandan bir adam çıktı. Ona bir ok attım. Hemen gözümden kayboldu. Ne yaptığını anlamadım. Bir de baktım ki, düşman diğer bir yoldan çıkıverdi! Derhal Peygamber (s.a.v.)'in sahabileri geri çekildiler. Ben de bozguna uğramış olarak geri döndüm. Üzerimde iki elbise vardı. Birisiyle sarınmış ve diğeriyle de bürünmüştüm. Derken pestemalım çözüldü. Ben de ikisini birden topladım. Bozguna uğramış olarak Resulullah (s.a.v.)'in yanına vardım. O, benekli beyaz katırının üzerinde korkusuzca duruyordu. Bana hitaben:
“Ekva'nın oğlu muhakkak bir korku gördü!” buyurdu. Düşmanlar, Resulullah (s.a.v.)'i kuşatınca katırdan indi. Sonra yerden bir avuç toprak aldı. Onların yüzlerine doğru dönerek:
“Bu yüzler kahrolsun!” buyurdu. Artık onlardan Allah'ın yarattığı hiç bir insan yoktu ki, bu avuçtan gözlerini toprakla doldurmasın! Bunun üzerine savuşup gittiler. İşte Yüce Allah, böylece onları bozguna uğrattı. Resulullah (s.a.v.)'de onların ganimetlerini müslümanlar arasında bölüştürdü. [977]
[975] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/207.
[976] Buhârî, Cihad 97, 52; Nesâî, Amelu'1-Ycvm ve'1-Leyl, 605.
[977] İbn Hibban, Sahih, 6520; Beyhakî, Delailu'n-Nübüvvet, 5/1401.