- Hükümeti adı ne demektir

Adsense kodları


Hükümeti adı ne demektir

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sumeyye
Mon 14 March 2011, 02:14 pm GMT +0200
Hükümet-i adı Ne Demektir:



Hükümet-i adl; yaralı kişi bir köle gibi düşünülerek sağlam ve yaralı hali değerlendirilir. Yaralamanın eksilttiği kıymet diyetten hesaplanarak bedeli ödenir: Kıymetinin onda biri eksilmişse, diyetin onda birinin ödenmesi gerekir ve hep bu kıstasa göre hesaplanır. Bu görüş Tahavî'ye aittir. Çünkü hür kimseye değer biçmek mümkün değildir. Köle için değer, hür için diyet gibidir. Bunlardan birinde noksanlık meydana getiren şey, diğerlerinde de muteber olur.

Kerhî dedi ki; 'bu yaranın miktarı, belli diyeti olan yaraya göre tahminen hesaplanır ve o nisbette diyet alınır. Meselâ bu yaranın mudiha yarasına göre miktarı hesaplanır ve tam diyetin yirmide birine kıyasla ne kadar tutuyorsa, o kadarı alınır.

Bir kimse bir başkasının başını yaralar da, bu yaralama sebebiyle mağdurun aklı veya başının saçı giderilirse, buna mudiha diyeti de dâhil olur: Zira akıl gidince, bütün organların temin edecekleri menfaat gider ve cani onu yaralamış, o da bu yüzden ölmüş gibi olur.

Saça gelince; mudihanın diyeti, saçın bir kısmının giderilmesi sebebiyle vâcib olur. Öyle ki, giderilen saçın yerine yenisi biterse, diyet ödeme mükellefiyeti düşer. Saçın tamamının giderilmesinde diyet-i kâmile gerekir. Burada iki suç bir fiile taallûk etmektedir. Dolayısıyla parmağı kesilip de eli sakatlanan kimse misalinde olduğu gibi, parça bütüne dâhil olmaktadır.

Görme, işitme ve konuşma kabiliyeti giderilirse, buna mudiha diyeti dâhil olmaz. Ama bununla beraber mudiha diyetinin ödenmesi gerekir: Zira evvelki sayfalarda geçen bir rivayette anlatıldığı gibi, Hz. Ömer (ra) bir darbe sebebiyle dört diyet ödenmesine hükmetmiştir. Çünkü bu organlardan her birinin temin edeceği menfaat kendisine has olup, başkasına sirayet etmez. Bunlar değişik organlara benzerler. Akıl ise böyle değildir. Çünkü onun temin edeceği menfaat bütün organlara sirayet eder.

Ebû Yûsuf’dan rivayet edilen bir görüşe göre; şecce görme duygusunun değil de, işitme ve konuşma duygusunun giderilmesi diyetine dâhil olur. Çünkü işitme ve konuşma bâtıni bir hadisedir ve akıl ile müteberdir. Görmeye gelince; bu zahirî bir hâdise olup bu kapsama dâhil olmaz.

Bu duyguların gidip gitmediğini bilmenin yolu; caninin itirafta bulunması veya mağduru tasdik etmesi yahut yeminden kaçınmasıdır. Diğer haklarda da bu böyledir. Görme duygusunun gidip gitmediği iki âdil tabibin muayenesiyle bilinir. Çünkü bu zahirî bir hâdisedir ve varlığı veya yokluğu bu şekilde bilinir.

Ashabımızdan bazıları dediler ki; kişinin görüp görmediğini anlamak için önüne bir yılan bırakılır ve nasıl davrandığı kontrol edilir. Kişinin işitip işitmediğini anlamak için dalgınlığı esnasında kendisine aniden seslenilir. Anlatıldığına göre bir erkek bir kadını dövmüş, kadın ise sağırlaştığını iddia etmiş, ikisi muhakeme olunmak üzere Kadı İsmail b. Hammad b. ebî Hanife'ye başvurmuşlardı. Kadı o kadına bakmayıp, başka bir şeyle oyalanır gibi yapmış, sonra aniden ona dönüp; 'avret yerini kapa’ deyince kadın toparlanmış ve Kadı da davacı kadının yalan söylediğini anlamıştı.

Kişinin konuşup konuşamadığını anlamak için ise, kendisinden habersizmiş gibi davranılır ve gizlice takib    edilerek konuşup konuşmadığına bakılır. Koku alma duygusunu kaybettiğini iddia eden bir kimse yanında pis koku saçmakla denenir. Yanında pis koku saçıldığında yüzünü buruşturursa, yalan söylediği anlaşılır.

Mudiha yarası ve diğer organların yaralanmalarında hemen kısas tatbik edilmez, yaranın iyileşmesi beklenir: Zira rivayet edildiğine göre; adamın biri Hassan b. Sabit (ra) i yaralamıştı. Bunun üzerine Ansar kalkıp Rasûlullah (sas) a gelerek kısas talebinde bulunmuşlardı da Peygamber Efendimiz (sas) onlara şöyle buyurmuştu:

“Bekleyin bakalım, arkadaşınıza ne olacak?”

Hatâen yaralamaların durumunda şüphe yoktur: Bu yara başka yerlere sirayet etmezse, hükmü bellidir. Ama sirayet ederse, daha evvel diyetin bir kısmı alındığı için, bu defa kalan kısmı da alınır.

Bir kimse bir başkasının başını yaralar, ancak daha sonra et birbirine kaynayıp yara kapanır ve yeniden saç biterse, diyet ödenmez (Ebû Yûsuf): Çünkü diyet ödenmesini gerektiren sebep ortadan kalkmıştır ki, o sebep de insanın çirkinleşmesidir. Ebû Yûsuf dedi ki; 'bu takdirde cani mağdura çektirdiği acının diyetini ödemekle mükellef olur. Çünkü yaranın meydana getirdiği çirkinlik her ne kadar yok olmuşsa da, yaralama sebebiyle hâsıl olan acı hâlâ devam etmektedir. Bu sebeple o acının miktarınca diyet ödenmesi gerekir.'

İmam Muhammed dedi ki; 'mağdurun tedavisi için lâzım gelen tabip ücretini caninin ödemesi gerekir. Zira caninin işlediği suç fiili sebebiyle mağdura tedavi lâzım olmuştur. Cani bu tedavi masrafını sanki mağdurun malından almıştır. Dolayısıyla bu masrafı caninin karşılaması gerekir.’ [20]



[20] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/284-286.




gulsahkilicaslan
Tue 3 March 2020, 10:31 am GMT +0200
Rabbim razi olsun inşallah selam ve dua ile

Bilal2009
Tue 3 March 2020, 05:06 pm GMT +0200
Rabbim paylaşım için razı olsun

Sevgi.
Thu 5 March 2020, 06:04 am GMT +0200
Esselâmü Aleyküm. çok faydalı konuya değinilmiş. Rabbim emeği geçenlerden razı olsun inşaAllah