sidretül münteha
Thu 20 January 2011, 05:14 pm GMT +0200
194. Bir Sebebe Dayanarak Hükümete Karşı Baş Kaldıranların Hükmü
Hükümet, bunlarla çarpışırken onlardan yakaladığı herhangi bir kimseyi Öldüremez.. Ancak eğer yakalarken henüz savaş bitmemiş ise -İmam Mâlik'e göre- hükümet, o kimsenin sağ kaldığı takdirde tekrar dönüp arkadaşlarına yardım edeceğinden endişe ettiğinde onu öldürebilir. Fakat savaş bittikten sonra yakalanan kimse, halkı, dinde çıkardığı bid'ata çağırmayan bid'at sahibi hükmünde olup, kimisi «Tevbe ile emrolunur. Eğer tevbe ederse, ne âlâ; etmezse öldürülür» kimisi de «Tevbe ile emrolunur. Fakat tevbe etmediği takdirde öldürülmeyip terbiye edilir» demiştir.
Dinde bid'at çıkaranların çoğu sonuç itibarıyla kâfir olurlar. İmam Mâlik, sonuç itibarıyla kâfir olmanın ne demek olduğu hakkında değişik şekillerde açıklamada bulunmuştur. Sonuç itibarıyla kâfir olmak şu demektir ki: Kişi açıktan açığa küfür ve inkâr sayılan bir şeyi söylemez. Fakat söylediği şeyden çıkan sonucun küfür olduğu halde kendisi buna inanmaz ve o şeyi söylemekte ısrar eder.
Bir sebebe dayanarak hükümete karşı baş kaldıranlar, hükümet kuvvetleri tarafından yenilgiye uğratıldıklarında eğer tevbe ederlerse, soyguncularin hükmüne tabi değillerdir ve eğer bir kimseden bir şey almışlarsa, aldıkları o şey onlardan geri alınmaz. Ancak, ellerinde o şeyin bizzat bulunması halinde kendilerinden alınıp sahibine verilmesi gerekir. Fakat eğer bir kimseyi öldürmüşlerse, o kimseye karşılık olarak kısas edilirler mi edilmezler mi diye ihtilâf etmişlerdir. Kimisi «Edilirler» demiştir. Ata ile Asbağ bu görüştedirler. Mutarrif ile İbn Mâcişûn da, İmam Mâlik'ten «Kısas edilmezler» dediğini rivayet etmişlerdir ki, cumhur da buna katılır. Çünkü bir sebebe dayanarak hükümet ile savaşan kimselere «Kesin olarak kâfirdirler» denilemez. Nitekim ashab-ı kiramın birbirleriyle savaşmaları da bu kabildendi. Gerçek kâfir, dolaylı yollardan değil, açıktan açığa inkarcı olan kimsedir. [12]
[12] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/347.