sumeyye
Sat 19 December 2009, 03:07 pm GMT +0200
Hudeybiye Gazvesi
Bütün rivayetlerin ittifakına göre Hicretin altıncı senesinin Zilkade ayında (Bu ay hac aylarındandır) Resulullah (sav), be raberindeki 700 kadar sahabiyle hac yolculuğuna çıktı. Ancak Cabir bin Abdulah´ın rivayetine göre beraberinde 1400 kadar sahabi varmış ki bu, akla daha yatkındır. Peygamber efendimi zin ordusu, Kureyşlileri ürkütmüştü. Binden az sayıdaki asker-lerse düşmanı ürkütemezler. Buhari ve diğerleri, Peygamber efendimizle beraber bulunan sahabilerin 1400 kişi olduğunu söylemişlerdir. 700 kişi olduklarını söyleyen, İbn İshak´tır.
Peygamber efendimiz, savaş niyetiyle değil de, insanları bir araya getiren hac ibadetini eda maksadıyla yola çıktı. Usfan mevkiine varır varmaz Bişr bin Süfyan el-Kabi ile karşılaştı. Öyle görülüyor ki Kureyşliler, Resulullah´ın geleceğini önceden haber aldıkları için tedbirli ve savaşa hazırlıklı idiler.
Bişr bin Süfyan dedi ki: "Ya Resulullah! Kureyşliler senin gelişinden haberdar olmuşlardır. Sütlerinden faydalanacakları sağmal ve yavrulu develerini, döllerini döşlerini yanlarına al mış, seni Mescid-i Haram´a girmekten men etmek için kaplan postu giyerek Zi-Tuua denen yere varıp konaklamışlar, seni Mekke´ye sokmayacaklarına yemin edip Allah´a söz vermişler dir. Halid bin Velid kumandası altındaki süvarilerini Küra-ı Nemin denen yere kadar sevketmişlerdir."
Kendisiyle savaşmakta olsalar da onlara merhamet eden ve müslüman olmalarını temenni eden Resulullah (sav) milleti olan Kureyşliler için üzülerek şöyle dedi:
"Eyvah! Yazık oldu Kureyşlilere. Zaten savaş, onları yeyip tüketmiştir. Ne olurdu, kendileri benimle öteki Araplar arasın dan çekilseydi de beni onlarla başbaşa bıraksaydılar. Onlar be ni yenecek olurlarsa, zaten kendilerinin de amacı bu olduğuna göre, amaçlarına ulaşmış olurlardı. Eğer Allah beni onlara ga lip kılacak olursa ve kendileri de isterlerse, topluca İslamiyet´e girerlerdi. Eğer böyle yapmazlarsa, savaşacaklar demektir.
Bunlar, kendilerini güçlü mü sanıyorlar? Vallahi Allah´ın beni yaymak üzere göndermiş olduğu bu dini üstün kılıncaya ve ba şım gövdemden ayrılıncaya kadar onlarla çarpışmaktan geri durmayacağımı´
Bundan sonra Resulullah (sav) onların savaşçılarıyla karşı laşmak istemedi ki kılıç, fikrin önüne geçmesin. Hac ibadetini eda etmek istiyordu. Mekkelileri zorlamadan kendi serbest ira deleriyle karar vermelerini sağlamak istiyordu. Çünkü uzlaş mak, iradenin serbest bırakılmasıyla mümkün olur. Savaş ise nefret doğurur. Kılıçla zorlamak nefsi alevlendirir ve yaralar. Oysa Peygamber efendimiz kimsenimgönlünü yaralamak iste miyordu. Bilakis kalplerdeki öfke hastalığın tedavi ederek gö nülleri şifaya kavuşturmak istiyordu. Müslümanları başka bir yoldan götürerek Kureyş süvarileriyle karşılaşmak istemedi. Müslümanların yürümesiyle yerden toz bulutları yükselmeye başladı. Küra-ı neminde bulunan Halid bin Velid kumanda sındaki Kureyş süvarileri, korkup Mekke´ye geri döndüler. Pey gamber efendimiz de ordusunu Seniyyet´ül Murar denen yerde durdurdu. Devesi oraya çöktü. Mola vermeleri için sanki Ce-nab-ı Allah orasını seçmişti. Devenin çöktüğünü görenler, "Ar tık yerinden kalkamazl" dediler. Peygamber efendimiz de bu yurdu ki: "Hayır, öyle değil... Onu, (Ebrehe´nin) filini Mekke´ye bırakmayıp durduran (Allah) durdurmuştur. Kureyşliler bu gün beni öyle bir noktaya getirdiler ki, akrabalık hakkına uy mamı isterlerse, bu isteklerini yerine getiririm"
Evet... Resulullah (sav) böyle demişti. Çünkü o, giriştikleri savaştan sonra insanların gönüllerini birbirine yaklaştırmak istemişti. O, doğru yola ileten ve hakka davet eden bir kimsey di.
Seniyyet´ül Murar denen yere varıldığında, askerlerine: "tnin ve yerleşin" buyruğunu verdi. Onlar da: "Bu vadide su yoktur" dediler. Gerçekten de orada bataklık ve içi çamurlu ku yulardan başka bir şey yoktu. Peygamber efendimiz, okunu adamlarından birine verdi. Adam, kuyulardan birine indi, elin deki oku yere sapladı ve berrak bir su fışkırmaya başladı. Pey gamber efendimiz ve oradaki herkes, kana kana içtiler.