- Hoşgörü

Adsense kodları


Hoşgörü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafizvuslat
Tue 18 August 2009, 08:08 pm GMT +0200
Hoşgörü


Bu çağın gereği ortak bir din değil, çeşitli dinlere bağlı insanlar arasındaki karşılıklı hoşgörü ve saygıdır. Gandhi
Hoşgörü, en iyi dindir. Victor Hugo
Hoşgörü, uygarlığın biricik sınavıdır. Arthur Helps
Hoşgörü, yapılan her şeyin kolayca kabul edilip onaylanması değildir. Hoşgörü, başkalarının görüşlerini anlama yeteneği ve acı bir duygu beslemeden, anlayışlı bir tartışma arzusudur. Macintosh
Hoşgörüsüzlük, insanın kendi davasına inanmasının bir kanıtıdır. Gandhi
İnsanlığın kurtuluşunu sağlayacak en büyük erdem hoşgörüdür. H.Wilhelm Van Loon
Toplumsal hayatta en yararlı erdem hoşgörüdür. Dale Carnegie

selsebil
Tue 18 August 2009, 09:06 pm GMT +0200
Hoşgörü peygamberi olan bir ümmetiz onun izinden gitmek bize yakışandır
Paylaşım için teşekkür ederim güzel sözler...

ipek-7e
Sat 26 March 2011, 04:34 pm GMT +0200
Hoşgörü, yapılan her şeyin kolayca kabul edilip onaylanması değildir. Hoşgörü, başkalarının görüşlerini anlama yeteneği ve acı bir duygu beslemeden, anlayışlı bir tartışma arzusudur. Macintosh negüzel açıklamış her müminin bilmesi ve uygulaması gereken bir davranıştır hoşgörü

8/A
Sat 4 January 2014, 02:15 pm GMT +0200
Bir toplumda hoşgörü olmasa birlik ve beraberlik de olmaz !!!

Hafsa Nur 6.D
Thu 16 January 2014, 09:39 pm GMT +0200
herkes birbirine karşı hoşgörülü olmak zorundadır
benim görüşüm..

Hanife 8.D
Mon 20 January 2014, 06:08 pm GMT +0200
hoşgörülü olmak için insan olmak gerekir bu durumda herkesden hoşgörülü olmasını beklememeliyiz...

Hafsa Nur 6.D
Tue 21 January 2014, 11:31 am GMT +0200
haklısın kardeşim..

melda 6D
Tue 21 January 2014, 11:32 am GMT +0200
EN BÜYÜK ERDEM HOŞGÖRÜDÜR

melda 6D
Tue 21 January 2014, 11:33 am GMT +0200
insanlar birbirlerine karşı hoşgörülü olmalıdır  biz  hepimiz kardeşiz

Hafsa Nur 6.D
Tue 21 January 2014, 11:45 am GMT +0200
Sivil hükümetin işlerini din işlerinden kesin biçimde ayırmak ve bunların arasındaki doğru bağları belirlemek için gerekli olan her şeye büyük önem veririm. Bu yapılmazsa din işleri ile hükümetin işleri arasında ortaya çıkan ya da ortaya çıkıyormuş gibi görünen çelişkileri sona erdirmek mümkün olmaz; bir yanda insanların ruhuna faydalı şeyler için kaygılanmak, diğer yanda devletle ilgilenmek vardır.

Devlet bence, sadece sivil faydaları elde etmek, korumak ve geliştirmek için bir araya gelmiş insanlardan oluşan bir topluluktur.

Yaşamayı, özgürlüğü, vücudun sağlığı ve dinlenmesini; para, toprak, ev, mobilya ve benzeri harici şeylere sahip olmayı sivil faydalar olarak adlandırabilirim.

Sivil yargıçların görevi yasaları eşit ve tarafsız biçimde uygulamak, genelde tüm insanlar, özelde de tüm tebaası için güvenlik sağlamak, bu hayata dair şeylere sahip olmada adalet sağlamaktır. (...)

Yargıçların tüm yargı hakkı sadece bu sivil kaygılara erişebilir; tüm sivil güçler, haklar ve egemenlik, bu şeylerin geliştirilmesiyle ilgilenmeye bağlı ve bununla sınırlıdır, ruhların kurtuluşuna uzanması ne mümkün ne de uygundur; aşağıdaki düşüncelerin bence mutlaka açıklanması gereklidir.

Birincisi, ruhlarla ilgilenmek görevi ne sivil yargıçlara ne de başka insanlara verilmemiştir. Bence Tanrı tarafından böyle bir görev verilmemiştir; çünkü görünen odur ki, allah hiçbir insana diğerleri üzerinde, insanları kendi dinine zorlamak için bir otorite vermemiştir. İnsanların onayıyla da yargıçlara böylesi bir güç verilemez, çünkü hiç kimse kendi kurtuluşuyla ilgilenmeyi, ister hükümdar ister tebaa olsun, ona hangi inanç veya ibadet biçimini seçmesi gerektiği konusunda komut veren başka bir insanın tercihine gözü kapalı biçimde bırakamaz. Çünkü hiçbir insan, istese bile, kendi inancını başkalarının dikte ettiği biçimde değiştiremez. Gerçek dinin bütün hayatı ve gücü, zihnin görünüşte ve tam anlamıyla ikna edilmesine bağlıdır ve iman, inanç olmadan iman değildir. (...)

İkinci olarak, ruhlarla ilgilenmek sivil bir yargıca ait olamaz, çünkü onun sahip olduğu güç dışsal bir güçtür ama gerçek ve kurtarıcı din zihnin içsel olarak ikna edilmesine dayanır. Aksi hiçbir yöntem Tanrı tarafından kabul edilemez. Anlama yetisinin doğası da böyledir, yani kimse dışsal bir güçle bir şeye inanmaya zorlanamaz. Mallarına el koymak, hapsetmek, işkence etmek ve bu türde hiçbir şey, insanların zihinlerindeki şeyleri düzenledikleri içsel hükümlerini değiştirecek kadar etkili değildir.

Yargıçların bazı argümanlar kullanacakları ve böylece zıt görüşleri gerçeklik yoluna çekip onları kurtarabilecekleri iddia edilebilir. Bunu kabul ediyorum ama bu onun diğer insanlarla paylaştığı bir özelliktir. Eğitimle, öğretimle ve hataları akıl yoluyla düzelterek her iyi insanın yapabileceği şeyi o da yapabilir. Yargıçlık bir kişinin insanlığından veya Hıristiyanlığından vazgeçmesini gerektirmez. Ancak ikna etmek başka, emretmek başkadır; biri argümanlarla baskı yapar, diğeri cezalarla...

Üçüncü olarak, insanların ruhlarını kurtarma çabası yargıçlara ait olamaz, çünkü yasaların katılığı ve cezaların gücü insanların aklını ikna etmeye ve değiştirmeye yeterli olsa da ruhlarını kurtarmaya yardımcı olamaz. Tek bir gerçek ve cennete giden tek bir yol olduğuna göre, insanların sarayın dininden başka bir yol takip etmesine izin verilmezse, kendi akıllarının ışığını söndürmek ve kendi vicdanlarının emrettiğine karşı çıkmak zorunda kalırlarsa, yöneticilerinin iradesine körü körüne tabi olurlarsa, doğdukları ülkeye kök salmış olan dine cehalet, tutku veya batıl inançlar nedeniyle bağlanırlarsa; din daha çok kişiyi kendine çekecek ne tür bir umut vaat edilebilir? (...)

Şimdi kilisenin ne olduğunu düşünelim. Bence kilise, ruhlarının kurtulmasını sağlayabilecek, kendilerine uygun buldukları biçimde, halka açık şekilde Tanrı’ya ibadet edebilmek için kendi belirledikleri düzende bir araya gelen, gönüllü bir insan topluluğudur.

Özgür ve gönüllülüğe dayanan bir topluluktur, diyorum. Kimse bir kilisenin üyesi olarak doğmaz; aksi takdirde ebeveynlerin dini dünyevi malların veraset hakkının geçmesi gibi çocuklara geçerdi ve herkes ülkesindeki mevcut imtiyazlı inancı korurdu; bundan daha saçma bir şey hayal edilemez. Hiç kimse doğal olarak belirli bir kiliseye veya mezhebe bağlı değildir ama herkes Tanrı tarafından gerçekten kabul edilecek bir kılavuz ve ibadet bulduğuna inandığı topluluğa gönüllü olarak katılır. (...)

Ancak insan topluluğuna yahut sivil toplumun korunması için gerekli ahlak kurallarına aykırı olan hiçbir fikir yargıçlar tarafından hoşgörüyle karşılanmamalıdır. (...)

Yineleyelim: Kendisine üye olan herkesin ipso facto [yalnızca bu nedenle] başka bir hükümdarın korumasına ve hizmetine girmesine neden olacak biçimde oluşturulmuş hiçbir kilise, yargıçlar tarafından hoş görülemez. Aksi takdirde yargıç ülkesinde yabancı bir yargı yetkisinin oluşmasına ve kendi insanlarının kendi hükümetlerine karşı savaşacak askerlere dönüşmesine izin vermiş olacaktır. (...)

Son olarak, allah’nın varlığını inkâr edenler de asla hoş görülmemelidir. İnsan topluluklarının bağları olan sözler, sözleşmeler ve yeminler bir ateisti bağlamaz. Tanrı ortadan kalktığında, sadece düşünsel olarak bile olsa, her şey dağılır gider. Ayrıca ateizm nedeniyle tüm dinlerin altını oyan ve tümünü yok etmek isteyenler, hoşgörü ayrıcalığına meydan okuyabilecekleri bir din iddia edemezler. Diğer tatbiki fikirler, tüm hatalardan tamamen temizlenmiş olmasalar da, diğerleri üzerinde egemenlik kurmaya eğilimli değillerse veya kendi kiliseleri için sivil dokunulmazlık istemiyorlarsa, onlara hoşgörü gösterilmemesi için bir sebep yoktur.


yunushan7d
Tue 21 January 2014, 11:50 am GMT +0200
Hoşgörü, en iyi dindir. Bu lafı anlayamadım açıklayabilecek?

ebu avane
Tue 21 January 2014, 11:57 am GMT +0200
Hoşgörü, yapılan her şeyin kolayca kabul edilip onaylanması değildir. Hoşgörü, başkalarının görüşlerini anlama yeteneği ve acı bir duygu beslemeden, anlayışlı bir tartışma arzusudur. Macintosh 
 Hoşgörünün yetenek olduğuna inanmaya başladım ...

-merve-7d-
Tue 21 January 2014, 12:43 pm GMT +0200
“Hoşgörülü ol ki sana da öyle davranılsın.” Hz.Muhammed (Sav)

“Her gün bir yerden bir yere göçmek ne iyi Her gün bir yere konmak ne güzel Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”

“Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol”

galibba bunlarda vardı

Rabia nur kaplan 8.D
Tue 21 January 2014, 01:22 pm GMT +0200
Hoşgörü, yapılan her şeyin kolayca kabul edilip onaylanması değildir. Hoşgörü, başkalarının görüşlerini anlama yeteneği ve acı bir duygu beslemeden, anlayışlı bir tartışma arzusudur. »

Rabia nur kaplan 8.D
Tue 21 January 2014, 01:24 pm GMT +0200
Kaybetmek kolaydır,kazanmaksa zor,
Tatlı sözün yoksa,neye yararsın,
Yaklaş sevgili yar,kollarınla sar.
Hoşgörü güzeldir,anlayışlı ol,

Hanife 8.D
Tue 21 January 2014, 06:03 pm GMT +0200
herşeyi hoşgörüyle karşılamalıyız gün gelir o hoşgörüyle karşıladığımız şeyler bizi bulur bundan emin olabilirsinizzz

metin7/c
Tue 21 January 2014, 06:06 pm GMT +0200
her zaman her yerde hoş görü

Hafsa Nur 6.D
Thu 23 January 2014, 09:47 pm GMT +0200
huzur bulmak istiyorum, gelip birazcık sarılır mısın ?
espiriyi anlayanklar el kaldırsın. ;D ;D ;D ;D ;D ;D ;D ;D ;D ;D ;D ;D

damla6d
Thu 23 January 2014, 10:08 pm GMT +0200
BİLİYORUM YAŞLILARA YARDIM EDİN GİBİ ŞEYLER GELİYOR AKLINIZA .ama bu devirde kimseye güven kalmadı.en yakınındakine bile

cerendemir
Fri 24 January 2014, 01:31 am GMT +0200
Hoşgörü, uygarlığın biricik sınavıdır. Arthur Helps

Hanife 8.D
Sat 8 February 2014, 08:47 pm GMT +0200
İslam dini kişilerin istedikleri dinde kalmalarını bir hak olarak tanımıştır. Yüce Allah, Müslümanlardan, başka dinden olan insanların, kendi dinlerine göre ibadet etmelerine izin vermelerini ister.

“De ki: Hak Rabbinizden’dir. Artık bundan sonra dileyen inansın, dileyen inkâr etsin.” ( Kehf, 29)

Bu ayet, insanların İslam’a inanıp inanmama konusunda serbest bırakıldıklarını ortaya koymaktadır. Bu sebeple hiç kimse zor kullanılarak ondan İslam’ı seçmesi istenemez.

“Dinde zorlama yoktur. Artık doğru ile yanlış birbirinden ayrılmıştır. Şeytanın yoluna uymayı reddedenler ve Allah’a inananlar, hiçbir zaman kopmayacak en sağlam dayanağa tutunmuşlardır. Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.” (Bakara 256)

Yukarıdaki ayet, Kur'an’ın en son inen ayetlerindendir. Bu ayetin belirttiğine göre İslam dininin amacı, yapmak istedikleri, nasıl bir yol ve yöntem izlediği net bir şekilde ortaya çıkmış bulunmaktadır. Kur’an’ın tamamlanmasıyla birlikte doğru ile yanlış, gündüz ile gecenin birbirinden ayrı olması gibi apaçık ortaya çıkmıştır. Durum bu kadar açıkken hâlâ yanlış yönde yürümekte ısrar edenleri İslam zorla kendi saflarına katacak değildir. Çünkü zorlama, İslam’ın temel düşüncelerinden biri olan “sınama”ya ters düşer. Önemli olan insanın icbar altında doğruya tabi olması değil, kendi isteği ve arzusuyla doğruyu bulmasıdır.
İslam dininin, insanları inanç konusunda zorlanmama prensibi başlangıcından beri hiç değişmemiştir. İlk inen surelerden biri olan Kâfirun Suresinde Yüce Allah şöyle buyurur:

“De ki: “Siz ey hakikatı inkâr edenler!
Ben tapmam sizin taptığınıza
Siz de tapmazsınız benim taptığıma
Ve ben tapmayacağım sizin tapıp durduğunuza
Siz de tapmayacaksınız benim taptığıma.
Sizin dininiz size, benimki bana.” (Kafirun 1-6)

Rüveyha
Sat 8 February 2014, 09:00 pm GMT +0200
BİLİYORUM YAŞLILARA YARDIM EDİN GİBİ ŞEYLER GELİYOR AKLINIZA .ama bu devirde kimseye güven kalmadı.en yakınındakine bile

Ne yazık ki damla kardeşim, iyi niyetler sömülür hale geldi. Birinden yardım istemekten de , yardım etmekten de korkar olduk..Ne yazık ki bu korkularımız geçicek gibi değil..

kardelen7d
Sun 9 March 2014, 04:00 pm GMT +0200
herkes hoşgörülü olsa hiçbir sorun olmayacak

yagmur_7-c
Sun 9 March 2014, 04:09 pm GMT +0200
BİLİYORUM YAŞLILARA YARDIM EDİN GİBİ ŞEYLER GELİYOR AKLINIZA .ama bu devirde kimseye güven kalmadı.en yakınındakine bile

Ne yazık ki damla kardeşim, iyi niyetler sömülür hale geldi. Birinden yardım istemekten de , yardım etmekten de korkar olduk..Ne yazık ki bu korkularımız geçicek gibi değil..
Devir değişti desek yanlış olmaz. İnsanın birbirine ne güvencesi ne de sevgisi kaldı. Miillet birbiri ile haşır neşir iken her şey normaldi ama insanlar artık birbirlerinin kusurunu aramaya başladı. Allah sonumuzu hayır ve iyi etsin...
Bazen kameralar bile bunu elinden kaçırıyor. İnsanlar açın gözlerinizi dünyaya...!

fatmakaradere 7/B
Thu 29 December 2016, 10:23 pm GMT +0200
insanlar birbirlerine hoşgörülü olmalı birbirlerine iyi davranmalı sevmeli saymalı terbiyesizce laflar veya hareketlerde bulunmamalı dertlerini giderebileceği, neşesini arttırabileceği bir dosta gerek vardır dostlarlada hoşgörü içinde bulunmalıyız