hafiza aise
Thu 6 September 2012, 12:23 pm GMT +0200
HOCA ÖĞRENCİSİNE ZULMÜN ACISINI NASIL ÖĞRETTİ?
Bir hükümdar kendi yerine geçecek olan oğlunu iyi yetiştirmek için bir hoca tuttu.
– Eti senin, kemiği benim... diyerek şehzadesini teslim ettiği bu hoca, istikbalin padişahının üzerine titredi, iyi yetişmesi için gece gündüz gayret sarfedip onu okuttu.
Çocuk öyle meziyetlere sahip oldu ki, artık padişah olan babası ile yönetimde boy ölçüşecek, hocası ile ilimde bahse girecek şekilde kendini yetiştirdi.
Bu zeki şehzadeye hocası son dersini verirken bir soru sormayı ihmal etmedi.
Çocuk soruyu pek güzel cevaplandırdı. Fakat buna rağmen hocasının, suratında yıldırım gibi şaklayan tokadından kurtulamadı. Sorunun cevabını doğru verdiği halde yüzünde şaklayan bu tokata şiddetle kızan istikbalin padişahı, duyduğu derin üzüntüsünü içine gömdü, fakat bu haksız tokada bir mim koymayı da unutmadı.
Aradan çok geçmedi, babasının yerine geçip hükümdar olan şehzade, vaktiyle yediği haksız tokat sebebiyle maruz kaldığı zulmün hesabını sormak için hocasını huzuruna çağırttı.
– Gel bakalım muhterem hoca efendi! Bana sorduğun sorunun cevabını dosdoğru verdiğim halde suratımda şaklattığın tokadın apaçık bir zulüm değil miydi? Hatırladıkça hâlâ içimi yakan bu zulmünü asla unutamıyorum. Söyle bakalım, bunun sebebi ne idi?
Hoca efendi hiç çekinmeden konuştu:
– Senin istikbalde padişah olacağını biliyordum. İki dudağının arasından çıkan basit kelimelerin bile, birçok insanların hayatlarına büyük tesirleri olacaktı. Şayet verdiğin bu emirleri, düşünmeden verirsen, birçok kimselerin zulme mâruz kalmasına sebeb olabilirdin. Halbuki, zulüm kadar acı ve unutulmaz birşey yoktur. Fakat bunu sen bir şehzade olarak bilemezdin. Çünkü herkes sana sevgi ve saygı ile muamele ediyordu. Sorduğum sorunun cevabını doğru verdiğin halde sana şiddetli bir tokat vurdum ki, zulmün ne derece vicdanı yaralayıcı, üzücü olduğunu bizzat nefsinde yaşayasın da, padişah olunca iki dudağının arasından çıkan emirlerle masumların zulme uğramasına sebebiyet vermeyesin!
Bu cevaptan çok memnun kalan yeni hükümdar, hocasının bir daha elini öptü:
– Bir emir verirken senden yediğim o tokat sebebiyle uğradığım zulmü derhal hâtırlar, zulmün ne kadar acı olduğunu düşünerek yanlış emir vermekten şiddetle çekinirim. Bana ettiğiniz bu iyiliğiniz için size ne kadar teşekkür etsem azdır... diyerek sarayının kapısını daima şikâyetçilere açık tuttu, kimsenin zulme uğramasını istemedi.
Ahmet Şahin