neslinur
Wed 14 July 2010, 12:28 pm GMT +0200
2. Hırsıza Rahmet
Rahmet Peygamberi, hırsızlık yaparak ağır bir toplumsal suç işleyen kişilere de aynı muameleyi sürdürmüş, bir yandan onu cezalandırarak bu kötü fiili engellemeyi amaçlamış, diğer yandan da cezasını çektikten sonra ona sahip çıkarak, hem toplum hayatından dışlanmasını engellemiş hem de topluma kazandırmayı amaçlamıştır. Ayrıca da bu olayda çok açık bir şekilde hukuk düzeninin ve hukukun üstünlüğü kuralının yerleşmesi için de özel bir çaba sarfetmiştir.
Mahzum kabîlesinden hırsızlık yapan bir kadına ceza uygulamıştır. Kadına ceza uygulanacağı haberi duyulunca Ku-reyşli Müslümanları bir telâş almış, Mahzum Kabilesi gibi toplumsal saygınlığı yüksek bir kabileye mensup bir kişiye hırsızlık gibi âdî bir suçun nisbetini önlemek ve kadını affettirmek için girişimler başlatmış, fakat Rasûlullah'ın hukuku uygulamasındaki kararlılığı bilindiği için de onun yanına gitmeye çekinmişlerdir. Sonunda Peygamberimizin, evlâtlığı Zeyd'in oğlu Üsâme'ye olan sevgisini kullanmaya karar vererek Üsâme'yi Hz. Peygamber'e göndermişlerdir. Üsâme durumu anlatıp kadın için af talep edince, Peygamberimiz "Allah'ın hadleri konusunda şefaat mi talep ediyorsun!?" diyerek onu reddetmiş ve Üsâme'yi bekleyen gruba şu tarihî cevabı vermiştir:
"Sizden öncekiler, eşraftan birisi hırsızlık yapınca onu cezalandırmaz, kimsesiz, zayıf birisi hırsızlık yapınca onu hemen cezalandırırlardı. Bu onların yok olmasına sebep olmuştur. Allah'a yemin ederim ki Muhammed'in kızı Vatıma hırsızlık yapmış olsaydı, onun da elini keserdim." [470]
Ceza vermeden önce de bîr hata yapmamak için kadına çalınan malı ödünç alıp almadığını sormuş, o da Allah'a yemin ederek kimseden ödünç olarak bir şey almadığını söylemiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Gidin evine bakın, aldığı şeyler yastığının altındadır" der, gidip bakarlar ve çalman şeyleri bulurlar. Bunun üzerine ceza uygulanır. [471]Daha sonra Peygamberimiz kadına "Sen şimdi annenden doğduğun gibisin" diyerek moral vermiş, [472] kadına daha çok merhamet göstermiştir. Ayrıca Sahabeden birisinin hanımı cezadan sonra kadını çadırında muhafaza etmiş, kendisine yiyecek ikram etmişti. Hanımının bu durumunu herhangi bir kötülük yapmış gibi Hz. Peygamber'e haber veren kocasına Peygamber (s.a.v,): "O eli kesilen kadına merhamet etmiş, Allah da ona merhamet etsin" diye
mukabelede bulunmuştur. [473] Geri kalan hayatında kadına hep sahip çıkmıştır. Kadının iyi bir tevbe ettiği, birisiyle evlendiği rivayet edilir. Daha sonra kendisine bazı ihtiyaçları için geldiği ve peygamberimizin onun ihtiyaçlarını karşıladığı belirtilir.
Mahzumeli kadın olayına benzer bir olay da Safvan b. Ümeyye olayıdır. Safvan cübbesİni çalan bir adamı Hz. Peygamber'e getirir, Rasûlullah da hırsızın cezalandırılmasını emreder. Ancak kendisi de bir üzüntü hisseder. Bunun üzerine Sahâbîler: "Herhalde hırsızın elinin kesilmesi hoşunuza gitmedi ey Allah'ın Rasûlü." diye sorarlar." Hz. Peygamber: "Evet! (Fakat) bundan beni menedecek şey yoktur." diye mukabelede bulunur. Sonrada: "Arkadaşınız hakkında şeytana yardımcı olmayınız. Eğer suç devlet başkanına ulaşırsa, başkanın cezayı uygulaması gerekir. Allah affedicidir, affı sever"[474] der. Görülen odur ki, bir kimsenin suçlu olması ve ona ceza uygulanması, ona merhamet etmeyi ortadan kaldırmaz.
Hırsıza uygulanan ceza onun suçunun karşılığıdır. Sadece ferdi değil, kamuyu da ilgilendirdiği için hukuk adına ona gerekli ceza verilecektir. Kamu düzeni böyle sağlanır. Onun için Peygamberimiz (s.a.v.) hukuku zedelemekle sonuçlanacak bir a f uygulamasına girmemiştir.
Ancak kamu cezası uygulanıp, hırsız cezasını çektikten sonra onu dışlamaması, ona itibarını iade etmesi çok ilginçtir.
Yapılan bir hatanın cezasının toplumsal hayattan dışlanmakla ölünceye kadar sürmesine Rahmet Peygamberi'nin gönlü razı değildir. Onun için ceza uygulandıktan sonra hırsıza sahip çıkmış, onu onore etmiş, insanların gözünde aşağılanmasını önlemiştir. Böylece insanlar arasında, kanun karşısında eşitliğe ve hukukun üstünlüğü ne verdiği önemi göstermiş, cezayı uygulamış, işin suç kısmı cezalandırılıp, günah kısmı kalınca suçluya sahip çıkmış, onun toplum tarafından da dışlanmasını önlemiştir [475]
Rahmet Peygamberi, hırsızlık yaparak ağır bir toplumsal suç işleyen kişilere de aynı muameleyi sürdürmüş, bir yandan onu cezalandırarak bu kötü fiili engellemeyi amaçlamış, diğer yandan da cezasını çektikten sonra ona sahip çıkarak, hem toplum hayatından dışlanmasını engellemiş hem de topluma kazandırmayı amaçlamıştır. Ayrıca da bu olayda çok açık bir şekilde hukuk düzeninin ve hukukun üstünlüğü kuralının yerleşmesi için de özel bir çaba sarfetmiştir.
Mahzum kabîlesinden hırsızlık yapan bir kadına ceza uygulamıştır. Kadına ceza uygulanacağı haberi duyulunca Ku-reyşli Müslümanları bir telâş almış, Mahzum Kabilesi gibi toplumsal saygınlığı yüksek bir kabileye mensup bir kişiye hırsızlık gibi âdî bir suçun nisbetini önlemek ve kadını affettirmek için girişimler başlatmış, fakat Rasûlullah'ın hukuku uygulamasındaki kararlılığı bilindiği için de onun yanına gitmeye çekinmişlerdir. Sonunda Peygamberimizin, evlâtlığı Zeyd'in oğlu Üsâme'ye olan sevgisini kullanmaya karar vererek Üsâme'yi Hz. Peygamber'e göndermişlerdir. Üsâme durumu anlatıp kadın için af talep edince, Peygamberimiz "Allah'ın hadleri konusunda şefaat mi talep ediyorsun!?" diyerek onu reddetmiş ve Üsâme'yi bekleyen gruba şu tarihî cevabı vermiştir:
"Sizden öncekiler, eşraftan birisi hırsızlık yapınca onu cezalandırmaz, kimsesiz, zayıf birisi hırsızlık yapınca onu hemen cezalandırırlardı. Bu onların yok olmasına sebep olmuştur. Allah'a yemin ederim ki Muhammed'in kızı Vatıma hırsızlık yapmış olsaydı, onun da elini keserdim." [470]
Ceza vermeden önce de bîr hata yapmamak için kadına çalınan malı ödünç alıp almadığını sormuş, o da Allah'a yemin ederek kimseden ödünç olarak bir şey almadığını söylemiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Gidin evine bakın, aldığı şeyler yastığının altındadır" der, gidip bakarlar ve çalman şeyleri bulurlar. Bunun üzerine ceza uygulanır. [471]Daha sonra Peygamberimiz kadına "Sen şimdi annenden doğduğun gibisin" diyerek moral vermiş, [472] kadına daha çok merhamet göstermiştir. Ayrıca Sahabeden birisinin hanımı cezadan sonra kadını çadırında muhafaza etmiş, kendisine yiyecek ikram etmişti. Hanımının bu durumunu herhangi bir kötülük yapmış gibi Hz. Peygamber'e haber veren kocasına Peygamber (s.a.v,): "O eli kesilen kadına merhamet etmiş, Allah da ona merhamet etsin" diye
mukabelede bulunmuştur. [473] Geri kalan hayatında kadına hep sahip çıkmıştır. Kadının iyi bir tevbe ettiği, birisiyle evlendiği rivayet edilir. Daha sonra kendisine bazı ihtiyaçları için geldiği ve peygamberimizin onun ihtiyaçlarını karşıladığı belirtilir.
Mahzumeli kadın olayına benzer bir olay da Safvan b. Ümeyye olayıdır. Safvan cübbesİni çalan bir adamı Hz. Peygamber'e getirir, Rasûlullah da hırsızın cezalandırılmasını emreder. Ancak kendisi de bir üzüntü hisseder. Bunun üzerine Sahâbîler: "Herhalde hırsızın elinin kesilmesi hoşunuza gitmedi ey Allah'ın Rasûlü." diye sorarlar." Hz. Peygamber: "Evet! (Fakat) bundan beni menedecek şey yoktur." diye mukabelede bulunur. Sonrada: "Arkadaşınız hakkında şeytana yardımcı olmayınız. Eğer suç devlet başkanına ulaşırsa, başkanın cezayı uygulaması gerekir. Allah affedicidir, affı sever"[474] der. Görülen odur ki, bir kimsenin suçlu olması ve ona ceza uygulanması, ona merhamet etmeyi ortadan kaldırmaz.
Hırsıza uygulanan ceza onun suçunun karşılığıdır. Sadece ferdi değil, kamuyu da ilgilendirdiği için hukuk adına ona gerekli ceza verilecektir. Kamu düzeni böyle sağlanır. Onun için Peygamberimiz (s.a.v.) hukuku zedelemekle sonuçlanacak bir a f uygulamasına girmemiştir.
Ancak kamu cezası uygulanıp, hırsız cezasını çektikten sonra onu dışlamaması, ona itibarını iade etmesi çok ilginçtir.
Yapılan bir hatanın cezasının toplumsal hayattan dışlanmakla ölünceye kadar sürmesine Rahmet Peygamberi'nin gönlü razı değildir. Onun için ceza uygulandıktan sonra hırsıza sahip çıkmış, onu onore etmiş, insanların gözünde aşağılanmasını önlemiştir. Böylece insanlar arasında, kanun karşısında eşitliğe ve hukukun üstünlüğü ne verdiği önemi göstermiş, cezayı uygulamış, işin suç kısmı cezalandırılıp, günah kısmı kalınca suçluya sahip çıkmış, onun toplum tarafından da dışlanmasını önlemiştir [475]