cennetgulu
Thu 10 December 2009, 10:28 pm GMT +0200
Hıristiyanlık
Yahudiler´in, bir özgürlük ülkesi olan Arap topraklarına göç edip orada barınmaları gibi, Hıristiyanlar´m da, Romalıların zu lüm ve işkencesinden kaçarak sığındıkları yer Arabistan olmuş tu. Yahudiler Hıristiyanlar´ı Romalılara karşı kışkırtmışlar, öte yandan, Romalılar´ı da îsa peygambere ve tabilerine karşı kışkırt mışlardı.Hıristiyanlar Necran diyarına sığındılar. Öyle görülüyor ki, oraya sığınanlar, Roma imparatorlarının ve kayserlerinin zul münden kaçan Hıristiyanlar´dı. Yine bu Hıristiyanlar, evvel emirde tevhid inancına sahiptiler. Fakat daha sonra putperestli ğin tesiri altında kalarak, Semavi bir din olan Hıristiyanlığa teslis inancını karıştırmış; Meryem oğlu İsa´nın da tanrı olduğunu iddia etmişlerdi. Tanrılığı, Meryem oğlu îsa ile anası Meryem ve Ruhül-Kudüs arasında paylaştırmışlardı.
"El- İktifa" adlı kitapta şu ifadelere rastlamaktayız: Necran di yarında Meryem oğlu İsa´nın dinine ve İncil´e bağlı faziletli, doğru yolda yürüyen, ehli diyanet bazı kimseler vardı. Başlarında Ab dullah Ettamir adında bir kimse bulunuyordu. Bu dinin asıl yeri olan Necran, zamanında Arap ülkelerinin merkezi durumunday dı. Necranlılar asr-ı saadete kadar Hıristiyanlığa bağlı, müsta kim bir hayat sürmüşlerdir. Kur´an-ı Kerim onlardan Övgüyle bahsederek şöyle demektedir: "İnsanlar içerisinde, inananlara en yaman düşman olarak Yahudiler´i ve (Allah´a ) ortak koşanları bulursun. Onlardan inananlara sevgice en yakın ´Biz Hıristiyan-lar´ız´ diyenleri bulursun. Bu, onların içlerinde bilginler ve rahip ler bulunmasından ve onların büyüklük taslamamalarındandır. Resule indirilen (Kur´an)´ı dinlediklerinde, gerçeği öğrenmeleri dolayısıyla gözlerinin yaşla dolarak ´Rabbimiz, inandık!, bizi de şahitlerden yaz. Rabbimiz in bizi iyi milletle birlikte bulundur masını umarken niçin Allah´a ve bize gelen gerçeğe inanmaya lım?´ dediklerini görürsün. Allah onlara, dediklerine karşılık te melli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler verdi. Güzel hareket edenlerin mükafatı, işte budur !" (Maide:82-85)