ezelinur
Fri 5 March 2010, 05:46 pm GMT +0200
(Tanimıı Ve Hakedeni)
Hidâne veya hadâne (Bu şekilde okunması daha meşhurdur) kelimesinin sözlük anlamı, küçük çocuğun nafaka ve terbiyesini üstlenmektir. Ha-da-ne fiilinin maştan olan hidâne kelimesi "Hidn" den alınmadır. Hidn, yan demektir. Çünkü hâdine (bakıcı) kadın, çocuğu yanına alır. Fıkıh terminolojisinde hidâne; küçük çocuğu, âcizi, deli ve bunağı kendisine zarar verecek şeylerden elden geldiğince korumak, terbiye ve maslahatından; temizleme, yedirme ve rahatı için gerekli olan şeyleri yapmak gibi hususları yerine getirmektir.
Hİdâneyi hakedene gelince; mezheplerin buna ilişkin tafsilâtlı açıklamaları aşağıya alınmıştın.
(78) Hanefîler dediler ki: Şu aşağıdaki sıraya bağlı olarak, kadın olsun erkek olsun akrabalar için hidâne hakkı vardır.İnsanlar içinde hidâne hakkına en fazla sahib olan, anadır. Ananın, çocuğun babasıyla evli bulunması veya boşanmış olması bü hükmü değiştirmez. Anadan sonra ananın anası, ondan sonra da onun anası gelir. Ve bu hep böyle devam edip gider. Ananm anasının hidâne işine elverişli olması şarttır. Ananın anası, (yeni evlendiği) kocasının evinde evli bulunan kızının oğluna hidâne yapma hakkına sahip değildir. Çünkü o (üvey baba) onun (üvey oğlunun) düşmanı gibidir. Bu durumda baba, çocuğu anneannesinden alabilir. Anneanne ölür veya küçük çocuğun mahremi olmayan birisiyle evlenirse, hidâne hakkı her ne kadar yukarıya doğru çıksa da çocuğun babaannesine geçer. Anneannesi, çocuğun mahremi olan bir erkekle evlenirse, meselâ çocuğun dedesiyle evlenirse, hidâne hakkı düşmez. Babaannesi ölür veya evlenirse, hidâne hakkı öz bacısına intikal eder. Bu da Ölür veya evlenirse, hidâne hakkı baba bir bacısına, bundan sonra öz bacısının kızına, bundan sonra da ana bir bacısının kızına geçer. Buraya kadar gelen sıra üzerinde Hanefîler ihtilâf etmemişlerdir. Bundan sonragelensıraüzerinde görüş ayrılığına düşmüşlerdir: Meselâ küçük çocuğun teyzesi ve baba bir bacısı varsa, bazıları hidâne hakkı hususunda baba bir bacının öncelikli olduğunu; diğer bazılarıysa teyzenin öncelikli olduğunu söylemişlerdir. Ama baba bir bacının kızı teyze ile beraber bulunduğunda, sahih görüşe göre teyze öncelikli olur. Öz teyze önceliklidir: Ondan sonra ana bir teyze, ondan sonra baba bir teyze gelir. Kardeş kızları, halalardan önce gelir. Öz hala önceliklidir. Sonra ana bir hala, sonra da baba bir hala gelir. Bunlardan sonra küçük çocuk anasının öz teyzesine, ondan sonra ana bir teyzesine, ondan sonra baba bir teyzesine, sonra da ananın halasına verilir. Ve hep bu sıraya göre devam edip gider. Özetle; ana tarafı baba tarafından önce gelir. Amca kızları, dayı kızları, hala kızları ve teyze kızlarına gelince; bunların hidâne haklan yoktur.
Küçük çocuğun anılan akrabalarından hidâne hakkına sahip bir kadın yoksa, hidâne hakkı asabesinden olan erkeklere geçer. Önce baba, sonra her ne kadar yukarıya doğru çıksa da babanın babası, sonra öz kardeş, sonra baba bir kardeş, sonra öz kardeşin oğlu, sonra baba bir kardeşin oğlu; aynı şekilde her ne kadar aşağıya doğru inseler de bunların oğullarının oğlu. Sonra öz amca, sonra baba bir amca, sonra öz amcanın oğlu, sonra bakılacak küçük çocuğun erkek olması şartıyla baba bir amcanın oğlu gelir. Bakılacak küçük çocuk kız ise amca oğullarına teslim edilmez. Çünkü kız çocuğu bunlar için mahrem değildir. Küçük kız çocuğunun akraba olarak yalnızca amca oğulları varsa, takdir kadı´nındır. Dilerse bunlara teslim eder, dilerse güvenilir bir kadına teslim eder.
Küçük kız çocuğunun birden fazla kardeşi varsa, bunların en sâlih olanına teslim edilir. Sâlihlikte eşit olurlarsa, en yaşlı ;olana teslim edilir. Birden fazla amcası olursa da aynı yöntem uygulanır. Küçük kız çocuğunun asabesi yoksa; hidânesi ana bir erkek kardeşe, sonra bunun oğluna, sonra ana bir amcasına, sonra öz dayısına, sonra baba bir dayısına, sonra ana bir dayısına ait olur. Ana bir dedesi varsa bu, dayısından ve ana bir erkek kardeşinden önce gelir.
Mâlîkîler dediler ki: Küçük çocuğun hidânesine; kadın olsunlar, erkek olsunlar, anlatılan şu sıraya göre akrabaları hak sahibi olurlar: Küçük çocuğun hidânesine insanlar içinde en fazla hak sahibi olan, anasıdır. Sonra anasının anası; yani her ne kadar yukarıya doğru çıksa da ana tarafından dedesi, sonra öz teyzesi, sonra ana bir teyzesi, sonra anasının teyzesi, sonra anasının halası, sonra babaannesi, sonra babaannesinin annesi gelir. Bunların yakın olanları, uzak olanlarına tercih edilir. Ana tarafından olanlar, baba tarafından olanlardan önce gelirler. Sonra hidâne hakkı baba tarafındaki ninelerden babaya, sonra bacıya, sonra babanın bacısına (halaya) sonra babanın halasına, sonra babanın teyzesine, sonra öz kardeşin kızma, sonra ana bir kardeşin kızına, sonra baba bir kardeşin kızına, sonra aynı şekilde bacı kızına geçer. Bunlar bir arada bulunurlarsa, hidâne için en elverişli olanları tercih edilir. Bazıları, kardeş kızlarım bacı kızlarına tercih etmek gerektiği görüşündedirler. Bunlardan sonra hidâne hakkı; erkek olsun kadın olsun vâsiye geçer. Sonra küçük çocuğun kardeşine, sonra kardeşin oğluna geçer. Ana tarafından olan dede, bundan önce gelir. Bundan sonra amca, sonra amca-oğlu gelir. Yakın olan, uzaktakine tercih edilir. Sonra azad eden veya soy bakımından asabesi gelir.
Şâfîîler dediler ki; Hidâneyi hakedenler için üç durum sözkonusu olur:
1- Erkek akrabaların kadın akrabalarla bir arada bulunmaları.
2- Sadece kadın akrabaların bulunması.
3- Sadece erkek akrabaların bulunması.
Şimdi birinci durumu ele alalım: Bu durumda ana, babaya tercih edilir. Sonra mirasçı olması şartıyla anneanne gelir. Bu, her ne kadar yukarıya doğru çıksa da hüküm değişmez. Ananın babasının anası, hidâne hakkına sahip değildir. Çünkü bu kadın mirasçı değildir. Bunlardan sonra baba, sonra babanın anası, sonra her ne kadar yukarıya doğru çıksa da babanın anneannesi -tabii eğer mirasçıysa- gelir. Babanın anasının babaannesi için hidâne hakkı yoktur. Çünkü bu kadın mirasçı değildir. Bu dördü -ki bunlar da ana ve ananın analarıyla baba ve babanın analarıdır- bulunmaz da kadın erkek akrabalar birlikte bulunurlarsa, öncelikle yakınlık sıralarına göre kadınlar, sonra erkekler gelirler: Meselâ bacılarla kardeşler, hala ve teyze birarada bulunurlarsa, bacılara Öncelik verilir. Çünkü bunlar erkeklere nispetle daha fazla tercihe şayandırlar. Bunlardan sonra erkek kardeşler gelir. Çünkü bunlar teyze ve haladan daha yakındırlar. Sonra teyze, sonra hala gelir. Yakınlıkta erkeklik ve kadınlık eşit olursa; meselâ bacılar ve kardeşler birarada bulunurlarsa, bacılar arasında kur´a çekilir. Kendisine kur´a isabet eden, diğerlerine tercih edilir.
îkind duruma gelince; bu sadece kadın akrabaların birarada bulunmalarıdır. Bu durumda anaya öncelik verilir. Sonra ananın anaları gelir. Daha sonra babanın anaları, sonra bacı, sonra teyze, sonra bacı kızı, sonra kardeş kızı, sonra hala, sonra teyze kızı, sonra hala kızı, sonra amca kızı, sonra dayı kızı gelir, özler öz olmayanlara tercih edilirler. Baba bir olanlar, ana bir olanlardan önce gelirler.
Üçüncü durum ise sadece erkek akrabaların bir arada bulunmalarıdır. Bu durumda önce baba, sonra dede, sonra öz kardeş, sonra baba bir kardeş, sonra ana bir kardeş, sonra öz veya baba bir kardeşin oğlu, sonra öz amca, sonra baba bir amca, sonra aynı sıraya göre amca oğlu gelir. Ama şehvet çağma gelen kız çocuğu, amca oğluna teslim edilmez. Çünkü onun mahremi değildir. Ancak, amcaoğlunun kendisine yardım edeceği güvenilir bir kadına, meselâ amca oğlunun kızına teslim edilir. Yaşça büyük ve deli olup bir kızı varsa, anadan sonra bu kızı ninelere tercih edilir. Yaşı küçük ve evli olsa bile, cinsel temasa dayanıklı olması şartıyla bu kız ninelere tercih edilir.
Hanbelîler dediler ki: İnsanlar içinde hidâne hakkına en çok sahib olan; ana, ananın anası, sonra ananın anneannesi gelir ve bu hep böyle gider. Sonra baba, sonra her ne kadar yukarıya doğru çıksalar da babanın anaları, sonra dede, sonra dedenin anaları, sonra öz bacı, sonra ana bir bacı, sonra baba bir bacı, sonra öz teyze, sonra ana bir teyze, sonra baba bir teyze, sonra öz hala, sonra ana bir hala, sonra baba bir hala, sonra anasının teyzeleri gelir. Öz olanlara öncelik verilir. Sonra ana tarafından olanlar, sonra baba tarafından olanlar, sonra aynı şekilde babanın teyzeleri, sonra aynı şekilde babanın halaları, sonra bacı kızları, sonra kardeş kızları, sonra amca kızları, sonra hala kızları, sonra anasının amca kızları ve aynı şekilde babasının amca kızları gelir. Bütün bunlarda öz olanlara öncelik verilir. Sonra ana tarafından olanlar, sonra baba tarafından olanlar gelirler. Amcaoğlu ve babanın amcasının oğlu gibi mahremler için kadın üzerinde hidâne hakkı, yoktur. Süt emişme yoluyla mahrem olanların da kadın üzerinde hidâne haklan yoktur.
Hidânenin Şartlar!
Hidâneyi haketmek için bazı şartlar gereklidir:
1- Akıllı olması: Deli ve bunak için hidâne hakkı yoktur.
2- Baliğ olması: Küçük için hidâne hakkı yoktur.
Diğer bazı şartlar da vardır ki bunlar, aşağıda mezheplere göre tafsilâtlı olarak açıklanmıştır.
(79) Hanefîler dediler ki: Hidânede bazı şeyler şart koşulur:
1- Hidâne (bakıcılık) yapacak olan kadın mürted olmamalıdır: îrtidâd ederse, dar-ı harbe geçmiş olsun olmasın hidâne hakkı düşer. Tevbe ederse bu hakkı geri gelir.
2- Hidâne yapacak olan kadın fâsık ve güvenilmez olmamalıdır: Fâcir-liği, günahta ısrar etmesi veya hırsızlık yapması veya ağıtçılık ya da balerinlik, dansözlük gibi düşük bir sanatla uğraştığı sabit olursa; hidâne hakkı düşer.
3- Bakıcılık yapacak olan, çocuğun babasından başkası ile evlenmiş olmamalıdır: Başkasıyla evlenirse, hidâne hakkı düşer. Meğer ki kocası, küçük çocuğun akrabası; meselâ amcası olsun. Yabancı bir erkekle evlenirse, hidâne hakkı düşer. İkinci kocası onu boşadığında, hidâne hakkı geri gelir.
4- Çocuğu; özellikle kız olup gözetilmeye ihtiyacı varsa kontrolsüz bırakmamalıdır: Çocuğun anası, uzun zaman boyunca dışarı çıkıp terbiyesini ihmal ediyora, bu sebeple hidâne hakkı düşer.
5- Baba yoksul olup, anası da ücret almadığı takdirde; çocuğa bakmaya yanaşmaz ve çocuğun halası da "Ben ücretsiz olarak çocuğa bakarım" derse, ananın hidâne hakkı düşer.
6- Bakıcılık yapacak olan kadın cariye veya ümm-ü veled olmamalıdır. Bunun hidâne hakkı yoktur. Bakıcılık yapacak olan kadının müslüman olması şart değildir. Bir kimse zımmî bir kadınla evlenirse; bu kadın o kocadan doğurmuş olduğu çocuğuna bakıcılık yapabilir. Yalnız babanın, bu kadının çocuğa küfür ve fesadı aşılamayacağından emin olması şarttır. Emin olmazsa; meselâ çocuğu kiliseyi götürdüğünü veya ona domuz eti yedirdiğini veya şarap içirdiğini görürse, çocuğu onun elinden alabilir. Çocuğa bakmakta olan anası ölürse veya hidâne şartlarından birini taşımazsa; hidâne hakkı, önce anlatılan sıraya göre kendisinden sonra gelene geçer.
Bakıcılık yapacak kadının akıllı olmasıysa, üzerinde ittifakla durulan bir şarttır.
Şafîıler dediler ki: Hidâne için yedi şart gereklidir:
1- Hâdine (bakıcı) kadın akıllı olmalıdır: Deli için hidâne hakkı yoktur. Ancak deliliği senede bir gün gibi az ve nâdir ise, hidâne hakkı düşmez.
2- Hürriyet: Kölenin hidâne hakkı yoktur.
3- islâmiyet: Kâfirin müslüman üzerinde hidâne hakkı yoktur. Kâfirin kâfir üzerinde, müslümanın kâfir üzerinde hidâne hakkı ise sabittir.
4- İffet: Fâsık olan kimsenin hidâne hakkı yoktur; isterse bu, namazı terk eden kadın veya erkek olsun...
5- Emânet: Herhangi bir hususta hainliği olan kimsenin hidâne hakkı yoktur.
6- Kendisine bakılacak olan çocuk mümeyyiz ise; ona bakacak olan kadının, onun beldesinde ikâmet etmesi.
7- Küçük çocuğun ana´sı, kendi mahremi olmayan bir erkekle evlenmiş olmamalıdır: Bir mahremiyle; meselâ amcasıyla evlenirse, çocuğu yanma almasına kocası razı olursa, ananın hidâne hakkı düşmez.
Hanbelîler dediler ki: Bakıcılık yapacak olan şahısta şu şartların bulunması gerekir:
1- Akıllı olmalıdır: Deli için hidâne hakkı yoktur.
2- Köle olmamalıdır.
3- Âciz olmamalıdır: Örneğin a´mâ olmamalıdır. Çünkü onunla maksat elde edilmez. Görmesi zayıf olanlar da a´mâ gibidir.
4- Cüzzamh veya alaca olmamalıdır: Yoksa hidâne hakkı düşer.
5- Çocuğa yabancı olan bir eşle evlenmemelidir. Ama dedesi ve akrabası gibi ona yabancı olmayan biriyle evlenirse, hidâne hakkı devam eder.
Mâlikîler dediler ki: Kadın olsun erkek olsun bakıcılık yapacak olan şahısta şu şartların bulunması gerekir:
1- Akıllı olmak: Bazan ayılıyor olsa bile deli, aklında hafiflik ve yanılgı bulunan kimse için hidâne hakkı yoktur.
2- Bakılmakta olan çocuğun durumuyla ilgilenmeye ve ihtiyaçlarını gidermeye muktedir olmak: İhtiyarlık dönemine girmiş kadın veya pîr-i fanî olacak yaşa gelmiş erkek gibi âciz kimseler için hidâne hakkı yoktur. Ancak bunların kontrolünde olarak çocuğun bakımını yapabilecek bir kimse varsa, o zaman hidâne hakları olur. A´mâ, sağır, dilsiz, hasta ve kötürüm de bunlar gibidir.
3- Bakıcılık yapacak olanın, bulûğ çağma ermiş olan kızı fesattan koruyabilecek bir mekânı olmalıdır: Bakıcı güvenli olmayan bir yerdeyse, hidâne hakkı düşer.
4- Dinde emânet: Şarap içen, zinayla meşhur olan ve buna benzer sebeplerle fâsık olan kimse için hidâne hakkı yoktur.
5- Bakıcılık yapacak olanın, cüzzam ve alaca gibi çocuğa bulaşmasından korkulan bir hastalığı bulunmamalıdır.
6- Bakıcı (hâdine) reşıd olmalıdır: Bakmakta olduğu çocuğun -şayet varsa-mahm telef etmesin diye sefîh ve savurganın bakıcılık (hidâne) hakkı yoktur.
7- Kendisiyle gerdeğe giren bir kocadan hallolmak: Ama çocuğun mahremi olan birisiyle evlenirse, hidâne hakkı düşmez. Veyahut da bunun evlenmesinden sonra, sıradaki hidâne hakkına sahib olan şahıs, mazeretsiz olarak bir yıl süreyle susarsa, bu sebeple sunanın da hidâne hakkı düşer.
Bakıcının kadın olsun erkek olsun müslüman olması şart değildir. Ancak çocuğa şarap içirmesinden veya ona domuz eti yedirmesinden korkulur-sa kontrol etsinler diye bakıcısı müslümanlarm yanma alınır: Çocuk elinden alınmaz. Bunda zımmî ile niecûsî kadın arasında fark yoktur. Bakıcı erkekse onun yanında kan, cariye veya hizmetçi kadın gibi çocuğa bakacak olan kadınların bulunması şart olur. Cinsel temasa dayanıklı olan kıza, güvenilir olsalar bile mahremi olmayan kimselerin; meselâ amca oğullarının bakıcılık yapmaları sahih olmaz. Ancak bu şahıs, onun anasıyla evlenirse, hidânesi sahih olur.
Hidâne veya hadâne (Bu şekilde okunması daha meşhurdur) kelimesinin sözlük anlamı, küçük çocuğun nafaka ve terbiyesini üstlenmektir. Ha-da-ne fiilinin maştan olan hidâne kelimesi "Hidn" den alınmadır. Hidn, yan demektir. Çünkü hâdine (bakıcı) kadın, çocuğu yanına alır. Fıkıh terminolojisinde hidâne; küçük çocuğu, âcizi, deli ve bunağı kendisine zarar verecek şeylerden elden geldiğince korumak, terbiye ve maslahatından; temizleme, yedirme ve rahatı için gerekli olan şeyleri yapmak gibi hususları yerine getirmektir.
Hİdâneyi hakedene gelince; mezheplerin buna ilişkin tafsilâtlı açıklamaları aşağıya alınmıştın.
(78) Hanefîler dediler ki: Şu aşağıdaki sıraya bağlı olarak, kadın olsun erkek olsun akrabalar için hidâne hakkı vardır.İnsanlar içinde hidâne hakkına en fazla sahib olan, anadır. Ananın, çocuğun babasıyla evli bulunması veya boşanmış olması bü hükmü değiştirmez. Anadan sonra ananın anası, ondan sonra da onun anası gelir. Ve bu hep böyle devam edip gider. Ananm anasının hidâne işine elverişli olması şarttır. Ananın anası, (yeni evlendiği) kocasının evinde evli bulunan kızının oğluna hidâne yapma hakkına sahip değildir. Çünkü o (üvey baba) onun (üvey oğlunun) düşmanı gibidir. Bu durumda baba, çocuğu anneannesinden alabilir. Anneanne ölür veya küçük çocuğun mahremi olmayan birisiyle evlenirse, hidâne hakkı her ne kadar yukarıya doğru çıksa da çocuğun babaannesine geçer. Anneannesi, çocuğun mahremi olan bir erkekle evlenirse, meselâ çocuğun dedesiyle evlenirse, hidâne hakkı düşmez. Babaannesi ölür veya evlenirse, hidâne hakkı öz bacısına intikal eder. Bu da Ölür veya evlenirse, hidâne hakkı baba bir bacısına, bundan sonra öz bacısının kızına, bundan sonra da ana bir bacısının kızına geçer. Buraya kadar gelen sıra üzerinde Hanefîler ihtilâf etmemişlerdir. Bundan sonragelensıraüzerinde görüş ayrılığına düşmüşlerdir: Meselâ küçük çocuğun teyzesi ve baba bir bacısı varsa, bazıları hidâne hakkı hususunda baba bir bacının öncelikli olduğunu; diğer bazılarıysa teyzenin öncelikli olduğunu söylemişlerdir. Ama baba bir bacının kızı teyze ile beraber bulunduğunda, sahih görüşe göre teyze öncelikli olur. Öz teyze önceliklidir: Ondan sonra ana bir teyze, ondan sonra baba bir teyze gelir. Kardeş kızları, halalardan önce gelir. Öz hala önceliklidir. Sonra ana bir hala, sonra da baba bir hala gelir. Bunlardan sonra küçük çocuk anasının öz teyzesine, ondan sonra ana bir teyzesine, ondan sonra baba bir teyzesine, sonra da ananın halasına verilir. Ve hep bu sıraya göre devam edip gider. Özetle; ana tarafı baba tarafından önce gelir. Amca kızları, dayı kızları, hala kızları ve teyze kızlarına gelince; bunların hidâne haklan yoktur.
Küçük çocuğun anılan akrabalarından hidâne hakkına sahip bir kadın yoksa, hidâne hakkı asabesinden olan erkeklere geçer. Önce baba, sonra her ne kadar yukarıya doğru çıksa da babanın babası, sonra öz kardeş, sonra baba bir kardeş, sonra öz kardeşin oğlu, sonra baba bir kardeşin oğlu; aynı şekilde her ne kadar aşağıya doğru inseler de bunların oğullarının oğlu. Sonra öz amca, sonra baba bir amca, sonra öz amcanın oğlu, sonra bakılacak küçük çocuğun erkek olması şartıyla baba bir amcanın oğlu gelir. Bakılacak küçük çocuk kız ise amca oğullarına teslim edilmez. Çünkü kız çocuğu bunlar için mahrem değildir. Küçük kız çocuğunun akraba olarak yalnızca amca oğulları varsa, takdir kadı´nındır. Dilerse bunlara teslim eder, dilerse güvenilir bir kadına teslim eder.
Küçük kız çocuğunun birden fazla kardeşi varsa, bunların en sâlih olanına teslim edilir. Sâlihlikte eşit olurlarsa, en yaşlı ;olana teslim edilir. Birden fazla amcası olursa da aynı yöntem uygulanır. Küçük kız çocuğunun asabesi yoksa; hidânesi ana bir erkek kardeşe, sonra bunun oğluna, sonra ana bir amcasına, sonra öz dayısına, sonra baba bir dayısına, sonra ana bir dayısına ait olur. Ana bir dedesi varsa bu, dayısından ve ana bir erkek kardeşinden önce gelir.
Mâlîkîler dediler ki: Küçük çocuğun hidânesine; kadın olsunlar, erkek olsunlar, anlatılan şu sıraya göre akrabaları hak sahibi olurlar: Küçük çocuğun hidânesine insanlar içinde en fazla hak sahibi olan, anasıdır. Sonra anasının anası; yani her ne kadar yukarıya doğru çıksa da ana tarafından dedesi, sonra öz teyzesi, sonra ana bir teyzesi, sonra anasının teyzesi, sonra anasının halası, sonra babaannesi, sonra babaannesinin annesi gelir. Bunların yakın olanları, uzak olanlarına tercih edilir. Ana tarafından olanlar, baba tarafından olanlardan önce gelirler. Sonra hidâne hakkı baba tarafındaki ninelerden babaya, sonra bacıya, sonra babanın bacısına (halaya) sonra babanın halasına, sonra babanın teyzesine, sonra öz kardeşin kızma, sonra ana bir kardeşin kızına, sonra baba bir kardeşin kızına, sonra aynı şekilde bacı kızına geçer. Bunlar bir arada bulunurlarsa, hidâne için en elverişli olanları tercih edilir. Bazıları, kardeş kızlarım bacı kızlarına tercih etmek gerektiği görüşündedirler. Bunlardan sonra hidâne hakkı; erkek olsun kadın olsun vâsiye geçer. Sonra küçük çocuğun kardeşine, sonra kardeşin oğluna geçer. Ana tarafından olan dede, bundan önce gelir. Bundan sonra amca, sonra amca-oğlu gelir. Yakın olan, uzaktakine tercih edilir. Sonra azad eden veya soy bakımından asabesi gelir.
Şâfîîler dediler ki; Hidâneyi hakedenler için üç durum sözkonusu olur:
1- Erkek akrabaların kadın akrabalarla bir arada bulunmaları.
2- Sadece kadın akrabaların bulunması.
3- Sadece erkek akrabaların bulunması.
Şimdi birinci durumu ele alalım: Bu durumda ana, babaya tercih edilir. Sonra mirasçı olması şartıyla anneanne gelir. Bu, her ne kadar yukarıya doğru çıksa da hüküm değişmez. Ananın babasının anası, hidâne hakkına sahip değildir. Çünkü bu kadın mirasçı değildir. Bunlardan sonra baba, sonra babanın anası, sonra her ne kadar yukarıya doğru çıksa da babanın anneannesi -tabii eğer mirasçıysa- gelir. Babanın anasının babaannesi için hidâne hakkı yoktur. Çünkü bu kadın mirasçı değildir. Bu dördü -ki bunlar da ana ve ananın analarıyla baba ve babanın analarıdır- bulunmaz da kadın erkek akrabalar birlikte bulunurlarsa, öncelikle yakınlık sıralarına göre kadınlar, sonra erkekler gelirler: Meselâ bacılarla kardeşler, hala ve teyze birarada bulunurlarsa, bacılara Öncelik verilir. Çünkü bunlar erkeklere nispetle daha fazla tercihe şayandırlar. Bunlardan sonra erkek kardeşler gelir. Çünkü bunlar teyze ve haladan daha yakındırlar. Sonra teyze, sonra hala gelir. Yakınlıkta erkeklik ve kadınlık eşit olursa; meselâ bacılar ve kardeşler birarada bulunurlarsa, bacılar arasında kur´a çekilir. Kendisine kur´a isabet eden, diğerlerine tercih edilir.
îkind duruma gelince; bu sadece kadın akrabaların birarada bulunmalarıdır. Bu durumda anaya öncelik verilir. Sonra ananın anaları gelir. Daha sonra babanın anaları, sonra bacı, sonra teyze, sonra bacı kızı, sonra kardeş kızı, sonra hala, sonra teyze kızı, sonra hala kızı, sonra amca kızı, sonra dayı kızı gelir, özler öz olmayanlara tercih edilirler. Baba bir olanlar, ana bir olanlardan önce gelirler.
Üçüncü durum ise sadece erkek akrabaların bir arada bulunmalarıdır. Bu durumda önce baba, sonra dede, sonra öz kardeş, sonra baba bir kardeş, sonra ana bir kardeş, sonra öz veya baba bir kardeşin oğlu, sonra öz amca, sonra baba bir amca, sonra aynı sıraya göre amca oğlu gelir. Ama şehvet çağma gelen kız çocuğu, amca oğluna teslim edilmez. Çünkü onun mahremi değildir. Ancak, amcaoğlunun kendisine yardım edeceği güvenilir bir kadına, meselâ amca oğlunun kızına teslim edilir. Yaşça büyük ve deli olup bir kızı varsa, anadan sonra bu kızı ninelere tercih edilir. Yaşı küçük ve evli olsa bile, cinsel temasa dayanıklı olması şartıyla bu kız ninelere tercih edilir.
Hanbelîler dediler ki: İnsanlar içinde hidâne hakkına en çok sahib olan; ana, ananın anası, sonra ananın anneannesi gelir ve bu hep böyle gider. Sonra baba, sonra her ne kadar yukarıya doğru çıksalar da babanın anaları, sonra dede, sonra dedenin anaları, sonra öz bacı, sonra ana bir bacı, sonra baba bir bacı, sonra öz teyze, sonra ana bir teyze, sonra baba bir teyze, sonra öz hala, sonra ana bir hala, sonra baba bir hala, sonra anasının teyzeleri gelir. Öz olanlara öncelik verilir. Sonra ana tarafından olanlar, sonra baba tarafından olanlar, sonra aynı şekilde babanın teyzeleri, sonra aynı şekilde babanın halaları, sonra bacı kızları, sonra kardeş kızları, sonra amca kızları, sonra hala kızları, sonra anasının amca kızları ve aynı şekilde babasının amca kızları gelir. Bütün bunlarda öz olanlara öncelik verilir. Sonra ana tarafından olanlar, sonra baba tarafından olanlar gelirler. Amcaoğlu ve babanın amcasının oğlu gibi mahremler için kadın üzerinde hidâne hakkı, yoktur. Süt emişme yoluyla mahrem olanların da kadın üzerinde hidâne haklan yoktur.
Hidânenin Şartlar!
Hidâneyi haketmek için bazı şartlar gereklidir:
1- Akıllı olması: Deli ve bunak için hidâne hakkı yoktur.
2- Baliğ olması: Küçük için hidâne hakkı yoktur.
Diğer bazı şartlar da vardır ki bunlar, aşağıda mezheplere göre tafsilâtlı olarak açıklanmıştır.
(79) Hanefîler dediler ki: Hidânede bazı şeyler şart koşulur:
1- Hidâne (bakıcılık) yapacak olan kadın mürted olmamalıdır: îrtidâd ederse, dar-ı harbe geçmiş olsun olmasın hidâne hakkı düşer. Tevbe ederse bu hakkı geri gelir.
2- Hidâne yapacak olan kadın fâsık ve güvenilmez olmamalıdır: Fâcir-liği, günahta ısrar etmesi veya hırsızlık yapması veya ağıtçılık ya da balerinlik, dansözlük gibi düşük bir sanatla uğraştığı sabit olursa; hidâne hakkı düşer.
3- Bakıcılık yapacak olan, çocuğun babasından başkası ile evlenmiş olmamalıdır: Başkasıyla evlenirse, hidâne hakkı düşer. Meğer ki kocası, küçük çocuğun akrabası; meselâ amcası olsun. Yabancı bir erkekle evlenirse, hidâne hakkı düşer. İkinci kocası onu boşadığında, hidâne hakkı geri gelir.
4- Çocuğu; özellikle kız olup gözetilmeye ihtiyacı varsa kontrolsüz bırakmamalıdır: Çocuğun anası, uzun zaman boyunca dışarı çıkıp terbiyesini ihmal ediyora, bu sebeple hidâne hakkı düşer.
5- Baba yoksul olup, anası da ücret almadığı takdirde; çocuğa bakmaya yanaşmaz ve çocuğun halası da "Ben ücretsiz olarak çocuğa bakarım" derse, ananın hidâne hakkı düşer.
6- Bakıcılık yapacak olan kadın cariye veya ümm-ü veled olmamalıdır. Bunun hidâne hakkı yoktur. Bakıcılık yapacak olan kadının müslüman olması şart değildir. Bir kimse zımmî bir kadınla evlenirse; bu kadın o kocadan doğurmuş olduğu çocuğuna bakıcılık yapabilir. Yalnız babanın, bu kadının çocuğa küfür ve fesadı aşılamayacağından emin olması şarttır. Emin olmazsa; meselâ çocuğu kiliseyi götürdüğünü veya ona domuz eti yedirdiğini veya şarap içirdiğini görürse, çocuğu onun elinden alabilir. Çocuğa bakmakta olan anası ölürse veya hidâne şartlarından birini taşımazsa; hidâne hakkı, önce anlatılan sıraya göre kendisinden sonra gelene geçer.
Bakıcılık yapacak kadının akıllı olmasıysa, üzerinde ittifakla durulan bir şarttır.
Şafîıler dediler ki: Hidâne için yedi şart gereklidir:
1- Hâdine (bakıcı) kadın akıllı olmalıdır: Deli için hidâne hakkı yoktur. Ancak deliliği senede bir gün gibi az ve nâdir ise, hidâne hakkı düşmez.
2- Hürriyet: Kölenin hidâne hakkı yoktur.
3- islâmiyet: Kâfirin müslüman üzerinde hidâne hakkı yoktur. Kâfirin kâfir üzerinde, müslümanın kâfir üzerinde hidâne hakkı ise sabittir.
4- İffet: Fâsık olan kimsenin hidâne hakkı yoktur; isterse bu, namazı terk eden kadın veya erkek olsun...
5- Emânet: Herhangi bir hususta hainliği olan kimsenin hidâne hakkı yoktur.
6- Kendisine bakılacak olan çocuk mümeyyiz ise; ona bakacak olan kadının, onun beldesinde ikâmet etmesi.
7- Küçük çocuğun ana´sı, kendi mahremi olmayan bir erkekle evlenmiş olmamalıdır: Bir mahremiyle; meselâ amcasıyla evlenirse, çocuğu yanma almasına kocası razı olursa, ananın hidâne hakkı düşmez.
Hanbelîler dediler ki: Bakıcılık yapacak olan şahısta şu şartların bulunması gerekir:
1- Akıllı olmalıdır: Deli için hidâne hakkı yoktur.
2- Köle olmamalıdır.
3- Âciz olmamalıdır: Örneğin a´mâ olmamalıdır. Çünkü onunla maksat elde edilmez. Görmesi zayıf olanlar da a´mâ gibidir.
4- Cüzzamh veya alaca olmamalıdır: Yoksa hidâne hakkı düşer.
5- Çocuğa yabancı olan bir eşle evlenmemelidir. Ama dedesi ve akrabası gibi ona yabancı olmayan biriyle evlenirse, hidâne hakkı devam eder.
Mâlikîler dediler ki: Kadın olsun erkek olsun bakıcılık yapacak olan şahısta şu şartların bulunması gerekir:
1- Akıllı olmak: Bazan ayılıyor olsa bile deli, aklında hafiflik ve yanılgı bulunan kimse için hidâne hakkı yoktur.
2- Bakılmakta olan çocuğun durumuyla ilgilenmeye ve ihtiyaçlarını gidermeye muktedir olmak: İhtiyarlık dönemine girmiş kadın veya pîr-i fanî olacak yaşa gelmiş erkek gibi âciz kimseler için hidâne hakkı yoktur. Ancak bunların kontrolünde olarak çocuğun bakımını yapabilecek bir kimse varsa, o zaman hidâne hakları olur. A´mâ, sağır, dilsiz, hasta ve kötürüm de bunlar gibidir.
3- Bakıcılık yapacak olanın, bulûğ çağma ermiş olan kızı fesattan koruyabilecek bir mekânı olmalıdır: Bakıcı güvenli olmayan bir yerdeyse, hidâne hakkı düşer.
4- Dinde emânet: Şarap içen, zinayla meşhur olan ve buna benzer sebeplerle fâsık olan kimse için hidâne hakkı yoktur.
5- Bakıcılık yapacak olanın, cüzzam ve alaca gibi çocuğa bulaşmasından korkulan bir hastalığı bulunmamalıdır.
6- Bakıcı (hâdine) reşıd olmalıdır: Bakmakta olduğu çocuğun -şayet varsa-mahm telef etmesin diye sefîh ve savurganın bakıcılık (hidâne) hakkı yoktur.
7- Kendisiyle gerdeğe giren bir kocadan hallolmak: Ama çocuğun mahremi olan birisiyle evlenirse, hidâne hakkı düşmez. Veyahut da bunun evlenmesinden sonra, sıradaki hidâne hakkına sahib olan şahıs, mazeretsiz olarak bir yıl süreyle susarsa, bu sebeple sunanın da hidâne hakkı düşer.
Bakıcının kadın olsun erkek olsun müslüman olması şart değildir. Ancak çocuğa şarap içirmesinden veya ona domuz eti yedirmesinden korkulur-sa kontrol etsinler diye bakıcısı müslümanlarm yanma alınır: Çocuk elinden alınmaz. Bunda zımmî ile niecûsî kadın arasında fark yoktur. Bakıcı erkekse onun yanında kan, cariye veya hizmetçi kadın gibi çocuğa bakacak olan kadınların bulunması şart olur. Cinsel temasa dayanıklı olan kıza, güvenilir olsalar bile mahremi olmayan kimselerin; meselâ amca oğullarının bakıcılık yapmaları sahih olmaz. Ancak bu şahıs, onun anasıyla evlenirse, hidânesi sahih olur.