sumeyye
Wed 30 March 2011, 12:51 pm GMT +0200
31- HİBE (BAĞIŞ)
Hibe; bir şeyin karşılıksız olarak bağışlanmasidır. Bununla alâkalı olarak Allah (cc) şöyîe buyurmuştur:
"Allah (cc) dilediğine kız, dilediğine erkek çocuklar bahşeder.' (Şûra: 49).
İttihâb; hibeyi kabul etmek demektir. Bu sebeple hibede teslim almak şart koşulmuştur. Çünkü verme muamelesinin tamamlanması için bir şeyi karşıdaki şahsa sunup teslim etmek gerekir.
Bağışda bulunmak mendûb ve övülüp sevilen bir iştir. Bir hadîs-i şerîfde Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Hediyeîeşin, birbirinizi seversiniz.[1]Bir başka rivayette ise; "Birbirinize bağışta bulunun, birbirinizi seversiniz, "denilmiştir.
Hediyeyi kabul etmek sünnettir. Hz. Peygamber (sas) kölenin hediyesini de kabul etmiştir. Yine bir hadîs-i şerîfde Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Bana bir yemek hediye edilse, kabul ederim. Paça ziyafetine çağnlsam, giderim "[2]
Şu âyet-i kerîmede de davete icabetin gerekliliğine işaret edilmiştir:
"(Kadınlara mehirlerini gönüİ rızası ile verin). Eğer gönül hoşluğu ile o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin."'(Nisa: 4).
Hibe iki çeşittir:
1- Mülk olarak vermek,
2- Hakkım düşürmek (feragat etmek).
Hibe; icab, kabul ve kabz ile, yani teslim almakla sahih olur:
İcab ve kabul ile, diyoruz; çünkü hibe mülk etme akdidir ve bu akidde icab ve kabulün bulunması mecburidir. Kabz, yani teslim almak da gereklidir, diyoruz; çünkü kabzetmeden mülkiyet sabit olsaydı, teberruda bulunan şahıs üstlenmediği bir mükellefiyetin altına girerdi ki, o mükellefiyet de teberru ettiği şahsa teslim etmesi olacaktı. Ama vasiyyette hüküm bunun hilâfınadır. Çünkü ehliyeti olmadığından dolayı ölü, mülkiyeti olmadığından dolayı mirasçı bu hususda mükellefiyet altına alınmaz. Çünkü teberru yoluyla yapılan mülkiyet zayıftır, bağış yapanın malı teslimi mecburî değildir. Hibe edenin mülkü ise, kuvvetli olup zayıf bir sebeple bağışı teslim etmekle mükellef olamaz.
Bir grup sahabîden merfu ve mevkuf olarak rivayet edilen bir hadîs-i şerîfde Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Sadaka ve hibe karşı tarafça teslim alınıp mülk edinilmedikçe, caiz olmaz." Burada kastedilen mülkiyettir. Yani kendisine bir şey hibe edilen veya sadak; olarak verilen kimse o şeyi teslim almadıkça ona mâlik olamaz. Am; kabzedilmeden de hibe ve sadakanın caiz olacağı hususunda icmâ vardır.
Bağışın yapıldığı meclisde hibe edenin izni olmadan hediyey almak caizdir. Âyrıldikdan sonra hediyeyi almak, bağışlayamr iznine bağlı olur: Kıyasa göre her iki durumda da hibeyi, hibe edenir izni olmadan almak caiz değildir. Çünkü izni olmadan almak onur mülkünde tasarrufta bulunmaktır. Zira kabzdan evvel onun hibe ediler malda mülkiyet hakkı devam etmektedir.
İstihsan kaidesine göre hibe yoluyla mülk etmek; kendisine hibe edileni o mala (hibeye) sahip kılmaktır. Şu halde o malı kabzetmesi içir kendisine hibe edilen şahsa dolaylı olarak izin verilmiş olmaktadır Çünkü hibede icab, yani 'hibe ettim' sözü vardır. Bunun gereği olarak hibe teslim alınabilir. İcab; yapıldığı meclise mahsustur. Onun içir zımnen sabit olan şey de böyledir. Sadaka da bu hükme tâbidir. Ama hibe eden o meclisde iken, hibeyi almasını yasaklarsa, kendisine hibe ediler şahıs hibeyi alamaz. Çünkü dolaylı olarak sabit olan şey sarih olan şeyle çatışmaz.
Ya da şöyle diyebiliriz; o meclisde hibeyi kabzetmesini yasaklaması, hibeden rücû etmesidir. Kabzetmek de kabul gibidir. Hibe eden kabzdan evvel hibeden rücû edebilir.
Hibe edilen mal zaten kendi elinde bulunuyorsa; meselâ emanel veya iğreti veya kiralık yahut gasbedilmiş olarak yanında bulunuyorsa, sırf kendisine hibe edilmekle ona sahip olur: Çünkü onu emanet olarak kabzetmişse, bu; hibe yoluyla kabzetme yerine geçer. Eğer onu tazminat olarak kabzetmişse, bu; hibe sebebiyle kabzdan daha kuvvetlidir. Kuvvetli olan aşağı derecede olanın yerine geçer.
Bir kimse bir adama bir elbise hibe eder ve kendisine hibe ettiği adam da 'kabzettim' derse, bu Ebû Hanîfe'ye göre kabz sayılır. Onun hibeyi kabzetmesine imkân tanımak satışda satılan mülkü müşteri için tahliye etmek gibidir. Ebû Yûsuf dedi ki;'kendisine hibe edilenin onu eliyle teslim alması lâzımdır. Eliyle teslim alır ama 'kabul ettim' demezse, hibe akdi yine sahih olur. [3]
[1] Bu hadîsi Buharî Edebü'l- Müfred adlı eserinde rivayet etmiştir
[2] Bu hadîsi Tirmizî rivayet etmiştir. Buhârî de buna yakın bir rivayette bulunmuştur
[3] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 2/409-412.