- Heyetler

Adsense kodları


Heyetler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sun 20 December 2009, 04:08 pm GMT +0200
Heyetler




Tebük gazvesinden sonra Hicri 9. senede heyetler Peygam ber efendimize gelmeye başladılar. Tebük seferinin, Peygamber efendimizin katıldığı en son gazve olduğu siyer kitaplarında anlatılır. îslam daveti bütün arap beldelerine yayılmış, arapla-rın bir kısmı bu davete icabet etmiş, bir kısmı inkar etmiş, bir kısmı da İslam yoluna girmekte tereddüt etmiş, iman henüz kalplerine girmemişti. Müslüman olan arap heyetleri Peygam ber efendimizin yanına gelmişlerdi. Önceki sayfalarda anlattı ğımız diğer bazı heyetler de Peygamber efendimizle görüşmek üzere Medine-i münevvereye gelmişlerdi. îbn îshak bu konuda şöyle der:

Araplar, Kureyşlilerin müslüman olmalarını bekliyorlardı. Kureyşliler insanların önderleri, rehberleri ve Kabe ile Hare min sakinleriydiler. Arapların komutanıydılar. Hiç kimse onla rın bu meziyetlerini inkar etmiyordu. Fakat Resulüllah (s.a.v.) efendimize karşı çıkan, onunla savaşan ilk kabile de yine Ku reyşliler olmuşlardı. Mekke-i mükerreme fethedilip Kureyşliler Peygamber efendimize boyun eğip teslim olduklarında, islami yet Mekke´yi hakimiyeti altına almıştı. Araplar da artık Resü-lullahla savaşmaya güç yetiremiyeceklerini, ona düşmanlık ya pamayacaklarını anlamışlar ve Cenab-ı Allanın da buyurduğu gibi grup grup islam´a girmişlerdi. Her taraftan gelip yeni dine giriyorlardı. Bu hususta yüce Allah şöyle buyurmuştu:

"Allah´ın yardımı ve fetih geldiği ve insanların bölük bölük Allah´ın dinine girdiklerini gördüğün zaman rabbini överek teşbih et. Ondan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir." (Nasr Suresi)

Bu sure-i Celilede Cenab-ı Allah peygamber efendimize şu talimatı veriyor: Dinin yüceldiğinden dolayı ona hamdü senada bulun. Ondan mağfiret dile, çünkü o tevbeleri kabul edendir.

Mekkenin fethinden Önce araplar müslüman olanları kını yorlardı. Onu kavmiyle başbaşa bırakın eğer o galip gelirse ger çek peygamberdir, diyorlardı. Mekke fethedilince herkes acele davranıp müslüman olmak istedi-ve gelip İslama girdiler.

Mekke-i Mükerremenin fethi sadece mukaddes bir şehrin fethi anlamına gelmez. Aksine bu, insanların kalplerini fethe dip İslama yöneltmektir. Çünkü o zaman bütün insanlar Ku-reyşlilere uymaktaydılar. Mekke´nin fethi Kureyşlileri İslama zorlama ameliyesi değildi. Aksine Kureyşli büyüklerin ve lider lerin intikam duygularını giderme ameliyesiydi. Fetihte hak ve hakikat açık bir şekilde ortaya çıkmıştı. Hatta Kureyşin bü yükleri bile İslama giriyor ve bu hususta başkalarını geçmek için ileriye atılıyorlardı. Çünkü islamın ilim, akıl ve hak oldu ğunu görüyorlardı. Nitekim bu gerçeği îkrime bin Ebi Cehil ile beraberindeki arkadaşlarının islamiyeti kabul edişlerinde de görüyoruz.

Fakat bununla birlikte Allah´ın dinine girip çeşitli musibetlere maruz kalan mekke-i mükerremede eziyetlere karşı sab retme yükünü omuzunda taşıyan, alay ve istihzalara karşı di renen, Allah yolunda cihad edip kılıç sallayan, savaşıp öldüren ve şehid düşen, canlarını feda ederek cenneti kazanan, böylece islamiyeti yücelten, Mekke-i mürekkemenin fethinde rol oyna.-yan, ya da Mekkenin fethedilmesi için bir yol olan Hudeybiyede hazır bulunan kimselerle, bilahare Mekke´nin fethinden sonra İslama giren kimseler arasında bir ayırım yapmamız gerek mektedir. İşte bu sebeple kutlu ve yüce olan Allah şöyle buyu ruyor:

"Elbette içinizden (Mekkenin) fetih(in) önce (hak yolunda) harcayan ve savaşan(lar, ötekilerle) bir olmaz. Onların derece si, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bu nunla beraber Allah hepsinde (gerek fetihten önce, gerek fetih ten sonra infak eden ve savaşan müslümanlara) en güzel sonu cu vadetmiştir." (Hadıd ıo)

Bu hususta İbn Kesir şöyle der: "Fetih zamanından önce ge len ve gelişi hicret sayılan bu heyetlerle, fetihten sonra gelen ve Cenab-ı Allah tarafından kendilerine hayır ve iyilikler vadedi-len heyetler arasında ayırım yapmak gerekir. Çünkü bu sonun cuları, zaman ve fazilet bakımından öncekiler kadar üstün ola mazlar. Biz Kur´an-ı Kerim´de bahsedilen fethin Hudeybiye sul hu ile hicri altıncı senede yapılan fetih olduğu görüşündeyiz. Çünkü Cenab-ı Allah Hudeybiye sulhunu bir fetih olarak ad landırmıştır ki, gerçekten de öyle olmuştur. Çünkü Hudeybiye sulhu savaş kuvveti ile barış kuvveti arasında bir ayırım yap mıştır. Hudeybiye sulhunden sonra insanlar grup grup İslama girmişlerdir. Hudeybiye sulhunden önce İslama giren kimselere gelince, Cenab-ı Allah onlardan razı olmuş, onlar da Rablerin-den hoşnud olmuşlardır ki, Kur´an-ı Kerim´de haklarında şöyle buyurulmaktadır:

"Sana biat edenler (islam uğrunda ölünceye kadar savaş mak üzere sana söz verenler) gerçekte Allah´a biat etmektedir ler. Allahın eli, onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bo zarsa kendi aleyhine bozmuş olur. Ve kim Allah´a verdiği sözü tutarsa Allah ona büyük bir mükafat verecektir."(Fetih 10)

Bir başka ayet-i celilede ise Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:

"Allah şu müminlerden razı olmuştur. Onlar, sana ağacın altında biat ediyorlardı. Allah onların gönüllerindeki (doğruluk ve vefay)ı bildiği için onların üzerine huzur ve güven indir di ve onlara yakın bir fetih verdi." (Fetih 18 )

Bunlar fetihten önce mallarını Allah yolunda infak edip har cayan kimselerdir. Bunlardan sonra gelenler elbette ki fazilet bakımından bunların derecelerine ulaşamazlar. Örneğin Amr bin As; Ebu Talib oğlu Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin Avvam, Ebu Übeyde Amir bin Cerrah ve diğerleri gibi olamaz. Çünkü bunlar iyiliğe ondan daha önce koşmuş, ondan daha ön ce imana girmiş, peygamber efendimizle birlikte cihad etmiş lerdir. İslamiyet garip iken bunlar Islama sahip çıkmışlardır. Fetihten sonra ise İslama giriş umumileşmişti. Bu sebebledir ki Hudeybiyeden ve fetihten önce İslama girmiş olan kimseler, daha sonra İslama giren kimselerden çok daha yüksek merte belere ulaşmışlardır.