sumeyye
Sat 4 September 2010, 12:06 pm GMT +0200
HERCÜMERÇ MEKTUPLARIN İLAMI
... kalbinin gürültüsü öyle arttı ki adamın,
genç kızın içinde uyuyan "aşk" uyanıverdi!
Bugün bütün postaneler kapalı. Bütün güvercinler izinli. Kalemime söz verdim bugün, ağlatmayacağım hiçbir cümleyi. Susuzluktan ölse de kâğıt, bir damla mürekkep dökmeyeceğim yüzüne. Tüm postacılar en ağır mektuplarını taşıyacak. Çünkü artık mektuplar kâğıttan olmayacak. Kaptanlar saracak dünyayı, kâğıttan gemilerden emekli. ‘Sevgili dost’lar satırların başköşesinde oturmayacak. Çünkü artık kâğıttan mektuplar olmayacak. Her şey gözlerden okunacak…
Ey söz!
Beni bu sabah iri anla
Taşıp, deli deli dağlardan inerek
Şehirlerin düzüne oturmuş bir sel gibi
Yekpare bir suyum ben
Kocaman sev…*
Bugün bütün dua kapıları kapalı. Secdeler baş kaldırıyor, denizlerin yağmurunda. Bir teşekkür damlası süzülüyor kalemlerden. Kâğıtlara ulaşamadan buhar olup uçuyor. Tüm sözler ıskalanıyor. Mavi adama söz verdim bugün, martılara mutluluk ısmarlıyorum, güvercinlere avuç dolusu aşk. Ve karar veriyorum bu gece. Kimsesiz çocukların kimsesizliğini alıyor, bir buluta yüklediğim yalnızlıklarımla, toprağa kurban ediyorum. Uykuma geceler saplanıyor gitmelerime yakın. Tüm ışıkları susturuyor, Ay’a perdeler çekiyorum gümüşten. Ve yıldızların gözlerine karanlıktan sürmeler…
Ey kalem!
Yazdıkların şiir değilse kalsın
Cennetse sevdan çık dışarı
Solgun ışıklar
Sessiz ağaçlar parklarla
O cümbüş gecesini de tak peşine
Yazdığın şiir değilse bırak bunları kalsın...*
Bugün güneş esmer bakmıyor. Tüm duygularım ayakta kalıyor. Işığımı bölüyor arsızca bir karanlık. Buna bir cevap vermem gerekiyor. Ellerime bakın diyorum ellerime. Gözleri kamaşıyor güneşlerin. Bahar benim ya bu mevsim. Şimdi gitmelerime az’ kala, duyacak kulaklar arıyorum mektuplardan azat ettiğim seslerimi. Dipdiri günahlarımı, bir secde yolunda düşürüyorum. Avucumda ezan çiçekleri soluyor. Gözlerimde terk ediliş ikircikleri… Yollara yürüyüş biçmeye kalkıyorum, ama ölçüyü bir türlü tutturamıyorum. Adımlarım küçük geliyor ayaklarıma, ayaklarım büyük geliyor adımlarıma…
Ey kâğıt!
Şimdi insansan aklını bileklerinde erit
Gerdir yüreğinin kirişini
Fakat beni bu sabah yakın anla
Bakarsın kapkara ve kızıl hançerler arasında…*
İşbirlikçi bulutların ilişiğinde, damlaya hasret bir akşam-ı sahra bugün. Leyla soyundan gelme bir güzelliğin acısı ile sarhoş dudaklar. Beynimi bir yangın yerinde düşürmüşüm, şimdi tüm düşüncelerim İbrahim’in yanık izleri ile kaplı. Ama ben bir gün aydınlığında, hayatın bütün harflerini yastığının altına biriktirmiş çocukların hüznü ile başlıyorum artık söze. Canhıraş uykularda tutukluk yapan rüyaları ile kavgalar eden, yetim hayatların eşiğinde duraklıyorum bir lâhza…
Ey hayat!
Hemşehri miyiz benden saklama
Aşina saçların, hele başını arkaya atışın
Sanki yakın komşu doğuştan sürmeli gözlerin
İliklerime kadar ürperiyorum karşında
Aynı kentin hamurundan değilsek
Söyle hangi bağ, nerde ki dostluk dolamış kaslarını boynumuza…*
Bugün yüzünü yol belleyip, adımlarımı sıklaştırıyorum gözlerinde. Kirpiklerine sıkışmış hüznün huzmeleri batıyor ayaklarıma. Her bakışından pejmürde bir hayat çıkarıyorum. Her bakışından hoyrat bir yazgı. Ve biliyorum, bu yağmurda hiçbir çocuk ıslanmayacak! Bu, kuşlarla aşk üzerine yaptığım son söyleşi olacak. İçinde süflî sayhaları barındıran ne kadar yazgı varsa, hiçbiri bir şiirden öteye geçemeyecek. Şimdi toplayıp bütün şiirleri, metruk şairler diyarına bir çadır kurmalı. Bir ses düşürmeli şiirden geçmeyen dizelerime. Her bahar toprakla hasbihâl eyleyen bülbüllere inat, serçelere gül şiirleri öğretmeli bu dem. Mürekkeb-i gül ile dolmalı kalem. Gül açmalı mektupların al yanaklarında. Çünkü artık kâğıttan mektuplar olmayacak. Her şey gözlerden okunacak…
Ve sen ey ölüm!
Doğru söyle çabuk söyle hemşehri miyiz?
Boşuna mı bu kadar telâşlanışım
Yoluna baş koydu şahsım
Mırıldandığım dava yonttuğum heykel
Vurduğum gülbank
Bir hasret bu yağma bu soylu kıyım ...*
Son mektubum! Şimdi düşür kanatlarından, payıma düşen kan yağmurlarını.
Tam da sana ölesiye susamışken…
Ama dua et o gün henüz mahşer olmasın!
*Cahit Zarifoğlu
Yekta Haktan İNCİ