- Her şeye rağmen Ramazan

Adsense kodları


Her şeye rağmen Ramazan

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Fri 20 July 2012, 02:33 pm GMT +0200
   

Ahmet Kurucan
   
Her şeye rağmen Ramazan

Allah rahmet eylesin, çocukluğumda bir esnaf vardı demirci dükkanımızın olduğu çarşıda. Komşu sayılırdık onunla. "40 yaşıma kadar hayatımı yaşayacak, ondan sonra 5 vakit namazını camide kılan tevbekar bir kul olacağım." derdi.

Tam 40 yaşında iken kanserden vefat etti. Tevbekar bir kul olma, evden işe, işten camiye, camiden eve üçgeni içinde hayatını geçirme imkân ve fırsatını bulamadı. Bununla beraber cuma namazlarını kaçırmazdı, Ramazan'ları katiyyen orucunu tutardı. Ama bayram geldiğinde de "Mübarek 11 aylar geldi." diye etrafa neşe saçardı.

Merhum Süheyl Ünver Hoca da "Ramazan Medeniyeti" adını verdiği yazısında tam tersini söyler. Mealen der ki Hoca, "Ramazan Bayramı geldiğinde bir dahaki sene Ramazan'ına 11 ay kaldı der Müslümanlar. Bunun manası şu demek; 11 ay Ramazan'a hazırlık, 30 günlük Ramazan ise Müslüman'ın bayramıdır. Kendi kaleminden okuyalım: "Asıl bayram, Ramazan bittikten sonra değil, bizzat Ramazan'da olur. Öyle ki bu bayram, senede bir ay gelir ama onun gelmesi tam on bir bayram sevinci içinde geçer."

Sonra çeşitli ilavelerde bulunur: Mesela "Her hakiki Müslüman'ın gönlünde Allah korkusu kadar Ramazan sevgisi de yer etmiştir." der. Bir başka satırda "Bayram değil, Ramazan düğün ayıdır. O düğüne herkes müştaktır." Yeri gelir "Ramazan'a çok şükür on ay kaldı." diye bir ay daha yaklaşmanın sevinciyle gözleri yaşaranları bilirim. 'Ramazan gidiyor, acaba bir daha seneye çıkacak mıyım?' diye ağlayanları bilirim ben." sözleri ile müşahedelerini anlatır.

Aradaki farkı fark ettiniz sanırım. İki düşünce, iki inanç, iki kabulleniş, iki bakış açısı arasında derin hem de çok derin bir uçurum var. Bununla beraber gerçek değişmiyor ve değişmeyecek, Ramazan bu uçuruma rağmen Hocaefendi'nin tabiriyle "Nazlı bir misafir gibi" aramıza gelecek ve geldi bile.

Ramazan, dünyevileşmenin ihtimal zirvelerinde dolaşmamıza rağmen geldi. Sıcak ve uzun yaz gündüzlerinde oruç tutmamak için binbir dereden mazeret getirmemize rağmen geldi. Kısa yaz akşamlarında teravihten kaçmak için kendimizi de tatmin etmeyen bahanelere rağmen geldi. Televizyonu, gazetesi ve benzeri yayın organları ile bir taraftan Ramazan tacirliği yapan ama öbür taraftan ruhaniliğe giden yolları kapatan medyanın bütün çığırtkanlığına rağmen geldi. Daha ötesini söyleyip zihinlerinizi kirletmek istemem. Her gün bu yüzleştiğimiz bu tabloyu bir kenara bırakıp şöyle bağlayayım; Ramazan her şeye rağmen geldi.

Aslında yazıya başlık yaptığım "Her şeye rağmen Ramazan" bir ilavesiyle Hocaefendi'nin bundan tam 12 yıl önce kaleme aldığı bir yazının başlığı; "Her şeye rağmen bizdeki Ramazanlar." Kısa kısa, cümle cümle, yeri geldiğinde kelime kelime Hocaefendi'nin Ramazan tarif ve tasvirlerini aktaracağım şimdi sizlere. Bakalım biz de Ramazan'ı böyle duyuyor ya da duyacak mıyız? Ramazan başlangıcında bir vahid-i kıyasî olsun bizler için. Belki kendimize çeki-düzen veririz.

"Ramazan, nazlı bir misafir; kendimize ait derinlikleri yeniden keşfettiğimiz ve hayata baştan başlama fırsatını bulduğumuz bir zemin; bizi gökler ötesindeki ziya kaynağına bağlayan renk ve ışık ülkesi; çarşıdan eve, mabedden sokağa ötelerin güzelliklerini temaşa aralığı; hayatını iman, marifet, muhabbet ve zevki ruhani ekseninde sürdürenlerin firdevsi müzikleri dinlendiği bir sahne; cennete ait kokuların duyulduğu bir mahfil; seviyesine göre ulemanın, sulahanın, mukarrabinin, evliyanın, asfiyanın ve nihayet Hz. Ruh-u Seyyidi'l-Enam'ın arkasında namaz kılıyor olmanın hazz ve zevkinin duyulduğu bir camii; her şeyin zaman ve mekanüstü derinliğe ulaşıp her an'ın duaların kabul edildiği eşref saatine döndüğü bir zaman; meleklerin ta'zim ve tebcillerini aratmayacak tesbih, tekbir ve tahmidlerle hamd deryasına yelken açılan bir rıhtım; kameti kıymetine muvafık değerlendirildiği takdirde gökler ötesine davetiyelerin verildiği ve alındığı bir rampa; hayallerin vüsati ölçüsünde köyün, şehrin, ülkenin hatta yeryüzündeki tüm Müslümanların birlikte cemaat halinde Allah'a arz-ı endam-ı ubudiyette bulundukları mescid-i kebir; incelen hisler, yaşaran gözlerle insanların duygu tufanı haline köpürdüğü ve Mele'-i Ala'nın sakinlerinin dualarına amin diyerek iştirak ettiği bir maksure; seheriyle, gündüzüyle, gecesiyle gönüllerdeki aşk kıvılcımlarının sürekli ateş almak için hazır beklediği ve vuslat heyecanlarının kesintisiz duyulduğu bir sofa; yar ile halvete girmiş kişiler misali cennet nağmelerinin kulaklarda sürekli çınladığı bir otağ; eğer dili iyi anlaşılabilirse gecesi gündüzü, orucu, teravihi ile gönüllere nüfuz edip akla, hisse, kalbe deruni sesler üfleyen bir ney; kinle, nefretle iman ve İslam'a muhalif olanları dahi semavi sofrasına buyur eden ve onları uhrevi esintileri ile serinletmeye hazır bir aydır Ramazan."

Merhum bir komşumuz ve yine merhum Süheyl Ünver Hoca'nın yaklaşımlarını mukayese ederek derin bir uçurumdan söz etmiştim yazının başlığında. Hocaefendi'nin sadece bir yazısında kalem aldığı Ramazan düşüncelerini işte bu uçurumun içinde kimlerin olduğunu görme imkanı veriyor bize. Tabir caizse yüzümüze bir ayna tutuyor ve 'Bakın ve Ramazan'ı kabulde neredesiniz sorusunun cevabını görün.' diyor.

Bana göre Ramazan'ı Ünver Hoca gibi medeniyet ölçeğinde duymayanlar; Hocaefendi'nin tasvirleri içinde hissetmeyenler bu uçurumun bir yerinde ama mutlaka içindedir. Kimi uçurumun derinliklerine yol alırken yoldaki bir ağaç dalına tutunmuş; kimi taa tabanı boylamıştır.

Yahya Kemal'in Atık Valde'den İnen Sokakta şiiri tam da bu noktada yitirdiğimiz bu değerleri hatırlatan enfes bir değerlendirmedir. Okuyalım:

"İftardan önce gittim Atik-Valde semtine,
Kaç def'a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,
Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti
Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;
Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,
Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;
Bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları
Az çok yakından sezdiriyor top ve iftarı.
Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün;
Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.
Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,
Bir nurlu neş'e kapladı kerpiçten evleri.
Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!

Tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş'esiz.
Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı
Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.
Bir tek düşünce oldu tesellî bu derdime;
Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:
"Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;
Madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür."

Allah bizleri Ramazan'ı hakkıyla duyan ve hakkıyla değerlendiren kullarından eylesin. Ramazan'ınız mübarek olsun.