- Hem Hak Hem Görev

Adsense kodları


Hem Hak Hem Görev

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
saniyenur
Wed 2 November 2011, 10:51 pm GMT +0200
Hem Hak Hem Görev

 

Sevgi, şefkat ve dayanışma bakımından bir vücudun organlarına benzetilen müslüman­ların, öncelikle birbirlerinden müstağni kalamayacakları, yek diğerine karşı duyarsız olamaya­cakları ortadadır. Çünkü bu duyarlık, ortaklaşa sahip olunan İslâm imanından kaynaklan­maktadır. müslümanın inanç ve kader birliği içinde bulunduğu İnsanlar ve milletler adına gerektiğinde özveride bulunması, onlarla iyi ve kötü günlerinde dayanışma içinde olması, tasa ve kıvançlarını paylaşması, hem hakkı hem de görevidir. Bu ise, yine hadisimizin ifade­sine göre, her hangi bir uzuv ve organdaki rahatsızlığın, vücudun diğer organlarını etkilemesi kadar tabii, harta zaruridir. Gayr-i tabiî olan bunun tersidir. Nitekim;

“Müslümanların derdini derd edinmeyen onlardan değildir” [751] beyanı, bu noktayı yete­rince açık biçimde gözler önüne sermektedir. Vücud bütünlüğüne karşı duyarlığını kaybetmiş, onunla duygusal ve sinirsel bağlarını koparmış olan organın, sadece görüntüde o bünyeye dahil olmaktan öte, vücud fonksiyonları açısından hiç bir önem taşımadığı açıktır. Aynı şekil­de sosyal bir bünye olan ümmet birimlerinin de “Duyarlık” çerçevesi dışında kalmaları halinde birbirleri için herhangi bir anlam ifade etmeyecekleri, sadece, elem ve hasret konusu olacak­ları bilinmektedir. Çünkü özü, iç dinamikleri çürümüş, sözü ve görüntüsünden başka hiç bir şeyi kalmamış bir yapı, sadece izdırap konusu olabilir. Hatta belki de böyle bîr yapının varlı­ğı, yokluğundan daha fazla üzüntü vesilesi olur. Nitekim dağılan ümmet yapısının ızdırabını terennüm etmiş olan “Hisli yürek” merhum Akif, bu noktaya şöyle işaret etmektedir:

“Duygusuz olmak kadar dünyada lakin dert yok,

Öyle salgmmış ki mel'un, kurtulan birferd yok

Kendi sağlam... Hissi ölmüş, ruhu ölmüş milletin!

İşte en korkuncu hüsranın, helakin, haybetin!” [752]

“Hiç sıkılmaz mısınız Hazret-İ Peygamberden?

Ki uzaklardaki bir mü 'mini indise diken,

Kalb-i pakinde duyarmış o musibetten acı,

Sizden elbette olur ruh-i Nebî davacı!..” [753] Ümmetin derdi

müslümanlar olarak uzunca bir zamandan beri, başta başımız olmak üzere ümmet bün­yemizin kalb ve kafa gibi önemli bir çok nahiyesinde büyük ve ciddi rahatsızlıklar bulunmak­tadır. Bu bir gerçek. Yine aynı şekilde, ümmet-i Muhammed'in, Kur'an'ın ifadesiyle;

“Dinlerine uymadıkça asla razı edemeyeceği” [754] haçlı ve siyon güç odaklan tarafından planlı ve bilinçli bir şekilde içine itildiği elem ve ızdırabı, giderek sanki daha az hisseder oldu­ğu, yörtetimler düzeyinde bunun daha da yoğunlaştığı gözlemlenmektedir. Bu da bir başka kahredici gerçektir. Tepkisizlik ya da gecikmiş cılız tepkilerimizle, organlar arası irtibatları oldukça zayıflamış, duyarlığı büyük ölçüde kaybolmuş bir vücudu andırmaktayız. Zira karşı koymak için değil, tıbbî ve İnsanî yardım için bile bünye dışı ve düşman odakların iznini kollama zilletini, imdat çağıran mümin çevrelerin yüzüne marifetmiş gibi, yüksek siyasetmiş gibi sunabiliyoruz. Onlar “Bire on” anlayışıyla güç kullanırken, biz “Ona bir” oranına bile sahip çıkmayı, “Küresel değerlere aykırı” görebiliyoruz. İslâm dünyasının hemen her bölümünde yıllardır yaşanan trajedi bizim bu yürekler acısı tutum ve tavrımızı tüm kör gözlere sokacak kadar netleştirdi. “Ba'de harabi'l-Bosna” ilân edilen “Dayanışma günü” bilmem ki geçmiş kayıplara ve duyarsızlığa kefaret olacak mıdır? Oysa,

“O iman. ittihad isterdi bizden, vahdet isterdi.

Nasıl “Bünyân-ı mersüs”  olmamız lazımsa gösterdi!” [755]

Yaşanan acıyı giderek arttıran bir başka gerçek de İslâm ümmetinin her ünitesinin, bir başka gerekçe ve ve bahane ile ana üniteden aynlığı yeğlemesi, başına gelenleri, onun asıl sorumluları olan “Dost ve müttefikler”Ie halletme basiretsizliğini sürdürmesidir. Bu derece bir başı bozukluk şimdiye dek bu çapta görülmemişti. Halbuki,

“Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan!

Hey sıkılmaz ağlamazsan, bari gülmekten utan!

“His” denen devletliden olsaydı halkın behresi,

Payitahtından bugün taşmazdı sarhoş na'resü.” [756]

“Karadağ haydudu, Sırp eşşeği, Bulgar yılanı,

Sonra Yunan iti, çepçevre kuşatsın vatanı!”

Kimsesiz ailelerden kimi gitsin bıçağa,

Kimi bin türlü fecaatle çekilsin kucağa!.[757]

Ne bir yaşındaki masum için beşikte hayat,

Ne seksenindeki mazlum için eşikte necat.

0, baltalarla kesiktir; bu, süngülerle delik

Öbek öbek duruyor pıhtı pıhtı kanla kemik!"

Siz, ey bu yangını İzhar eden beş altı sefil,

Ki ettiniz bizi Hırvafla Sırb'a karşı rezil!"[758]


[751] Münavi, Feyzu'l-kadir, VI, 67.

[752] Safahat, s. 200, E. Düzdağ neşri.

[753] Safahat, s. 164.

[754] Bakara: 2/120.

[755] Safahat, s. 279.

[756] Safahat, s. 274.

[757] Safahat, s. 186-187.

[758] Safahat, s. 260-261.

ceren
Thu 22 February 2018, 02:47 pm GMT +0200
Esselamu aleykum.rabbim biz müslümanlara birlik beraberlik nasip etsin.müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren rahmet merhamet ve şefkat edip müslüman olma bilincine kavuşup ıslami hakiyla yaşayan kullardan olalim inşallah. ..

Sevgi.
Thu 22 February 2018, 11:22 pm GMT +0200
Aleyküm Selâm. Mevlam müslüman olarak kardeşlikte  birlik ve beraberliği daimi olanlardan eylesin inşaAllah. Aminn ecmain...🌹