- Hazanın hüzne yolculuğu

Adsense kodları


Hazanın hüzne yolculuğu

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sat 11 September 2010, 05:45 pm GMT +0200
Hazanın hüzne yolculuğu

Hazan…

Bülbülün ötmediği, aşıkların berg-i hazan misali artık sarıya meyyal çehrelerinin gönle hüzün verdiği zamanların diğer adı ve hazan denince akılda önce hüznün verdiği ıstıraplar sıralandı. Artık 'sarılar' oturdu fasl-ı gülde hüküm süren gül kırmızısının tahtına. Aşık da uydu zamanın rengine ve tarumar olup da kırmızıdan emare kalmayan bahçelerin rengini seçti kendine.

     Hazan, ömrün nihayetine bir nişaneydi ve bildi aşık bunu da sevdiğinin  hazan-ı gamdan fariğ olmasını diledi hep..  Nasıl ki titredi yapraklar, bu mevsimi geçirmek düşünce kaderlerine; aşık da öyle titredi feleğe gönderdiği nice ahlarla

      Hazan denince hep hüzün de anıldı ve muhtemeldir ki hüzünlü zamanların kaleminin bir ucu  Fuzuli'nin  gözü  dolmuş mısralarına bağlandı. Aşk diğer adıyla hüzün olunca üstadın kaleminde; ıstırap da belki en ziyade onun beyitlerinde dile geldi. En büyük aşkı kendisinin yaşadığını iddia eden ve bu anlamda Mecnun'la kıyasa kalkışmasıyla aşinalık kurduğumuz Fuzuli; benzer bir tavrı başka gazellerinde de gösterir;

                 

                      Meni zikr itmez il efsane-i Mecnun'a maildir

                      Ne benzer ol mana derdi anun takrire kabildir


   

Halkın, kendi yaşadığı  aşkı anmadığı ve Mecnun'un hikayesine ilgi gösterdiğini söylediği beyitinde; yaşadıklarının anlatılamaz, kelimelere sığmaz olduğunu ve bu yüzden hikayesi anlatılan  (anlatılabilecek  vasıfta olan)  meşhur aşıkla kıyas bile edilmemesi gerektiğini söyler.Fuzuli, yaşadığı bu aşk elinden çektiği hüzün dolayısıyla öyle çok gözyaşı dökmektedir ki yağmur dolu bulutlar bile onun kadar ağlamamıştır;

     

                    Sirişküm gör meni ey ebr özünden kem hayal itme

                    Heva-yı ışk ile min sence eşk-efşanlığım vardır


 

 

Bütün bunların yanı sıra Fuzuli; çektiği acıdan, yaşadığı elemden asla şikayet etmez. Hatta denilebilir ki o, halinden gayet memnundur. Zira;

 

                    Girye-i zar ile hoş-halem ki bahr-i ışkda

                    Eşksüz  göz bir sadefdür lü’lü’-i şehvarsuz


dediği beyitinde, aşkta gözyaşı dökmeyen gözü , içinde iri, kıymetli inci bulunmayan bir sadef olarak tasavvur etmektedir. Hal böyle olunca, o da gözyaşlarını alabildiğine serbest bırakır. Gözlerini nemden, gönlünü, canını gamdan kurtarmak gibi bir derdi olmayan Fuzuli, bilakis bunlara zaten sevgilisinin yoluna can versin diye sahip çıkmaktadır. Yoksa, sevgili uğruna feda edilmemiş bir gönülden ve yine onun için ağlamayan gözden hayır beklememektedir;

                     

            Can  vir gönül ol gamzeye kim munca zemandur

                 Can ile seni besledüğüm anun içindür


 

Diyerek memduhuna duyduğu aşk ve aynı zamanda hürmeti de ifade etmiş olur. Bunca elem bunca keder Fuzuli'nin  divanı boyunca aşkını adeta ser-be -ser  hüzün olarak yaşadığını görüyoruz. Fakat aşk sebebiyle yaşadıkları, onu dermana ulaştıracağı için, asla şikayet mevzusu olmaz, olamaz. Onun bundan sonrası için beyitlerinden duyabileceğimiz tek şekvası , gizli yaşaması gerektiği aşkını ifşa etmesi, kendini dile düşürmesidir;

       

                 Pinhani odum aleme faş oldı Fuzuli

                Ya Rab ki menüm şem_ kimi yana zebanum

 

Ne sevgilisiyle vuslatına maniler çıkarmak için yıldızların aksine dönen  feleğe ne de gönül evini gam oklarıyla delip geçen sevgiliye değildir artık bu sitem



Yasemin DEMİR