sumeyye
Mon 14 March 2011, 02:08 pm GMT +0200
Hayvanların Sebep Olduğu Cinayetler:
Hayvana binen onun ön ve arka ayakları ile basıp telef ettiği şeyi tazmin eder: Şunu bilmeliyiz ki; hayvana binmek ve hayvanın yürümesi sahibinin mülkiyetindeki bir yerde oluyorsa, ayağı ile basıp telef etmesi dışında, yürüyüş ve hareketlerinden doğan zararları sahibinin tazmini gerekmez. Çünkü bu onun kendi mülkündeki bir tasarrufudur. Kendi mülkünde kuyu kazan kimse misalinde olduğu gibi, tasarrufu selamet şartı ile kayıtlı değildir. Ancak hayvanın ayağı ile basıp telef edişini istisna etmiştik. Çünkü hayvanın bastığı canlının helaki kendisinin ağırlığı ile hâsıl olduğu için, bu kendi fiili gibidir. Bu sebeple hayvanın başka fiilleri ile değil de, ayağını basmasıyla ölen kimse için süvarinin keffaret-i kati edâ etmesi vâcib olur. Bu daha evvel de anlatılmıştı.
Hayvana binmek veya onu yürütmek başkasının mülkü olan bir yerde oluyorsa; hayvanın durarak, yürüyerek, fiskeleyerek veya ısırarak işlediği cinayetten dolayı sahibinin tazminat ödemesi gerekir. Çünkü sahibi bu cinayetin sebebinde mütecavizdir. Zira sahibi onu başkasının mülkü olan bir yerde yürütme veya durdurma hakkına sahip değildir. Ama bu hususda mülk sahibinden izin almışsa, kendi mülkünde imiş gibi muamele görür. Hayvanı umuma açık olan yolda telefıyette bulunmuşsa, zaten kitabımızın mes'elesi de budur sahibi, hayvanın ön veya arka ayakları ile vurması, ısırması, çarpması, başıyla vurması veya kendini yere atıp yuvarlanmasıyla meydana getirdiği zararı tazmin eder.
Fakat kuyruğu veya arka ayakları ile vurup telef ettiğini tazmin etmez: Bu mes'elede kaide şudur; umumî yoldan geçmek mübahtır. Tabii ki, mübahlık için selamet şartı vardır. Bu yolda onun da hakkı vardır. Dolayısıyla oradan geçmesi mübahtır. Herkesin o yoldan geçmeye hakkı vardır. Çünkü orası halkın müşterek malıdır. İki tarafın durumunu göz önüne alarak ve iki hakka riâyet ederek biz o yoldan geçmeyi selamet şartına bağladık. Süvarisinin gözü önünde cereyan ettiğinden dolayı, ayakla basıp ezme vb. hareketlerden sakınmak mümkündür. Böyle olunca da bu gibi zararlara karşı selamet şartı konulmuştur. Yürürken hayvanın fiske atması arkadan olduğu için, süvarinin buna mâni olması mümkün değildir. Dolayısıyla bu bakımdan selamet şartı konulmamıştır. Durdurduğu esnada hayvan fiske atarak telefat verirse, sahibinin tazminat ödemesi gerekir. Çünkü hayvanı durdurmayarak buna mâni olma imkânı vardır.
Hayvan yolda giderken dışkısını bırakır veya bunun için durdururlarsa; dışkı sebebiyle telef olan şeyi ödeme mecburiyeti yoktur: Çünkü bundan sakınmasına imkân yoktur. Yolda giderken dışkısını bırakmasının hükmü açıktır. Durdurduğunda da hüküm böyledir. Çünkü durmadığı takdirde dışkısını bırakmayan bazı hayvanlar da vardır.
Başka şey için durdurulmuşsa, verdiği telefat ödenir: Çünkü durdurmayarak bundan sakınması mümkündür. Yedekteki kimse de süvari gibidir. Çünkü hayvanın seyri her ikisine izafe edilir. Hayvanı durdurma hususunda mescid kapısı (nın önü) de yol gibidir. Müslümanların devlet reisi hayvanların durdurulması için mescid kapısının yanında bir yer belirlemişse, orada durmakta iken hayvanın meydana getirdiği zarardan dolayı sahibinin tazminat ödemesi gerekmez. Hayvan pazarında iken hayvanın meydana getirdiği zarar da bu hükme tâbidir. Çünkü orada durmasına sultan tarafından izin verilmiştir. Hacc menasikinin ifâ edildiği mekânlar hâricinde Mekke yolu ve çöl de böyledir. Hayvanın burada yaptıklarından insanların zarar görmeyecekleri için, izin almaya ihtiyaç yoktur. Hacc menasikinin ifa edildiği yerlere gelince; oralar yol gibidir.
Hayvanı yedeğinde götüren arka değil, fakat ön ayakları ile dokunup telef ettiğini tazmin eder. Hayvanı önüne katıp götüren de bunun gibi ön ayakları ile verdiği zararı tazmin eder: Bu görüş Kadı Şüreyh'den rivayet edilmiştir. Bir görüşe göre denildi ki; hayvanın fiske atması sebebiyle meydana gelen zararı, sahibi tazmin eder. Hayvanı yedeğinde götüren kimse süvari gibi olup, hayvanın fiskeleyerek değil de ayağıyla basarak meydana getireceği zarardan sakınabilir. Hayvanı önüne katıp götüren onun ayağı ile basarak da meydana getireceği zarardan sakınabilir.
Fiskelemesiyle meydana getireceği zarara gelince; bunu tazmin etmesi gerekmez, diyenler de vardır. Çünkü bu görüşe göre, bundan sakınması mümkün değildir. Çünkü hayvanın ayağında fiskelemesine mâni olan bir şey yoktur. Bir görüşe göre denildi ki; tazmin etmesi gerekir. Çünkü hayvan onun gözleri önünde fiskelemektedir. İnsanları o hayvandan uzaklaştırarak ve ikaz ederek bu zarara mâni olması mümkündür. Ama hayvanı yedeğinde götüren kimsenin durumu böyle değildir. Deve katarını yolda çekip götürmekte olan kimse, bu katarın başındaki ve sonundaki hayvanların verdikleri zararı karşılar. Çünkü bu hayvanları zaptedip başkalarını, bunların ezip çarpmalarından korumakla mükelleftir.
Bir kimsenin bindiği hayvan ön ve arka ayakları ile akrabalarından birisini basıp öldürürse, mirastan ve vasiyetten mahrum kalır ve keffaretini de ödemesi gerekir: Bunu 'cinayetler' bahsinin baş kısmında açıklamıştık.
Birisinin binmiş olduğu hayvanı başkası kırbaçlar ve hayvan aniden birisini ezerse, zararı karşılamak kırbaçlayana düşer: Çünkü kırbaçlandığında fiskeleyip zıplaması, hayvanın âdetindendir. Dolayısıyla bu zarar onu kırbaçlayana izafe edilir. Süvari bu durumda zarüret içindedir, hayvanın seyri ona izafe edilmez. Zarara sebebiyet veren, onu kırbaçlayandır.
Başkasının kırbaçladığı hayvanın süvarisi düşüp ölürse, kırbaçlayanın tazminat ödemesi gerekir. Hayvan kendisini kırbaçlayanı öldürürse, onun kanı hederdir, karşılıksız kalır. O, kendi kazdığı kuyuya düşen gibidir. Eğer kırbaçlamasını ona süvari emretmişse, tazminatı süvari öder. Çünkü onun emir vermesi sahihtir. Kırbaçlama fiili süvariye izafe edilir.
Hayvan bir adamın yola koyduğu taştan ürküp de, başkasına zarar verirse; taşı oraya koyan kırbaçlayan gibi tazminat öder. Çünkü taşın oraya konması hayvanın ürkme sebebidir. Nitekim, hayvanın kırbaçlanması da, zıplamasının sebebidir.
Bir hayvanı birisi önüne katıp sürer, diğeri de o hayvanı yedeğine alırsa; veya birisi önüne katıp sürer, diğeri de binerse; zararı ikisi öder: Çünkü bitişiklik hükmünce ikisinden biri tam olarak önüne katıp sürücüdür, diğeri de tam olarak yedeğine alıcıdır. Bir görüşe göre denildi ki; süvarinin tazminat ödemesi gerekir. Çünkü evvelce de açıkladığımız gibi cinayeti doğrudan kendisi işlemiştir. Hayvanı önüne katıp süren ise, bu hâdiseye sebebiyet vermiştir. Cinayeti doğrudan işleyene izafe etmek daha uygun olur.
Bu mes'elelerin hepsinde ölen eğer bir insansa, diyeti katilin âkilesinin ödemesi gerekir. Çünkü katilin tamamen mahv-u perişan olmasından korkulduğu için, yükünü hafifletmek maksadıyla, hatâen işlenen cinayetlerde diyeti katilin âkilesi üstlenir. Bu mes'elelerdeki cinayetlerse, hatâen işlenen cinayetlerden daha aşağı derecede olduğu için, katilin yükünü daha da hafifletmek evlâ olur.
Ölen insan değil de hayvan ise ve telef olan da eşya ise; tazminat caninin malından alınır. Çünkü caninin âkilesi bu gibi şeyler için ödemede bulunmaz. [25]
[25] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/293-296.