ezelinur
Mon 25 January 2010, 06:21 pm GMT +0200
Hayızlı veya nifaslı bir kadının, cünüb kişinin yapması haram olan işleri yapması haram olur. Örneğin namaz kılamaz, Mushaf´a dokunamaz, ezberden olsa bile Kur´an-ı Kerîm okuyamaz. Hayızlı ve nifaslı kadınlar, cünüb kişiden fazla olarak bazı işleri daha yapamazlar. Buna örnek olarak orucu gösterebiliriz. Hayızlı veya nifaslı kadın farz olsun nafile olsun oruca niyet edemez. Etse bile sahîh olmaz. Ramazanda oruç tutmaya yeltenen hayızlı veya nifash bir kadın, kendi canına eziyet etmiş olur. Dolayısıyla günahkâr olur. Bu da çirkin bir cehaletin eserinden başka ne olabilir?
Hayızlı veya nifaslı kadınların Ramazan ayında tutamadıkları oruçları bilâhare kaza etmeleri gerekir. Ama hayızlı veya nifaslı iken kılamadıkları namazları bilâhare kaza etmezler. Çünkü namaz, hergün tekrarlanan bir ibâdettir. Bu nedenle kaza edilmesi de zor olur. Yüce Allah ise zorluk ve meşakkatleri insanların omuzlarından kaldırmıştır. Nitekim Kur´an-ı Kerîm´de bununla ilgili olarak şöyle buyurulmaktadır:
“(Allah) din (işlerin)de sizin üzerinize bir güçlük yüklemedi.” [95]Hayızlı veya nifaslı kadınlar îtikâfa da giremezler. Girseler bile sahîh olmaz. Hayızlı veya nifaslıyken haram olmasına rağmen kadınlar boşanırlarsa talâkları geçerli olur. Ancak böyle yapan erkeğe hâkim, hanımına ric´at etmesini de emredebilir. Üç hayız veya temizlik süresiyle iddet beklemekte olan kadını boşamak da haramdır. Hayızlı kadını boşamanın hükmüne ilişkin detaylı bilgileri edinmek İsteyenler, bu kitabın talâkla ilgili bölümüne müracaat edebilirler.
Hayızlı veya nifaslı kadınlarla kocaları cinsel ilişkide bulunamazlar. Kanama kesilip de gusletmedikleri takdirde kocaları kendileriyle cinsel ilişkide bulunurlarsa haram işlemiş olurlar. Kanama müddeti sona erer ve kanama kesilir de gusletmeleri gerektiği halde gusletmekten âciz kalırlarsa kadınların teyemmüm etmeleri vâcib olur.
Hanefiler dediler ki: Hayzın en son müddeti olan on gün geçtikten sonra, nifasın da en son müddeti olan kırk gün geçtikten sonra kadın gusletmemiş olsa bile, kocasının kendisiyle cinsel ilişki kurması helâldir.
Hayızlı veya nifaslı kadının göbeğiyle dizleri arasındaki kısım ile kocası oynayamaz.
Hanbeliler dediler ki: Erkeğin arada bir perde olmaksızın hayızlı veya nifaslı karısının vücûdunun bütün taraflarıyla oynaması helâldir. Bu durumdaki hammıyla sadece cinsel ilişkide bulunamaz. Bulunsa bile bu, büyük günâhlardan sayılmaz. Bu günâha bulaşan erkeğin günâhının afvı için gücü yeterse bir veya yarım dinar sadaka vermesi zorunlu olmaz. Sadece tövbe etmesi vâcib olur. Bu durumdaki hanımla cinsel ilişkide bulunulması hâlinde ikisinden birisine bir hastalık veya şiddetli bir eziyet gelecek olursa bu durumda büyük günâh işlenmiş olur. Bu hususta fikıhçılar icma’ etmişlerdir.
Kocasının bu kısımla oynaması helâl olmaz. Hanımını bu iş için zorlaması da helâl olmaz. Ancak kadın, göbeğiyle dizleri arasına bir örtü koyar da bu örtü iki vücûdun ısısının birbirine geçmesine engel olursa bunda bir sakınca sözkonusu olmaz. İki vücûdun ısısını birbirine geçiren ince örtüler bu haramlığı ortadan kaldırmaya yeterli olmazlar. Erkeğin, hayızlı kârısının dizlerle göbek arası dışında kalan vücûdunun başka taraflarıyla oynaması caizdir.
Malikiler dediler ki: Kanama esnasındaki hayızlı kadınla cinsel ilişki kurmak ittifakla haram olur. Yalnız erkeğin, bu durumdaki hammıyla arada bir örtü bulunmaksızın ve penisini de hanımının tenasül organına girdirmeksizin, sadece oynamak kastiyle dizleriyle göbeği arasındaki kısımla oynaması caiz olur mu, olmaz mı diye bir sorun ortaya çıkmaktadır. Mâlikîlerin bir kısım ulemâsı, Hanbelîlerin görüşüne uyarak bu şartlar altında erkeğin hammıyla oynamasına ruhsat tanımışlardır, ama bu mezhebe göre meşhur olan görüş, arada perde olsa bile, bu durumdaki hammıyla oynayamayacağı görüşüdür. Zîrâ bu oynaşma sonucunda cinsel ilişkiye gitme sakıncası ve ihtimâli mevcuddur. Bu durumdaki erkek veya kadın, heyecanlanarak kendilerini tutamayabilirler. Mâlikîler mezheblerini, kişiyi harama götüren sebeplerden uzak kalma esâsı üzerine kurmuşlardır. Ki buna “sedd-i zerai” adını vermişlerdir.
Bütün bunlardan ayrı olarak bilinmektedir ki: Hayızlı kadınla cinsel ilişki kurmanın yasaklanması, İslâm fıkhının güzel taraflarından birini yansıtmaktadır. Tabibler, hayızlı kadınla cinsel ilişki kurulması halinde bu ilişkinin tenasül organları üzerinde şiddetli zararlara yol açacağı hususunda görüş birliği etmişlerdir. Bununla beraber bazı mezhebler bu sakıncayı önemsemememişlerdir. Örneğin Hanefîler, hayızlı kadının kanaması kesilir ve kesintiden sonra tam bir namaz vakti geçmesini müteâkib gusl etmese bile kendisiyle cinsel ilişki kurmanın mübâh olduğunu söylemişlerdir. Çünkü kadının bütün hayız süresi boyunca sürekli bir şekilde kanama görmediği herkesçe bilinen bir husustur. Mâlikîler bir an için bile kanama kesilir de kadın guslederse kendisiyle cinsel ilişki kurulmasına müsâde etmişlerdir. Zâten birçok kadınların kanamaları hayız müddeti içinde bazı aralıklarla kesilebilir. Ayrıca Mâlikîler, ilâçla da olsa kadının kanamasının durdurulması halinde kendisiyle cinsel ilişkide bulunabileceği görüşündedirler. Yani kanamanın kendiliğinden kesilmesi şart değildir demektedirler. Fazla şehvetli olup da sabredemeyen kimselerin hanımlarındaki kanamayı bu yöntemle durdurmaları tavsiye edilebilir.[96]