- Hayız Görmeyen Boşanmış Kadinin İddeti Ve Bu İddetin Delili

Adsense kodları


Hayız Görmeyen Boşanmış Kadinin İddeti Ve Bu İddetin Delili

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Fri 5 March 2010, 05:10 pm GMT +0200
Hayız görmeyen boşanmış kadın, boşanma tarihinden itibaren üç ay beklemekle iddetîni tamamlar. Bilindiği gibi hayız görmeyen kadınlar iki nev´îdirler: Bunlardan bîri dokuz yaşından küçük olan kadındır. Bu kadın kendinde kan görürse, bu bir bozukluk ve arıza kanıdır. İddet beklemesi gereken yaşı küçük kadınla ilgili açıklamaya gelince mezheblerinbunailiş-kin tafsilâtı aşağıya alınmıştır.

Hayız görmeyen kadınların iki nev´î olduklarını söyledikten sonra; bi­rinci nev´in dokuz yaşından küçük kadınlardan oluştuğunu anlatmıştık. İkin­ci nev´e gelince; bunlar yaşlı kadınlardır. Bu nev´deki kadının hangi yaşta temelli olarak hayızdan kesileceği hususunda ve hayızlı kadınların iddet-leri konusunda gerekli açıklamalar okuyucuya takdim edilmişti. Hayız gör-meksizin bulûğa eren ve sonra hiç hayız görmemiş olan kadınlar da bu İki nev´e eklenir. Yüce Allah buyuruyor ki:

"(Yaşlılık dolayısıyla) hayızdan kesilmiş kadınlarınız (hakkındaki iddet bekleme hükmünden) şüphelendinizse, onların iddeti de üç aydır.[8]

Bu âyet-i kerîme mealini vereceğimiz şu âyet-i kerimenin umumîliğini hususîleştirmektedir:

"Boşanan kadınlar, kendi kendilerine üç adet müddeti iddet bekler­ler (beklesinler).[9] Çünkü "Boşanan kadınlar" sözü, hayızdan temelli kesilmiş kadınları da kapsamaktadır. Sonra hayızdan temelli kesil­miş yaşlı kadın; aylar hesabıyla iddet bekler de, iddeti tamamlanır ve son­ra bu iddetinin tamamlanmasını müteakiben normal tarzda hayız görür­se; iddetinin tamamlanmasından sonra evlenmiş olsun veya olmasın bu kadına bir şey lâzım gelmez. Aylar hesabıyla beklediği iddeti tamamladık­tan sonra evlenirse, bundan sonra hayız görse bile evlilik akdi sahih olur. Ama aylar hesabıyla iddet beklemeye başlar, sonra iddet süresi zarfında bir hastalık veya arıza sebebiyle olmaksızın normal tarzda hayız kanama­sını kendinde görürse, iddeti aylar hesabından hayza dÖnüşür. Bu kadının yeniden iddet beklemeye başlaması gerekir. Dokuz yaşındaki küçük kız çocuğu da bu hükme tabidir. Bu kadın, aylar hesabıyla iddet bekle­mekteyken hayız görürse, iddeti hayız İddetîne dönüşür. Uç hayız görme­den iddeti tamamlanmaz. Ama iddetinin tamamlanmasından sonra hayız görürse, kendisine bir şey lâzım gelmez. İddet halinde hayız gören kadın, hayız kanaması başlar da bir veya iki kez hayız görür, sonra hayızdan te­melli kesilme çağına gelince, iddeti aylar hesabı iddete dönüşür. Hayız id­deti bâtıl olur ve hesaba katılmaz.

gerektirir. Bu temasın halvet durumu dışında vukûbulduğunu farzedersek, bu temas, iddeti gerekli kılmaz.

Şunu bil ki: Üç ay beklemek, haytzdan temelli kesilmiş olan hür ka­dınların iddetidir. Cariyelerin iddetleri ise hür kadınlarınkinin yarısı kadar­dır. Yâni bir buçuk aydır(66). Çünkü zaman, yarıya bölünebilir. Koca karı­sını ay başında boşamışsa aylar, hilâllerle muteber olurlar. Ama ay içinde boşamışsa; içindeyken boşamiş olduğu ay, günlerle hesaplanır. Sonrası hilâllerle hesaplanır. Sonra da eksik kalan günler dördüncü aydan alınır.

(64) Mâlikîler dediler ki: Yaşı küçük kadına iddet beklemek vâcib olmaz. Ancak cinsel temasa dayanacak güçte ise, dokuz yaşından küçük olsa bile iddet beklemesi gerekir. Ama cinsel temasa dayanacak güçte değilse, dokuz yaşından büyük olsa bile iddet beklemesi gerekmez. Her hal-ü kârda iddeti, hayız görmedikçe aylar hesabiyle olur.

Hanbelîler dediler ki: Koca, emsalleriyle cinsel temasta bulunula-mayacak kadar küçük yaşta olan karısını boşarsa -ki bu, dokuz yaşından kü­çük olan bir kadındır- kendisiyle gerdeğe girmiş ve penisini onun vaginasma girdirmiş olsa bile iddet beklemez. Daha önce anlatıldığı gibi; küçük bir er­kek, kadınla cinsel temasta bulunursa, kadının iddet beklemesi gerekmez. Ama dokuz yaşındaki bir kadınla on yaşındaki bir erkek cinsel temasta bulunur­larsa, lezzet duyulmuş ve menî akmış olması ihtimalinden ötürü kadının id­det beklemesi gerekir.

Şafiıler dediler ki: Cinsel temasa dayanacak güçte olmayan küçük yaştaki kızın iddet beklemesi gerekmez. Aynı şekilde bir erkek çocuğunun meselâ bir yaşındaki erkek çocuğunun cinsel temasta bulunduğu kadın da iddet beklemez. Çünkü bunun cinsel teması nazar-ı itibâra alınmaz.

Hanefîler dediler ki: Bebe de olsa küçük yaştaki kadının iddet bek­lemesi vaciptir. Sonra hiç hayız görmemiş küçük yaştaki kadın boşanır ve yaşi da dokuzun altındaysa; iddeti, tek sözle ay hesabıyla olur. Bu süre zarfın­da kanama görse bile, mûtemed kavle göre iddeti ay hesabıyla olur. Çünkü bu hayız kanı değildir. Ama kadın dokuz veya daha yukarı yaştaysa ve hayız da görmemişse -ki buna murâhika denilir- onun hakkında iki kavil vardır:

a- Bu kadının iddeti başka hiç bir şeyle değil, sadece üç ay beklemekle tamamlanır. Bu üç ay zarfında hayız görürse iddeti hayız iddetine dönüşür. Üç ay zarfında kanama görmezse, bu iddeti hayız iddetine dönüşmez.

b- Bu kadının iddeti üç ayla tamamlanmaz. Aksine, rahminin boş ve te­miz olduğunun kesinlikle bilinebilmesi için dört ay on gün süreyle bekletil­mesi gerekir. Çünkü bu süre sonunda kadının hâmile olduğu anlaşılır ve rahminde çocuk varsa, hareket etmeye başlar. Böylece üç aylık iddetinden bir ay on gün fazla süreyle beklemiş olur. Bu süreyi bekledikten sonra hâmile olduğu görülmezse, iddetinin üç ayla tamamlanmış olduğu bilinir. Kadın kü­çüklükten sonra onbeş yaşında baliğ olduğunu iddia ederse, sözü kabul edi­lir. Onbeş yaşından küçük olduğu halde ihtilâm ve inzal ile bulûğa erdiğini iddia ederse sözü yine kabul edilir. Aynı şekilde yaşlı kadın da menapoz dö­nemine girdiğini iddia ederse, müddeti sınırlandırdığından dolayı muhtar kavle göre sözü kabul edilir. Bilindiği gibi mutlaka küçük yaşta olan erkek, karı­sıyla halvette bulunur ve karısından aynlırsa, karısının iddet beklemesi gere­kir. Kesik penisli kocanın boşadığı karısı da bu hükme tabidir. Şâfiîlerin de­dikleri gibi cinsel temas yapmaksızın kocanın dölsuyunu kadının vaginasma koyduktan sonra ayrılması durumunda karının iddet beklemesi gerekir mi, gerekmez mi? Bunun cevabı: Evet gerekir. Ama bu meseleyi Hanefilerin ki­taplarında anlatmanın pratikte bir faydası yoktur. Çünkü onlar "Halvet id­deti gerektirir" derler. Kadının, kocasının dölsuyunu kendi vaginasma koy­ması, ancak kocasının penisi vaginasma girdirmeksizin kendisine sarılıp oy­naşması ve menisinin akması durumunda düşünülebilir. Kadın, akan bu su­yu da lezzetlenmek için kendi vaginasma girdirir ki bu da sadece halvet du­rumunda düşünülebilir. Ama kocanın karısından uzak bir yerde dölsuyunu akıtıp muhafaza etmesi ve gerek kendisi, gerek başkası tarafından bu suyu kadına ulaştırıp kadının kendi vaginasma koyması durumuna gelince; bu her ne kadar mümkünse de, fıkıhçılar kadının bu yolla gebe kalamayacağını açıkça söylemişlerdir. Şâfiîlere gelince onlar, bu meseleyi anlatmada haklıdırlar. Zî-ra onlar, "Halvet, iddeti gerektirmez" derler. Bu durumda cinsel temas yap­maksızın dölsuyunun vaginaya girdirilmesi düşünülemez.

Şimdi de anustan yapılan cinsel teması ele alalım: Şâfiîler derler ki; bu temas iddeti gerektirir. Hanefîler prensipte bunlara muhalefet ederek, bu te­masın iddeti gerektirmeyeceğini söylemişlerdir. Ama diğer taraftan bu tema­sın ortaya koyduğu sonuç hususunda Şâfiîlere muvafakat etmişlerdir. Bu so­nuç şudur: Bu temas, ancak halvet durumunda vukûbulur. Halvetse iddeti

(65) Şâfiîler dediler ki: Hayızdan kesilmiş olan kadın iddet bekleme esnasında hayız görürse; iddeti, hayız iddetine dönüşür. Aylar hesabıyla göre­ceği iddet bâtıl olur. Bu hükümde ittifak vardır. Ama aylar hesabıyla iddetİ-ni bekleyip tamamladıktan sonra hayız görürse, bunda tafsilât vardır. Şöyle ki: Bu kadın aylar hesabıyla iddetinİ tamamladıktan sonra evlenir de, bun­dan sonra hayız görürse, ona bir şey lâzım gelmez. Çünkü akid sahihtir ve meşru iddetin tamamlanmasından sonra akdedilmiştir. İkinci kocanın da bu kadm üzerinde hakkı vardır. Ama bu kadın iddetinin aylar hesabıyla tamam­lanmasından sonra evlenmemişse, bu hayzı da muteber olmayıp, bu iddetin tamamlanmasından sonra evlenebilir. Ama evlenmeden önce ikinci kez ha­yız görürse, iddeti hayız iddetine dönüşür. Üçüncü kez hayız görmeden baş­ka erkekle evlenmesi helâl olmaz. îkinci hayızdan sonra kanama kesilir ve artık hiç gelmezse, yeniden üç ay hayızsızlık iddeti beklemeye başlar. îddet beklemekteyken veya iddeti tamamlandıktan sonra hayız gören dokuz yaşın­daki küçük kadm da anılan tafsilâtta bu kadın gibidir.

Mâlîkîler dediler ki: Kadın, hayızdan temelli kesilme çağma -yetmiş yaşına- girdiğinde, boşandıktan sonra aylar hesabıyla iddet beklemeye başlar ve bu haldeyken kendinde kanama görürse, bu kan hayız sayılmaz ve aylar hesabıyla iddetini beklemeye devam eder. Gördüğü kan, hastalık veya arıza kanıdır. Ama elli yaşına varmış ya da yetmişine merdiven dayamış olmak gi­bi hayızdan temelli kesilmişliğİnden şüphe edilirse de, kendinde kanama gö­rürse, durumu hakkında bir karara varabilmek için uzman kadınlara başvu­rulur. Bir tane de olsa uzman bir kadın bu kanın hayız kanı olduğunu söyler­se, kadının iddeti hayza dönüşür. Uzman kadınlar bu kanın hayız kant olma­dığını söylerse, kadının aylar hesabıyla beklemeye başladığı iddeti kesilmez. Yalancılıkla lekelenmemiş olması şartıyla, bu meselede bir tek uzman kadı­nın ifadesiyle yetinilir.

Mâlikîler diyorlar ki: Kadın bir veya iki gün veya bundan daha az bir süre kanama görür de, bundan sonra kanama kesilirse, bu durumda uzman kadınlara başvurmak gerekir. Uzman bir kadın bunun hayız kanı olduğunu söylerse, onun bu sözüyle amel edilir. Aksi takdirde bu önce de söylendiği gibi hayız kam sayılmaz. Cerrahî bir operasyon geçirip de iki veya bir testisi ya da penisiyle birlikte iki veya bir testisi kesilen veyahut bir hatalık nedeniy­le bu organlarından birinin faaliyeti dumura uğrayan erkek için de uzman kadınlara başvurulur. Bu gibi erkeklerin çocuklarının olup olamayacağı bu kadınlara sorulur. Bu konuda sadece uzman kadınlara başvurmak şart mı­dır? Yoksa amaç; -kadm olsun, erkek tabip olsun- bilir kişilerden gerekli tah­kikat ve bilgiyi elde etmek midir? Bu hususta ihtilâf vardır: Bazıları derler ki: Kocanın baba olup olamayacağı hususunu öğrenmek için tıp ve anatomi bilimine başvurmak gerekir. Kadınların sırf deneyimlerinden elde edilen uz­manlık, bu meselede yeterli değildir. Diğer bazıları da derler ki: Bu meselede kadınların bilgisi yeterlidir. Her hal-ü kârda kadınlar tabib iseler, zülcena heyn olurlar ki bu da her bakımdan güzel bir prensip olur. Bu, hayizdan te­melli kesilen kadını ilgilendirir. Hayız görmesi mümkün olan küçük yaştaki kadına gelince; bu, aylar hesabıyla iddet görmeye başladığında hayız görür­se, iddetinin tamamlanmasına bir gün kalmış olsa bile iddeti hayız iddetine dönüşür. Ama iddeti tamamlandıktan sonra hayız görürse, üzerine bir şey lâzım gelmeyip, durumu, uzman kadınlara da sorulmaz.

(66) Mâlîkîler dediler ki: Hayızdan temelli kesilen cariyenin iddeti için üç kavil vardır:

a- Bunun iddeti, hür kadının iddetine eşittir: Üç ay iddet bekler. Meş­hur olan da budur. Zîra bu kadın hâmileyse, hamileliği çoğunlukla ancak üç ay sonra anlaşılır.

b- Hanbelîlerin de söyledikleri gibi bu kadın iki ay iddet bekler.

c- Hanefî ve Şâfiîlerin de söyledikleri gibi bu kadın bir buçuk ay iddet bekler.

Hanbelîler dediler ki: Hayızdan temelli kesilen cariyenin iddeti tam iki aydır. Çünkü hayız görenlerden olması durumunda bu kadının iddeti iki kur´dur. Şu halde her kur´un (hayzin) karşılığında bir ay beklemesi daha uy­gun olur.