Sevdacık
Wed 25 August 2010, 08:29 pm GMT +0200
Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür Allah bilir, siz bilmezsiniz (Bakara 216)
Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür.
216:"Ey iman edenler! Hoşunuza gitmediği halde sa-vaş size farz kılındı Ama olur ki bir şey hoşunuza git-mediği halde sizin için daha hayırlıdır Ve olur ki bir şey sevdiğiniz halde sizin için şer olabilir Allah bilir, siz bil-mezsiniz"
Rabbimiz hoşlanmasanız da savaş size farz kılındı bu-yuruyor Aslında herhangi bir şeyden hoşlanıp hoşlanmamak mü'minin elinde olan bir şey değildir Müslüman teslim olan kişidir İradesini Allah’a teslim eden kişidir müslüman Yâni Allah’ın seçi-mini kendisi için se-çim kabul eden, arzularını Allah’ın arzularına teslim eden kişidir Allah onun adına bir şeyden razıysa, mü'min de ondan razı olmuştur Allah kendisi adına emir veya yasak olarak neleri seçmişse, Allah’ın seçi-mini kendisi için seçim kabul etmiş kişidir mü'min İman bunu gerekti-rir, teslimiyet bunu gerektirir Aksi takdirde imandan söz edilemez
İnsanın bir şeyden hoşlanması ya da hoşlanmaması, o şe-yin ha-yırlı veya hayırsızlığını belirlemez Aksine bir şeyin hayırlı ya da ha-yırsız oluşu, onun sonucunu bilmeye bağlıdır Bir şeyin so-nucunun ne olacağını, nasıl sonuçlanacağını Allah’tan başka hiç kimse bile-mez Başladığı bir işin sonucunun ne olacağını? Nasıl olacağını bile-meyen bir insanın hayırlıyı hayırsızı önceden tesbit etmesi mümkün değildir Öyleyse iyinin kötünün, hayrın şerrin, ha-ramın helâlin, hakkın bâtılın tesbitinde kıstas vahiydir Bunu bilen sadece Allah’tır Bakın âyetin devamında buyurur ki Rabbimiz:
"Allah bilir, siz bilmezsiniz!"
Buyurur Yâni sizler hakkınızda neyin hayırlı, neyin hayırsız ol-duğunu bilemezsiniz! Bunu bilen ancak Allah’tır Perdelerin ar-kasını, hadiselerin arka planını bilen ancak Allah’tır Çünkü hayatın sahibi, varlığın sahibi Allah’tır Hayatın tüm kanunlarını koyan Al-lah’tır Bunu bilen Allah, sizin adınıza verdiği tüm emirlerinde sizin hayrınıza, sizin menfaatinize emirler vermektedir Tüm kötülükler-den, tüm zararlardan korunmanız için de yasaklar koy-maktadır Emirleri de, yasakları da si-zin hayrınıza, sizin menfaatini-zedir
Zira insanlar pek çok şeyin ken-dileri hakkında zararlı oldu-ğu-nu, uzun ve yorucu deneyimler sonu-cunda öğrenebilmişlerdir Hattâ kimi deneyimler milyonlarca insanın hayatına mal olmuştur Pek çok şeyin deneyimi de hâlâ mümkün olamamıştır Herşeyi bilen, bilgi ken-disinden olan Allah’ın bilgisine teslim olmayan in-sanlar, bu konuda daha çok şeyler çekeceklerdir
Âyet-i kerîmede konu edilen savaş da böyledir Allah buyu-rur ki; hoşunuza gitmese de savaş size farz kılınmıştır Yarattığı in-sanın fıtratını bilen Allah, yarattığı insana din gönderirken onun bu fıtratını asla göz ardı etmez İnsan fıtraten savaştan hoşlanmaz Savaş insan nefsine ağır gelir Çünkü savaşta ölmek vardır, öl-dürmek vardır, ya-ra-lanmak vardır, maldan ve candan fedâkarlıklar vardır Bu yüzden insan fıtraten güçlükleri sevmez Ama yeryü-zünde zulmün, işkencenin, adâletsizliklerin, kullara kulluğun bitiri-lip yerine adâletin ve Allah’a kulluğun gerçekleştirilebilmesi için savaş kaçınıl-maz bir sonuçtur Yâni yeryüzünde savaş, barış or-tamının gerçekleş-tirilmesi için bazen kaçınılmaz bir vakıa olabilir Zira yeryüzünde hak-kın hâkimiyeti olmadan, fitne kaldırılmadan, barış ortamını görmek mümkün değildir
İşte Allah’ın kullarını, Al-lah’a kulluktan koparıp, kendilerinin kulu ve kölesi haline getiren, Allah kanunlarını kaldırıp kendi kanunlarını yürürlüğe koyan, in-sanları Rablerine değil de ken-dilerine boyun eğmeye zorlayan ve böylece Allah’ın kullarını fitneye düşüren tüm tâğut-lara kaşı sava-şılmadan, barışın sağlanması müm-kün değildir
İşte yeryüzünde huzurun, barışın, Allah’a kulluğun gerçek-leşti-rilmesi adına savaşmanız, bu uğurda mal harcamanız, sıkın-tılara gö-ğüs germeniz sizin için hayırlıdır Siz bunun sonunu bile-mediğiniz için hayırsız görseniz de sizin için hayırlıdır Şehâdet hayırlıdır, cennet hayırlıdır, ganîmet hayırlıdır, zafer hayırlıdır Hepsi sizin için hayırlıdır diyor Rabbimiz
Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür.
216:"Ey iman edenler! Hoşunuza gitmediği halde sa-vaş size farz kılındı Ama olur ki bir şey hoşunuza git-mediği halde sizin için daha hayırlıdır Ve olur ki bir şey sevdiğiniz halde sizin için şer olabilir Allah bilir, siz bil-mezsiniz"
Rabbimiz hoşlanmasanız da savaş size farz kılındı bu-yuruyor Aslında herhangi bir şeyden hoşlanıp hoşlanmamak mü'minin elinde olan bir şey değildir Müslüman teslim olan kişidir İradesini Allah’a teslim eden kişidir müslüman Yâni Allah’ın seçi-mini kendisi için se-çim kabul eden, arzularını Allah’ın arzularına teslim eden kişidir Allah onun adına bir şeyden razıysa, mü'min de ondan razı olmuştur Allah kendisi adına emir veya yasak olarak neleri seçmişse, Allah’ın seçi-mini kendisi için seçim kabul etmiş kişidir mü'min İman bunu gerekti-rir, teslimiyet bunu gerektirir Aksi takdirde imandan söz edilemez
İnsanın bir şeyden hoşlanması ya da hoşlanmaması, o şe-yin ha-yırlı veya hayırsızlığını belirlemez Aksine bir şeyin hayırlı ya da ha-yırsız oluşu, onun sonucunu bilmeye bağlıdır Bir şeyin so-nucunun ne olacağını, nasıl sonuçlanacağını Allah’tan başka hiç kimse bile-mez Başladığı bir işin sonucunun ne olacağını? Nasıl olacağını bile-meyen bir insanın hayırlıyı hayırsızı önceden tesbit etmesi mümkün değildir Öyleyse iyinin kötünün, hayrın şerrin, ha-ramın helâlin, hakkın bâtılın tesbitinde kıstas vahiydir Bunu bilen sadece Allah’tır Bakın âyetin devamında buyurur ki Rabbimiz:
"Allah bilir, siz bilmezsiniz!"
Buyurur Yâni sizler hakkınızda neyin hayırlı, neyin hayırsız ol-duğunu bilemezsiniz! Bunu bilen ancak Allah’tır Perdelerin ar-kasını, hadiselerin arka planını bilen ancak Allah’tır Çünkü hayatın sahibi, varlığın sahibi Allah’tır Hayatın tüm kanunlarını koyan Al-lah’tır Bunu bilen Allah, sizin adınıza verdiği tüm emirlerinde sizin hayrınıza, sizin menfaatinize emirler vermektedir Tüm kötülükler-den, tüm zararlardan korunmanız için de yasaklar koy-maktadır Emirleri de, yasakları da si-zin hayrınıza, sizin menfaatini-zedir
Zira insanlar pek çok şeyin ken-dileri hakkında zararlı oldu-ğu-nu, uzun ve yorucu deneyimler sonu-cunda öğrenebilmişlerdir Hattâ kimi deneyimler milyonlarca insanın hayatına mal olmuştur Pek çok şeyin deneyimi de hâlâ mümkün olamamıştır Herşeyi bilen, bilgi ken-disinden olan Allah’ın bilgisine teslim olmayan in-sanlar, bu konuda daha çok şeyler çekeceklerdir
Âyet-i kerîmede konu edilen savaş da böyledir Allah buyu-rur ki; hoşunuza gitmese de savaş size farz kılınmıştır Yarattığı in-sanın fıtratını bilen Allah, yarattığı insana din gönderirken onun bu fıtratını asla göz ardı etmez İnsan fıtraten savaştan hoşlanmaz Savaş insan nefsine ağır gelir Çünkü savaşta ölmek vardır, öl-dürmek vardır, ya-ra-lanmak vardır, maldan ve candan fedâkarlıklar vardır Bu yüzden insan fıtraten güçlükleri sevmez Ama yeryü-zünde zulmün, işkencenin, adâletsizliklerin, kullara kulluğun bitiri-lip yerine adâletin ve Allah’a kulluğun gerçekleştirilebilmesi için savaş kaçınıl-maz bir sonuçtur Yâni yeryüzünde savaş, barış or-tamının gerçekleş-tirilmesi için bazen kaçınılmaz bir vakıa olabilir Zira yeryüzünde hak-kın hâkimiyeti olmadan, fitne kaldırılmadan, barış ortamını görmek mümkün değildir
İşte Allah’ın kullarını, Al-lah’a kulluktan koparıp, kendilerinin kulu ve kölesi haline getiren, Allah kanunlarını kaldırıp kendi kanunlarını yürürlüğe koyan, in-sanları Rablerine değil de ken-dilerine boyun eğmeye zorlayan ve böylece Allah’ın kullarını fitneye düşüren tüm tâğut-lara kaşı sava-şılmadan, barışın sağlanması müm-kün değildir
İşte yeryüzünde huzurun, barışın, Allah’a kulluğun gerçek-leşti-rilmesi adına savaşmanız, bu uğurda mal harcamanız, sıkın-tılara gö-ğüs germeniz sizin için hayırlıdır Siz bunun sonunu bile-mediğiniz için hayırsız görseniz de sizin için hayırlıdır Şehâdet hayırlıdır, cennet hayırlıdır, ganîmet hayırlıdır, zafer hayırlıdır Hepsi sizin için hayırlıdır diyor Rabbimiz