hafiza aise
Mon 25 April 2011, 10:26 am GMT +0200
Hayber'den Ayrılış
Artık Hayber'in işi bitmişti; yaklaşık iki ay283 süren kuşatma ve savaşın ardından yirmi sekiz284 kişi şehit olmuş, buna karşılık Hayber savaşçılarından doksan üç kişi öldürülmüşü. Takvimler, Cemaziyelahir ayını gösteriyordu. Hayber'deki işler yoluna koyulduğuna göre artık vakit, ayrılık vaktiydi ve Allah Resı1lü (sallallahu aleyhi ve sellem) de, ashabıyla birlikte Hayber'den hareket etti. Yiidi'l-Kurô'y« doğru ilerliyordu; zira burada bulunan Vadi'I-Kura ve Teyma Yahudileri, Hayberliler gibi Beni Kurayzalıların cezalandırılmaları üzerine ittifak etmiş ve Medine'ye bir saldırı durumunda birlikte hareket kararı almışlardı.
Güneşin batımına yakın Vadi'I-Kura'ya gelinmişti ve Allah Resı1lü, ilk olarak onları İslam'a davet etti. Ancak onlar, bu dilden anlamaya pek niyetli değillerdi ve davete ok yağmuruyla cevap verdiler. Bunun üzerine Efendiler Efendisi de, onlarla anladıkları dilden konuşmak için ashabını savaşa hazırladı; sancak Sa'd İbn Ubade'< ye verilmiş ve ashab-ı kiram savaş düzenine girmişti. Buna rağmen Allah Resı1lü (sallallahu aleyhi ve sellem), bir kez daha onlara seslenecek ve yeniden İslam'a davet edecekti. Bu daveti kabullendikleri taktirde mal ve canlarını güvenlik içine almış olacaklarını bildiriyor, kalplerinde taşıyıp durduklarının hesabını ise Allah'a vereceklerini hatırlatıyordu.
Yine kabullenmemişlerdi ve sırasıyla kahramanlarını çıkarmaya başladılar; onları Zübeyr İbn Avvarn, Ebı1 Dücane ve Hz. Ali gibi
282 Hz. Ömer zamanına kadar da bu uygulama devam edecekti; o gün Hz. Ömer, Hayher Yahudileriyle birlikte Fedek ehlini de sürmüş ve ellerindeki toprağın yan fiyatı olan elli bin dirhemi de, Irak'tan elde ettiği bir bedelle kendilerine ödemişti. Bkz. Vakıdi, Megazi, 1/707; Salihi, Siıbülü'l-Hüda ve'r-Reşad, 5/139
283 Hz. Enes'den gelen bir rivayette, bu sürenin altı ay olduğu ifade edilmektedir.
Bkz. Taberani, Mu'cemu'l-Kebir, 6/256 (6337); Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, 2/160
284 Bu sayının yirmi dokuz olması da muhtemeldir.
sahabiler karşılıyordu! Ortaya çıkıp da meydan okuyan her bir kahramanın ölümünden sonra Allah Resı1lü (sallallahu aleyhi ve sellem) davetini yeniliyor ve daha fazla kan dökülmeden teslim olmaya çağırıyordu. O gün tam on bir adamları öldürülmüştü ama Vadi'I-Kııra ehli bir türlü teslime yanaşmıyordu. Namaz vakitleri geldiğinde Efendimiz ashabıyla birlikte vazifelerini eda ediyor ve yeniden onları İslam'a davet ediyordu.
Bugünlerden birinde, Rifaa İbn Zeyd'in Efendimiz'e hediye ettiği Mid'am ismindeki siyahi bir köleye de ok isabet ederek onu öldürmüştü, Bunun üzerine ashab, gıpta ile:
- Ne mutlu ona; cennete gitti, diyorlardı. Bunu duyan Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), tepki verdi:
- Hayır, diyordu. Nefsim, yed-i kudretinde olana yemin olsun ki şu anda o, henüz taksimat yapılmadan önce Hayber'den aldığı geniş bir örtünün içinde alevalev yanmaktadır!
Yürekleri ağza getiren ifadelerdi bunlar; Resülullah'ın develerine bakım yapıp ihtiyaçlarını gideren ve Allah Resülii'ne hizmet eden bir şahsın, er meydanında şehit oluşu bile, onun cehennem alevlerinden kurtuluşuna yetmiyordu! Demek ki İslam'ı yaşamak, kıldan ince bir hassasiyet gerektiriyordu ve Allah Resfılii'niin bu ifadelerinden sonra bir başka sahabi, yüzünün rengi solmuş vaziyette huzura geldi; sanki kolu ve kanadı kırılmıştı. Elinde, bir ucundan tuttuğu ayakkabı derisi vardı; o da bunu, henüz ganimetler taksim edilmeden önce Hayber'den almıştı. Önce onu Resülullah'a uzattı; korkudan rengi atmış, Allah Resı1lü'nün vereceği tepkiyi bekliyordu. Nihayet Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern):
- Cehennemden bir veya iki ayakkabılık bir deri, buyurdu. Hayber' e sefer başladığı günden bu yana gelişmeleri takip eden ashabı kiram, örneklerinden hareketle Allah Resı1lü'nün verdiği tepkileri müşahede ediyor olmanın hassasiyetiyle birbirlerine bakıyor ve aralarında, din adına bundan böyle çok daha titiz davranılması gerektiğini konuşuyorlardı. Zira bugünün yarını da vardı ve yarın Hak divanında bunların teker teker hesabı verilecekti!
Artık sona yaklaşılmıştı; yine bir cumartesi günüydü. Vadi'l- Kura'ya gelişlerinin dördüncü günüydü ve Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), kuşatmayı daha da daraltarak yeni bir hücum başlatacaktı.
Güneş ışıklarının yükselişiyle birlikte başlayan bu kuşatma, Vôdi'lKura için son kuşatmaydı ve çaresiz teslim oldular.
O gün, Vadi'I-Kura'dan elde edilen ganimetl er de beşe bölündü ve bunların beşte dördü ashab arasında paylaştınldı. Hayberlilerle olduğu gibi Vadi'I-Kura ehline da aynı haklar tanınmış ve toprakları işleme ve elde ettikleri gelirin yarısını Medine'ye gönderme karşılığında yurtlarında kalmalarına müsaade edilmişti. Vali olarak da başlarınaAmr İbn Said tayin edilmişti.