- Hayat Sofrası

Adsense kodları


Hayat Sofrası

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
reyyan
Tue 15 March 2011, 11:16 am GMT +0200
Hayat Sofrası

Mehmet Coşar

Bu yazımı bir tanıdığın izlenimlerine ayırıyorum. En az benim kadar sizlerin de hoşlanacağınızı umarak sunuyorum: ”Bir ay kadar önceydi... Bir şirketin kantininde arkadaşlarla sohbet ediyorduk. İçeri gözterişli bir genç kadınla yakışıklı genç bir adam girdi.

Birbirlerinden hoşlandıkları ve birbirlerini daha yakından tanımaya çalıştıkları anlaşılıyordu. Heyecanları onları daha da dikkat çekici kılıyordu. Gözüm takıldı ister istemez.

Kadın salata, erkek sandviç aldı tabağına. Sonra yanı başımızdaki masaya oturdular.

O sırada fark ettim ki, genç kadının yüzü birdenbire değişti. Önce „dereotundan nefret ederim“ dediğini işittim. „Dereotu“ derken insanlardan söz eder gibiydi! Tek tek ayıkladı dereotlarını. Uzun ve meşakkatli bir operasyondu doğrusu...

Derken sıra maydanoz yapraklarına geldi. Ardından taze soğanlar ayrıldı. Domatesini tattı, yüzünü buruşturdu ve onları da yandaki boş tabağa çıkardı. Önündekilerle sıkıntılı, mutsuz, umutsuz bir kavga içindeydi. Tabağındaki salata daha yenmeden yarı yarıya azalmıştı.

Dünyayı, hazları, coşkuyu, neşeyi bir bir eksiltiyordu sanki genç kadın!

Karşısındaki genç adama baktım. Şaşkındı. İçinde birikmiş ilgi ve arzunun bir anda solup sarardığı nasıl da belli oluyordu. O gün tanık olduğum bu sahne zihnime yapışıp kaldı.

***

Zihnime yapışıp kalan bir başka sahneye gelince... Yaz başlarıydı... Otoyoldan sapmış, kasabalar arasında yol alırken çay kahve içilecek bir yer arıyordum. Buldum. Yan yana dizilmiş dört masadan birine oturdum, sade kahvemi söyledim.

Az sonra sıska motosikletiyle toza toprağa bulanmış bir delikanlı çıka geldi. Selamlaştık. Yan masaya oturdu.

Elindeki naylon torbayı açtı. İçinden, evden çıkarken alelacele paketlendiği belli iki plastik kap çıkardı. Birinde zeytin ve domates dilimleri, ötekinde kuru sigara börekleri vardı. Yanılmadıysam, önce şükrünü mırıldandı, sonra bana birlikte yemeyi teklif etti mahçup bir tavırla... Teşekkür edip onu kendi haline bıraktım. Ama çaktırmadan izlemekten de kendimi alamadım.

O kuru böreklerde nasıl bir lezzet varsa, delikanlının yüzünde güller açıyordu. Her lokmasında dünya çoğalıyor, büyüyor, bereketleniyordu sanki...

***

Dünya toz pembe değil. Bunu iyi biliyoruz. Ama güzelliklerle; bu dünyanın nimetleriyle boğuşmak; dertlerimizin acısını onlardan çıkarmaya kalkışmak niye?

Yukarıda anlattığım sahnelerde yemek var; tat var. Ama bunlar birer sembol! Asıl kastettiğim hayatın tadı!

Hayat bir sofra... Acısı tatlısı, ekşisi, tuzlusuyla bir sofra... Biz oraya mum istiyoruz, çiçek istiyoruz, şık bir atmosfer olsun, hatta müzik eşlik etsin istiyoruz! İstiyoruz da...

Bu arada sofranın varoluşundaki güzelliği ve anlamı unutmuşuz, haberimiz yok!

Sofradaki tadı da yavaş yavaş alamaz oluyoruz.  Sonra ne mi oluyor?  Mesela şu:

Mutluluk ayağımıza kadar geldiğinde... İçindeki «dereotlarını» ayıklayacağım diye helak olup sıkıntıyla oradan sıvışıyoruz.”

sumeyye
Tue 15 March 2011, 01:21 pm GMT +0200
Esselamu aleykum rahmetullahi ve berakatuh kardesim ; anlam dolu bir paylasim olmus..Biz insanlar hayati çoğu zaman kendimize zehir ediyoruz hiçbirseyin tadini alamamak için sanki elimizden geleni yapiyoruz..Konuda anlatilmak istenen gibi nimetin sükrünü eda edecegimize begenmeyip seçerken , yüzümüzü , gönlümüzle yerle bir ediyoruz...Rabbim'e (c.c.) vermis oldugu nimetlerden dolayi sonsuz şükürler olsun...
Rabbim (c.c.) razi olsun değerli kardesim..Selametle..

sümeyra
Tue 15 March 2011, 02:21 pm GMT +0200


      Ve Aleykum Selam ve Rahmetullahi ve Berekatuhu..

    Mutluluk ayağımıza kadar geldiğinde... İçindeki «dereotlarını» ayıklayacağım diye helak olup sıkıntıyla oradan sıvışıyoruz.”

      Yazandan ve paylaşandan Allah Razı Olsun..Hele son cümle tek kelimeyle MÜTHİŞ..Hayatındaki tüm güzelliklere, dereotu muamelesi yapan densizler var tanıdığım..Yanlarında olduğum zaman resmen boğuluyorum..Rabbim terbiye ediyor..Şükredecek kapıları açıyor..Ama gönül görmeyince, göz neylesin?