- Hayalin olan gönüle gam gelmez

Adsense kodları


Hayalin olan gönüle gam gelmez

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Wed 20 October 2010, 10:30 am GMT +0200
940. İçinde Sen'in hayalin olan gönüle gam ve gussanın gelmesine imkan var mıdır?

•Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün 

(c. IV, 1882)

• Sen, candan ibaretsin! Sen'i beden olarak gören kişi aynaya bakmıştır ama, aynayı meydana getiren demirin siyah renginden başka bir şey görmemiştir!

• Zatına yemin ederim ki; Sen'in ab-ı hayatın, ululuktan ötürü, yağ gibi üste çıkmaktan uzaktır!

• Ey yüzü ay gibi parlak olan güzel! Can, bir kerecik olsun senin ayağını öpse, o öpüşün lezzeti dudaklarında kalır da, mahşere kadar dudaklarını yalar durur!

• Gönlüme; "Nasılsın?" diye sordum. Dedi ki: "Allah'a yemin ederim ki; hayaline ev olduğumdan beri. canıma canlar katmadasın!.."

• İçinde Sen'in hayalin olan gönüle gam ve gussanın gelmesine imkan var mı? Sen'in ab-ı hayatına dalan kişi, ölüm tehlikesinden korkar mı?

 

941. Ben, tamamıyla kendimden kopmuşum;kendi yanıma uğramam, kendi yüzüme bakmam!

Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün

 (c. IV, 1841)

• Ey benim kötü zanlara kapılan güzelim; ne biçim bir zanna, ne biçim bir hayale kapılmışsın? Ey benim cana benzeyen ay yüzlü sevgilim; senin yüzünden hayale döndüm!

• Ölümümden sonra benim canım senin hayalini görürse, hemen onun peşine düşer; onu bırakmaz, onun arkasından koşar durur!

• Ben, o yüze, o güzelliğe kulum, köleyim; benim kemal ile, olgunlukla ne işim var? Senin kemalin bana yeter! Zaten, sende ne varsa onların hepsi benimdir; ben, senden ayrı değilim ki !..

941. Ben, tamamıyla kendimden kopmuşum;kendi yanıma uğramam, kendi yüzüme bakmam!

Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün

 (c. IV, 1841)
• Ey benim kötü zanlara kapılan güzelim; ne biçim bir zanna, ne biçim bir hayale kapılmışsın? Ey benim cana benzeyen ay yüzlü sevgilim; senin yüzünden hayale döndüm!

• Ölümümden sonra benim canım senin hayalini görürse, hemen onun peşine düşer; onu bırakmaz, onun arkasından koşar durur!

• Ben, o yüze, o güzelliğe kulum, köleyim; benim kemal ile, olgunlukla ne işim var? Senin kemalin bana yeter! Zaten, sende ne varsa onların hepsi benimdir; ben, senden ayrı değilim ki !..

 • Ben, tamamıyla kendimden kopmuşum; kendi yanıma uğramam, kendi yüzüme bakmam! Çünkü, gizli şeyleri gören gözüm, kusurlu şeylere, ayıplara bakmaz, onları görmez!

• İki gözüm de, senin seyrine dalmıştır! Ben, senden başkasına nasıl bir yüzle, ne gözle bakabilirim? Her iki gözümde de gözcü ve bekçi senin nurun değil midir?

• Zamanenin o şaşılacak güzeli yüzünden, zamanlar neşelenmiştir! 0 yere göğe sığmaz, o mekansız olan ayımın yüzünden, yerlerle gökler saf bir hal almıştır!

• Tebrizli Şemseddin yenini salladığından beri eşiğim, kanlı gözyaşları ile sulandı, bir an bile kurumadı!

 

942. Feryad etme de, senin yerine ben feryad edeyim!

Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün 

(c.IV,1827)

• Ey gönül; dün ne içtin? Doğru söyle, gizleme; suçsuz olup da susan kişiler gibi, yüzünü göğe çevirme!

* Has bir şarap içmişsin, kurtuluş mezesi yemişsin! îçtiğin şarabın kokusu dışarı vuruyor; nafile ağzını güzel kokularla çalkalama!..

* Elest gününde canın, senin sofranda bir şarap içti. Bu şarap yüzünden, artık sen, mekansızlık alemine sahipsin! Tutup da, şu anda içinde bulunduğun dünyaya kulluk etme, dünya malı için çırpınıp durma!..

* Ey benim param parça olmuş gönlüm! Çare, onu görmektir; benim dayandığım, güvendiğim odur! Sen de aklını başına al da, bu dünyaya güvenme!

* Sevgilim; bütün insanlar, senin "ney"in olmuş, her biri senin havanla dolmuş! Sema'a düşkün değilsen, can neyine el atma!

• "Ruhumdan üfürdüm!"-5 . dedin de, üfledin; herşeye, herkese bir nefes verdin! Mademki "ney"in senin nefesindir, bizim nefesimiz olmadıkça feryad  etme!  (5 Hicr Suresi, 15/29. ayete işaret .)

• Feryad etme de, senin için ben feryad edeyim! Sen kurtsun, ben çobanım;  benim yerime çobanlık etmeye kalkışma!..

• Aşağı kişilerin şarabı dışardadır; arifin şarabı ise içerdedir! Zaten ağızın kokusu, durumu bildirir; dille söylemeye lüzum yok!

 

943. Aşk gamı, aşığın gönlünden bir an için olsun çıkıp gidince, gönül evi mezara döner!

Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün 

(c.IV, 1840)

• Ey benim güzel sesli, güzel nağmeli çalgıcım! Aşkı şöyle bir okşa, aşka dair başka bir nağme çal!..

• Canım, seninle neşeli; dilerim, sensiz kalmasın! Gönül, benim canımı sana verdi de, o, şimdi senin gamınla dost oldu, gamınla beraber yaşıyor!

• İnsana gam acı gelir fakat, aşk gamı şeker gibi tatlıdır! Artık bundan sonra aşk gamına, gam gözüyle bakma!

• Aşk gamı, aşığın gönlünden bir an için olsun çıkıp gidince, gönül evi mezara döner; evde bulunanların hepsi de mahzun olurlar, üzülürler!

• Senin ayağını bastığın toprağın tozu, bizim gözümüze sürmedir; senin derdin, gönüle rahatlık getirir! Ey insan yaratan padişah; Sen'in eşin, benzerin yoktur!

• Seni tanıdığımdan beri tuz gibi eridim; zaten ben, zandan ve şüpheden ibaretim! Zan ve şüphe, insan "yakîn"e, yani tam inanca ulaşınca yok olur gider!..

• Gönül karalığıyla, adeta gece gibiyim; Sen'se güzel, parlak, üstün bir aysın! Yol gören, yol gösteren ayın yüzüne karşı gece yok olur gider!

• Aşk, Sen'in yüzünden can gibi olmuştur; akıl, Sen'in yüzünden okumaya başlamıştır! Maden de, mekan da Sen'in kırıntılarını aramadadır! Deniz bile Sen'in yüzünden inci taneleri devşirmededir!

• Sen'in mestin olan boşboğazdır, söylenip durur! 0, iki dünyadan da usanır! Aşık, Sen'in peygamberin olmuştur; her yerin baş tacıdır!

 

944. Toprakta çürümek, hayvan işidir;  gönlün, canın işi değildir!

Mef'ulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ulün 

(c. IV, 1892)

• Her akşam yemek yemek için sofra kurmak adettir; bizse, orucumuzu senin hayalinle açarız!

• Ey oruç tutanlara lütfu, ihsanı, Hz. Mesih gibi gökten sofra indirmek adeti olan Allah'ım!

• Mademki gönlün gıdası Sen'in sevgi mutfağından geliyor, oraya varmamız, 3 gıdaya tam kavuşmamız gerekiyor!

• Bize, ab-ı hayat da o gönül ateşinden gelmededir! 0 yüzdendir ki, biz, hoş kokulu ladin külü gibi neşeli bir halde yanarız!

• Topraktan doğmak, toprakta çürümek hayvan işidir; gönlün, canın işi değildir!

 

945. şu görünen beden, benim gölge varlığımdır!

Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün 

(c. IV, 1824)

• Ey benim canıma canlar katan ay yüzlü sevgili; ben, senin ayrılığına dayanamıyorum! Bana cevr etme, cefalarda bulunma; ben, bu cevrlere, cefalara layık değilim; ben, bunları hak etmedim!

• Ateşler içinde yanıyorum ama, ey benim devlet kuşum, başıma gölgen düşünce, bana cevrin de hoş geliyor, cefan da!

• Dün, hayalin bana geldi de; "Gam yeme, üzülme!" dedi. "Ey derdi bana deva olan sevgili; ben, gam yemiyorum!" dedim!

• Dedi ki: "Ben, gamı sana gölge yaptım; iki dünyayı da senin emrine verdim! Ama, eğer sen bana kavuşmak istiyorsan, ikisinden de vazgeç; hem dünya nimetlerini, ahiretteki cenneti bırak, hem de gamlara, kederlere dal!"

• Dedim ki: "Ecel gelse de, can bu balçık bedeni terk edip gitse! Hayatı ve dirilmeyi arzu ederek cana doğru gidersem, sen varken canı tekrar ararsam, ayaklarım  kırılsın!"

• "Evet!" dedi. "Sen, ibret için şu güle bak; kaza ve kader onu dalından ayırsa, başını koparsa bile gülmeyi bırakmaz; gülerek takdirimin ayaklarına başını kor!"

• Ona dedim ki: "Yüzümü ekşitirsem, bunu, sevgimi görüp de beni kıskanrnasınlar, sevgime göz değmesinler diye yapıyorum!"

• Dedim ki: "Ben, ötelerden gelip bu bedene girdim, iki-üç gün bu bedende kaldım! Bu balçık bedenden beni geldiğim yere ne zaman çağıracaklar?" diye korku ve ümit ile yaşıyorum.

• Dedi ki: "Sen, balçıkta değilsin; sen, bu taraftasın, mana alemindesin! Şu görünen, senin gölgendir! Benim sanatım, seni tuttu, bu mana aleminden aldı götürdü, balçık bedene hapsetti; bir gölge varlık olarak seni, birkaç gün için bu dünyada bıraktı!"

• Dilberim, beni yaratanım bu sözü söyleyince, aklım başımdan uçtu gitti! hikayenin kalan kısmından akl-ı kül bile bir koku alamaz! Artık, ben kim oluyorum da konuşuyorum, konuşmak benim ne haddime!..

 

946. Harfler, seni anlatmaya kafi gelmiyor!

Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün 

(c.IV, 1877)

* Ey gönül! Seni anlatmaya dilim dönmüyor, gücüm yetmiyor; harfler, seni anlatmaya kafi gelmiyor! Seni anlatmak için yeni harfler, yeni kelimeler bulmak gerek!

* Çalgıcı da, çalgıya, benim vuruşlarımla vurmada, benim gönlüme göre çalmada! Dilimin yerine bütün varlığım onun çalışlarında, vuruşlarında dönüp duruyor! Gönlümün halini o vuruşlar dile getirmede!..

* Sakînin güzelliği karşısında kadeh de sarhoş olmuş, şarap da; benim canıma, benim cihanıma can da hayran olmuş, cihan da!

* Gayb aleminden bir la'l, bu dünya mağarasına düştü! 0, benim madenimin yüceliğini gördü de, şaşırıp kaldı!

* Dün gece can, o ay yüzlüye diyordu ki: "Gönlümü incittin, yaraladın! Ey merhametsiz sevgilim; acımadan attığın kanlara bulanmış şu oka bak!"

 

947. Ey bahçıvan; sonbahar geldi!

Müstefilün, Müstefilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün 

(c. IV, 1794)

• Ey bahçıvan, ey bahçıvan; sonbahar geldi, sonbahar geldi! Dallarda, yapraklarda gönül derdinin eserlerini seyret!..

• Ey bahçıvan; dikkat et de, ağaçların içten gelen feryatlarını duy! Her tarafta, dilsizce ağlayıp inleyen yüzlerce can var!

• Gözler sebepsiz yaşarmaz, dudaklar sebepsiz kurumaz! Gönlünde bir dert olmadıkça, kimsenin yüzü sararmaz, sapsarı kesilmez!..

• Hasılı, gam kargası geldi! Nispet verir gibi; "Gül bahçesi nerede, gül bahçesi nerede?" diye sorarak sitemlerle bahçeye ayak bastı!

• Süsenler nerede, ağustos gülleri nerede? Selviler, laleler nerede? Çayır ve çimenler, yeşiller, yeşil elbiseler giyinmiş güzeller nerede? Erguvan nerede, erguvan nerede?

• Meyvelerin dadıları nerede? Ağaçların, herkese, bütün canlılara sunduğu ballı sütlü meyveler nerede? Herkesin canı acıkmış, süte hasret kalmış!

• Güzel sesli bülbül nerede? Huhu diye öten üveyik kuşu nerede? Nerede, güzeller gibi yakışıklı tavuslar, dudukuşları nerede?

• Sanki onlar, Hz. Adem gibi, bir buğday tanesi yediler de, cennetten kovuldular, dünyaya, bu imtihan yerine geldiler; taçları başlarından uçtu, elbiseleri üstlerinden döküldü!

• Gül bahçesi, Hz. Adem gibi, mahrumiyetlere düştü, herşeyini kaybetti ama, ümidini kaybetmedi; hem ağlıyor, hem bekliyor! Söylediği, tekrar ettiği söz de şu: "Lütuf ve kerem sahibi Allah'tan ümit kesmeyin; lütuf ve kerem sahibi Allah'tan ümit kesmeyin!"6 ( 6-Zümer Suresi, 39/53. ayete işaret edilmektedir.)

• Bütün ağaçlar saf oldular! Hepsi de yaslı; siyah elbiseler giymişler! Herşeylerini kaybetmişler; bir yaprağa bile sahip değiller! Bu imtihan yüzünden ağlayıp feryad ediyorlar; feryad edip ağlıyorlar!

• Ey leylek, ey köy ağası; lütf et de, soruma cevap ver! Neredesin, yerlere mi geçtin, yoksa göğe mi çıktın?

• Sonunda, bahçedekiler dile geldiler de; "Ey düşman karga!" dediler. "0 herşeye hayat veren su, gül bahçesine yine akar; tıpkı cennetler gibi, bu alem, yine renklerle, kokularla dolar!

• Ey saçma sapan söylenip duran karga! Üç ay sonra görürsün; senin inadına, yine dünyanın bayramı gelir, yine dünyanın bayramı gelir!.."

• Canavara benzeyen sonbahar ölüyor; elbette onun mezarını çiğner ve tekmelersin! Ey bekçi, ey bekçi; işte şimdi devlet sahibi doğuyor!

• Ey yararlı, güzel işler yapan güneş; yine Hamel burcuna gel; ne buz, ne çamur; etrafa anberler saç, anberler saç!..

• Ey güneş! Gül bahçesini gülüşlerle doldur, şu ölüleri dirilt; şimdiden mahşeri meydana getir!

• Görmüyor musun; tohumlar kabuklarını yarmış, hapisten kurtulmuşlar; biz de, evlerimizin kucağından kurtulup bağlara bahçelere gidelim! Bahçeler, bize, gayb aleminden yüzlerce armağanlar getirmiş, yüzlerce armağanlar getirmiş!..

• Gül bahçesi yüzlerce gülle dolar, dedikodu biter, zaman doğurmaya başlar, zaman doğurmaya başlar!

* Leylek, gök gibi yüksek bir köşkün üstüne yuva yapmış, leklek diye öterek; "Ey yardımı dilenen Allah; mülk Sen'indir, mülk Sen'indir!" demek istiyor!

• Bülbül.sesi ile saz çalar; üveyik huhu diyerek öter! Öbür kuşlar da, civan bahtın. genç talihin çalgıcısı olarak gelirler! -7

(7-Hz. Mevlana, bu iki beyitte taklidî ahenk sanatı yapmıştır. Arapça "lek" "senindir" manasına geldiği için leyleğin "leklek" diye ötüşünden; "Allahım; mülk Sen'indir!" anlamını;  üveyik kuşunun "huhu" demesinden "0, 0" yani "Allah, Allah" manasını çıkarmıştır.)

• Bütün ölülerin dirilip kalktıkları bu kıyamete öyle şaştım kaldım ki, artık söz söyleyemiyorum; sözü bitireceğim! Zaten gönlümdeki düşünce ve duygulan anlatmaya imkan yok!

• Babacığım; sus da, bahçedeki kuşlardan, ötelerden, gayb aleminden gelen haberleri dinle! Sanki onlar, mekansızlık aleminden uçarak gelen birer oktur!

 

948. Ben her gazeli bitirdiğim zaman, gönlüm, coşarak söylediğim sözlere tövbe etmek istiyor!

Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün 

(c. IV, 1823)

• Sana doyamıyorum; benim, bundan başka bir suçum yok! Ne olur; Sen de, benim verdiğim zahmete, meşakkate doyma, ey benim iki dünyada da sığındığım aziz varlık!

• Küp de, sakî de, onun su tulumu da benden doydular, usandılar! Ama, benim içimdeki aşk deryasının balığı hiç de doymuyor; her an biraz daha susuz!

• Ben, gerçek yolumu buldum; aşk denizine gidiyorum! Artık, size ihtiyacım kalmadı; testiyi kırın, tulumu da yırtın!

• Bilmiyorum; ne zamana kadar şu zavallı gönlüm sızlanıp duracak! Vah benim yıkılmış, harap olmuş gönlüme! Ne zamana kadar bu dudaklarım padişahın hayaline karşı feryad edip duracak?

• Denize doğru git de gör; aşk dalgaları nasıl coşup köpürüyor ve benim gönül evim o dalgalar arasında nasıl gark oluyor!

• Dün gece, evimin ortasında, aşk ab-ı hayatı coştu köpürdü, dalgalandı; dün de, Yusufum, ay gibi gönlümün kuyusuna düştü!

• Ansızın sel bastı, harmanımı sildi süpürdü! Gönlümden de bir aşk dumanı yükseldi ve tarlayı da, buğdayı da yaktı!

• "Harmanım elden gitti!" diye gam yemiyorum; niçin gam yiyeyim? Ay yüzlümün nur harmanı, benim için yüzlerce harmandan daha değerlidir!

• Ben akıl, fikir, bilgi istemiyorum; O'nun bilgisi bana yeter! Sevgilimin güzel yüzünün nuru, gece yarısında bana seher vaktini getirir, tan yerini ağartır!

• Yine gam askerleri toplanıyor; bana saldıracaklar! Fakat ben, gam ordusundan ürkmüyorum; benim bölük bölük aşk ordularım o kadar çok ki, göklere dayanmış!

• Ben her gazeli bitirdiğim zaman, gönlüm, coşarak söylediğim sözlere tövbe etmek istiyor! Ama Cenab-ı Hakk'ın dileği, gönlümün yolunu kesiyor ve onu tövbeden alıkoyuyor!

 

949. Ben, varlıktan kurtulmuşum, yok olup gitmişim;  zerre zerre her şey, benim yokluktaki ihtişamımı anlatıyor!

Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün 

(c.IV, 1825)

• Ben sevincim, sevinç benim! Zühre yıldızı bile benim neşeli nağmelerimi çalıyor; aşk, aşıklar arasında benim için cilveleniyor!

• Aşk, mest olup da hoş bir hal alınca, kendinden geçer, huysuzluğa, çekişmeye başlar; gönlünü kaptıran aşıklar gibi, benim sevdamı yayar, beni herkese duyurur!

• Sevgili, benim nazımı canla başla çeker, beni hırpalar, yüzümü tırmalar! "Benim yerime neler yapıyor!" diye felek, ona hased eder!

• Ben, başımı ellerimin arasına almışım, varlıktan kurtulmuşum, yok olup gitmişim; zerre zerre her şey, benim yokluktaki ihtişamımı anlatıp durmada!

• Ah! Gün geçti gitti; lütuf ahusu da arslanlaştı! Sevgili de, dost da sözlerimden, yalvarmalarımdan usandılar!

• Sevgili gitti; gönül, bütün gece, balçık bedende üzüntü içinde kaldı! Ben, sabah şarabı vaktine kadar acı bir humarın sersemliği ile çırpınıp duruyorum;   vah bana!

• Sabah şarabı içilecek zaman gelir, tan yeri ağarır, güneş gökyüzünde bayrağını yüceltir! Şu iki kat olmuş, bükülmüş bedenim yine düzelir, yine selvi gibi tazeleşir, boy atar!

• Güzel yüzlü can sakisi, Hakk'ın rızasını kazandığı için kendini üstün gören zahidin elini ayağını kaybetsin diye, testi testi şarap sunmaya başlar!

• Ey sakî! Benim gönlümü almak istiyorsan, Allah rızası için, o en büyük kadehi pirimin avucuna koy!

• Sakî dedi ki: "Ben, ona şarap verdim; onu gönlümün, canımın içine aldım! Benim sıfatlarımdan ona kol kanat verdim; onu, ötelere doğru uçurdum gitti!"

• Pîr, şimdi elden çıktı; adam akıllı mest olup yıkıldı! Artık onun, benim nükteli sözlerime cevap verecek hali kalmadı!

• Adam öldüren sakîm eğer beni öldürürse, şikayetçi değilim, pek hoşum! Onun sunduğu, onun vergisi şaraptır; benim cömertliğim de, can vermektir!

• Ey benim şarap verenim! Aslında, şarap sensin; bense, testiden ibaretim! Su sensin, ben kuru dereyim! Ey benim sakim; mahallede mest olan benim!

• Daima benim emir verenim, hakimim, padişahım, Allah'ım olduğu içindir ki, ben, O'nun aşk dertlisiyim; O'nun aşk küpünün dibinde oturmuşum!