hafiza aise
Wed 12 October 2011, 10:52 am GMT +0200
HAVLE BİNTİ KAYS
Mart 2009 42.SAYI
Kim gelecekti?
Medine’nin günlerdir gözü yollarda beklediği kim?
Hiç beklemiş miydi bu çocuklar birini bu kadar,
bu kızlar beklemiş miydi?
Ya bu ağaçlar, bu taşlar.
Diyorlar ki ağaçlar, taşlar O’nu selamlar, bulutlar O’nu takip eder kızgın çöllerde gölgelermiş.
Şimdi bulutlarla mı gelir?
Rahmet yüklü bulutlarla.
Ki o bulutlar çoktan yüklerini boşalttı, artık katılıktan bize bile ağır gelmeye başlamış olan gönüllerimize.
Yoksa bu kadar neden bekler bir şehir hiç görmediği birini?
BEKLEMEK BAĞLANMAKTIR
Havle binti Kays (r.a) Medineliydi. Allah Rasulü’nü (s.a.v) Medine’ye hicretinde tanımıştı Ve biat etmişti ilk gördüğünde.
…
Ki O’nu beklemişti bilmeden, görmeden.
Gel.
Bugünden önce geldin zaten, hava karanlıkken doğdun.
Gel.
Beklemek bağlanmaktı beklediğine.
İyi bir şeyler olacak hissederdi.
Zira içinde hoş rüzgarlar eserdi ismi her anıldığında.
Gel.
Bağlıydı, bağlanmıştı.
O GELECEK DİYE
Daha sonraları da Allah Rasulü’nün (s.a.v) amcası ve sütkardeşi Hamza (r.a) ile evlenir.
Ve evi Allah Rasulü’nün (s.a.v) uğrak yerlerinden biri olur.
Zaten cömert,
misafiri çok seven bir hanımdır.
Ve şimdi misafiri
Peygamber’dir (s.a.v).
…
O gelecek diye
hazır tutmak yemeğini.
O gelecek diye
temiz tutmak evini.
Ve gönlünü muhafaza etmek sonra gönle giden yolu, lisanını.
O severdi misafiri, misafirliği diye misafir etmek bir kardeşini.
…
O, bir gün Selman’a (r.a):
“Ey Selman, bir Müslüman bir Müslüman kardeşinin yanına gittiğinde ev sahibi olan kişi ikram için misafirine bir yastık verirse Allah tarafından bağışlanır” buyurdu diye, bir kardeşimize ikram ettiğimizde
o yastıkta dinlenen Allah Rasulü’dür (s.a.v) şimdi.
Tüm ümmetinin sıkıntılarından
bir o an sıyrılır belki.
Misafirimiz olur dinlenir şimdi.
YAĞMURU BEKLER GİBİ…
iyaretlerinde hep bir şeyler öğretirdi. Havle (r.a) evini açar Rasulullah (s.a.v) ise
gönlünü açardı.
…
Yine bir gün Hamza (r.a) ile geldiler. Havle (r.a) onlara sofra açtı, yemek ikram etti. Yemeklerini yerken Rasulullah (s.a.v) sordu:
- Size günahlarınızı silecek, hatalarınıza kefaret olacak bir şey haber vereyim mi? Onlar:
- Evet, ver ey Allah’ın Rasulü. dediler. Rasulullah (s.a.v) buyurdu:
- Her ne kadar güç durumda olsanız da abdesti tam alınız.
Mescide giden adımları artırınız.
Ve bir namazı kıldıktan sonra diğer namazı bekleyiniz.
…
Diğer namazı bekleyin. Bir ağaç altında özlemle sevgiliyi bekler gibi.
Kurumuş toprağın yağmuru beklediği gibi.
Diğer buluşmayı bekleyin ki ne kadar zor ayrıldınız şimdi.
Gözleriniz arkada hâlâ.
Ve mescide giden adımları artırın. Ki O buyurmuştur:
“… Kişi güzelce abdest alıp yalnız namaz kılmak için mescide gelirken her adımına bir sevap yazılır ve her adımında bir günahı silinir…”
BAHARLAR GELİR
Bir gün yine Havle’ye (r.a) misafirdir.
Kendi evinde gibidir.
“Ey Havle bir yemek hazırla da yiyelim” dedi.
Havle (r.a) un, süt ve yağla kasire dedikleri yemekten yaptı.
Sofra açarak yemeği Rasulullah (s.a.v) ile eşi Hamza’nın (r.a) önüne koydu.
Allah Rasulü (s.a.v) yemeğe uzandı fakat sıcak olduğunu anlayınca elini çekti. Ve şöyle dedi:
- Ey Havle ne sıcağa dayanabiliyoruz, ne soğuğa.
O, çok sıcak ve çok soğuk yemez içmezdi.
…
Ve ne kadar sabırlıydı. Hepimizin sabrı bir kefeye konulsa O’nun sabrı ağır gelirdi. Lakin o kendini ayrı tutmadı. “Bizler ne sıcağa ne soğuğa sabredebiliyoruz” dedi.
Ne güzel öğretti bize sabırsızlığımızı, dayanıksızlığımızı.
Takatimiz az, gücümüz zayıf.
Soğukta sıcağı, sıcakta soğuğu ararız.
Yazda kışı, kışta yazı.
Memnun olamıyoruz bir türlü.
Oysa “sıcak da senden soğuk da” desek.
“Baharın ayrı güzel, kışın ayrı.”
Sevinç senin katından gelecek kanat kanat.
O İKRAM EDER
Havle’nin (r.a) evinde oldukları başka bir gün de biraz sohbetten sonra mübarek söz ve düsturlarından ikram eder ev sahiplerine:
“Mal tatlıdır, yeşildir, çekicidir. Kim onu hakkıyla elde ederse ona bereket verilir. Allah’ın malını canının istediği şekilde kullanan kimselereyse, şüphesiz kıyamet gününde cehennem vardır.”
…
Kul hakkı ne kadar mühimdi. Ve Müslümanların ortak kullanımında olan malı Peygamber (s.a.v) Allah’ın malı olarak nitelendiriyordu.
Onu haksız yere kullanan, onu israf edeni de cehennemle korkutuyordu.
O bizi yanlışlar yaptığımızda korkutur; iyiliklerimizde Allah’ın rızası, koruması, bağışlaması ve cennetiyle müjdelerdi.
…
Açık mıdır kapımız?
Gel diyen bir tebessüm var mıdır yüzümüzde?
Ve gel diyen bir söz dilimizde?
Hazır tutar mıyız bir kaşık fazladan soframızda?
Bir yetime yer açar mıyız?
Yer açar mıyız yoldan geçene, yolda kalmışa?
Ki yoldan geçen biriyiz hepimiz.
Akşam çöktüğünde şehre dönecek bir evimiz olsa da yoldan geçen biriyiz sadece.
Açılsa kapımız gönlümüze giden yol açılır.
Af kapıları açılır sonuna kadar.
Ve ümmetim diyen Rasul’ün yüzünde tatlı bir tebessüm belirir.
O an rüzgar tatlı bir serinlikle eser ve rahmet yüklü bulutlar gelir.
Elvida ÜNLÜ