hafiza aise
Mon 13 June 2011, 11:41 am GMT +0200
26— Hastalara Alışkın Oldukları İlaç ve Gıdalar Verilmesi:
Hz. Peygamber'in (s.a.) bedenleri alışkın olduktan ilaç ve g davisi konusundaki tutumu şöyledir:
Bu, tedavi yollarından önemli bir esas ve bu konuda yararlı şeylerdendir. Doktor bunda hata ederse, fayda verdiğini sanarak hastaya zarar verir. Bu yoldan, tıp kitaplarında gördüğü ilaca yalnızca cahil doktor döner. Çünkü ilaç ve gıdaların bedene elverişliliği, istidat ve kabulüne göredir. Bozkır halkı ve çiftçiler ve başkalarına nilüfer, taze veya kaynatılmış gül içmek fayda vermez, tabiatlarını etkilemez. Hatta şehirlilerin ve müreffeh halkın ilaçlarının çoğu bozkır halkına uygun gelmez. Tecrübe bunu göstermektedir. Zikrettiğimiz peygamberi ilacı inceleyen, hepsinin hastanın alışkanlığına, toprağına ve büyüdüğü yere uygun olduğunu görür. Bu, özenle uyulması gereken tedavi yollannın önemli bir esasıdır. Bunu büyük tipçıiar da açıklamıştır. Arapların tabibi, hatta en üstün doktoru, kavmi içinde Hipokrat yerindeki Haris b. Kelede şöyle demiştir: "Perhiz, ilacın başıdır. Mide, hastalığın yuvasıdır. Her bedeni, alışkın olduğuna bakarak tedavi edin." Ondan nakledilen başka bir söz şöyledir: "Perhiz ilaçtır." Perhiz, vücudu yemekten alıkoymaktır, bununla açlığı kastediyor. Bütün toklukla ilgili hastalıkların tedavisinde en önemli ilaçlardandır. Tokluğun çokluğundan, maddelerin harekete geçmesinde hiddet ve şiddetinden endişe edilmezse, bu hastalıkların tedavisi konusunda bo-şaltıcı nesnelerden daha üstündür.
"Mide, hastalığın yuvasıdır." diyor. Mide, kabak şeklinde içi boş sinirle kaplı bir organdır, üç tabakadan oluşmuştur, etrafı etle lif diye isimlendirilen ince sinir uçlarından meydana gelmiştir. Tabakalardan birinin lifi boyuna, diğeri enine, üçüncüsü ise boşluktur. Midenin ağzı çoğunlukla sinir, dibi çoğunlukla etle kaplıdır, iç kısmı sünger gibidir. Karnın ortasında yer alır. Azıcık sağa meyillidir. Allah'ın ince bir hikmeti dolayısıyla bu şekilde yaratılmıştır. Mide, hastalığın yuvasıdır. Birinci sindirimin yeridir. Gıda burada pişer, daha sonra ciğere ve bağırsaklara iner, gıdanın çokluğu, kötülüğü, alınışındaki düzensizlik veya hepsinin birden bulunması dolayısıyla midede hazmedici kuvvetin tam sindiremediği fazlalıklar kalır. Bunların bir kısmından insan çoğunlukla kurtulamaz. Mide, işte bu yüzden hastalığın yuvasıdır. Haris b. Kelede, bu sözüyle, âdeta az yemeye, arzularına uymaktan nefsi alıkoymaya ve fazlalıklardan korunmaya teşvik eder gibidir.
Alışkanlığa gelince; alışkanlık, insanın tabiatı gibidir. Bunun için şöyle denir: Âdet, ikinci tabiattır. O, bedendeki önemli bir kuvvettir. Bir durum, başka başka alışkanlıkları olan bedenlere kıyas edilince, her birine göre durumu —diğer yönlerde birlikleri olsa bile— farklıdır. Bunun örneği, gençlik çağında sıcak mizaçlı üç bedendir. Birincisi sıcak şeylere alıştırılmış, ikincisi soğuk şeylere alıştırılmış, üçüncüsü ise orta seviyede şeylere alıştırılmıştır. Birincisi bal kullandığında ona zarar vermez. İkincisi ne zaman kullanırsa kullansın, ona zarar verir. Üçüncüsü ise pek az zarar görür. Âdet, sağlığın korunmasında ve hastalıkların tedavisinde önemli bir esastır. Bu yüzden, peygamberi tedavi, gıda ve ilaçların vb. nin kullanımında her bedene âdetine göre davranmak şeklinde gelmiştir. [579]
[579] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/345-346.
Hz. Peygamber'in (s.a.) bedenleri alışkın olduktan ilaç ve g davisi konusundaki tutumu şöyledir:
Bu, tedavi yollarından önemli bir esas ve bu konuda yararlı şeylerdendir. Doktor bunda hata ederse, fayda verdiğini sanarak hastaya zarar verir. Bu yoldan, tıp kitaplarında gördüğü ilaca yalnızca cahil doktor döner. Çünkü ilaç ve gıdaların bedene elverişliliği, istidat ve kabulüne göredir. Bozkır halkı ve çiftçiler ve başkalarına nilüfer, taze veya kaynatılmış gül içmek fayda vermez, tabiatlarını etkilemez. Hatta şehirlilerin ve müreffeh halkın ilaçlarının çoğu bozkır halkına uygun gelmez. Tecrübe bunu göstermektedir. Zikrettiğimiz peygamberi ilacı inceleyen, hepsinin hastanın alışkanlığına, toprağına ve büyüdüğü yere uygun olduğunu görür. Bu, özenle uyulması gereken tedavi yollannın önemli bir esasıdır. Bunu büyük tipçıiar da açıklamıştır. Arapların tabibi, hatta en üstün doktoru, kavmi içinde Hipokrat yerindeki Haris b. Kelede şöyle demiştir: "Perhiz, ilacın başıdır. Mide, hastalığın yuvasıdır. Her bedeni, alışkın olduğuna bakarak tedavi edin." Ondan nakledilen başka bir söz şöyledir: "Perhiz ilaçtır." Perhiz, vücudu yemekten alıkoymaktır, bununla açlığı kastediyor. Bütün toklukla ilgili hastalıkların tedavisinde en önemli ilaçlardandır. Tokluğun çokluğundan, maddelerin harekete geçmesinde hiddet ve şiddetinden endişe edilmezse, bu hastalıkların tedavisi konusunda bo-şaltıcı nesnelerden daha üstündür.
"Mide, hastalığın yuvasıdır." diyor. Mide, kabak şeklinde içi boş sinirle kaplı bir organdır, üç tabakadan oluşmuştur, etrafı etle lif diye isimlendirilen ince sinir uçlarından meydana gelmiştir. Tabakalardan birinin lifi boyuna, diğeri enine, üçüncüsü ise boşluktur. Midenin ağzı çoğunlukla sinir, dibi çoğunlukla etle kaplıdır, iç kısmı sünger gibidir. Karnın ortasında yer alır. Azıcık sağa meyillidir. Allah'ın ince bir hikmeti dolayısıyla bu şekilde yaratılmıştır. Mide, hastalığın yuvasıdır. Birinci sindirimin yeridir. Gıda burada pişer, daha sonra ciğere ve bağırsaklara iner, gıdanın çokluğu, kötülüğü, alınışındaki düzensizlik veya hepsinin birden bulunması dolayısıyla midede hazmedici kuvvetin tam sindiremediği fazlalıklar kalır. Bunların bir kısmından insan çoğunlukla kurtulamaz. Mide, işte bu yüzden hastalığın yuvasıdır. Haris b. Kelede, bu sözüyle, âdeta az yemeye, arzularına uymaktan nefsi alıkoymaya ve fazlalıklardan korunmaya teşvik eder gibidir.
Alışkanlığa gelince; alışkanlık, insanın tabiatı gibidir. Bunun için şöyle denir: Âdet, ikinci tabiattır. O, bedendeki önemli bir kuvvettir. Bir durum, başka başka alışkanlıkları olan bedenlere kıyas edilince, her birine göre durumu —diğer yönlerde birlikleri olsa bile— farklıdır. Bunun örneği, gençlik çağında sıcak mizaçlı üç bedendir. Birincisi sıcak şeylere alıştırılmış, ikincisi soğuk şeylere alıştırılmış, üçüncüsü ise orta seviyede şeylere alıştırılmıştır. Birincisi bal kullandığında ona zarar vermez. İkincisi ne zaman kullanırsa kullansın, ona zarar verir. Üçüncüsü ise pek az zarar görür. Âdet, sağlığın korunmasında ve hastalıkların tedavisinde önemli bir esastır. Bu yüzden, peygamberi tedavi, gıda ve ilaçların vb. nin kullanımında her bedene âdetine göre davranmak şeklinde gelmiştir. [579]
[579] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/345-346.