SevD@_GüLü
Sun 1 April 2012, 09:03 pm GMT +0200
Hased Hastalığı
Hased, manevi bir hastalık olup çok tehlikeli ve Allah-u Zülcelal’in rızasına giden cennet yolunda, insan için büyük bir engeldir. İnsan, yolunun üzerindeki bu engeli kaldırmadıkça bir mesafe kat edemez. Çünkü denilmiştir ki; “Hased, ihlâsın kalbe girmesine bir perdedir.”
İnsan Allah-u Zülcelal’in rızasını, ancak manevi olan kalbini (gönlünü) ıslah edip temizlemekle, kötü sıfatları söküp atmakla kazanabilir.
Kalbi bu kötü sıfatlardan temizlemeden bir kimsenin, Allah-u Zülcelal’in rızasını talep etmesi ve onu kazanmak için gayret göstermesi mümkün değildir. Nasıl zahiri olarak çok hasta olan bir kimse, bir yerden bir yere yolculuk yapamazsa manevi olarak hasta olan kimse de cennet yolunda ilerleyemez. Daima önüne engeller çıkar.
İşte, bu engellerden biri olan hasedi, cennet yolunun yolcularının iyi tanımaları, kalbinde hased bulunanların nasıl perişan olduklarını ve bu hasedi nasıl tedavi edebileceklerini öğrenmeleri lazımdır.
Hased nedir?
Hased; kendisine bir faydası olmasa bile başkasının hakkıyla elde ettiği nimetlerden mahrum olmasını istemek demektir. Başkalarını sahip olduğu nimetlerin benzerine sahip olmayı istemek hased değil; gıpta etmek, imrenmektir.
Hased, şeytanın telkinleriyle ortaya çıkan, Allah-u Zülcelal’in razı olmadığı ve buğz ettiği bir sıfattır. Bununla alakalı olarak Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede; “Kitap ehlinin birçoğu, gerçeği bildikleri halde içlerindeki hasedden dolayı, sizin iman ettikten sonra tekrar kâfir olmanızı isterler. Allah’ın emri gelinceye kadar onları affedin ve hoşgörülü olun. Şüphesiz ki Allah (celle celaluhu) her şeye kadirdir.”(Bakara; 109)
Başka bir ayet-i kerimede de; “Yoksa Allah’ın lütfundan insanlara verdiklerini onlardan kıskanıyorlar mı? Oysa biz, İbrahim’in soyuna da kitap ve hikmet vermiş ve onlara büyük bir mülk bağışlamıştık.” (Nisa; 54) buyurmuştur.
Hased, öyle kötü bir şeydir ki sahibini hem dünyada hem de ahirette perişan eder. Nitekim Allah-u Zülcelâl başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Onlara, Âdem’in iki oğlunun durumunu da doğru olarak anlat. Hani birer kurban kestiler, birinin ki kabul oldu, diğerinin ki kabul olmadı. Kurbanı kabul edilmeyen (Kâbil) diğerine (Habil’e); “And olsun ki seni öldüreceğim” deyince; o da; ‘Allah, ancak muttakiler tarafından sunulanı kabul eder’ demişti.” (Maide; 27)
Bu ayet-i kerimeden anlaşılmaktadır ki bir kimse, bir şeyden mahrum kaldığı zaman, hased etmek yerine, mahrum kalmasının sebebini kendi nefsinde aramalıdır.
Göklerde ilk olarak hased eden, şeytan aleyhillane olmuş ve bu yüzden, ebediyen Allah-u Zülcelal’in rahmetinden kovulmuştur. Yeryüzünde ilk olarak hased eden de Kâbil olmuş ve bu yüzden ebediyyen cehennem azabına müstahak olmuştur.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir hadis-i şeriflerinde;
- Allah-u Zülcelal’in nimetlerine düşman olanlar vardır, buyurmuşlar, Sahabe-i Kiram:
- Bunlar kimlerdir? Diye sorduklarında, şöyle cevap vermiştir:
- Allah-u Zülcelal’in kullarına verdiği nimetlerden dolayı onlara hased edenlerdir.
Başka bir hadis-i şeriflerinde ise; “Ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi hased de iyilikleri yer bitirir.” (Ebu Davud ve ibni Mace) buyurmuştur.
Hased iki çeşittir
Birincisi; Başkalarının elindeki nimeti çok görüp o nimetin sahibinin elinden çıkmasını, mahvolmasını istemektir. Bu haramdır. Ancak fesat çıkarmak, insanlara eziyet etmek gibi kötü işlerde kullanılan nimetlerin sahiplerinin elinden çıkmasını, mahvolmasını arzulamakta bir sakınca yoktur. Çünkü bu hased değildir.
İkincisi; Başkasının elinde bulunan hayırlı nimetlerin yok olmasını istemeyip de aynısını kendisi için temenni etmektir. Buna “Gıpta etmek” denir. Gıpta etmek güzel bir haldir. Mesela, güzel Kur’an-ı Kerim okuyana ve çok hayır hasenatta bulunan zengine gıpta etmek gibi.
İnsan neden hased eder?
Hasedin birçok sebepleri vardır. Bunlar;
1. Kin ve düşmanlık,
2. Bencillik,
3. Baş olma arzusu ve makam-mevki sevgisi,
4. Cimrilik.
Bunlar, bir insanda olursa devamında hased de olacaktır. İşte, bütün bu sebepler, beraberinde nefsin çirkinliğini ve hased hastalığını getirir.
Hased, manevi bir hastalık olup çok tehlikeli ve Allah-u Zülcelal’in rızasına giden cennet yolunda, insan için büyük bir engeldir. İnsan, yolunun üzerindeki bu engeli kaldırmadıkça bir mesafe kat edemez. Çünkü denilmiştir ki; “Hased, ihlâsın kalbe girmesine bir perdedir.”
İnsan Allah-u Zülcelal’in rızasını, ancak manevi olan kalbini (gönlünü) ıslah edip temizlemekle, kötü sıfatları söküp atmakla kazanabilir.
Kalbi bu kötü sıfatlardan temizlemeden bir kimsenin, Allah-u Zülcelal’in rızasını talep etmesi ve onu kazanmak için gayret göstermesi mümkün değildir. Nasıl zahiri olarak çok hasta olan bir kimse, bir yerden bir yere yolculuk yapamazsa manevi olarak hasta olan kimse de cennet yolunda ilerleyemez. Daima önüne engeller çıkar.
İşte, bu engellerden biri olan hasedi, cennet yolunun yolcularının iyi tanımaları, kalbinde hased bulunanların nasıl perişan olduklarını ve bu hasedi nasıl tedavi edebileceklerini öğrenmeleri lazımdır.
Hased nedir?
Hased; kendisine bir faydası olmasa bile başkasının hakkıyla elde ettiği nimetlerden mahrum olmasını istemek demektir. Başkalarını sahip olduğu nimetlerin benzerine sahip olmayı istemek hased değil; gıpta etmek, imrenmektir.
Hased, şeytanın telkinleriyle ortaya çıkan, Allah-u Zülcelal’in razı olmadığı ve buğz ettiği bir sıfattır. Bununla alakalı olarak Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede; “Kitap ehlinin birçoğu, gerçeği bildikleri halde içlerindeki hasedden dolayı, sizin iman ettikten sonra tekrar kâfir olmanızı isterler. Allah’ın emri gelinceye kadar onları affedin ve hoşgörülü olun. Şüphesiz ki Allah (celle celaluhu) her şeye kadirdir.”(Bakara; 109)
Başka bir ayet-i kerimede de; “Yoksa Allah’ın lütfundan insanlara verdiklerini onlardan kıskanıyorlar mı? Oysa biz, İbrahim’in soyuna da kitap ve hikmet vermiş ve onlara büyük bir mülk bağışlamıştık.” (Nisa; 54) buyurmuştur.
Hased, öyle kötü bir şeydir ki sahibini hem dünyada hem de ahirette perişan eder. Nitekim Allah-u Zülcelâl başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Onlara, Âdem’in iki oğlunun durumunu da doğru olarak anlat. Hani birer kurban kestiler, birinin ki kabul oldu, diğerinin ki kabul olmadı. Kurbanı kabul edilmeyen (Kâbil) diğerine (Habil’e); “And olsun ki seni öldüreceğim” deyince; o da; ‘Allah, ancak muttakiler tarafından sunulanı kabul eder’ demişti.” (Maide; 27)
Bu ayet-i kerimeden anlaşılmaktadır ki bir kimse, bir şeyden mahrum kaldığı zaman, hased etmek yerine, mahrum kalmasının sebebini kendi nefsinde aramalıdır.
Göklerde ilk olarak hased eden, şeytan aleyhillane olmuş ve bu yüzden, ebediyen Allah-u Zülcelal’in rahmetinden kovulmuştur. Yeryüzünde ilk olarak hased eden de Kâbil olmuş ve bu yüzden ebediyyen cehennem azabına müstahak olmuştur.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir hadis-i şeriflerinde;
- Allah-u Zülcelal’in nimetlerine düşman olanlar vardır, buyurmuşlar, Sahabe-i Kiram:
- Bunlar kimlerdir? Diye sorduklarında, şöyle cevap vermiştir:
- Allah-u Zülcelal’in kullarına verdiği nimetlerden dolayı onlara hased edenlerdir.
Başka bir hadis-i şeriflerinde ise; “Ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi hased de iyilikleri yer bitirir.” (Ebu Davud ve ibni Mace) buyurmuştur.
Hased iki çeşittir
Birincisi; Başkalarının elindeki nimeti çok görüp o nimetin sahibinin elinden çıkmasını, mahvolmasını istemektir. Bu haramdır. Ancak fesat çıkarmak, insanlara eziyet etmek gibi kötü işlerde kullanılan nimetlerin sahiplerinin elinden çıkmasını, mahvolmasını arzulamakta bir sakınca yoktur. Çünkü bu hased değildir.
İkincisi; Başkasının elinde bulunan hayırlı nimetlerin yok olmasını istemeyip de aynısını kendisi için temenni etmektir. Buna “Gıpta etmek” denir. Gıpta etmek güzel bir haldir. Mesela, güzel Kur’an-ı Kerim okuyana ve çok hayır hasenatta bulunan zengine gıpta etmek gibi.
İnsan neden hased eder?
Hasedin birçok sebepleri vardır. Bunlar;
1. Kin ve düşmanlık,
2. Bencillik,
3. Baş olma arzusu ve makam-mevki sevgisi,
4. Cimrilik.
Bunlar, bir insanda olursa devamında hased de olacaktır. İşte, bütün bu sebepler, beraberinde nefsin çirkinliğini ve hased hastalığını getirir.