sidretül münteha
Sun 2 January 2011, 04:13 pm GMT +0200
HARİSA BİN SURÂKA, KAYS BİN SA'D BİN UBÂDE, HÂLİD BİN EL-VELİD, AMR BİN EL-ÂS, EBÛ SÜFYÂN BİN HARB VE OĞLU MUÂVİYE'NİN MENKİBELERİ
8891- Enes radiyallahu anh'dan: "Harise bin Sürâka'nın annesi (Rübeyyi' binti'n-Nadr) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip dedi ki:
'Ey Allah'ın Resulü! Bana Hârise'yi anlat! O Bedir günü öldürüldü, kendisine serseri bir ok isabet etmiş. Eğer o cennette ise sabredeceğim, değilse çok hem de çok ağlayacağım.' Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
'Ey Ümmü Harise! Cennet içinde cennetler vardır; oğlun Firdevs-i A'la ya girdi'."
[Buhârî ve Miislim]
8892- Enes radiyallahu anh'dan:
"Kays bin Sa'd bin Ubâde, valinin nezdindeki emniyet amiri gibi, daima Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında olurdu.
[Buhârî ve Tirmizî]
8893- Ebû Mâlik radîyallahu anh'dan: "Mus'ab'dan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sancağım Kays bin Sa'd taşırdı." [Rezîn.l
8894- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem İle bir yerde konakladık. İnsanlar oradan geçip duruyorlardı, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de bana: 'Bu kimdir ey Ebû Hureyre?' diye soruyordu; ben de ona 'Fülan kimsedir' diyordum.
Kimisi için: 'Allah' in ne güzel bir kuludur bu!' derken, bazıları İçin de 'Allah'ın ne kötü bir kuludur bu!' diyordu. Derken oradan Hâ-lid bin el-Velîd geçti ve 'Bu kimdir?' diye sordu. Ben de 'O, Hâlid bin el-Velîd'dir' dedim. Onun hakkında şöyle buyurdu:
'Hâlid bin el-Velîd Allah' in ne güzel bir kuludur! O, Allah' in kılıçlarından bir kılıçtır'." [Tİrmizî.]
8895- Ukbe bin Amir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Diğer bazı) insanlar teslim oldu. Amr bin el-Âs, ise iman etti." [Tirmizî]
8896- Talha bin Ubeydülah radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Amr bin el-Âs Kureyş'in salih kişilerin-
dendir." |îkisi de Tirmizî'ye aîltir. Her iki sened hakkında menfi sözler sarfedilmiştir.]
8897- Ahmed ile Ebû Ya'lâ, buna şu ibareyi ilave etmişlerdir:
"Ebû Abdullah (Amr), Ümmü Abdullah (karısı) ve (oğlu) Abdullah ne kadar iyi ev halkıdırlar."
8898- Abdullah bin Şumâse el-Mihrî radiyallahu anh'dan:
"Amr bin el-Âs ölüm döşeğindeyken kendisinin yanında bulunduk; çok ağladı ve yüzünü duvara çevirdi. Oğlu da ona durmadan: 'Neden ağlıyorsun babacığım? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sana şunu şunu müjdelemedi mi?' diye soruyordu. Bunun üzerine yüzünü çevirip şöyle dedi:
'Şüphesiz hazırlamakta olduğumuz en üstün şey, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına Muhammed'in de O'nun kulu ve Resulü olduğuna şehadet etmektir. Şüphesiz ben (hayatımda) üç dönem geçirdim: İlk dönemde dünyada en nefret ettiğim kişi Muhammed idi. Onu bulduğum yerde öldürmek istedim. Eğer ben o halim üzere ölseydîm cehennem ehlinden olurdum. Allah, kalbime İslâm sevgisini verince, hemen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e koştum, sağ elini ver, sana biat edeceğim dedim, sağ elini verdi; fakat ben elimi vermedim, buyurdu ki:
'Ey Amr ne' n var?'
'Bir şartım vardır' dedim.
'Nedir şartın?'
'Bağışlanmam.'
'Bilmiyor musun, İslâm önceki(günah)leri siler, hicret önce yapılanları siler, hac önce işlenenleri siler' buyurdu.
İşte ondan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dünyada en sevdiğim ve saydığım kimse oldu. Kalbim onun muhabbeti ile doldu, hatta biri kalkıp bana Peygamber'i anlat, derse, anlatamam. Çünkü ona olan sevgi bende o kadar doludur ki aklım ve dilim onu vasfetmekten aciz kalır. İşte ben o hal üzere ölseydim, cennet ehlinden olmayı ümid ederdim. Sonra birçok şeylerin idaresi elimize verildi ki bunlar hakkında durumum ne olur kestiremiyorum. Öldüğüm zaman cenazemle birlikte ne ağıt yakan bir kadın ne de ateş(meşa-le) olsun. Beni defnettiğiniz zaman toprağı üzerime serpiştirerek mezarımı örtüp kapatın. Kabrimde bir deve kesilip eti dağılıncaya kadar olan bir süre durun ki sizi seyredip yalnız başıma kalmayayım. Rabbimin elçilerine cevabım ne olacak bakalım." [Müslim]
8899- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Müslümanlar Ebû Süfyan'a yüz vermez
ve yanında da oturmazlardı. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e:
'Senden üç dileğim var, kabul eder misin?'
'Evet.'
'Ümmü Habîbe adında Arab'ın en iyi ve güzeli olan bir kızım var, onu sana vermek istiyorum, kabul eder misin?'
'Evet.'
'Muâviye'yi kendine katip yapar mısın?'
'Evet.'
'Beni kumandan yap da eskiden müslü-manlara karşı savaştığım gibi, kâfirlere karşı da kıyasıya savaşayım, olur mu?'
'Evet' buyurdu.
(Râvi) Ebû Zümeyl der ki: 'Eğer, o Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den bunları istemeseydi O, bunları ona vennezdi. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kendisinden bir şey İstenildiğinde 'Hayır' demez daima 'Evet, olur' derdİ." [İkisi de Müslim'e ait.|
8900- Abdurahman bin Ebî Umeyre radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Muâviye hakkında şöyle buyurdu: 'Allahım! Onu yol gösterici, kendisine yol gösterilmiş kıl ve aynı zamanda onunla diğer kullarına hidayet eyle!'" [Tirmizî]
8901- Ebû İdrîs el-Havlanî radiyallahu anh'dan:
"Ömer bin el-Hattâb, Humus valisi olan Umeyr bin Sa'd'ı azlettiği zaman yerine Muâviye'yi atayınca, halk şöyle dedi: 'Umeyr'i azledip yerine Muâviye'yi atadı.' Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: 'Muâviye'yi daima iyilikle anın! Çünkü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in onun hakkında şöyle buyurduğunu duydum:
'Allahım onun vasıtasıyla hidayet et!'"
| İkisi deTirmzî'ye ait|
8902- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Çocuklarla oynuyordum, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gelince, kapının arkasına saklandım. Fakat o, gelerek eliyle omuzlarımın arasına bir dokundu ve şöyle dedi: 'Haydi git Muâviye'yi hana çağır!'
Hemen gittim ve döndüm: 'Yemek yiyor' dedim. 'Git çağır, gelsin!' dedi. Gittim, geldim ve: 'O yemek yiyor' dedim. 'Git çağır, gelsin!' dedi. Gittim, geldim ve yine: 'O yemek yiyor' dedim. Bunun üzerine şöyle dedi: 'Allah onun karnını doyurmasın!'
(Râvi) İbnü'I-Münsî dedi ki: 'Umeyye'ye (hadîsin metninde geçen) hatâenVnin anlamı nedir?" diye sordum. 'EIi(nin İçi)yle bana dokundu, demektir' dedi." [Müslim]
8891- Bu hadisi Buhârî (cihâd 14, III, 206; mağâzî 9/1, V, 9; rikâk 51/5, VII, 200-1) ve Tirmizî (3174), Humeyd ve Katâde (ayrı ayrı) an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
8892- Lafız Tirmizî'ye ait. Bu hadisi Buhârî (cihâd 121/1, IV, 12), ez-Zührî an Sa'lebe b. e. Mâlik el-Karazî tarikiyle; Tirmizî (3850) ise Sümâme an Enes tarikiyle tahrîc ettiler.
8894- Bu hadisi Tirmizî (3845), Kuteybe ani'l-Leys an Hişâm b. Sa'd an Zeyd b. Eslam an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi. Zeyd'in Ebû Hureyre'yi işitmediğini de ilâve ederek rivayetin mürsel olduğunu söyledi.
8895- Bu hadisi Tirmizi (3844), Kuteybe an İbn Lehîa an Mişrah an Ukbe senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.
8896- Bu hadisi Tirmizî (3845), İsh. b. Mansûr an Ebî Usâme an Nâfi' b. Ömer el-Cumahî an İbn e. Müleyke an Talha senedi ile tahrîc etti ve isnâdında kopukluk olduğunu söyledi.
8897- Râvileri Heysemî'ye göre güvenilir kimselerdir (Mecma‘ Iî, 354).
8898- Bu hadisi Müslim (îmân 192, s. 112-3), Ebû Âsım ani'd-Dahhâk an Hayve b. Şureyh an Yezîd b. e. Habîb an İbn. Şumâse senedi ile tahrîc etti.
8899- Bu hadisi Müslim (fad. sah. 168, s. 1945), en-Nadr b. Muh. el-Yemâmî an İkrime an Ebî Zümeyl an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.
8900- Bu hadisi Tirmizî (3842), Muh. b. Yahyâ an Ebî Müshir Abdi'l-a'lâ b. Müshir an Saîd b. Abdilazîz an Rabîa b. Yezîd an Abdirrahman b. e. Umeyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.
8901- Bu hadisi Tirmizî (3843), Muh. b. Yahyâ an ani'n-Nüfeylî an Amr b. Vâkıd an Yûnus b. Halbes an Ebî İdrîs senedi ile tahrîc etti, isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi ve Amr b. Vâkıd'ın zayıf olduğunu söyledi.
8902- Bu hadisi Müslim (birr ve's-sıla 96-7, s. 2010), Şu'be an Ebî Hamza el-Kassâb an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etti.