hafiza aise
Wed 27 April 2011, 12:23 pm GMT +0200
Haris İbn Ebi Dırar'ın Gelişi
Medine'ye saldırıp da Efendimiz ve Müslümanların kökünü kesme hayalleri kurarken aniden karşısında Allah Resülü ve İslam askerlerini görerek perişan olan ve itibarını kaybettiği yetmiyormuş gibi bir de mamelek adına varlığını yitiren Haris İbn Ebi Dırar, kızı Hz. Cüveyriye'yi esaretten kurtarmak için yedeğine aldığı develeriyle birlikte Medine'nin yolunu tutmuştu. Maksadı, ne kadar deve isteniyorsa onları vermek ve kızını alıp geri dönmekti. Nihayet Akik vadisine geldiğinde, bunun için yanına aldığı develerine yeniden bakma-
191 Bkz. Nur, 24/11 vd.
ya başladı; içi gidiyordu ve onlardan ikisini bir kenara ayırarak Akik vadisinde bir yere gizledi. Yanında götürdüğü diğer develeri verip de kızını geri almayı, dönerken de bu develerine tekrar kavuşup memleketine onlar üzerinde dönmeyi planlıyordu.
Nihayet Allah Resülii'nün yanına kadar geldi ve:
- Ya Muhammed, diye seslendi. Sizler benim kızımı esir aldınız; işte onun fidyesi!
Efendiler Efendisi (sallallalıu aleylıi ve sellern), bir ay öncesine kadar ne hayaller kuran Haris'in bu halde gelişine acıdı ve kızını hürriyete kavuşturmaya mukabil kendisine takdim ettiği develere baktı önce ve ardından da:
- Peki, Akik vadisinde falan kuytu yere gizleyip de sakladığın iki deve nerede, diye sordu.
Nutku tutulmuştu Haris'in. Onları saklarken yanında kimsecikler yoktu. Peki, öyleyse bu develerin varlığını Muhammedü'l-Emin nasıl bilebiliyordu? Yok, yok. .. Bu, bir beşerin bilebileceği bir mesele değildi; demek ki Muhammedii'l-Emin, gerçekten vahiyle hareket ediyordu ve kısacık zamana sığıştırdığı birçok sorunun ardından:
- Ben de şehadet ediyorum ki Sen, Resülullah'sın, dedi. Garip şeyler oluyordu; daha düne kadar Allah Resülii'ne meydan okuyan Haris, şimdi gelmiş Efendimiz'in Resülullah olduğunu ikrar ediyordu! Zaman ne büyük müfessirdi; demek ki, dün problem gibi duran nice mesele zamanı gelince çözülecek ve dişler sıkılıp da sabır kuvvetine dayanınca nice problemler kendiliğinden hallediliverecekti!
Haris'in ikrarı bununla sınırlı değildi ve daha sonra da:
- O iki deveye karşı içimde bir istek doğmuştu; ancak buna, Allah'tan başka kimse muttali olmamıştı, deyip huzur-u risalette Müslüman oldu. Ukbasını kaybetmek üzereyken dünyası da zindan olmuştu neredeyse ama şimdi, çok yönlü bir kazanç elde ederek geri dönüyordu.