sumeyye
Fri 28 January 2011, 12:46 pm GMT +0200
Harcama Mallan İki Kısımdır:
1. Faydası kamuya yönelik harcamalar için ayrılan mallar: Sadece müslümanların yaşamakta olduğu bölgelerde, devletin gelirlerinin esasını, harcama mahallerine uygun olarak iki tür mallar oluşturur:
i. Artık mâliki bulunmayan mallar: Mirasçısı olmaksızın ölen kimsenin terekesi, maliki bulunamayan kayıp hayvanlar, ilan edilmesine rağmen sahipleri çıkmayan buluntu mallar vb. gibi.
Bu tür malların, herhangi bir kimse için temlik anlamı içermeyen, yararı kamuya yönelik olan yerlere harcanması gerekir. Kanal açılması, köprü yapılması, mescid inşası, kuyular açılması, su yollarının yapılması ve benzeri şeyler bu kabildendir.
ii. Zekât malları: Beytülmalda toplanan zekât malları: Bunların ise, hak sahiplerine temlik yoluyla harcanması gerekir: "Şüphesiz ki sadakalar ancak fakirlere, yoksullara... aittir.[460] âyeti bu hususu belirtmektedir.
Özetle söylemek gerekirse, bu türden olan ihtiyaç alanları, her ne kadar çoksa da, onları üç ana bölümde toplamak mümkündür:
1. İhtiyaç sahipleri: Sâri' Teâlâ, bunları fakirler, yoksullar, yolda kalmışlar ve kendi menfaatleri için borçlanmış olanlar diye belirlemiştir.
2. Güvenlik görevlileri: Bunları da savaşçılar ve tahsildarlar olarak belirlemiştir.
3. Müslümanlar arasında mevcut olan ya da olması muhtemel bulunan fitneleri defetme harcamaları: Bu ya müslüman olup kâfirlerle işbirliği içerisinde olan zayıf müslümanlann, ya da müs-lümanlara zararı dokunan kâfirlerin mal ile satın alınmaları şeklinde olur. Bu türden olanların hepsine birden müellefe-i kulûb yani kalpleri İslâm'a ısındırılmak istenen kimseler denir. Müslümanlar arasındaki anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak için birileri tarafından üstlenilen meblağ da bu fondan ödenir.
Bu fondan yapılacak ödeme şekli, hak sahiplerine nasıl taksim edileceği, kimden başlayacağı ve ne kadar vereceği konusu devlet başkanının takdirine bırakılmıştır.
İbn Abbâs'm (r.a.), zekât malıyla köle âzâd edilebileceği, zekâttan hacca gidenlere verilebileceği görüşü bilinmektedir, el-Hasen de aynısını söylemiş ve, "Şüphesiz ki sadakalar ancak fakirlere, yoksullara... aittir. [461] âyetini okuduktan sonra, "Bunlardan hangisine versen, yeterli olur," demiştir. Ebû'l-As da, Rasûlullah'm (s.a.) kendilerini hac için zekât develerine bindirdiğini söylemiştir.
Sahîftte şöyle gelmiştir:
"Hâlid'e gelince, siz Hâlid'e haksızlık ediyorsunuz. O, bütün zırhlarını ve savaş âletlerini Allah yolunda hapsetmiştir.[462]
Bu hadis iki şeye delâlet eder:
i. Vacip olan bir şeyin yerine, müslümanlar için daha hayırlı olan başka bir şeyin verilmesi caizdir,
ii. Hapis (vakıf), zekâtın yerini de tutar.
Buna göre, "Şüphesiz ki sadakalar ancak fakirlere, yoksullara... aittir.âyetindeki hasr ifadesi, münafıkların arzuları doğrultusunda harcanmasını istedikleri şeye nisbetle izafî olacaktır. [463] Nitekim âyetin yukarıdan aşağı doğru gelişi (siyak ve sibakı) de bunu göstermektedir. Bunun hikmeti şudur: İhtiyaçlar sonsuzdur, sırf müslümanlann yaşadığı İslâm bölgelerinde, beytülmalin zekât dışında fazla bir gelir kaynağı yoktur. Bu durumda, ülke/şehir halkının ihtiyaçlarının karşılanması için mutlaka harcama mahallerinin genişletilmesi gerekmektedir. [464]
[460] Tevbe9/60.
[461] Tevbe9/60.
[462] Buhârî, Zekât, 49; Cihâd, 89; Müslim, Zekât, 11.
[463] Tevbe9/60.
[464] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/137-139.