- Hanımların yüz ve elleri

Adsense kodları


Hanımların yüz ve elleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafız_32
Thu 18 November 2010, 05:29 pm GMT +0200
Hanımların Yüz Ve Elleri:
 

Yüz ve eller haricinde, kadınların bütün vücutlarını örtmele­rinin vacip olduğu konusunda âlimler ittifak etmişlerdir.

Bazı âlimler yüzün ve ellerin örtülmesinin vacip olduğunu belirterek, görüşlerini şöylece delillendirmişlerdir;

1. Yüce Allah; 'Peygamberin hanımlarından bir şey istedi­ğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır [161] buyur­muştur.

Bu ayet-i kerîmenin nüzul sebebi şudur;  Peygamberimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem) Zeyneb binti Cahş ile evlendiğinde, halkı yemeğe davet etti. Yemekten sonra çıktılar, geriye bir grup kalmıştı. Onlar Rasulullah'ın yanında, uzun süre oturdular. On­ların çıkmaları için Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) birçok defa girip-çıktı. Yanında Zeyneb (radiyallâhu anhâ) bulunuyordu. Daha sonra bu âyet nazil oldu ve aralarına perde konuldu.[162]

Hanımların yüzünün örtülmesini vacip kabul edenler, ayetin hükmünün bütün hanımlar için geçerli olduğunu, çünkü örtünün gerekçesi olan 'kalp temizliğinin' herkesi kapsadığını belirmişler­dir.

Hanefî ve Mâliki mezhebine göre, kadınların elleri ve yüzü avret değildir. Bunların dışındaki bütün bedenleri avrettir. Şafiî ve Hanbelî mezhebine göre eller ve yüz de avret kapsamındadır. İmam Ebû Hanîfe'ye göre kadınla­rın ayaklan da avret değildir. [163]

2.  Yüce Allah; "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve Müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınmaması ve in-citilmemesi için en elverişli olan budur. Allah, gafur/çok bağışla­yan, rahîm/çok esirgeyendir [164] buyurmuştur.

Ayetteki, 'tanınmamaları' ifadesini, görebilmesi için tek gö­zünün dışında bütün yüzünü örtmesi olarak tefsir etmişlerdir.

3. Ibn Mesûd (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Peygamber (sal­lallâhu aleyhi ve sellem); 'Kadın avrettir. Dışarı çıktığı zaman şey­tan, bakışları ona çevirir [165] buyurmuştur. Şeytanın bakışları ona çevirmesi, erkeklerin gözüne onu süslü ve cazibeli göstermesidir.

4. İfk/iftira hadisinde yer alan şu ibare bu konuda delil ola­rak alınır; '... Safvan b. Muattal es-Sülemî sonra Zekvânî, or­dunun arkasında mola vermişti. Gecenin sonunda yola çıkmış, benim bulunduğum yerde sabahlamış ve uyuyan bir insan karal­tısı görmüş. Hemen yanıma gelip beni gördüğü zaman tanımış. Hakikaten bana tesettür farz kılınmazdan önce beni görüyordu. Beni tanıdığı zaman onun 'Innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn I Biz muhakkak Allah'tan geldik ve ancak O'na dönüyoruz' şeklindeki istirca sözüyle uyandım. Hemen cübâbımla/dış kıyafetimle yüzü­mü örttüm.[166]

5. Esma binti Ebû Bekir {radiyallâhu anhumâ) anlatıyor; 'ih­ramda iken, erkeklerden yüzlerimizi örterdik, bundan Önce de (saçlarımızı) tarardık.[167]

Bazı âlimler yüzün ve ellerin açık kalmasının caiz, örtül­mesinin müstehap olduğunu belirterek, görüşlerini şöylece deiğillendirmişlerdir;

1. Yüce Allah; 'Mümin kadınlara da söyle: Görünen kı­sımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler [168] buyurmuştur.

Yüzün ve ellerin Örtülmesini vacip kabul etmeyenler, âyet­teki 'görünen kısımları müstesna' ifadesini, yüz ve eller' olarak açıklamışlardır.

2. Aişe {radiyallâhu anhâ) anlatıyor; 'Ebû Bekir'in kızı Esma üzerinde ince bir elbiseyle Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve selle-m) 'in yanma gelmişti. Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) on­dan yüzünü çevirdi ve «Ey Esma! Bir kadın hayız yaşma ulaştığı zaman -eline ve yüzüne işaret ederek- şunlar hariç, hiçbir yerinin görünmesi doğru olmaz» buyurdu.[169] Bu görüşteki âlimlerin de­lillerinin en açık ifadeli olanı budur. Fakat senedi zayıftır.

Peygamber {sallaliâhu aleyhi ve sellem)'in yanına gelen, yüzİerİ ve elleri açık Müslüman hanımları, nehyetmediğini İfade eden delilleri de zikretmişlerdir;

3. Bayram günü Peygamberimizin hanımlara vaazının an-latıldıldığı Câbir bin Abdullah'ın rivayet ettiği hadiste şöyle de­nilmiştir; hanımların arasından kızıl yanaklı bir kadın kalktı ve 'Ey Allah'ın Rasülü! Neden....?' dedi.[170] Câbir (radiyallâhu anh)'ın, soru soran kadını 'kızıl yanaklı' olarak tanımlaması, 'yü­zünün açık olduğuna delildir' demişlerdir.

4. İbn Abbâs (radiyallâhu anhj'ın rivayet ettiği, Veda haccı esnasında Peygamberimizden fetva isteyen bir kadınla, el-Fadl bin Abbâs'ın bakışması olayı; el-Fadl bin Abbâs kadına, kadın da ona bakmaya başlamıştı Güzel bir kadındı. Bunun üzerine Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) Fadl'm yüzünü diğer ta­rafa çevirdi.[171] Bir başka rivayette; 'Fadl b. Abbâs'ı binitinin ar­kasına aldı sonra şeytan taşlama yerine gelerek taş attı [172] denil­mekte, yani kadının fetva istemesinin, ilk tahallülden/ihramdan çıkıldıktan sonra olduğu anlaşılmaktadır.

İbn Hazm der ki; 'Eğer kadınların yüzü avret olsaydı/örtülü olması gerekseydi, insanların yanında yüzün açık olmasını Pey­gamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ikrar etmezdi. Örtülerini yüzlerinin üzerine salıvermelerini kadınlara emrederdi. Şayet ka­dının yüzünde örtü bulunuyor olsaydı, İbn Abbâs onun güzel bîr kadın olduğunu anlayamazdı'.

5. Âİşe (radiyallâhu anhâ) anlatıyor; 'Mümin hanımlar örtü­lerine bürünmüş olarak, Rasulullah (sallallâhu aleyhi ue sellem) ile birlikte sabah namazında bulunur; namaz bittikten sonra da evlerine dönerlerdi. Gecenin alaca karanlığında kimse onları ta­nımazdı.[173]

Gecenin alaca karanlığında tanınmazlardı' denilmesi, eğer karanlık olmasaydı tanınırlardı anlamını vermektedir. Tanınma denildiğinde, genellikle kişilerin yüzlerinden tanınması kastedi­lir. Dolayısıyla hadisteki ifadeden, yüzlerinin açık olduğu anlaşıl­maktadır.

6. Bayram günü Peygamberimizin hanımlara vaazının anla­tıldığı İbn Abbâs'ın rivayet ettiği hadiste; '... onlara sadaka ver­melerini emretti. Bunun üzerine hanımların ellerindeki bilezikleri çıkarıp Bilal'in elbisesine attıklarını gördüm.[174]

7. Aişe (radiyallâhu anhâ) anlatıyor; 'Bir kadın Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellemj'e biat etmek için geldi. Eli kınasızdı. Kadın eline kına yakıncaya kadar biat ed(e)medi.[175]

Bu görüşteki âlimler, Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'den sonraki zamanlarda devam edegelen uygulamaları da delil olarak zikretmişlerdir.

Yüz ve ellerin örtülmesi konusuyla ilgili olarak, her iki görüş­teki âlimler, birbirlerinin delillerini değerlendirmiş ve yaklaşımla­rını genişçe izah etmişlerdir. Bunları detaylarıyla zikretme gereği duymuyoruz. Bu kitapta takip ettiğimiz yönteme aykırı olmasına rağmen, 'peçe takmanın hükmünü' belirtmek için, burada iki gö­rüşü, öne çıkan delilleriyle birlikte zikretmek istedik. Eski dönem­lerde olduğu gibi, günümüzde de bu konuda farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bu ihtilaf, bir tarafın, farklı düşünen diğer tarafa ağır eleştirilerde bulunmasının doğru olmadığı İhtilaflardandır.

Burada şuna dikkat çekmeden de geçemeyeceğiz. Günü­müzde üçüncü görüşü oluşturan bir grup, hanımların yüzlerini örtmelerinin bidat ve dinde saptırma olduğunu savunmaktadır. Hatta 'kadının yüzünü örtmesi haramdır' iddiasıyla, bazı kimse­lerin cehaleti, bu konuyu kitaplaştıracak boyuta ulaşmıştır.

Bu konuyu bitirirken, şu değerlendirmelerde bulunmak is­tiyoruz;

1. Alimler, yüz ve eller dışında hür kadının örtünmesinin farz olduğu konusunda icmâ etmişlerdir.

2. Yüz ve ellerin örtünmesi konusu âlimler arasında ihtilaflıdır.

3. Yüzün örtülmesinin farz olmadığı görüşünde olan âlimler, özellikle fitne zamanında yüzün örtülmesinin daha faziletli oldu­ğunu söylemişlerdir.

İkinci Şart [176] Elbiselerinin süslü olmamasıdır. Yüce Allah; Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler...' buyurmuştur. Bu âyet, erkeklerin dikkatlerini çe­ken süslü elbiseler olması durumunda, elbiselerin görünüşünü de kapsamaktadır. Nitekim Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve seilem) şöyle buyurmuştur; 'Üç kimsenin hali sorulmaz. (Çünkü bunlar helak olmuşlardır).

1. Cemaattan ayrılıp, imamına isyan eden ve ası olarak ölen.

2. Kaçak durumdayken ölen, kaçak cariye ve köle,

3. Eşini kaybeden ve dünya sıkıntılarına katlanamayıp sonrasında teberrüc/açılıp-saçıîan kadın. Bunların hali sorulmaz!.[177]

Teberrüc: Bir kadının, erkeklerin şehvetlerini tahrik eden, örtmesi vacip olan zinet ve güzelliklerini göstermesidir.[178]

Dış kıyafeti n/cilb ab m hanımlara emredilmesi, ziynetlerinin örtülmesi içindir. Dolayısıyla dış kıyafetin zinet niteliğinde olması düşünülemez.[179]

 
Hatırlatmalar:
 

Bazı tesettürlü hanımların, siyah renk dışındaki kıyafetlerin zinet olduğunu düşünmeleri iki nedenle yanlıştır.

1. Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve seilem);  'Kadının kokusu, rengi görünen, kokusu gizli kalandır [180]buyurmuştur. Hasen hadistir.

2. Sahabi hanımlar, siyah rengin dışında farklı renklerde el­biseler giymişlerdir. Bunlardan bazıları;

İkrime (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rifâa hanımını boşadı

Daha sonra o kadınla Abdurrahman bin Zubeyr evlendi. Âişe (radiyallâhu anhâ) diyor ki; 'Bu kadının üzerinde yeşil bir başör­tüsü vardı. Bana geldi, (eşini) şikâyet etti ve vücudundaki yeşilli-ği(lmorluğu) gösterdi. Rasululhh (sallallâhu aleyhi ve seilem) ge­lince ben; «Mümin hanımların karşılaştıkları böylesi bir sıkıntı hiç görmemiştim. Kadının vücudundaki yeşillik[/morluk], üzerindeki örtünün yeşilliğinden daha koyu» dedim.[181]

2.  Hâlid kızı Ümmü Hâlid (radiyallâhu anhâ) anlatıyor; 'Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e birçok elbiseler geti­rilmişti. Bunların arasında bir tane küçük siyah yün kumaş vardı. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve seilem); 'bunu kime giydirelim, dersiniz?' buyurdu. Oradakiler sessiz kaldılar. Bunun üzerine, 'bana Ümmü Hâlid'i getiriniz' buyurdu, Ümmü Hâlid, küçük kızıyla birlikte getirildi. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve seilem) yün kumaşı aldı ve eliyle ona giydirdi. «Güle güle giy ve üzerin­de eskit» buyurdu. O kumaşın üzerinde yeşil veya sarı damgalar vardı. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve seilem); «Ey Ümmü Hâlid! Bu damgalar, güzeldir, güzeldir» buyurdu.[182]

3. Kasım (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'îhramîı olduğu halde, Âişe {radiyallâhu anhâ) sarı renkli elbise giyerdi.[183]

Bu rivayetleri zikrettikten sonra şunları söyleyebiliriz;

1.  Ziynet sayılan elbiseler, birçok renklerden oluşan veya üzerinde dikkat çekici, göz alıcı altın ve gümüş nakış işlemeleri bulunan elbiselerdir.

2. Yukarıda zikrettiğimiz rivayetler dikkate alındığında, siyah renkli elbiseler hanımlar için daha faziletli ve tesettüre daha uy­gundur. '... Uyuyan bir insan karaltısı...' lafzıyla ifk hadisinde geçtiği gibi, Peygamber hanımlarının elbiseleri böyleydi.

Üçüncü Şart : [184]Giyilen elbise dar ve şeffaf olmamalıdır.

Ebû Hureyre fradiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallal­lâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

Cehennemliklerden görmedi­ğim iki sınıf vardır; ... ikincisi, giyinmiş çıplaklar!... Bunlar, cen­nete giremeyeceklerdir, onun kokusunu dahi duyamayacaklardır. Oysa cennetin kokusu, şu kadar uzaklıktan hissedilecektir» [185]

Burada bahsedilen kadınlar, giydikleri ince elbiselerin vücut­larını vasfetmesi ve örtmemesidir. Normalde giyinmiş olan bu kadınlar, gerçekte çıplaktırlar.[186]

Dördüncü Şart: Giyilen elbise geniş olmalı, vücudu belli et­memelidir.

Usâme bin Zeyd (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), bana Mısır kumaşından keten bir elbise giydirdi. Onu kendisine Dahiyye el-Kelbî hediye etmişti. Ben de o elbiseye hanımıma giydirdim. (Daha sonra üzerimde o elbiseyi görmeyince) Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), bana; «neden o elbiseyi giymedin?» buyurdu. Ben; «Onu hanı­mıma giydirdim» dedim. Bunun üzerine; «ona söyle, altından entari giysin. Aksi halde vücudunu belli etmesinden korkarım» buyurdu.[187]

Burada Müslüman hanım kardeşlerime şunu hatırlatmak is­tiyorum; 'Yalnızca saçın ve boynun kapatılıp, alt taraflara dikkat edilmemesi, dar ve bacakların yansını açıkta bırakan kısa elbi­selerin giyilmesi tesettür sayılmaz. Bacakların görünen kısmının çoraplı olması yeterli değildir. Tesettürün, Yüce Allah'ın emret­tiği şekilde yapılması ve Ük muhacir hanımların Örnek alınması gerekir. Başörtüsü emredildiği zaman ilk muhacir hanımlar, el­biselerini yırtıp başörtüsü yapmışlardı. Bu gün biz, hanımların elbiselerini yırtmalarını istemiyoruz. Sadece elbiselerinin uzun ve geniş olmasını, Allah'ın örtülmesini emrettiği bütün yerleri kapa­tan elbiselerin giyilmesini istiyoruz.

Beşinci Şart: Kokulu eîbiseler giyilmemelidir.

Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki; «Koku sürünüp, kokusu­nu hissetmeleri için bir topluluğun yanından geçen kadm, zâni-ye/zinâ etmiş olur» buyurdu.[188]

Kokulu elbise giymenin yasaklanma nedeninin, şehveti uyandırması ve tahrik etmesi olduğu gayet açıktır. Bu nedenle bazı âlimler, çekici elbiseleri, görünen süsleri, gösterişli ziyneti ve erkeklerle bir arada bulunmayı aynı hükümde değerlendirmiş­lerdir.[189]

Altıncı Şart: Erkeklerin elbiselerine benzememelidir.

İbn Abbâs (radiyailâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallallâ­hu aleyhi ve sellem), kadınlara benzeyen erkeklere ve erkeklere benzeyen hanımlara lanet etmişlerdir.[190] Hadis-i şerifte kastedi­len anlam şudur; kadınlara özgü kılık, kıyafet ve süslenmelerde erkeklerin, kadınlara benzemeleri caiz değildir. Aynı şekilde aksi de caiz değildir.

Ebû Hureyre (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallal­lâhu aleyhi ve sellem) kadın elbisesi giyen erkeklere; erkek elbi­sesi giyen kadınlara lanet etmiştir.[191]

 
Hatırlatma:
 

Her iki cinsin birbirine benzemelerinin yasaklanmasındaki ölçü, soyut anlamda erkeklerin ve kadınların hoşlandıkları ve alışageldikleri şeylerin yasaklanmasına dönük değildir. Burada­ki hüküm, erkeklere ve kadınlara özgü şeylerle alakalıdır. Dola­yısıyla, hanımlara özgü elbiselerin, emredildiği şekiide tesettüre uygun olması, açık olmaması ve vücudu sergilememesi şarttır. Erkek ve kadının birbirine benzemesinin yasaklanmasında iki gaye vardır; birincisi, erkek ve kadın arasındaki farklılık; ikinci­si, kadınların örtünmesidir. Bu iki gayenin birlikte gerçekleşmesi zorunludur.[192]

Yedinci Şart: Kâfir kadınların kıyafetlerine benzememelidir.

İslam şeriatına göre, -erkek olsun, kadın olsun- Müslüman­ların, ibadetlerinde, bayramlarında ve kıyafetlerinde kâfirlere benzemesi caiz değildir. Bu kural, birçok nassla sabittir. Abdul­lah bin Amr (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (saüaiJâhu aleyhi ve sellem) üzerimde sarı renkli iki elbise gördü ve bana; «bunlar kâfirlerin kıyafetleridir; bunları giyme!» buyurdu.[193] Bu konuyla ilgili birçok hadis bulunmaktadır. Burada amaç, Müslü­man hanımların, kâfir kadınların elbiselerine benzeyen kıyafetler giymelerinin caiz olmadığının bilinmesidir. Çünkü görüntüdeki benzerlik, benzerler arasında uyumluluğa ve şekillenmeye neden olur. Ahlak ve yaşantı olarak da onlara uymaya yol açar.[194]

Sekizinci Şart: Giyilecek elbisenin, kibirlenmek ve gösteriş amaçlı olmaması.

İbn Ömer (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'RasuluUah (sallallâhu aleyhi ve sellem) «Dünya'da şöhret/kibir ve gösteriş için elbise gi­yenlere, Allah kıyamet günü zillet/rezillik elbisesi giydirecek, son­ra da üzerlerinde alevlendirecektir.[195] Hadisin metninde 'şöh­ret elbisesi olarak ifade edilen bu giyim tarzı, insanlar arasında meşhur olmak amacıyla giyilen bütün kıyafetleri kapsamaktadır. Bunlar, son derece kaliteli ve süslü elbiseler olabileceği gibi, takva gösterisi ve riyakârlık amacıyla giyilen sefil elbiseler de olabilir.

 
Hatırlatmalar:
 

1. Hanımların ipek elbise giymeleri caizdir.

İpek elbiseler, hanımlara helal, erkeklere haramdır. Çünkü

Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem); 'İpek ve altın giysi ve takılar, ümmetimin erkeklerine haram; kadınlarına helal kı­lınmıştır [196] buyurmuştur. Ali (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Rasu­luUah (sallallâhu aleyhi ve sellem) bana saf ipekten alaca renkli bir elbise hediye etti. Ben de onu giyip dışarıya çıktım. Derken RasuluUah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in yüzünde kızgınlık be­lirtisi gördüm. Bunun üzerine o elbiseyi kadınların arasında par­çaladım [kullanmaları için kadınlara paylaştırdım].[197] Hadiste geçen, 'saf ipekten alaca renkli bir elbise' ifadesini delil göstere­rek âlimler, hanımların saf İpek elbise giymelerinin caiz olduğunu söylemişlerdir.

2. Hanımların etekleri:

Ra&ulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) elbise paçalarından bahsedince, [Hanımı] Ümmü Seleme (radiyallâhu anhâ); «Ka­dının eteği hangi uzunlukta olmalıdır?» diye sordu. Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem); «erkeklerin etek uçlarmdan/paçalarından bir karış daha uzun olur» buyurmuştur. Bunun üzerine Ümmü Seleme; «O takdirde, [yürüdüğü] zaman vücudunun bir kısmı görünür» demesi üzerine de; «bir zira [198] uzatabilir. Ancak daha fazla uzatamaz» buyurmuştur.[199]

Bu hadis-i şerif, elbise paçalarının uzun olmasıyla ilgili ya­saktan, hanımların etek uçlarının istisna edildiğini ifade etmekte­dir. Alimler, hanımların etek uçlarının uzun olmasının caiz olduğu konusunda icmâ etmişlerdir.[200]

Hadiste geçen 'şıbran/bir karış' lafzı, baldırların yarısından sonrasına kıyas edilir. [201] Bu nedenle Ümmü Seleme (radiyallâhu anhâ), 'O takdirde hanımların ayakları görünür' demiştir. Rasu­lullah (sallalîâhu aleyhi ve sellem) de bunun üzerine 'bir zira daha uzun olabileceğine dair ruhsat vermiştir. Burada iki şeyin öğretilmesi amaçlanmıştır;

I. Hanımların elbiselerinin, ayaklarını örtecek uzunlukta ol­ması vaciptir.

II. Hanımlar, elbiselerini 'birzira'yı aşmayacak ölçüde, daha uzun da yapabilirler.

3. Hanımların pantolon giymesi:

Pantolon, günümüz hanımlarının birçoğunun en kötü imti­hanı olmuştur. -Allah, onlara doğru yolu göstersin-. Pantolonlar, her ne kadar avret yerlerini kapatıyor ise de, -özellikle farklı renk ve desenlerdeki pantolonlar başta olmak üzere-, vücut hatlarını vasfetmekte, cazibeyi artırmakta ve şehvetleri tahrik etmektedir. Şer'i tesettürün, dar olmaması ve vücut hatlarını belli etmeme­si şarttır. Oysa pantolonlar, kısa elbiselerden daha kötü fitnelere yol açmaktadır. Aşırı dar olan, hatta ten renginde olan ve vücut üzerinde hiç yokmuş izlenimi uyandıran pantolonlar, daha faz­la kötülükleri ve ahlaksızlıkları yaygınlaştırmaktadır. Bu nedenle hanımların pantolon giymeleri caiz değildir. Bunları ancak eşleri­nin yanlarında -erkeklerin elbiselerine benzememek şartıyla- gi­yebilirler. Ayrıca pantolonların, tesettüre uygun dış kıyafetlerin altından giyilmesinde -özellikle de araçlara binerken- bir sakınca yoktur. -Allah en doğrusunu bilir.

4.  Hanımların yüksek topuklu ayakkabı giymeleri caiz mi­dir?

Ibn Mesûd (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'İsrail oğullarında er­kekler ue kadınlar birlikte ibadet ederlerdi. Sevgilisine görünmek isteyen kadın, ayaklarının altına (tahta) kalıplar koyup, sevgilisi­ne uzun görünürdü. Onlara hayızlı olup-olmadıklarını sorarlardı. Bu nedenle İbn Mesûd (radiyallâhu anh), «Allah'ın geride bırak­tığını, sizler de geride bırakınız» derdi.[202]

Yüksek topuklu ayakkabıların, erkeklere görünmek ve onların dikkatini çekmek amacıyla giyilmesi haramdır. Çünkü bu davranış, fesadı ve kötülükleri yaygınlaştırmak olur.[203]

Buna ek olarak şunları da söyleyebiliriz; yüksek topuklu ayakkabılar, kadınların yürüyüşlerini ve hareketlerini, erkeklerin bakışlarında daha cazibeli kılmaktadır. Topukların çıkardığı ses­lerle daha fazla dikkat çekmektedir. Dolayısıyla hanımların dışa­rıda, yüksek topuklu ayakkabılar giymeleri uygun değildir.


[162] Buharı, 4791; Müslim, 1428.

[163] Bkz. Btdâyetül-Miictehid, 1/138. (Çev.)

[164] Ahzâb. 59.

[165] Tirmîzî, 1173; İbn Huzeyme, 3/95; Taberânî, el-Kebîr, 10115; Sahih ri­vayettir.

[166] Buhârî, 4141; Müslim, 2770.

[167] Hâkim, Müstedrek, 1/454. Sahih rivayettir.

[168] Nur, 31.

[169] Ebû Dâvûd. 4104.

[170] Müslim, 885; Nesâî, 1/233; Ahmed, 3/218.

[171] Buhârî, 6228; Müslim, 1218.

[172] Tirmîzî, 885; Ahmed, 562.

[173] Buhârî, 578; Müslim, 645.

[174] Buhârî, 977; Ebû Dâvûd, 1142; Nesâî, 1/227.

[175] Ebû Dâvûd, 4166; Beyhakî, 7/86- Sahih rivayettir.

[176] Hanımların Yabancılar Karşısındaki Giyimi konusundaki İkinci şart.

[177] Ahmed, 6/96; Hâkim. 1/119.

[178] Fethul-Beyân, 7/274.

[179] Cilbâbu'l-Mer'etu'l-Müslime, 120.

[180] Yani rengli giyisiler, kokulu olmayan rahatlatıcı esanslar vb. (Çev.)

[181] Buharı, 5825.

[182] Buhârî, 5823.

[183] İbnEbîŞeybe, 8/372.

[184] Hanımların Yabancılar Karşısındaki Giyimi konusundaki üçüncü şart.

[185] Müslim, 2128.

[186] Suyûtî, Tenuîrü'l-Hauâlik, 3/103.

[187] Ahmed, 5/205; Zayıf senetle rivayet edilmiştir. Ancak Ebû Dâvûd'da nakledilen varyantı ile 'hasen' derecesindedir.

[188] Nesâî, 2/283; Ebû Dâvûd, 4173; Tirmızî, 2786; Hasen rivayettir.

[189] Fethu'i-Bâri, 2/279.

[190] Buhâıt 5885; Tirmîzî, 2784; Ebû Dâvûd, 4097; İbn Mâce, 1904.

[191] Ebû Dâvûd, 4097; Ahmed, 2/325; Sahih rivayettir.

[192] İbn Urve el-Hanbelî; el-Keuâkib, 93/132-134.

[193] Müslim, 2077; Nesâî, 2/298; Ahmed, 2/162.

[194] Bkz. İbn Teymiye, îktidâu Sırâti'l-Mustakîm.

[195] Ebû Dâvûd, 4029; İbn Mâce, 3607; Hasen li-gayrihi rivayettir.

[196] Tirmîzî, 1720; Nesâî, 5144; Ebû Dâvûd, 4057; İbn Mâce, 3595; Sahih rivayettir.

[197] Buhârî, 5740; Müslim, 2071.

[198] Dirsekten orta parmak ucuna kadar olan uzunlukta. (Çcv.)

[199] Ebû Dâvûd, 4117; Mâlik, Muuattâ, 1700; Sahih rivayettir.

[200] Nevevî, Şerhu Müslim, 4/795.

[201] Aunu'l-Ma'bûd, 11/174.

[202] Abdurrezzâk, Musannef, 5115; Sahih rivayettir.

[203] Câmiu Ahkâmi'n-Nisâ, 4/434.


mevlüdekalınsaz
Tue 2 September 2014, 07:36 pm GMT +0200
Esselamü aleykum ve rahmetullah; her Müslümanın bilmesi gerkene mevzular..Allah razı olsun çok güzel açıklanmış..bilmediklerimiz de öğrenmiş oldum vesilenizle..inşallah tesettürü hakkıyla  yaşayanlardan oluruz..
Rabbim nefsani heveslere aldanıp da tesettüründen taviz verenlerden eylemesin inşallah..

Rüveyha
Tue 2 September 2014, 09:00 pm GMT +0200
Aleykümüsselam..Mevlam razı olsun..Çok ne t bir şekil de anlatılmış..Rabbim idrak gücümüzü artırsın..Rabbim doğru yoldan ayırmasın inşaAllah..

cerendemir
Wed 3 September 2014, 03:56 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim biiz hak olan tesettürde olmamızı nasip etsin inşallah.Paylaşım dan dolayı Allah razı olsun.