- Hanife Oğulları Heyeti

Adsense kodları


Hanife Oğulları Heyeti

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sun 20 December 2009, 04:12 pm GMT +0200
Hanife Oğulları Heyeti

Peygamber (s.a.v.) efendimiz heyetleri karşılıyor onları tsla-ma davet ediyordu. Onların bir kısmı hidayeti buluyor, bir kıs mı da sapıklığa ve delalete sapıyordu. İnsanlar iki kısımdır. Bi ri hakkı talep edip arar, kötülükten uzak durur. Haktan başka hiçbirşey istemez; nefsine heva, heves ve batılın kirleri bulaş maz. Şehvet ve heveslerin gayyasına yuvarlanmaz. Şeytan böy-lesinin nefsine kötülükleri süsleyemez. Diğer kısma gelince Bunlar, heveslerinin esiridirler. Bunlar hakka yönelmez ve hakkı aramazlar; ancak nefislerinin heveslerine, sapık anlayış larının gösterdikleri hedeflere yönelirler. Vehimlerinin etkisi altındadırlar.

Peygamber(s.a.v.) efendimiz her iki kısmı da karşılıyordu. Hakkı talep edip nefsine istikamet veren kimseler, hakkın çağ rısına icabet edip müslüman oluyorlardı. Heveslerinin bineği haline gelen kimselere gelince, Peygamber efendimiz onların gözleri önündeki perdeyi, vehimlerin dokuduğu örtüyü gider meye çalışıyordu. Hidayete eren kimse kendi nefsinin yararına hidayete eriyordu. Sapıklığa düşen kimseler de kendi nefisleri nin aleyhine dalalete sürükleniyorlardı. Peygamber efendimiz herkesi hidayete kavuşturmak istiyordu, ama yüce Allah ken disine şöyle diyordu:

"(Ey Muhammed), sen, sevdiğini doğru yola iletemezsin, fa kat Allah, dilediğini doğru yola iletir." (Kasas: 56)

îşte sapıklığı hidayete tercih eden bu ikinci kısım insanlar dan biri de Müseylemetü´l-Kezab´m kavmi idi. Bunlar Hanife oğullarının heyeti idiler.

Aralarında Müseyleme de bulunmak üzere Hanife oğulları heyeti, Peygamber efendimizin yanına geldiler. Peygamber efendimizin elinde hurma dalından bir değnek vardı. Müseyle me, idaresi altında bulunan mıntıkaların bir kısmını kendisine bırakmasını isteyince Peygamber efendimiz ona: "Elimdeki şu değneği bile istesen onu dahi sana vermem, Kötülük, ancak şer li kimselerde görülür. /"

Müseyleme´yi böyle bir talepte bulunmaya kavmi teşvik edip cesaretlendirmişti. Peygamber efendimiz, bu red cevabını-nın yanısıra Müseyleme´nin kavmine de şöyle demişti: "Ama sizin en şerliniz değildir?´

Heyetiyle birlikte peygamber efendimizin yanına gelmeden önce Müaseyleme, Peygamber efendimize şu mealde bir mek tup yazmıştı:

"Allah Resulü Müseylenıe´den Allah Resulü Muhammed´e.

îmdi ben idarede sana ortak oldum. İdarenin yarısı bana, yarısı da Kureyşlilere olsun; ama Kureyşliler, adaletli davra nan bir kavim değildirler,"

Elçiler bu mektubu Peygamber efendimize getirdiklerinde Peygamber efendimiz Müseyleme´ye şu cevabî mektubu yazdı:

"Rahman ve Rahim olan Allah´ın adıyla. Allah Resulü Mu-hammed´den Meseylemeye. Hidayete tabi olana selam olsun. İmdi ben derim ki: "Yeryüzü Allah´ındır. Onunkullarından di lediğine verir. Sonuç, (Allah´tan korkup günahtan) korunanla­rındır." (Araf: 128)

Bir rivayete göre mezkur mektubu Müseyleme´den iki elçi getirmişti. Peygamber efendimiz bunlara: "Benim Allah Resulü olduğuma şehadet ediniz" demiş, onlarsa: "Müseyleme´nin Al lah Resulü olduğuna şehadet ederiz" demişlerdi. Onların bu ce­vapları karşısında Peygamber (s.a.v.) efendimiz şöyle buyur muştu: "Eğer ben elçi öldüren biri olsaydım, sizi mutlaka öldü rürdüm!"

Hanife oğulları heyeti işte bu psikolojik durumda, bu ruh haleti ve bu akli sapıklık içinde peygamber efendimizin yanına gelmişlerdi. Ama onların bir kısmı müslüman olmuşlardı. Bu nunla beraber bilahare yine islam´dan dönmüşlerdi. Müseyle-metü´l-Kezzab´m sapıklığı, onları haktan saptırmıştı. Çünkü onlarda cahiliyyet asabiyeti vardı. Öyle ki sözcüleri şöyle de mişti: "Rebia oğullarının yalancısı, Mudarlıların doğru sözlü sünden daha hayırlıdır,!"

Sakat akıllı, yalanca Müseyleme, Kur´an-ı Kerim´in bir ben zerini getirebileceğini iddia ediyordu. Söyledikleri sözlerin seci bakımından Kur´an-ı Kerim´e benzediğini ileri sürüyordu. Bir defasında şöyle bir misal vermişti:

"Allah gebeye in´amda bulundu. Yürüyüp koşan bir yavruyu ondan çıkardı. Karnının zarı ve örtüsü arasından bir yavruyu doğurttu."

Müseyleme, Peygamber efendimizin: "O sizin en şerliniz de ğildir" sözünden şu anlamı çıkarmıştı: Güya peygamber efen dimiz, Hanife oğullarının tümünün kötü kimseler olduklarını, Müseyleme´nin ise kötü kimse olmadığını ifade etmiş, böylece onu risaletine ortak yapmış!

Müseyleme, Hanife oğullarının namaz kılma yükümlülü ğünden muaf tutmuş, böylece kalplerine sapıklığı aşılamıştı. Kavminin idrâklerine cahiliyye asabiyetini yerleştirmişti.

Rivayete göre bu uğursuz heyet, hicretin 10.senesinde yani İslam davetinin her tarafı kapsadığı bir dönemde Medine-i Mü-nevvere´ye gelmişti. Bunlar artık Peygamber efendimize tabi ol maktan başka çıkar yol olmadığını gelip görünce teslimiyetleri ni arzetmişlerdi. Fakat bilahare îslamdan sapıp uzaklaşmışlar dı.