- Hamne binti Cahş

Adsense kodları


Hamne binti Cahş

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sat 20 August 2011, 01:27 pm GMT +0200
SABRET DENİLDİĞİNDE… HAMNE BİNTİ CAHŞ (R.A)

Eylül 2010 60.SAYI

BİR ŞEHRİ HAZIRLAMAK

Cahş kızı Hamne (Allah ondan razı olsun) Allah Rasulü’ne (s.a.v) ne güzel bağlarla bağlıdır. Peygamberimiz’in (s.a.v) halası Abdulmuttalip kızı Ümeyye’nin kızı, Efendimiz’in (s.a.v) eşi Cahş kızı Zeynep’in de kız kardeşidir. Böylelikle Efendimiz’in (s.a.v) baldızı olur.
İslam’ın ilk muallimi; Mekke’nin genç, asil, yakışıklı delikanlısı Mus’ab bin Umeyr (r.a) ile evlidir. Aile olarak varlık içindeyken yokluk yaşamaya razıdırlar. Tek var olan Allah ile imanlarıyla kalmakta kararlıdırlar.
Mekke’de zor günler yaşadılar. Yaşadıklarına rağmen dinlerinde, imanlarında sabit kaldılar.
Hani Allah Rasulü (s.a.v) dua ederdi ya “Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım, kalbimi dininde sabit kıl” diye işte onlar bu duadaydılar.
Dinlerinde, imanlarında sabittiler, sabit kaldılar.
Mekke Müslümanlara zor günler sunarken Medine’de İslam hızla yayılmaya başlamıştı. Medine’den gelen bir ekip Allah Rasulü’nden (s.a.v) kendilerine İslam esaslarını öğretecek bir muallim istediler. Allah Rasulü de (s.a.v) bu görevi Mus’ab bin Umeyr’e (r.a) verdi. Böylece Cahş kızı Hamne (r.a) eşiyle birlikte Medine’ye hicret etti. Ailenin Medine günleri böylece başlamış oldu.
Hamne (r.a) gurbet günlerinde eşinin yanında oldu her daim. Mekke’de imanlarından ötürü yaşadıkları eza ve cefayı burada yaşamıyorlardı, lakin Peygamber’den (s.a.v) uzak olmak yok mu, işte o dayanılmazdı.
Tek tesellileri O’nun hizmetinde olmalarıydı.
O’nun kendileri için seçtikleri şehirde, hizmette olmalarıydı.
Mus’ab (r.a) Medine’nin hurmalıklarında dolaşır insanlara imanı anlatır, Kur’an’ı öğretirdi. Siması gibi üslubunu da Allah Rasulü’nden (s.a.v) almıştı. Güzel dili, tatlı üslubu tam da muallime yakışacak şekildeydi. Onun bu hali sayesinde İslam Medine’de hızla yayılıyordu.
O günlerde bilmezdi Hamne (r.a), bilmezdi Mus’ab (r.a)
Medine’yi ilk İslam şehri, ilk İslam devleti olmaya hazırlar da bilmezdi.
Medine’yi hicrete hazırlar da bilmezdi.
Medine’yi Peygambere hazırlar da bilmezdi…

UHUD’UN BAĞRINA YAZILAN…

Artık Medine’de Müslümanlar
Rahatça Müslüman’ım diyorlar
Birlikte namaz kılıyorlar
Lakin Müslümanlar güçlendikçe İslam düşmanları da güçleniyor
Kinleri güçleniyor.
Hırsları güçleniyor.
Aralarında bir harp olacak şimdi
Bir dağın eteğinde
Hani Allah Rasulü’nün (s.a.v) “O bizi sever biz de onu severiz” dediği dağın eteğinde.
Uhud Dağı’nın eteğinde bir savaş olacak şimdi.
İnananla inkarcının savaşı
İyiyle kötünün savaşı
Aydınlıkla karanlığın savaşı
İnsanın kendiyle savaşı…
İslam’ın ilk muallimi; insanı muallim eden sabra, hoşgörüye, tevazua, yumuşak başlılığa sahip olduğu kadar cesaretli de bir Müslüman’dır. İslam’a karşı olanlara sağlam bir şekilde durur. Savaşanlarla savaşır. Meydanda yiğitlerden bir yiğittir şimdi. 
Savaştan haberler gelir Medine’ye.
Allah Rasulü (s.a.v) öldü, şehit oldu der haberler.
Duramaz Hamne (r.a), duramaz Medine yerinde
Medine koşar meydana Hamne (r.a) koşar.
Düşünmeden koşar, hesapsızca koşar.
“Peygamber öldüyse yaşamak neye yarar” diyerek koşar.
Ölümüne koşar.
Sağdır Allah Rasulü (s.a.v)
Bir yitiği bulmak şimdi O’nun önünde olmak
O’nun gözlerine bakmak ummanlara bakmak
O’nun sözlerini duymak…
Sabret der Allah Rasulü (s.a.v) “Sabret Ey Hamne! Sevabını Allah’tan bekle ve sabret!”
“Kim için sabredeyim ey Allah’ın Rasulü?”
“Dayın Hamza’ya sabret!”
“Allah’tan geldik ve O’na döneceğiz. Allah ona rahmet ve mağfiret etsin.”
“Sabret Ey Hamne!”
“Kime sabredeyim ey Allah’ın Rasulü?”
“Kardeşin Abdullah için sabret!”
“Bizler Allah’ın kullarıyız ve O’na döneceğiz. Allah ona rahmet ve mağfiret etsin. Onu şehitlik sevabıyla sevindirsin.”
“Sabret Ey Hamne!”
“Kim için sabredeyim ey Allah’ın Rasulü?”
“Eşin Mus’ab için sabret!”
Hamne (r.a) eşinin şehit olduğu haberini duyunca sükunetini muhafaza edemez. “Vay başıma gelenler” diyerek ağlamaya başlar. Mekke’deki mücadelelerini hatırlar ağlar. Hani bir gün Mus’ab’ın (r.a) haline Allah Rasulü (s.a.v) ağlamıştı. Mekke’nin o varlıklı, yakışıklı delikanlısını üstü başı perişan halde görmüştü de “O bu hali sırf Allah ve Rasulü için tercih etti ve yaşıyor” diyerek hüzünlenmiş, ağlamıştı. Şimdi hatırlar ve ağlar Hamne.
Birlikte hicretlerini hatırlar ağlar.
Medine’deki günlerini hatırlar ağlar.
Bir kızları vardır, kızını düşünür de ağlar.
Allah Rasulü (s.a.v) halden anlar ve şöyle der:
“Şüphesiz kadının yanında eşinin çok ayrı bir yeri vardır. Hamne dayısının ve kardeşinin ölümüne sabretti. Lakin eşinin haberini alınca aynı metanetini koruyamadı.”
Hamne (r.a) eşinin şehadet haberine karşı o an metin olamamakla beraber güzel bir sabır gösterdi. Allah’a tevekkül içinde hayatına devam etti.
Daha sonraları cennetle müjdelenen on sabahiden biri olan Talha bin Ubeydullah (r.a) ile evlendi. İki oğlu oldu. Tüm evlatlarını imanlı, Allah ve Rasulü’ne bağlı şekilde büyüttü, yetiştirdi. Hatta bir oğluna çok namaz kıldığı ve secdede bulunduğu için Seccad lakabını vermişlerdi.

Sabret denildiği vakit Mekke geçer gözlerinin önünden
Medine geçer
Kardeş geçer, dayı geçer
Bir baba bir eş geçer.
Sabredersin.
Uhud’a baka baka sabredersin.
Uhud göz kırpar geceleri.
Bağrındaki yaralarla göz kırpar.
Eteğindeki yiğitlerle göz kırpar.
Sen sabredersin; Medine özler, Mekke bekler.
Bir gün Medine’ye uğurladığı yiğit delikanlısını döner diye bekler Mekke.
Yine bir şey öğretir de dinlerim diye özler Medine.
Mus’ab susar şimdi derinden susar.
Sayfalar anlatır.
Ben okurum, sen dinlersin.

Elvida ÜNLÜ