sidretül münteha
Sun 3 April 2011, 02:21 pm GMT +0200
HALK-UCUZ AŞ-BELEDİYE
Yukarıdan beri takdime çalıştığımız İstanbul Şehremini Hafız Ömer Faiz Efendinin Ruzname'sinden şu nakille 19.asır 2.yansının avrupasından bir belediye reisimizin tespitlerini aktarmaya devam edelim: Halimi Efendi biraderimizle yine böylece pek kimselere görünmeden Paris'i dolaştık. Sergi dolay siy ta dünyanın dört yanından onbinlerce kişi gelmiş, bunlar arasında bizim gibi festiler de çok olduğundan pek dikkati çekmiyorduk. (.) Kalabalık ve zenginlerin yaşadıkları meydanların civarında umumi yemek yerleri gördük. Buralarda yemek yiyecekler kendi kendilerine hizmet ediyorlar, tabaklarını alıyorlar, az bir para ile tek çeşit yemek doldurtuyorlar, temiz masalardan birisine oturuyorlar, hasır sepet içinde ekmekten de alarak karınlarını doyuruyorlar, sonra tabaklarını bulaşıkaneye bırakıyorlar, hatta masayı temizliyorlar. Buralarını belediyeler hiçbir kâr gözetmeden işletiyorlar. Hârice göre o kadar ucuz ve aynı zamanda temiz, doyurucu yemek veriyor ki, işçiler, talebeler, az gelirli memurlar yemeklerini burada yiyiyorlar. Muhtelif zümre ve sınıftan kadın-erkek-çocuğu bir arada aynı masa etrafında görmek bizi çok mütehassıs etti. Biz de olmasına imkan yok, çünkü kadınlar gelemezler. Halbuki bir milletin kadın ve erkekleri değil, ikisi içinde de fakir ve zengin olanlar vardır. Halimi Efendi biraderimiz ile düşündük, fakat bir hâl çâresi bulamadık." Aslında merhum Ömer Faiz Bey, farklı toplum anlayışını göz önüne almadan hayranlığını belirtmiş, yoksa o bu satırları yazdığında, Osmanlı genç kızları darülfünunda okuyorlar, hâttâ kendilerinin biz erkeklerle aynı kapıdan mektebe giriş çıkış yapmak istemiyor bunun çâresinin bulunmasını istiyoruz dediklerinde, darülfünunda hemen bayanlar için okula giriş kapısı ayrı cihetten yapılmış, bunu Cevdet Paşanın kerimesi Fatma Aliye hanımın olsun, gerekse Prof.Mehmed Ali Aynî merhumun "Darülfünun Târihi" adlı çalışmasını Os-manlıcadan çevirmiş ve Pınar yayınları arasından neşrettirmiştik ki bu ifade orada da yer almaktadır. Tekkelerin fakire sahip çıkışını merhum Belediye reisi hatırlayamamış. Nice imaretlerin bu vazifeyi yüklendiğini hesaba katmamış. Maksat aynı olunca vasıtaların farklı olması o kadar mühim değil. Bakınız o devirde yardımlar gizlice ve alan vereni görmesin anlayışında yapılırken, şimdi şehrin en büyük meydanlarında ahalinin birbirine girmesi, biribiriyle döğüşmesini meydana getirir tarzda yardımlar yapılıyor ve milletin izzet-i nefsi rahnedar olunuyor.
Bizim bu satırları koymamızın sebebi merhum Ömer Faiz Efendiyi tenkit değil, okurlarımıza efendinin yazdıklarını biraz teemmül etmeleri içindir. Zaten; Ömer Faiz Efendi, Halimi Efendi ile hâl çâresi aramışlar ama bir neticeye vâsıl olamamışlar. Çünkü; islâm ahlâk ve anlayışını dışlayarak düşünme hatasına düştüklerinden çözümleyemiyorlar. Halbuki kadınlara sadece onların gidebildiği Pazar kurulduğu bizim istanbul'umuzun yapısında mevcut olup, zaman içinde bu tarz pazarın sadece adı kadınlar pazarı adıyla yaşamaktadır. Çünkü sokak hürriyeti şartların ve kıyasın getirdiği çözümler yoluyla değiştirilmiş bu günkü hayattan daha mütevazi ve edebli hâl yaşanmıştır. Ancak şunu da hatırlatmak gerekir ki, bazı hayır kurumları, Kızılay, Yeşilay, Çocuk Esirgeme kurumlarını büyük şehirlerin fakir ve gariblerini günde hiç değilse bir öğün doyurabilecek hizmete organize edilebilseler ne güzel olur. Kırk sene evvel, İstanbul'da Sansaryan han'da emniyet müdürlüğünün bulunduğu yer- deki Emniyetin tabldotunda pek ucuza, sivil halkında girip öğlen yemeği yediği dönem olmuştur.