sumeyye
Fri 11 March 2011, 02:18 pm GMT +0200
E- HALÎFEYİ SEÇME USÛLLERİ
Seçmenler Heyeti, halîfenin seçimi için toplandıklarında hilâfete aday olanlarda bulunan şartlan karşılaştırırlar. Üstün ve faziletli olana, insanların hepsinin derhal itaat edebileceği adaya bîat ederler, bu durumda olan adayı diğerlerine tercih ederler. Seçmenler Heyeti üyelerinden birinin halîfe olacağı söz konusu ise. bu görev kendisine teklif edilir. Şayet olumlu cevap verirse görev ona tevdî edilir, Kurul bağlılığını bildirir, sonuç olarak da halifeliği kesinlesin İslâm topluluğunun tamâmının ona bağlı olmaları, emirlerine uymaları gerekir.
Eğer yapılan teklife olumsuz cevap verirse, kabulü için zorlanamaz. Zira, hilâfet akdi tamamen serbest bir rızâ ile olmalıdır. Cebir ve baskı sonucu teşekkül etmemelidir. Rızâsı olmayan adaydan vaz geçilerek, hilâfete lâyık bir başkasına teklifte bulunulur.
Halîfe adaylarının ikisinde bulunan şart ve vasıflar eşitse, yaşça büyük olan tercih edilir. Yaşça da eşitseler daha olgun vakar sahibi olan tercih edilir. Durum bu olmakla beraber, yaşça küçük olana da bîat edilir, seçilebilir. Halîfe adaylarından biri daha çok bilgili, diğeri daha çok cesaretli ise zaman hangisini gerektiriyorsa o sıfat ve şartlan taşıyan tercih edilir. Meselâr zaman ve ihtiyaçlar isyanların önlenmesini gerektiriyor, huzur ve sükûna ihtiyaç duyuluyorsa cesaretçe, güç ve kuvvetçe üstün olan tercih edilir. Şayet ihtiyaçlar ilimce üstün olmayı gerektiriyorsa, sapık fikirlerin, yanlış düşüncelerin önlenmesi için ilimce üstün olan hilâfete tercih edilir.
İki halîfe adayından birini seçmede, güç bir durum ortaya çıkmışsa böyle hallerde:
a) Bir kısım İslâm Hukukçularına göre: Her iki adaydan da vaz geçilir, ikisinin dışında birine müracaat edilir. Böylece birinin diğerini tenkid etmesi de önlenmiş olur.
b) Âlimlerin ve hukukçuların çoğunluğuna göre de:
Halîfe adaylarının biribiriyle ihtilâfı, içlerinden birinin halîfe olmasına engel teşkil etmez. Halîfe olmayı arzu etmek mekruh değildir. Seçmenler heyeti ihtilâf etmişse, halifelik teklif olunmuş birinden bu teklifin geri alınması uygun düşmez. Durumları eşit olan iki halîfe adayı arasındaki ihtilâfın çözümlenmesinde bu gruptaki hukukçular ihtilâf etmişlerdir.
aa) Bir kısmına göre: İkisi arasında kur'a çekilir. Hangisi çıkmışsa o halîfe adayı olur, hemen bîat edilir.
bb) Diğer bir kısmına göre de: Böyle bir kuraya gidilmeksizin seçmenler heyeti hangisine bîat etmeyi dilerse onu seçmekte
serbesttir.
Seçilmek üzere ortada yalnız bir halîfe adayı varsa, o da topluluğun üstün şahıslarmdansa heyet hilâfete getirir. Sonradan daha üstün biri halîfe adayı olarak ortaya çıkarsa, bu durum ilk seçilen halîfenin hilâfetine tesir etmez. Daha üstün olan bir şahıs dururken, ondan aşağı bir adayın hilâfetine bîat edilmeye başlaml-mışsa duruma bakılır; böyle bir bîat, daha üstün olan şahıstaki hastalık, gâiblik gibi bir sebepten veya seçilen şalısın insanlar arasında daha çok sevilir oluşundan ileri geliyorsa, bu şahsı seçme işi tamamdır ve halifeliği hukuken muteberdir.
Daha üstün olanın halîfe seçilme işi gündeme getirilmez. Yukarıda sayılan sebeplerin dışında, özürsüz üstün olana bîat edilmiş, daha üstün olan ihmâl edilmişse, üstün olanın halifeliğinin hukuken geçerliliğinde ihtilâf gösterilmiştir.
aaa) Aralarında Câhız'm de bulunduğu bazı âlimlere göre: Halîfeye bîat, hilâfet akdinin teşekkülünü sağlıyamaz. Zira hukukî konularda içtihadda bulunulurken en uygun ve münasibi tercih edildiği gibi, seçmenler heyetinin de iki adaydan daha üstün olanını seçip, bîat etmeleri vazifeleridir. Bu şekilde hareket etmekten kaçınılamaz.
bbb) Hukukçular ve kelâmcıların çoğunluğuna göre:
Daha üstün varken üstün olana bîat, hukuken muteberdir. Daha üstün olan biri varken, üstün olanı adliye işlerini yürütmeye tâyin nasıl mümkün ve muteberse, imâm olabilme şartlarını üzerinde taşıyan üstün bir şahsı da, kendisinden daha üstün biri varken imâm tayin edip bağlılık bildirmek hukuken doğru ve muteberdir. Çünkü daha üstün bir durum seçimde sadece tercih sebebidir. Yoksa halife olmaya mutlak hak kazandırıcı mutlak ve muteber bir sebep değildir.
Halîfe olabilme şartlarını şahsında bulunduran bir tek şahıs var da aynı şartlara hâiz başka kimse bulunmuyorsa, o, halîfe tâyin edilir; başkasına bîat etmek doğru değildir.
Seçimsiz ve anlaşmasız bir şahsın imamlığının teşekkül edip edemiyeceği konusunda İslâm bilginleri ihtilâf göstermişlerdir.
a) Bir kısım Irak hukukçularına göre: Seçmenler heyeti tarafından bîat edilmeden de bir şahsın imamlığı teessüs edebilir ve halkın ona itaati gereklidir. Zira seçimden maksad imâmı seçmektir. Binâenaleyh bu makama gelen bir şahısta artık halifelik sıfatı teşekkül etmiştir.
b) Hukukçuların ve kelâmcıların çoğunluğuna göre:
Kendiliğinden hilâfet makamına gelen bir şahsın halifeliği teessüs etmiş olmaz. Çünkü hilâfet nzâ ve seçimle teşekkül eder. Seçmenler heyetinin ona halifeliği vermesi suretiyle teşekkülü teinin edilmelidir. Şayet hepsi birleşir, onu seçerlerse imamlık akdi tamamlanmıştır. Zira böyle bir akid ancak tâyin ile tamam olur. Tıpkı ihtilaflı bir mevzuda hakem seçiminde taraflardan birinin razı olup da, diğerinin razı olmadığı bir şahsın hakem olamıyacağı gibi. Her iki taraf anlaşır ve seçerse o zaman hakem olabilir. Bu hususta yine bu görüşe mensub olanların bir kısmı şöyle diyorlar: Hakemlik konusunda ehil tek bir şahıs varsa, o, hakem olarak kabul edilir. Tıpkı halîfe adayı olacak şartlan taşıyan tek bir şahsın bulunmasında, onun halîfe seçilmesi gibi.
Hakemlik ile imamlık arasındaki fark ise, hakemlik Özel bir niyabet, başkası adına harekettir. Hakemlik, sıfatının bulunmasına rağmen tâyininden vazgeçilebilir. Nâib olarak tâyin edilmedikçe hakemlik hukuken teşekkül etmez. İmamlık ise âmme haklarından, Allah'ın hakkı ile insanların hakları arasında ortak bir hakdır. Sıfat ve şartların hepsini şahsında toplayan ve imamlığı kesinleşmiş birinden vazgeçerek, daha layık olanının tâyini doğru değildir.[17]
[17] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 34-37.