sumeyye
Fri 11 March 2011, 02:09 pm GMT +0200
N- HALÎFENİN HUKUKÎ TASARRUFLARINDA
(ŞUURUNDA) Kİ NOKSANLIKLAR
(ŞUURUNDA) Kİ NOKSANLIKLAR
Halîfenin tasarruflanndaki noksanlıklar a) Hacir, b) Kuhre halleridir.
a) Hacir hâli: Halîfenin idarecilerinden, en yüksek memurlarından birinin devlet işlerini bir kötülük, sû-i istimal yapmaksızın aksatmadan yürütmesidir. Böyle bir hâl halîfenin halifeliğine engel olmaz. Halîfenin hukukî tasarruflarının sıhhati tenkîd edilmez. Yalnız işlerine idareci tâyin ettiği şahsın durumuna bakılır. Eğer dînî hükümleri aksatmaksızın yürütüyor, adaletin gerektirdiği şekilde hareket ediyorsa, topluluk içinde bir fesadın, bozuk nizamın yayılmaması, dînî işlerin, muamelelerin durmaması için halîfenin bu işleri kabulü, tasdiki gerekir, esasen tasdik edeceği de düşünülür. İşleri yürütmek üzere tâyin edilen şahsın dînî hükümlere, adaletin îcablarına uymadığı görülürse Halîfenin diğer ileri gelen memurları bunu önlerler. Böylece o şahsın baskısı, yanlış hareketi Önlenir, giderilir.
b) Kuhre ise: Savaşta galip gelen düşman eline Halîfenin esir düşmesi, kurtulmaya da imkân bulunmamasıdır. Esîr düşen, halîfe adayı ise bu durum halîfe olmasına engel teşkil eder. Esir alan topluluk ister müşrik, ehl-i harp olsun, isterse taşkınlık, dahilî isyan çıkaran müslümanlar olsun fark etmez. Müslümanlar onun dışında birini halîfe seçerler. Şayet halîfe olduktan sonra esir düşmüşse, o takdirde harple veya fidye vermek suretiyle onu kurtarmak müslümanların görevidir. Kişinin devlet başkanı olması bu yardımı gerektirir. Esir halîfenin hayatından ümid kesilirse, esir alanlarla (Müşrikler veya müslümanların isyan çıkaranları olsun) müslümanların aleyhine bir anlaşma yapılamaz.
Halîfe ehl-i harbin (müşriklerin) eline esir düşer, her türlü çalışmalara rağmen esaretten kurtulması da ümitsiz olursa, seçmenler heyeti bir başkasını halîfe olarak seçer ve ona bîat ederler. Esarette iken hilâfet makamına bir veliahd tâyin etmişse, veliah-di tâyin durumuna bakılır, şayet kurtulması ümidsiz bir durumda iken veliahd tâyin etmişse bu tâyin işlemi bâtıldır. Çünkü halifelikten çıktıktan sonra veîiahd tâyin etmiş demektir. Kurtulması ümid edilebilir bir durumda veliahd tâyin etmişse, henüz hilâfet vazifesinin devam ettiği kabul edildiğinden bu tasarrufu muteberdir. Halîfenin kurtulması sonradan ünıidsizliğe düşerse, veliahd halîfe olur. Zira ümidsizlikle halifeliği sona ermiştir.
Halîfe esarette iken veliahd tâyin ettikten sonra esaretten kurtulursa, kurtuluşuna bakılır; eğer kurtulması ümid edilmediği andan itibaren geçen bir zaman içerisinde kurtulmuşsa halifeliği kabul edilmez. Çünkü ümitsizlikle bu görevden çıkmıştır. Veliahd, halîfe olur. Kurtulması ümidsizliğe düşmeden önce kurtulmuşsa halifeliği devam eder. Veliahd her ne kadar halîfe olamazsa da veliahdlığı hakkındaki tâyin işlemi geçerliliğini korur.
Halîfe, müslümanların isyankârlarına esir düşmüş ve esirlikten kurtulması da ümîd ediliyorsa halifeliği devam eder. Kurtulması umulmuyorsa isyankârlar iki durumdan biri ile başbaşadır-lar. Ya kendilerine bir halîfe tâyin ederler veya etmezler. Her ne kadar isyan çıkarmışlar, halîfeyi tanımamışlarsa da esasen halîfe kendi ellerinde esirdir. Daha önce onun hilâfetini tanımış, kabul etmişlerdir. Bu bakımdan esir halîfeye itaat etmek şahıslarını bağlayıcıdır. Aynen hacir altında bulunan halîfenin âdil kimselerin kontrolü altında bulunuşu gibidir. Böyle bir esaret sonucu, seçmenler heyeti işlerin yürütülmesi için bir nâib seçer. Şayet esir halîfe, naibini tâyin edebiliyorsa onun tâyini daha muteberdir. Esir halîfe esirlikten kurtulur, yahut ölürse nâib halîfe hilâfette İsrar edemez. Çünkü mevcut olan bir halîfeye nâibdi. O ortaya çıktığında veya öldüğünde nâibliği son bulur.
Asîler kendilerine bir halîfe seçmişler, ona uymuşlarsa esir olan halîfenin esaretten kurtulması ünıidsizse halifeliği sona erer. Zira isyankârlar grubu, hükümleri ve yönetimleri ayrılan bir topluluk kurmuşlar, kendilerine tamamen ayrı bir halîfe tâyin etmekle baştaki halifeye itaat etmediklerini göstermişlerdir. Âdiller, itaatkâr müslümanlar topluluğunun onlara yardımı olamaz. Onlar içerisinde esîr olanın da artık bir idarecilik kudreti yoktur. Dâr-ı adl'deki seçmenler topluluğu münâsib gördükleri bir şahsı halîfe seçerler. Bu muamelelerden sonra esir halîfe esaretten kurtulsa da halifeliği kabul edilemez. Çünkü kurtulması ümidsizliğe düştüğü andan itibaren halifelikten çıkmış sayılır.[28]
[28] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 60-62.