- Halid b. Velid in Benî cezîmelere gönderilişi

Adsense kodları


Halid b. Velid in Benî cezîmelere gönderilişi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 12 March 2010, 04:18 pm GMT +0200
Halid b. Velid´in Benî Cezîmelere Gönderilişi


Peygamberimiz Aleyhisselam; Allah´a imana davet etmek üzere, Mekke çevresindeki bazı kabilelere askerî birlikler göndermişti.[1373]

Halid b. Velid, Uzzâ´yı yıkıp Mekke´ye dönünce, Peygamberimiz Aleyhisselam onu da Muhacirler ile Ensarve Benî Süleymden 350 kişilik askerî bir birliğin başına geçirerek Benî Cezîmelere gönderdi.[1374]

Halid b. Velid onları sadece İslâmiyete davetle iktifa edecek, çarpışma yapmayacaktı.[1375]

Benî Cezîme b. Âmir b. Abdi Menat b. Kinaneler.[1376] Mekke´nin aşağı tarafında, bir gecelik uzak lıktaki Yelemi em nahiyesinde,[1377] Gumeysâ diye anılan sularının başında oturmakta idiler.[1378]

Halid b. Velid, askerleriyle birlikte Benî Cezîmelerin yurduna vanp dayandı.[1379]

Benî Cezîmeler, Müslümanları görünce, silahlandılar.[1380] Çarpışmaya kalktılar, karşı koymanın en şiddetli siyle karşı koydular.

Halid b. Velid; ikindi, akşam ve yatsı namazlarına kadar bekledi.

Ezan sesi işitilmeyince, üzerlerine saldırdı. Onlardan, öldürülenler öldürüldü. Esir edilenler de esir edildiler.

Benî Cezîmeler, sonradan, kendilerinin Müslüman olduklarını iddia ettiler.[1381]

Abdullah b. Ebi Hadrad der ki:

"Gumeysâ günü, Benî Cezîmelere baskın yapıldığı sırada, süvarilerin arasında ve Halid b. Velid´in yanında idim.

Onlardan bir adamla karşılaştık. Adamın yanında da bir kadın vardı.

Adam, kadından dolayı çarpışarak, onu dağa çıkardı.

Başka bir adamla karşılaştık. Onun yanında da bir kadın bulunuyordu.

Adam, kadından dolayı çarpışarak onu dağa çıkarmayı başardı.

Halid b. Velid:

´Artık onların ardına düşmeyiniz!´ dedi.[1382]

Müslümanlar, hevdeçli develer üzerindeki kadınları genç bir adamın dağa doğru çekip götürdüğünü görmüşlerdi.

Halid b. Velid:

´Şunlara yetişiniz!´ diye emretti.

Müslümanlardan bazıları, onların ardına düştüler ve onlara yetiştiler.

Genç adam, Müslümanları görünce, yolda durdu."[1383]

Müslümanlar kendisinin yanına varınca, recez söyleyerek Müslümanlarla çarpışmaya girişti. Hayli çarpıştıktan sonra, öldürüldü. Kadınlara yetişildi.

Müslümanlar, yine, önceki gibi bir delikanlı ile karşılaştılar.

Delikanlı, recez söyleyerek çarpışmaya başladı.

O da öldürüldü.

Müslümanlar, hevdecin içinde, parlak yüzlü, sararmış benizli, bitkin bir genç adam buldular.[1384]

Ona:

İslâm ol!" dediler.

Genç adam:

"İslâmiyet ne demektir?" diye sordu.

İslâmiyetin ne olduğu, ona anlatıldı.

Kendisinin İsiâmiyetten hiç haberi olmadığı anlaşıldı.[1385]

Ona:

"Sen kâfir misin?"´ diye sordular.[1386]

Genç adam:

"Sizin istediğinizi yapmazsam[1387] bana ne yapacağınızı öğrenebilir miyim?" diye sordu.[1388]

Müslümanlar

"Kâfir isen,[1389] seni öldürürüz!" dediler.[1390]

"Siz bana bir iyilik yapsanız olmaz mı?" diye sordu.

Müslümanlar

"Ne imiş o iyilik?" dediler.

Genç adam:

"Beni, şu vadinin aşağısındaki hevdeçli kadınlara ulaştırdıktan sonra öldürünüz!" dedi.

Müslümanlar

"Olur! Öyle yapalım!" dediler.[1391]

Elleri bağlı genç, Abdullah b. Ebi Hadrad´a:

"Ey delikanlı!" diye seslendi. Kendisi, Abdullah b. Ebi Hadrad´la yaşıt gibi idi.

Abdullah b. Ebi Hadrad, ona:

"Benden ne istiyorsun?" diye sordu.

Genç adam:

"Sen ellerimin bağını çözsen, beni şu kadınların yanına kadar götürsen de, onlarla olan işimi bitirdikten sonra beni geri çevirip yapmak istediğinizi yapsanız olmaz mı?" dedi.

Abdullah b. Ebi Hadrad:

"Vallahi, senin istediğin şey kolaydır!" diyerek, hemen ellerini çözüp onu kadınların yanına götürdü.

Genç adam, kadınların yanında durdu[1392] ve:

"Selamlarım seni Hubeyş![1393] Artik, tükendi, bitti yaşayış! Benim suçum yok!" dedi[1394] ve ona bir şiir söyledi.[1395]

Kadın:

"Sana da, yedi, sekiz, dokuz, on kere selamlar olsun ve bu selamlar tek çift olarak uzayıp gitsin!" dedi.[1396]

Bundan sonra, genç adamın boynu vuruldu.

Kadın, gelip onun cesedinin üzerine kapandı, onu öpmeye başladı! [1397]

Kadın, bir-iki kere hıçkırdıktan sonra, orada can verdi.

Müslümanlar Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına gelip bu hadiseyi anlattıkları zaman, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"İçinizde, hiç mi bir merhametli adam yoktu?!" buyurdu.[1398]

Rivayete göre; Benî Cezîmelere:

"İşte, bu gelen Halid b. Velid ve yanındakiler de Müslümanlardır!" denilmişti.[1399]

Halid b. Velid, Benî Cezîmelerden silaha sarılmış olanlara:

"Siz, nesiniz?[1400] Müslüman mısınız,[1401] yoksa kâfir misiniz?" diye sordu.[1402]

Benî Cezîmeler

"Eslemnâ! Müslüman olduk!" demeyi beceremediler de; [1403]

"Sabbe´nâ! Sebbe´nâ! Biz, bir dinden çıkıp diğer bir dine girdik!" dediler.[1404]

Başka rivayete göre:

"Biz Müslüman bir cemaatiz, namaz kılıp duruyoruz!

Muhammed´in peygamberliğini doğrulamış, meydanlarımızda mescidler yapmış bulunuyoruz, oralarda ezanlar da okuyoruz!" dediler.

Halid b. Velid:

"Ya üzerindeki silahlar ne oluyor?" diye sordu.

Benî Cezîmeler

"Araplardan bir cemaatle aramızda düşmanlık vardır. Sizin onlar olduğunuzu sandık, korktuk![1405]

Kendimizi İslâmiyete karşı olanlardan koruyalım diye[1406] silahlarımızı üzerimize aldık!" dediler.[1407]

Halid b. Velid onların mazeretlerini kabul etmedi.[1408] Gerçekten Müslüman olduklarına kanaat getiremedi.[1409]

Onlara:

"Silahı, çarpışmayı bırakınız[1410] Tüm insanlar Müslüman olmuşlardır" dedi.[1411]

İçlerinden, Cahdem adındaki kişi:

"Yazıklar olsun size ey Cezîme oğulları! Vallahi, bu, Halid´dir![1412]

Muhammed, Müslüman olduğunu söyleyip duran bir kimseyi araştırmaz.

Halbuki, biz, Müslüman olduğumuzu söylüyoruz.

Bu Halid, Müslümanlara yapılmak istenilmeyen şeyi bize yapmak istiyor!

O, silahlı iken bize yapamayacağı şeyi, bize esirlikte yapacak![1413]

Silahı bırakmanın arkasından esirlik gelecek,[1414] esiri iği n arkasından da[1415] kılıç,[1416] boyun ların vurulması gelecek!

Vallahi, ben silahımı elimden hiçbir zaman bırakmam, teslim olmam!" dedi.[1417]

Benî Cezîmelerden bir kısmı Cahdem´in görüşünü benimsedilerve Halid b. Velid´e;

"Hayır! Vallahi, silahı bırakmanın sonu, ancak öldürülmektir!

Bizim ne sana, ne de yanındakilere güvenimiz vardır!" dediler.

Halid b. Velid:

"Teslim olmadıkça, sizin için eman yoktur!" dedi.[1418]

Benî Cezîmelerden bazıları ise, Cahdem´e:

"Ey Cahdem! Sen bizim kanlanmızın dökülmesini mi istiyorsun?!

Halk teslim oldular ve silahlarını bıraktılar. Savaş bırakıldı. Halk emniyet ve selamete erdi.[1419]

Sana Allah´ı hatırlatırız! Bize aykırı davranma!" dediler.

Cahdem, kılıcı bırakmaktan kaçındı.

Cahdem´e:

"Biz Müslümanız. Halk teslim olmuştur.

Muhammed, Mekke´yi fethetmiş bulunuyor.

Halid´den ne diye korkacağız?" dediler.

Cahdem:

"Amma vallahi, siz, bilmediğiniz, eskiden kalma hınç ve kinlerle tutulup cezalandırılacaksınız!" dedi.[1420]

Hep birden üzerine düşünce, Cahdem´e de silahını bıraktırdılar.[1421]

Benî Cezîmeler Halid b. Velid´in verdiği eman sözü üzerine silahlarını bırakınca,[1422] H alid b. Velid:

"Onları esir ediniz!" diye emir verdi.

Cahdem:

"Ey kavmim! O, Müslümanlardan bir kavmi esir etmek mi istiyor?!

O, ancak, yapılmayacak birşeyi yapmak istiyor!

Artık herşey bitti.

Siz bana aykırı davrandınız, sözümü dinlemediniz.

Vallahi, onun yapacağı şey, kılıçtan geçirmektir!" dedi.[1423]

Benî Cezîmelerden bir kısmı teslim oldukları zaman, ötekileri etrafa dağılmışlardı.[1424]

Halid b. Velid, teslim olan Benî Cezimelerin ellerinin boyunlarına bağlanmasını emretti, bağ landı.[1425]

Elleri boyunlarına bağlanınca, kendileri, Müslümanlardan her birine, birer ikişer teslim edildi.[1426]

Cahdem, Halid b. Velid´in Benî Cezîmelere yaptığı muameleyi görünce:

"Ey BenîCezîme! Başınıza gelen şeyi ben size önceden haber vermiş, sizi uyarmıştım!" dedi.[1427]

Benî Cezîmeler, geceyi bağlanmış olarak geçirdiler.

Sabah vakti olunca, Müslümanlarla konuştular; namazlarını kıldıktan sonra, tekrar bağlandılar.

Bunun üzerine, Müslümanlar, aralarında anlaşmazlığa düştüler.

İçlerinden birisi:

"Biz onları esir etmek istemiyoruz.

Onları Peygamber Aleyhisselama götüreceğiz!"

Başka birisi:

"Bakalım sözümüzü dinleyecek mi?" diyordu.

O sırada, Halid b. Velid:

"Herkes, yanındaki esirin kılıçla boynunu vursun!" diyerek seslendi.

Benî Süleymler, ellerindeki her esirin hemen boynunu vurdular.

Muhacirlerle Ensarise, kendilerine teslim edilmiş olan esirleri saldılar.

Ensardan Seleme der ki:

"Halid b. Velid´le birlikte bulunuyordum.

Elimdeki esiri salıp, kendisine:

´Nereyi istersen, oraya git!´ dedim.

Ensardan olanlarda, yanlarındaki esirleri saldılar, serbest bıraktılar."[1428]

Abdullah b. Ömer de:

"Halid, ´Herkes, yanındaki esirin boynunu vursun!´ diye seslenince:[1429]

´Vallahi, ben esirimi öldürmem! Arkadaşlarımdan olan kişiler de esirlerini öldürmezler!´ dedim.[1430] Esirimi hemen saldım!" demiştir.[1431]

Ebu Beşîrü´l-Mâzinî de, esiri ile aralarında geçeni şöyle anlatır:

"Benî Cezîmelerden yanımda bir esir bulunuyordu.

Halid b. Velid:

´Herkes, yanındaki esirin boynunu vursun!´ diyerek seslenince, boynunu vurmak için, kılıcımı sıyırdım.

Esir bana:

´Ey Ensârî kardeş! Sen bu işi kendiliğinden yapma! Kavmine bak!´ dedi.

Baktım ki; Ensar, esirlerini salmışlar!

Esirime:

´Haydi, sen de nereye istersen git!´ dedim.

Esir

´Allah sizi mübarek kılsın!

Fakat, bize sizden daha yakın olan kimseler [Benî Süleymler] bizi hiç acımadan öldürdüler!1 dedi.

Halid b. Velid, Muhacirlerle Ensarın esirleri salmalarına kızdı.

O zaman, Ebu Useydü´s-Sâidî, Halid b. Velid´e:

´Allah´tan kork! Vallahi biz Müslüman bir cemaati öldürmeyiz!´ dedi.

Halid b. Velid, ona:

´Sen onların Müslüman olduklarını ne biliyorsun?´ diye sordu.

Ebu Useydü´s-Sâidî:

´Onların Müslüman olduklarını söylediklerini işittik.

Şu mescidler de onların meydanlarında bulunuyor ya!´ dedi."[1432]

Ebu Katâde de:

"Seher vakti, Halid:

´Herkes, yanında olan esiri öldürsün!´ diye seslenince, esirimi saldım!

Halid´e:

´Allah´tan kork! Sen, bu davranışınla, ancak bir ölüşündür!

Bunlar, hiç şüphesiz, Müslüman bir cemaattirler!´ dedim.

Halid b. Velid:

´Ey Ebu Katâde! Senin onlar hakkında hiçbir bilgin yoktur!´ dedi.

Halid, onlar hakkında ancak içinde taşıdığı kin ve peşin hükme göre konuşmuştu" demiştir.[1433]



[1373] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre,c.4, s. 70, 71, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 875.

[1374] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 875, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 147, Taberî, Târîh, c. 3 s. 123, İbn Seyvid, Uyunu´l-eser, c. 2, s. 185, İbn Kayvım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 1 86.

[1375] Vâkıdî, c. 3, s. 875, İbn Sa´d, c. 2, s. 147. Taberî, c.3, s. 123, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 113, 114, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 255, İbn Seyyid,c.2, s. 185, Zehebî, Megâzî s. 472, İbn Kayyım, c. 2, s. 186, İbn Haldun, Târih, c. 2,ks. 2, s. 45.

[1376] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 71, Taberî, c. 3, s. 123.

[1377] İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 185.

[1378] Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 114, İbn E ar, c. 2, s. 255.

[1379] Vâkıdî, c. 3, s. 875, İbn Sa´d, c. 2, s. 147, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 2, s. 97.

[1380] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 71, Vâkıdî, c. 3, s. 883, Taberî, c.3, s. 124, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 313.

[1381] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 883.

[1382] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 148.

[1383] İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 256,257.

[1384] İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 256,257.

[1385] Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 315.

[1386] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 149.

[1387] Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 315.

[1388] İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 149.

[1389] Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 315.

[1390] İbn Sa´d, t 2, s. 149, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 315.

[1391] İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 257.

[1392] İbn İshak, İbnHişam, Sîre,c.4, s. 76, Vâkıdî, Megâzî, c.3, s. 877, 878, Taberî, Târîh, c.3, s. 125.

[1393] İbn İshak, İbnHişam, c. 4, s. 76, Vâkıdî, c. 3, s. 879, İbn Sa´d, c. 2, s. 149, Taberî, c. 3, s. 125.

[1394] Vâkıdî, c. 3, s. 879, İbn Sa´d, c. 2, s. 149.

[1395] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 76, Vâkıdî, c. 3, s. 879, İbn Sa´d, c. 2, s. 149, Zehebî, Megâzî, s. 473,474.

[1396] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 77, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c.2,s. 149, Taberî, Târîh, c. 3, s. 125, Zehebî, Megâzî, s. 473, 474, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 315.

[1397] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 77, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 880, Taberî, c. 3, s. 1 25, Zehebî, s. 473, 474, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 315, 316.

[1398] Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 116,118, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 187, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 316, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 2, s. 99.

[1399] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 875.

[1400] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 147.

[1401] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 875.

[1402] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 210.

[1403] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, .150.

[1404] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 73, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 150.

[1405] Vâkıdî, c. 3 s. 875, İbn Sa´d, c. 2, s. 147.

[1406] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 875.

[1407] Vâkıdî, c. 3, s. 875, İbn Sa´d, c. 2, s. 147.

[1408] Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 2, s. 98.

[1409] Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 314.

[1410] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 4, s. 71, Vâkıdî, Megâzî, c.3, s. 875, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 147 İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 255.

[1411] İbn İshak, İbnHişam, c. 4, s. 71, İbn Esîr, c. 2, s. 255, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 313.

[1412] İbn İshak, İbnHişam, c. 4, s. 71, Vâkıdî, c. 3, s. 875, 876, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 31 3.

[1413] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 876.

[1414] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 71.

[1415] İbn İshak, İbnHişam, c. 4, s. 71, Vâkıdî, c. 3, s. 876.

[1416] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 876.

[1417] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 71, Taberî, Târîh, c. 3, s. 124, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 313.

[1418] Halebî, İ nsânu´l-uyûn, c. 3, s. 21 0.

[1419] İbn İshak, İbnHişam, c. 4, s. 71, Taberî, c. 3, s. 124, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 313.

[1420] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 876.

[1421] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 71, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 876, Taberî, Târîh, c. 3, s. 124, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 313.

[1422] İbn İshak, İbnHişam, c. 4, s. 71, Taberî, c. 3, s. 124, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 313.

[1423] Vâkıdî, Megâzî, c.3, s. 876.

[1424] Halebî, İ nsânu´l-uyûn, c. 3, s. 21 0.

[1425] İbn İshak, İbnHişam, c. 4, s. 72, Vâkıdî, c. 3, s. 876.

[1426] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 876.

[1427] İbn İshak, İbnHişam, Sîre, c. 4, s. 73.

[1428] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 876.

[1429] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 877.

[1430] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 151.

[1431] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 877.

[1432] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 877.

[1433] Vâkıdî, Megâzî, c.3, s. 881.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/494-502.