hafiza aise
Tue 10 May 2011, 04:49 pm GMT +0200
Halden Anlayan Bir Arkadaş
Hz. Hatice'nin bu düşüneeli halini ve ondaki değişimi fark eden yakın arkadaşı Münye kızı Nefise, bir gün yanına yaklaşacak ve şefkat dolu bir sesle şunlan söyleyecekti:
- Sana ne oluyor, bu halin ne ey Hatice? Bugüne kadar hep seninle birlikte oldum, ama seni hiç bu kadar düşüneeli görmedim!
Önce, meseleyi açıp açmama konusunda tereddüt geçirdi Hz. Hatice. Bir müddet suskun kaldı öylece. Ancak, adım atmadan hayra nail olmanın imkanı yoktu ve neticede, arkadaşına anlattı aklından geçenleri bir bir ...
Önce, şunlan söyledi:
- Ey Nefise! Şüphe yok ki ben, Abdullah oğlu Muhammed'de, başkalanndagörmediğim birüstünlükgörüyorum. O, dosdoğru, sadık ve emin, şeref ve pak bir nesep sahibi, insanın karşısına çıkabilecek en hayırlı insan. Üstüne üstlük O'nun için bir de, sürpriz ve güzel haberler var! Garip bir durum ... Meysere'nin anlattıklanna bakınca ... Rahibin anlattıklannı dinleyip çarşı-pazardaki gelişmelere şahit olunca ... Şam'dan kervanla gelirken üstünde kendisini gölgeleyen bulutu seyrederken, kalbirn neredeyse yerinden fırlayacak gibi oldu; inandım ki, bu ümmetin beklenen Nebi'si O'ndan başkası değil!
Nefise, hala meseleyi anlamaya çalışıyordu:
- İyi de, senin bu kadar saranp solman ve sabahtan bu yana düşüneeli bir hal almanla bunun ne alakası var, diye mukabelede bulundu. Anlaşılan daha açık konuşmak, meseleyi biraz daha açmak gerekiyordu. Hz. Hatice arkadaşına yöneldi ve açık bir dille şunlan söyledi:
- O'nunla evlenmek suretiyle yollarımı birleştirmeyi umuyorum; ancak buna da nasıl nail olacağımı bilemiyorum.
Bu sefer mesele anlaşılmıştı. Halden anlayan Nefise şöyle
mukabelede bulundu:
- İzin verirsen, senin için ben, bir nabız tutarım! Hz. Hatice'nin beklediği tepkiydi bu ve heyecanla:
- Eğer bunu yapabilirsen ey Nefise, hiç gecikme, hemen yap, dedi.
Çok geçmeden Münye kızı Nefise, oradan ayrıldı ve Muhammedii'l-Ernirı'in yerini öğrenmek için adres sormaya başladı. Bir müddet sonra da, Allah Resülü'nün yanındaydı. Önce selam verdi ve ardından:
- Ya Muhammed, diye seslendi. Efendimiz (sallallalıu aleyhi ve sellern), bütün vücuduyla yönelmiş, Nefise'nin sözlerine kulak veriyordu. Şöyle devam etti:
- Senin evlenmene engelolan ne, Sen niye evlenmiyorsun?
Efendiler Efendisi'nin beklemediği sürpriz bir soruydu bu, ve:
- Elimde evlenmek için imkanım yok ki, diye mukabelede bulundu. Gerçekten de Resülüllah'ın elinde, evlenecek kadar maddi imkan yoktu. Başkalarının sorumluluğunu üzerine alacak olan kimsenin, en azından onları görüp gözetecek kadar bir imkanı olmalıydı.
Ancak bunun, bir problem teşkil etmediğini anlatacaktı Nefise!.. Mal ve mülk kaybolup giden bir meta iken, asalet, şeref, emniyet ve böylesi bir karakter, öyle kolay bulunacak bir kıymet değildi zira. Kapı bu kadar aralanmışken, kapatmamak gerekiyordu ve ardından:
- Şayet Senin için bu, problem olmaktan çıksa ve karşına, güzellik, mal, şeref ve Sana denklik itibariyle bir kıymet çıksa, müspet cevap vermez misin, diye sordu.
Cümleler, böyle bir adayın olduğundan açıkça haber veri-
yordu ve sözden anlayan Söz Sultanı sordu ona: - Peki, kim bu?
- Hatice, diye cevapladı Nefise.
Huveylid'in kızı Hatice'yi tanımamak olmazdı; daha birkaç gün önce onun kervanını Şam'a götürmüş ve iyi bir ticaretIe gelip kendisine teslim etmişti. Ancak evlilik, ticaret kadar kolay değildi. Onun için;
- Bu nasılolacak ki, diye sordu. Nefise'nin derdi, bu işin nasılolacağı değildi; o, sadece bir' kabul bekliyordu. İşte bu cümle de, o kabulü n bir emaresiydi ve Allah Resülü'nden bunları duyar duymaz, rahat bir nefes aldı. Zira bu, "Benim açzmdan problem değil, ama böyle bir evlilik nasıl mümkün olabilir ki?" manasında bir tepkiydi. İşin bundan sonrası, Nefise için daha kolaydı. Onun için de:
- Sen, onu bana bırak. Ben hallederim, deyiverdi.
Tabii olarak süküt, icabetin vuku bulduğunun habercisiydi ve süratle oradan aynlan Nefise, doğruca Hatice validemizin yanına koştu. Müjdeyi, bizzat kendisi vermek istiyordu. Koştu bir çırpıda ve anlattı bütün konuşmaları bir bir! Nefise'nin getirdiği haber, rahat bir nefes aldırmıştı Hz. Hatice'ye. Konuya sıcak baktığını öğrenir öğrenmez de, O'na rağbet edişinin ve evlilik talebinin gerekçelerini bildiren bir haber gönderdi Özlenen Nebi'ye. Şöyle başlıyordu sözlerine:
- Ey amcamın oğlu! Şüphesiz ben, aramızdaki akrabalık bağlarının yakınlığından,'?? Senin, kavmin arasındaki eşsiz konumundan, güzel ahlakın ve emanete riayetinden ve sözündeki doğruluktan dolayı Sana talip oldum. Amcalarına söyle de, işlerin tedviri için devreye girsinIer!
100 Baba tarafından Soyu, Efendimiz'in dedelerinden Kusay'da birleşmekte; benzeri bir akrabalık bağı da, annesi tarafından Efendimiz'in bir başka dedesi Lüey'de buluşmaktaydı.
Belli ki, Allah Resülü'ne olan hayranlığını, olanca içtenlik ve titizlikle ifade etmenin adıydı bütün bunlar. Ancak, böylesine önemli bir meselede, büyükleriyle istişare etmeden karar vermek istemiyordu Allah Resülü de ... Teklifi alır almaz doğruca amcası Ebu Talib'in yanına gitti ve Nefise ile aralarında geçen süreci anlattı tek tek.
Evet, yeğeni Muhammedii'l-Ernin, Ebu Talib için de çok değerliydi ve o kıymette bir başkasını tanımıyordu. Ancak, Hatice de, öyle yabana atılacak bir kadın değildi. İzzet ve onuruyla yaşadığı bir hayatı vardı ortada. Şeref ve nesep yönüyle en önde gelenlerden birisiydi. Yeğeninin de bu işe sıcak baktığını anlamıştı ve "Niçin olmasın?" diye düşünecek, hayır dileklerinde bulunacaktı,