- Hakikî Dindar İnsanın Özellikleri

Adsense kodları


Hakikî Dindar İnsanın Özellikleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
halim
Sat 10 October 2015, 10:42 am GMT +0200
Hakikî Dindar İnsanın Özellikleri



Hakikî dindar adam, küçüklüğünün farkında, fevkalade mütevazıdır. Derdi, davası, tanınmak, bilinmek, pay almak değildir. Bütün gayreti, insanların elinden tutup cennete giden yolu işaret etmek, kendini değil Allah'a ait hakikatleri göstermektir.

Birçok şeyin hakikisi, sahtesi olabildiği gibi, dindarın da hakikisi, sahtesi vardır.

Madem öyledir, o zaman akla, “Hakiki bir dindar ile dindarlık taslayan adamın farkları nelerdir?”  veya “Kim hakiki, kim sahte dindardır, bunu belirleyen kıstaslar var mı?” sorusu gelebilir.

Bu soruya her ferdin vereceği ilk cevap, “Sahte dindar benim, hakiki dindar, dini, hayatının her anında yaşayan hazretler” olmalıdır.

Zira din, iyiliği sahiplenip “Ben iyiyim!” demeyi de, sahiplenmeyi de, kendini beğenmeyi de, nefsini temize çıkarmayı da yasaklar.

Hakiki bir dindar, kulluk adına yaptığı her şeyi az görür, “Öyle bir Sultan'a karşı böyle kulluk olmaz, verdiği şeylere böyle mukabele edilmez, hele her an O'nun huzurundayken benimki gibi bir hayat hiç olmaz” der, daima kulluğunu; şükrünü, marifetini, tefekkürünü, ibadetini, takvasını artırmanın yollarını arar. Elinden gelse, bir lahzayı O'nu anmadan, O'nun için yaşamadan geçirmek istemez.

Sahte dindar, nefsinin avukatlığını yapar, olur olmaz her şeyi dini bir emrin ve hassasiyetin gereğini yapmamak için bahane olarak kullanır. Nafile ibadet veya sünnet hassasiyeti değil, farzları bile eksiltmenin, ihmal etmenin yollarını arar. Onun için şartlar hiçbir zaman müsait olmaz.

Bu saydıklarımız, ibadetleri açısından bakarak her ikisinin kimliği hakkında bir fikir verse de, hakiki ve sahte dindarın ibadetleri kadar önemli özellikleri muamelat dediğimiz insanlar arasındaki durumları, işleri, ilişkileridir.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, Münazarat'ta, “şeyh” ile “müteşeyyih”in hususiyet ve farklarını anlatırken meseleye daha çok bu açıdan bakar.

Herkesin hayatta bir gayesi, bir maksadı vardır. Samimi bir Müslüman'ın gayesi, kalbini iman hakikatleri ile doldurup doyurmak, her meseleye rıza-yı İlahi açısından bakmak, insanların Allah'a iman hakikatinde birleşmesini, bir olmasını sağlamaya çalışmaktır.

Samimi Müslüman, insanlarla konuşurken ayrılığı değil, birlik noktalarını arar, onlardan bahseder. İnsanların önüne açtığı ilmî sofraya hangi fikirden adam oturursa otursun, alacak bir şeyler bulsun, tok kalksın ister, “Gelin aramızdaki ortak kelimeye dönelim.” der.

Hakiki bir dindarın mesleği muhabbettir. Sevgi sadece diline değil, haline, davranışlarına da hakimdir. Onun için insanların hakkını, hatırını gözetir, onun için incitmeyen, sıcacık bir şefkat dilini kullanır.

En bariz özelliği, nefsinin isteklerini terk etmesidir. Nefsin hoşuna giden şeyleri başkalarına, nefse zor gelen şeyleri kendine saklar. İltifat eden de o, hürmet eden de o, ikram eden de o, başkalarının hatalarına, kabalıklarına aldırmayan da o, bir iş düştüğünde “Ben yaparım!” diyen de o, muvaffakiyeti başkalarına verip “Sizin eseriniz” sözleri ile takdir eden de odur. “Gelmeyene gider, vermeyene verir, konuşmayanla konuşur.”

Hakiki dindar adam, küçüklüğünün farkında, fevkalade mütevazıdır. Yani dilinde iğreti bir tevazu, halinde kibir yoktur. Hatta o, tevazu dahi değil, mahviyet insanıdır. Çünkü tevazu küçüklüğünü, mahviyet hiçliğini bilmektir ve o kendisinin dün anılmayan, sonradan ve yoktan yaratılmış bir varlık olduğuna bütün ruhu canı ile itikat eder.

Derdi, davası, tanınmak, bilinmek, pay almak değildir. Bütün gayreti, insanların elinden tutup cennete giden yolu işaret etmek, kendini değil Allah'a ait hakikatleri göstermektir. Yaşantısı davası olmuş, konuşması, alış verişi, yemesi, içmesi, gezmesi, gülmesi, eğlenmesi,  üzülmesi hep o dava ile dolmuştur.

Sahte dindarın tanıtıcı emarelerinden birincisi, başkalarının kusurlarını araştırması, insanları kötülemesidir. Yani onun şikâyeti nefsinden değil, başkalarındandır. Bu tarz adeta onun mesleği, işi, gücü haline gelmiş gibidir.  Başkalarını kötü, kusurlu, suçlu gösterdiğinde mükemmellik kendisine kalacaktır. Öyle zanneder. Kusur başkalarının, meziyetler onundur. Dili açıktan söylese de, söylemese de, cümle araları övünmelerle doludur.

Sahte dindarın, âlem dolusu düşmanı vardır. Kötü başkası, kötülükler başkasından olunca, onlara düşmanlık etmek en makul netice, düşmanların da en tabiî hakkıdır.

Kusurluya, kötüye düşmanlığın olduğu yerde, elbette mükemmele, meziyet sahibine de muhabbet olmalıdır. Sahte dindar, başkasına husumet, şahsına muhabbet bekler. Hâlbuki hakiki bir mümine düşen en küçük vazife, şahsını değil, insanların Allah'ı sevmesini, methetmesini, Ona minnet duymasını temin etmeye çalışmaktır.

Dindarlık taslayan adam, ayrılıkları sever. İkilik çıkarmak, rakipler üretmek, rakiplikten rekabet, rekabetten taraftarlık, taraftarlıktan aleyhte sözler, aleyhte sözlerden, gıybet, iftira ve düşmanlık çıkarmak sanatıdır.

Onun kötü dediklerine düşman olmak, o sahte dindarı sevmenin lazımı haline gelir. Sahte dindarın kötü dediğine düşman olmayan, hiçbir zaman onun itimat edeceği bir insan olamaz.

Sahte dindar, mahallede, köyde, şehirde, her nerede yaşıyorsa orada insanların kendisine bağlı ve tabi olmasını ister. Hiçbir zaman hüküm kesen, söz söyleyen, gözünün içine bakılan insan olmak arzusundan vazgeçmez.

Sahte dindarın, dindarlığı dünya içindir. Koyun postuna bürünmüş kurt gibi, din ile dünyayı avlamaya çalışır. Bütün hedefi, şahsî menfaat, zenginlik ve nefsin arzularına ulaşmaktır. Onun arzusu, dindarlık değil, dinar; hasmı, nefsi değil, dindardır.

Sahte dindar, başta kendisini kandıran, sonra da başkalarını kandırmaya çalışan bir zavallıdır. Yazık ki tarih boyu böylelerine aldanan ve neticede dinden ve dindarlardan uzaklaşan çok insan olmuştur.

Hâlbuki bu sebeple dinden soğumak da başkasını suçlama ahlakından, işe yanlış yerden başlamaktan, nefsi temize çıkarmaktan ve hakiki dindar olmanın her kula düşen bir vazife olduğunu düşünmemektendir.

Yeni Bahar

ceren
Sat 10 October 2015, 09:23 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbimin yolunda giden,onun emir ve yasaklarına uyan ve halis niyetli olan ve hakiki Müslüman olarak ölen kullardan olalım inşallah...