- Hafıza kaybı metabolik sendromla alakalı

Adsense kodları


Hafıza kaybı metabolik sendromla alakalı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Sun 23 October 2011, 04:08 pm GMT +0200
Prof.Dr. İ. Hakkı İHSANOĞLU

HAFIZA KAYBI METABOLİK SENDROMLA ALÂKALI
Bel çevreleri geniş, kan basınçları yüksek olan ve metabolik sendrom olarak isimlendirilen bir durum için geçerli diğer risk faktörleri bulunan yaşlılarda hafıza kaybı riskinin daha fazla olduğu tespit edildi. Metabolik sendrom; hipertansiyon, bel çevresinde çok fazla yağ, yüksek kan şekeri, HDL "iyi" kolesterol seviyelerinin düşüklüğü, trigliserit seviyelerinin yüksekliği gibi belirtilerle kendini gösteren genel bir durumdur. Neticeleri; Neurology dergisinde yayımlanan bahis mevzuu araştırma, Fransa'da, yaşları 65 ve üzerinde olan 7.087 kişi üzerinde yapıldı. Çalışmaya iştirak edenlere bir seri hafıza testi uygulandı. Testin tipine göre metabolik sendromu bulunanların hafıza testlerindeki azalma, metabolik sendromu bulunmayanlara nazaran % 13 veya % 20 daha fazlaydı. Şeker hastalığının, trigliserit yüksekliğinin ve HDL kolesterol düşüklüğünün hafıza üzerine menfi tesirlerinin olduğu aynı çalışmada gösterildi. Araştırmacılar, bu neticelerin metabolik sendromun tedavi edilmesinin yaşa bağlı hafıza kaybını yavaşlatıp, bunama başlangıcını geciktirebileceğini gösterdiğini düşünüyorlar. (WebMD Health News 02.02.2011)

CANLI YÜRÜYÜŞ YAPAN YAŞLILARIN HAFIZALARI DAHA İYİ
Bir yıl süreyle canlı yürüyüş yapan yaşlılarda, hafızada vazife gören beyin bölgesinin alanı genişliyor. Neticeleri Proceedings of the National Academy of Sciences'da yayımlanan çalışmaya, yaşları 55–80 arasında olan 120 sedanter kişi katıldı. Bu kişilerin yarısı, haftada üç gün kırkar dakika kalb hızlarını artıracak şekilde yürüyüş programına katılırken, diğer yarısı, germe egzersizleri yaptı. Hafızada iş gören mühim bir beyin bölgesi olan hipokampusun alanı yaşlanmayla beraber giderek azalır. Bu azalma germe egzersizleri yapanlarda meydana gelmedi. Buna karşılık, canlı yürüyüş yapanlarda hipokampusun alanı yaklaşık olarak % 2 arttı ve bu artma hafıza performansındaki artışla doğrudan alâkalıydı. Araştırma, sedanter yaşlılarda ılımlı miktardaki egzersizlerin bile hafızada ve beyin sağlığında küçümsenmeyecek gelişmelere vesile olduğunu gösterdiği için mühimdir. (Aetna InteliHealth 01.02.2011)




TRANSİSTÖRLERDE YENİ GELİŞMELER
Transistör, bilindiği gibi, bütün elektronik cihazların aslî elemanıdır. İcat edilmesinden (1954) bu yana, üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Transistör yapımı için en uygun malzemenin silisyum olduğu kabul edilse de, farklı malzemelerden transistör yapma çalışmaları hiç kesintiye uğramamıştır.

Yapısında, transistör çoğunlukta olmak üzere, diğer elektronik malzemeleri de bulunduran çiplerin üretim teknolojisi, 1960'lı yıllarda silisyum üzerine bina edilmiştir. Takip eden yıllarda bilgisayar teknolojileri daha hızlı ve daha marifetli çipleri -dolayısıyla transistörleri- gerektirdikçe hedef, daha küçük alana, daha fazla sayıda ve daha hızlı çalışan transistör yapılandırmak olmuştur. 90'lı yılların ikinci yarısında bu çalışmalar, bir tek atomun, tayin edilen yerde olup olmamasına göre, anahtarlama yapan transistörün lâboratuvarda denenmesi gibi uç uygulamaları hayata geçirmiştir. Diğer taraftan silisyumun fizikî yapısından gelen sınırlamaları aşmak ve daha hızlı anahtarlama yapan transistör yapabilmek için, GalyumArsenid denen malzeme, kısmen popülarite kazanmış; uydu haberleşmesi ve cep telefonlarında kullanılan bazı çiplerin malzemesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde kullanılan cihazlardaki çiplerde yapılandırılan transistörden beklenen çalışma şekli, birim zamanda ne kadar fazla sayıda açılıp kapanacağıdır; diğer bir deyişle, akım geçirip geçirmediği durumlar arası birim zamanda değişim sayısının ne kadar fazla olduğudur. 2000'lerin ilk yıllarında plâstik esaslı transistörlerin yapılması mühim bir gelişmenin işareti kabul edildi. Buna göre artık bükülebilen esnek elektronik cihazlar yapılabilecek ve üstüne üstlük bu cihazlar, transistörün üretilmesi için ileri teknoloji gerekmediğinden çok ucuz olacaktı. Fabrikasyon tekniklerinin henüz geliştirilememiş olması, bu tip cihazların yaygınlaşmasını geciktirmektedir.

Son yıllarda nanoteknolojinin çok farklı sahalarda uygulanmasından transistörler de nasibini almış ve graphen denen nanotabakalar kullanılarak geliştirilen transistörler bugün denenme safhasındadır.

Elektronik cihazların insan hayatına âdeta hükmeder duruma gelmesinde, bilgi işleme ve haberleşmenin önemi kadar, cihazların daha marifetli ve taşınabilir olması da mühim bir faktördür. Taşınabilirlikte ise, pil ömrü ve daha az enerji ile daha uzun süreli çalışan cihaz tercihi ön plâna çıkar. Bu ise, daha az enerji ile anahtarlama yapan transistör yapmayı bir hedef hâline getirmiştir. 30 Ocak 2011 tarihli Nature Nanotechnology adlı ilmî dergide yayımlanan bir yazıda, molibden kullanılarak nano-teknoloji ile yapılan daha küçük hacimdeki transistörün, silisyum transistörlerden 100 bin kat daha az enerji kullandığı duyuruldu. Pillerin daha fazla enerji depolaması için çalışmalar yapılsa da, artık daha az enerji harcayan cihazlar da yakın zamanda her sahada kullanılmaya başlanacak.

sızıntı