- Hadislerle kişisel görüşleri eş tutmak

Adsense kodları


Hadislerle kişisel görüşleri eş tutmak

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 4 February 2011, 01:37 pm GMT +0200
Hadislerle Kişisel Görüşleri Eş Tutmak:


İbn Abbâs’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:


“Rasûlullah (s.a.) şöyle dedi, falan da şöyle dedi [765] demeniz yüzünden, azaba duçar olmaktan ya da yerin dibine geçirilmekten korkmuyor musunuz?!”

Katâde [766] nakleder:

İbn Şîrîn (ö.110/728), bir adama Rasûlullah’ın. (s.a.) bir hadi­sini söyler. Adam: ‘Falan, şöyle şöyle diyor’ der.   Bunun üzerine İbn Şîrîn:

“Ben sana Rasûlullah’tan (s.a.) hadis söylüyorum, sense bana ‘Falan şöyle şöyle diyor’ diye karşılık veriyorsun.” diye adamı tersler.

el-Evzâ’î (ö. 176/792) nakleder:

Ömer b. Abdulaziz (ö. 101/720) (çıkardığı bir genelgede) şöyle yazdı:

“Allah’ın kitabı karşısında hiçbir kimsenin görüşü olamaz. İmamların re’yleri sadece hakkında âyet inmeyen ve Rasûlul­lah’tan (s.a.) da bir sünnet bulunmayan konularda geçerlidir. Ra­sûlullah’ın (s.a.) sünnetinin bulunduğu bir konuda hiçbir kimsenin görüşü olamaz.”

A’meş (ö. 148/765) anlatır:

İbrahim (en-Neha’î), tek kişinin, namaz kılarken imamın so­luna duracağını söylerdi. Ben ona Semî’ ez-Zeyyât’ın İbn Abbâs’tan duyduğu hadisi anlattım. Hadise göre Rasûlullah (s.a.), İbn Abbâs’ı sağına durdurmuştu. Bunun üzerine İbrahim, görüşünü değiştirdi ve hadisle amel etti.

Anlattığına göre Şa’bî’ye (ö, 105/723) bir adam gelir ve bir şey sorar. Şa’bî:

“Bu konuda İbn Mes’ûd şöyle şöyle diyor.” diye cevap verir. Adam:

“Bana sen kendi görüşünü söyle!” der. Şa’bî:

“Şu ada­mın haline şaşmaz mısınız?! Ben ona ‘İbn Mes’ûd şöyle diyor’ diyo­rum, o benden kendi görüşümü istiyor. Bence dinim, kendi görü­şümden daha önceliklidir. Vallahi, kendi görüşümü söylemektense, türkü söylemeyi yeğlerim.” cevabını verir.

Bütün bu haberleri, Dârimî rivayet etmiştir. Tirmizî’nin rivayetinde Ebû Sâib şöyle anlatır:

Vekî’in (ö. 197/812) yarımdaydık. Re’y taraftarı bir adama: “Rasûlullah (s.a.), kurbanlık develerin hörgücünü kanatmak sure­tiyle nişan (iş’âr) koymuştur, Ebû Hanîfe ise, bunun müsle [767] oldu­ğunu söylemektedir?” dedi. Adam:

“Çünkü, İbrahim en-Neha’î’den, bunun müsle olduğunu söylediği rivayet edilmektedir.” diye karşı­lık verdi. Bunun üzerine Vekî’in son derece şiddetli şekilde öfke­lendiğini gördüm. Şöyle diyordu:

“Ben sana ‘Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurdu’ diyorum, sen bana ‘İbrahim şöyle dedi’ diyorsun! Hapse­dilmeye ve şu görüşünden vazgeçene kadar serbest bırakılmamaya ne kadar da lâyıksın!”

Abdullah b. Abbâs, Atâ, Mücâh’id ve İmam Mâlik’ten’gelen rivayetlere göre, hepsi de:

“Rasûlullah’tan (s.a.) başka istisnasız herkesin sözü kabul de, red de edilebilir.” demişlerdir.

 

Sonuç:
 

Kısaca arzetmek gerekirse hadis ehli, fıkhı sözünü ettiğimiz bu temeller üzerine oturtmuşlar, gerek daha önceki nesillerce problem edinilen ve gerekse kendi zamanlarında ortaya Çıkan her mesele hakkında:

i. Ya merfû muttasıl ya da mürsel bir hadis,

ü. Veya sahih ya da basen ya da itibara elverişli mevkuf bir hadis,

iii. Veya ilk iki büyük halifeye ait bir uygulama,

iv. Veya diğer halifelere, İslâm ülkesinin çeşitli diyarlarında görev yapan kadıların, fetva veren fakihlerin hüküm ve görüşle­rinden bir şeyler bulmaya çalışmışlardır. Daha olmadıysa,

v. Nassların genel ifadelerinden, îmâ ve iktizâ delâletlerin­den istinbât yoluna başvurmuşlar ve böylece meseleye çözüm ge­tirmişlerdir.

Allah Teâlâ, onlara bu şekil üzere sünnetle amel etme yolunu kolaylaştırmıştır.

 

Hadis Ehlinin Önemli Simaları:
 
1. Cem Ve Tedvin Dönemi:

 

Daha önce bir kısmından söz ettiğimiz hadis ehli içerisinde yeri en büyük, rivayeti en çok olan, hadis mertebelerini en iyi bilen ve fıkıh bakımından da en derin olan Ahmed b. Hanbel’dir (ö. 241/855). Sonra da İshâk b, Râhûyeh [768] (ö. 238/852) gelir. Fıkhın bu yol üzere tertibi, büyük hacimde hadis ve âsârın derlenmiş olmasını gerekli kılmaktaydı. O kadar ki İmam Ahmed’e sorarlar:

“Kişinin fetva verebilmesi için yüzbin hadis bilmesi yeterli midir?”

O, hayır diye cevap verir ve beşyüz bine gelindiğinde

“Bel­ki...” der. Gâyetu’l-müntehâ’da böyle yazmaktadır. Onun bundan maksadı, hadis ehlinin takip ettiği metot üzere fetva vermek ol­maktadır. [769]




[765] Yani ikisini aynı kefeye koymaktan.(Ç)

[766] Katâde b. Diâme ed-Devsî: Enes, Sa'îd b. el-Müseyyeb ve diğerlerinden hadis rivayet etmiştir. Gözleri görmezdi, buna karşılık hafızası çok güç­lüydü. Kendisi hakkında şöyle derdi:

"Kur'ân'da hiçbir âyet yoktur ki, onun hakkında bir şeyler işitmiş olmayayım." İmam Ahmed onun hak­kında "Katâde, tefsiri ve ulema arasındaki ihtilâfı en iyi bilendir." demiş­tir. Güçlü hafizasıyla Arap dili, lügati ve Arap tarihi (Eyyâmu'1-Arab) ko­nularında da otorite idi. 117/735 yılında vefat etmiştir.

[767] Müsle, kulak, burun, erkeklik uzvu.., gibi organların kesilmesi suretiyle bedene yapılan işkence demektir. Ebû Hanîfe, kurbanlık develere nişan konulmasını müstebap görür; ancak hayvanı itlafa varacak ölçüde yaralanmasını iyi görmemektedir. (Ç)

[768] Ebû Yâ'kûb İshâk b. İbrahim b. Muhalled b. Râhûyeh el-Hanzalî et-Temîmî: 161 de doğmuş, büyük hadis hafızı, sika ve takva sahibi bir zat­tır. Kendisinden İmam Ahmed, Buhâri, Müslim ve daha başkaları riva­yette bulunmuştur. 238/852 de vefat etmiştir.

[769] Fetva ve ileri sürülen şartları için Bkz. İbnu'l-Kayyım, İ'lâmu'l-muvakkıin, 1/44 vd. (Ç)