armi
Sat 6 June 2009, 08:53 pm GMT +0200
Anadolu'da yaşayan büyük velîlerden. İsmi Recep'tir. Soyu Peygamber efendimize dayandığı rivâyet edilir. Doğum ve vefât târihi belli değildir. On dördüncü asırda yaşamıştır. Hacı Bektâş-ı Velî'nin yakınlarındandı.
Hacım Sultan, Bektaş-ı Velî ile Anadolu'ya, insanlara doğru yolu anlatmak için gönderildi. Hacı Bektaş-ı Velî ile Hacım Sultan, Kâbe'ye doğru yola çıktılar. Günlerce süren yolculuktan sonra Kâbe-i muazzamaya geldiler. Tavâftan sonra kırk gün Arafat Dağında riyâzet çekip, Allahü teâlâdan vazîfelerini yerine getirebilmek için yardım istediler. Sonra Medîne'ye giderek Peygamber efendimizi ziyâret ettiler. Daha sonra Anadolu'ya gittiler. Anadolu'ya geldiklerinde Hacı Bektaş-ı Velî, Hacım Sultan'ı Germiyan iline gönderdi.
Hacım Sultan, Afyonkarahisar civârında bir köyde konakladı. O köyde bulunan Bağlu Baba isimli sâlih ve velî bir zâtla görüştü. Bu sırada köylüler gelip Hacım Sultan'a; "Ey garip! Bizim sığırlarımızı, hayvanlarımızı güt." dediler. Hacım Sultan bu isteklerini kabûl etmedi ise de, ısrarlara dayanamayıp; "Mâdem çok istiyorsunuz, sığırlarınızı getirin." dedi. Köylü, sığırlarını toplayıp Hacım Sultan'ın yanına getirdi. Sığırlar içerisinde bir büyük kara boğa vardı. Hacım Sultan o boğaya; "Ey kara boğa! Allahü teâlâ için sen bu sığırları akşama kadar güt!" dedi. Kara boğa bu sözleri işitince gelip, Hacım Sultan'ın ayağına yüz sürdü. Sonra kalkıp, sığırları süse süse önüne katıp götürdü. Akşama kadar güttü. Akşam olunca sığırları evine getirdi. Kara boğa sığırları bu şekilde güderken, Hacım Sultan ibâdetle meşgûl oluyordu.Kara boğa, sığırları öyle güdüyordu ki, sığırlar hiç kimsenin ekinine zarar vermiyordu.
Köyde yaşlı bir kadının tek ineği vardı. Götürüp sığırların yanına güdülmesi için bıraktı. Bunu fark eden Hacım Sultan kadıncağıza; "Vâlide! Allahü teâlânın emri ile bu ineği kurt yer. Sığıra salma." dedi. Kadın onun sözlerine kulak asmayıp, ineğini sığırların yanında otlamaya gönderdi. Sığırlar otlarken kadının ineği sığırlardan ayrıldı ve başka bir yere gitti. O sırada bir kurt ineğe rastlayıp ineği yedi. Akşam olunca bütün sığırlar evlerine geldiği halde, kadının ineği geri dönmedi. Çocukları bir müddet aradılar ve ineği bulamadılar, sonunda; "O divâne bu ineği satmıştır. Yoksa bu kadar aramadan sonra bulurduk." dediler. Hacım Sultan; "Sizin ineğinizi falan yerde kurt yedi." deyince, kadının çocukları; "Kâdıya gidelim." dediler. Hep birlikte kâdının huzûruna vardılar. İnekleri kaybolan çocuklar kâdıya:
"Efendim! Bu divâne bizim sığırlarımızı güder. Fakat kendisi gitmez. Büyük bir kara boğa sürüyü güder. Bu ise bir eve çekilip orada ibâdet ve riyâzetle meşgûl olur. Kendisine sorun ineğimizi ne yaptı?" dediler. Kâdı; "Ey divâne! Bunların ineğini ne yaptın." diye sordu.Hacım Sultan; "Biz, bu ineği salma diye işin başında analarına söyledik, îkâz ettik. Allahü teâlânın emri ile bu ineği kurt yer, dedik. Sözümüze kulak asmayıp otlamaya gönderdi. Bu yüzden ineklerini kurt yedi." dedi. Kâdı; "İneği kurt yediğini nereden bilelim. Eğer gören varsa getir, şâhitlik etsinler." deyince, Hacım Sultan; "Evet şâhitler vardır. Gidip getireyim." dedi ve getirmek için dışarı çıktı. İneğin kurt tarafından parçalandığı yerde kayalar vardı. Bir miktarını parçalayıp onlara; "Gelin ineği kurt yediğine şâhitlik edin." dedi.
Taş parçaları Allahü teâlânın emri ile Hacım Sultan ile birlikte kâdı huzûruna geldiler. Kâdı durumu görünce hayretler içinde kaldı. Taşlar Allahü teâlânın izni ile konuşup; "İneği bizim yanımızda kurt yedi. Bu hususta şâhitlik ederiz. Eğer inanmazsanız adam gönderin, ineğin başını ve derisini getirsinler. Sizler de görün." dediler. Birkaç kişi, denilen yerden ineğin başını ve derisini getirdi. İnsanlar durumu görüp hayrette kaldılar. Kâdı, Hacım Sultan'ın mübârek bir zât olduğunu anlayıp, özür diledi. Hacım Sultan orada bulunanlara hayır duâ etti. "Bizim vazîfemiz vardır. Siz Allahü teâlâya emânet olun." diyerek o köyden ayrıldı. Bu sırada köy halkı; "Efendim bu kadar zamandır bizim sığırlarımız ile ilgilendiniz. Size hakkınızı verelim." dediler. Hacım Sultan; "Benim hakkım beni bulur." dedi. Hacım Sultan yola çıkınca, kara boğa arkasına takıldı. Köy halkı kara boğanın önüne geçip gitmemesi için ne kadar uğraştılarsa da karşı çıkamadılar.
Hacım Sultan Afyonkarahisar'a varınca, bir süre burada kaldı. O sırada Karahisar Beyi Tokuz isimli bir şahıstı. Karahisar halkı beyin yanına gidip; "Falan kayanın yanında bir derviş kırk gündür yemez içmez. Devamlı Allahü teâlâya ibâdet eder. Yanında da kara bir boğa var." diye anlattılar. Bey; "Gelin yanına birlikte gidelim." dedi. Huzûruna varınca, Hacım Sultan onlarla bir müddet konuşmadı. Sıcak bir gündü. Herkes çok susadı. Bey, "Eğer bu mübârek bir zât ise, bize su verir. Biz de içeriz." diye içinden geçirdi. Beyin bu düşüncesi Allahü teâlânın izni ile Hacım Sultan'a mâlum oldu. "Yâ Allah!" deyip kalktı ve elini kayaya vurduğu gibi, kayadan berrak bir su çıktı. Bunun üzerine Tokuz Bey, af dileyip; "Efendim, bizi bağışla. Duâ ve himmet eyle. Bizim şeyhimiz rehberimiz ol. Sana bir dergâh yapayım. Bâzı köyleri vakfedeyim. Dört-beş hizmetçi vereyim." deyince, Hacım Sultan; "Ey Bey! Allahü teâlânın emriyle hocam bana; "Senin makâmın Germiyan'da Susuz denilen yerdir. Git orada otur." buyurdu. Biz oraya gideriz. Bu pınarcık bizim yâdigârımız olsun. Şimdi siz kendi yerinize gidin." dedi.
Hacım Sultan daha sonra o pınardan abdest alıp, namaz kıldıktan sonra Sandıklı'ya doğru yola çıktı. O zamanlar Sandıklı'da Hacı isimli sâlih bir zât vardı. Bir gece rüyâsında Peygamber efendimizi gördü. Peygamber efendimiz ona; "Ey Hacı! Bizim evlâdımızdan bir kişi vardır. İsmine Hacım derler. Var onunla yâren ol." buyurdu. Derviş Hacı uyanıp, sabah namazını kıldıktan sonra Hacım Sultan'ı aramaya başladı. Yolda giderken kendi kendine; "Aceb o zâtı nasıl bulurum?" diye düşünürken, bir zâtın zikretmekle meşgûl olduğunu gördü. Yanında kara bir boğa vardı. Yanına gidip selâm verdi. Hacım Sultan selâmı alıp; "Hoş geldin benim vefâlı yârenim Derviş Hacı." dedi. Derviş Hacı; "Ey Efendim! Size kim derler?" diye sordu. Hacım Sultan; "Hacı Derviş, anamızın verdiği isim Recep'tir. Fakat hocalarım bize Hacım ismini verdiler." dedi. Derviş Hacı bunları duyunca, hemen Hacım Sultan'ın ellerine kapandı ve yârenliğe kabûl etmesi için yalvardı. Hacım Sultan bir müddet de Sandıklı'da kaldı.
Bir gün Hacım Sultan'ı o beldeden kovalamak isteyenler toplanıp; "Ona söz fayda vermez. Onu dövelim. Evlerimizin yakınında onu yatırmıyalım. Birkaç adamı gönderip, onu oradan kovsun." dediler. Onların bu plânı Allahü teâlânın izni ile Hacım Sultan'a mâlum oldu. "Kader böyle imiş. Bize burada râhat olmaz." dedi.
Hacım Sultan, Bektaş-ı Velî ile Anadolu'ya, insanlara doğru yolu anlatmak için gönderildi. Hacı Bektaş-ı Velî ile Hacım Sultan, Kâbe'ye doğru yola çıktılar. Günlerce süren yolculuktan sonra Kâbe-i muazzamaya geldiler. Tavâftan sonra kırk gün Arafat Dağında riyâzet çekip, Allahü teâlâdan vazîfelerini yerine getirebilmek için yardım istediler. Sonra Medîne'ye giderek Peygamber efendimizi ziyâret ettiler. Daha sonra Anadolu'ya gittiler. Anadolu'ya geldiklerinde Hacı Bektaş-ı Velî, Hacım Sultan'ı Germiyan iline gönderdi.
Hacım Sultan, Afyonkarahisar civârında bir köyde konakladı. O köyde bulunan Bağlu Baba isimli sâlih ve velî bir zâtla görüştü. Bu sırada köylüler gelip Hacım Sultan'a; "Ey garip! Bizim sığırlarımızı, hayvanlarımızı güt." dediler. Hacım Sultan bu isteklerini kabûl etmedi ise de, ısrarlara dayanamayıp; "Mâdem çok istiyorsunuz, sığırlarınızı getirin." dedi. Köylü, sığırlarını toplayıp Hacım Sultan'ın yanına getirdi. Sığırlar içerisinde bir büyük kara boğa vardı. Hacım Sultan o boğaya; "Ey kara boğa! Allahü teâlâ için sen bu sığırları akşama kadar güt!" dedi. Kara boğa bu sözleri işitince gelip, Hacım Sultan'ın ayağına yüz sürdü. Sonra kalkıp, sığırları süse süse önüne katıp götürdü. Akşama kadar güttü. Akşam olunca sığırları evine getirdi. Kara boğa sığırları bu şekilde güderken, Hacım Sultan ibâdetle meşgûl oluyordu.Kara boğa, sığırları öyle güdüyordu ki, sığırlar hiç kimsenin ekinine zarar vermiyordu.
Köyde yaşlı bir kadının tek ineği vardı. Götürüp sığırların yanına güdülmesi için bıraktı. Bunu fark eden Hacım Sultan kadıncağıza; "Vâlide! Allahü teâlânın emri ile bu ineği kurt yer. Sığıra salma." dedi. Kadın onun sözlerine kulak asmayıp, ineğini sığırların yanında otlamaya gönderdi. Sığırlar otlarken kadının ineği sığırlardan ayrıldı ve başka bir yere gitti. O sırada bir kurt ineğe rastlayıp ineği yedi. Akşam olunca bütün sığırlar evlerine geldiği halde, kadının ineği geri dönmedi. Çocukları bir müddet aradılar ve ineği bulamadılar, sonunda; "O divâne bu ineği satmıştır. Yoksa bu kadar aramadan sonra bulurduk." dediler. Hacım Sultan; "Sizin ineğinizi falan yerde kurt yedi." deyince, kadının çocukları; "Kâdıya gidelim." dediler. Hep birlikte kâdının huzûruna vardılar. İnekleri kaybolan çocuklar kâdıya:
"Efendim! Bu divâne bizim sığırlarımızı güder. Fakat kendisi gitmez. Büyük bir kara boğa sürüyü güder. Bu ise bir eve çekilip orada ibâdet ve riyâzetle meşgûl olur. Kendisine sorun ineğimizi ne yaptı?" dediler. Kâdı; "Ey divâne! Bunların ineğini ne yaptın." diye sordu.Hacım Sultan; "Biz, bu ineği salma diye işin başında analarına söyledik, îkâz ettik. Allahü teâlânın emri ile bu ineği kurt yer, dedik. Sözümüze kulak asmayıp otlamaya gönderdi. Bu yüzden ineklerini kurt yedi." dedi. Kâdı; "İneği kurt yediğini nereden bilelim. Eğer gören varsa getir, şâhitlik etsinler." deyince, Hacım Sultan; "Evet şâhitler vardır. Gidip getireyim." dedi ve getirmek için dışarı çıktı. İneğin kurt tarafından parçalandığı yerde kayalar vardı. Bir miktarını parçalayıp onlara; "Gelin ineği kurt yediğine şâhitlik edin." dedi.
Taş parçaları Allahü teâlânın emri ile Hacım Sultan ile birlikte kâdı huzûruna geldiler. Kâdı durumu görünce hayretler içinde kaldı. Taşlar Allahü teâlânın izni ile konuşup; "İneği bizim yanımızda kurt yedi. Bu hususta şâhitlik ederiz. Eğer inanmazsanız adam gönderin, ineğin başını ve derisini getirsinler. Sizler de görün." dediler. Birkaç kişi, denilen yerden ineğin başını ve derisini getirdi. İnsanlar durumu görüp hayrette kaldılar. Kâdı, Hacım Sultan'ın mübârek bir zât olduğunu anlayıp, özür diledi. Hacım Sultan orada bulunanlara hayır duâ etti. "Bizim vazîfemiz vardır. Siz Allahü teâlâya emânet olun." diyerek o köyden ayrıldı. Bu sırada köy halkı; "Efendim bu kadar zamandır bizim sığırlarımız ile ilgilendiniz. Size hakkınızı verelim." dediler. Hacım Sultan; "Benim hakkım beni bulur." dedi. Hacım Sultan yola çıkınca, kara boğa arkasına takıldı. Köy halkı kara boğanın önüne geçip gitmemesi için ne kadar uğraştılarsa da karşı çıkamadılar.
Hacım Sultan Afyonkarahisar'a varınca, bir süre burada kaldı. O sırada Karahisar Beyi Tokuz isimli bir şahıstı. Karahisar halkı beyin yanına gidip; "Falan kayanın yanında bir derviş kırk gündür yemez içmez. Devamlı Allahü teâlâya ibâdet eder. Yanında da kara bir boğa var." diye anlattılar. Bey; "Gelin yanına birlikte gidelim." dedi. Huzûruna varınca, Hacım Sultan onlarla bir müddet konuşmadı. Sıcak bir gündü. Herkes çok susadı. Bey, "Eğer bu mübârek bir zât ise, bize su verir. Biz de içeriz." diye içinden geçirdi. Beyin bu düşüncesi Allahü teâlânın izni ile Hacım Sultan'a mâlum oldu. "Yâ Allah!" deyip kalktı ve elini kayaya vurduğu gibi, kayadan berrak bir su çıktı. Bunun üzerine Tokuz Bey, af dileyip; "Efendim, bizi bağışla. Duâ ve himmet eyle. Bizim şeyhimiz rehberimiz ol. Sana bir dergâh yapayım. Bâzı köyleri vakfedeyim. Dört-beş hizmetçi vereyim." deyince, Hacım Sultan; "Ey Bey! Allahü teâlânın emriyle hocam bana; "Senin makâmın Germiyan'da Susuz denilen yerdir. Git orada otur." buyurdu. Biz oraya gideriz. Bu pınarcık bizim yâdigârımız olsun. Şimdi siz kendi yerinize gidin." dedi.
Hacım Sultan daha sonra o pınardan abdest alıp, namaz kıldıktan sonra Sandıklı'ya doğru yola çıktı. O zamanlar Sandıklı'da Hacı isimli sâlih bir zât vardı. Bir gece rüyâsında Peygamber efendimizi gördü. Peygamber efendimiz ona; "Ey Hacı! Bizim evlâdımızdan bir kişi vardır. İsmine Hacım derler. Var onunla yâren ol." buyurdu. Derviş Hacı uyanıp, sabah namazını kıldıktan sonra Hacım Sultan'ı aramaya başladı. Yolda giderken kendi kendine; "Aceb o zâtı nasıl bulurum?" diye düşünürken, bir zâtın zikretmekle meşgûl olduğunu gördü. Yanında kara bir boğa vardı. Yanına gidip selâm verdi. Hacım Sultan selâmı alıp; "Hoş geldin benim vefâlı yârenim Derviş Hacı." dedi. Derviş Hacı; "Ey Efendim! Size kim derler?" diye sordu. Hacım Sultan; "Hacı Derviş, anamızın verdiği isim Recep'tir. Fakat hocalarım bize Hacım ismini verdiler." dedi. Derviş Hacı bunları duyunca, hemen Hacım Sultan'ın ellerine kapandı ve yârenliğe kabûl etmesi için yalvardı. Hacım Sultan bir müddet de Sandıklı'da kaldı.
Bir gün Hacım Sultan'ı o beldeden kovalamak isteyenler toplanıp; "Ona söz fayda vermez. Onu dövelim. Evlerimizin yakınında onu yatırmıyalım. Birkaç adamı gönderip, onu oradan kovsun." dediler. Onların bu plânı Allahü teâlânın izni ile Hacım Sultan'a mâlum oldu. "Kader böyle imiş. Bize burada râhat olmaz." dedi.