armi
Thu 4 June 2009, 07:44 pm GMT +0200
Anadolu'da yetişen velîlerden. Elazığ'ın Sarılı köyünde 1877 (H. 1294)de doğdu. Beş-altı yaşlarına geldiğinde âilesi ile birlikte Gurbet Mezire isimli köye göç etti. Burada arkadaşları ile koyun güderken, onar İhlâs okuyup, dervişlerin zikirlerini taklid ederlerdi.
Bir süre sonra Muharrem Efendi, ilim tahsîline başladı. On beş yaşları ortalarındayken âilesi Sofular köyüne göç etti. Bu köyde Kâdirî ve Nakşibendî şeyhi Hacı Ömer Efendi ile tanıştı. Birkaç gün o zâtın sohbetlerinde bulundu. O zât köyüne geri giderken; "Nereye gidiyorsunuz, ben sizi nerede bulurum, size nasıl gelirim?" diye sorunca; "Biz seni kendimize çekeriz." cevabını aldı.
Aradan bir süre geçince, Muharrem Efendi, Hacı Ömer Efendiyi özledi. Fakat bir türlü onun kendisini çekmediğini görünce, yola çıktı. Yürüye yürüye Kövenk köyüne vardı. Çeşmede abdest alıp Cumâ namazını kılmak için câmiye doğru giderken, evinin önünde bekleyen Hacı Ömer Efendi; "Gel benim talebem! Gördün mü seni nasıl kendime çektim?" dedi.
Hacı Ömer Efendiye bağlandıktan sonra Muharrem Efendi, yaz-kış demeden hemen hemen her gün 7-8 saat mesafe uzaktaki hocasını görmeye giderdi. Muharrem Efendi âilesi ile birlikte birkaç köy daha dolaştıktan sonra, 1905'te Harput'a yerleşti. Medresede Hacı Abdullah Efendiden ve oğullarından zâhirî ilimleri öğrenmeye başladı. Bir Yandan ilim öğrendi, bir yandan da hocası Hacı Ömer Efendiyi sık sık ziyâret etti. Bir ara büyük âlim ve velî Beyzâde Ali Rızâ Efendiye müezzinlik yaptı.
Bir gün mâneviyâta dâir bir eserin, anlayamadığı bâzı yerlerini hocasına sormak için Harput'a gitmek üzere yola çıktı. Kitabı koynuna koymuştu. Mezire yakınlarında bir pınarın başında biraz dinlenmek için oturdu. Elini koynuna soktuğunda kitabı bulamadı. Hemen abdest alıp Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin vâsıtası ile Allahü teâlâya kitabın bulunması için yalvardı. Kitabı kaybolduğundan evine geri dönmek mecburiyetinde kaldı. Eve gelince hanımı; "Yâhu sen ne tuhaf adamsın? Hem kitabı götürüyor, hem de geri gönderiyorsun?" deyince, Muharrem Efendi, "Ne oldu?" diye sordu. Hanımı; "Orta boylu, sakallı bir zât kitabı getirdi ve şöyle dedi: "Bu kitabı al ve ona kitabının bekçisi olmadığımı söyle!" dedi."
1906'da askerlik vazîfesine başlayan Muharrem Hilmi, açılan imtihanı kazanarak tabur imâmı oldu. Çeşitli yerlerde tabur imâmlığı yapan Muharrem Hilmi, Bitlis'te Muhammed Kufrevîrin sohbetlerinde bulunrak ondan icâzet aldı. Sonra Yemen'e gönderildi. Yemen'de tabur imâmlığı yanında, Yemenli çocuklara Türkçe öğretmenliği de yaptı ve iki sene kadar kaldı.