hafiza aise
Mon 25 July 2011, 03:37 pm GMT +0200
c) Yalnız Hac îçin Telbiye Getirdi, Sonra Umreyi Ekledi Diyenler:
Yalnız hacca telbiye getirdi; sonra ona umreyi de ekledi deyip böylece hadislerin uzlaşacağını sananların gerekçeleri: Bunlar Hz. Peygamber'in (s.a.) haccı, ifrâd yaptığını ifade eden hadislerin sahih olduğunu görünce bu hadisleri ihramının başlangıcına yorumladılar. Sonra Hz. Peygamber'e (s.a.) Rabbinden bir elçi gelip "Hac içinde umreye niyetlendim, de" demiştir. İşte o zaman umreyi hacca ilâve etmiş ve böylece kıran yapan durumuna gelmiştir. Bu yüzden Berâ b. Âzib'e: "Ben, kurban şevkettim ve kıran yaptım." demiştir. İhramın başlangıcında ifrâd, ihram esnasında ise kıran yapan durumunda idi. Hem hiç kimse O'nun ne umreye niyetlenip ihrama girdiğini, ne umre için telbiye getirdiğini, ne yalnız umre yaptığını söylemiş ve ne de "Yola çıkarken biz, umre dışında bir şeye niyetlenmedik." demiştir. Aksine, "Hz. Peygamber (s.a.) hacca niyetlenip ihrama girdi.", "Hac için telbiye getirdi.", "Haccı, ifrâd yaptı." ve "Biz yola çıkarken hac dışında bir şeye niyetlenmedik." demişlerdir. Bu da gösterir ki, önce hac için ihrama girdi, sonra Rabbinden kıran yapması için vahiy geldi ve bunun üzerine her ikisine birden telbiye getirdi. İşte Enes ikisine birden telbiye getirdiğini işitip doğru söylemiş; Âişe, İbn Ömer ve Câbir önce, yalnız hacca telbiye getirdiğini işitmişler ve doğru söylemişlerdir. Bu görüşü savunanlar "Böylece hadisler uziaşmış ve onlardaki muztariblik ortadan kalkmış olur." diyorlar.
Bu görüş sahipleri umrenin hacca ilâve edilmesini caiz bulmuyorlar; lağv (hükümsüz) görüyor ve diyorlar ki: Bu Hz. Peygamber'e (s.a.) hastır. O'nun dışındakiler yapamaz... İbn Ömer'in "Hz. Peygamber (s.a.) yalnızca hacca telbiye getirdi." sözü ile Enes'in "Her ikisine birlikte niyetlenip ihrama girdi, telbiye getirdi." sözü bunu gösterir. Her iki sahabî de doğru söylemektedir. Kırana niyetlenip ihrama girerek telbiye getirmesinin, yalnız hacca niyetlenip ihrama girerek teîbiye getirmesinden önce olduğunu söyleme imkânı yoktur. Çünkü kıran için ihrama girdiği vakit, bundan sonra ifrâd haccı için ihrama girmesi, ihramın ifrâda aktarılması imkânı kalmaz. O halde anlaşılmıştır ki, ifrâd haccı için ihrama girdi telbiye getirdi; İbn Ömer, Âişe ve Câbir bunu işittiler ve işittiklerini aktardılar. Sonra Rabbinden kendisine vahiy gelince hacca umreyi de ilâve etti ve her ikisine birden niyetlenip ihrama girdi, telbiye getirdi. Enes, her ikisine birden telbiye getirdiğini işitip duyduğunu aktardı". Sonra Hz. Peygamber (s.a.) kendisinin kıran yaptığını haber verdi. Yukarıda adı geçen sahabîler de O'nun kıran yaptığını naklettiler. Böylece sahabîlerden aktarılan hadisler uziaşmış, onlardaki muztariblik ve çelişkili durum ortadan kalkmış olur.
Diyorlar ki: Hz. Âişe'nin şu anlatımı da bunu gösterir: ALLAH Rasûlü (s.a.) ile beraber hac yolculuğuna çıktık. "İçinizden kim hac ve umreye niyetlenip ihrama girmeyi, telbiye getirmeyi isterse öyle yapsın. Kim hacca niyetlenip ihrama^ girmeyi, telbiye getirmeyi isterse öyle yapsın. Kim de umreye niyetlenip ihrama girmeyi, telbiye getirmeyi isterse o da öyle yapsın." buyurdu. Bunun üzerine ALLAH Rasûlü (s.a.) ve O'nunla birlikte bazı insanlar hacca niyetlenip ihrama girdiler, telbiye getirdiler... Bu rivayet de gösterir ki, Hz. Peygamber (s.a.) ihramın "başında ifrâd haccına niyetlenmişti. Artık kırana niyetlenmesinin bundan sonra olduğu anlaşılmış demektir.
Kuşkusuz bu görüş yukarıda geçen hadislere aykırı düşmektedir. Ümmet için sahih olmayan bir ihramla Hz. Peygamber'in (s.a.) tahsis edilmesi davasını red ve ibtal eden deliller vardır. Enes'in: "ALLAH Rasûlü (s.a.) öğleyi Beydâ'da kıldı; sonra devesine bindi. Beydâ dağına tırmandı. Öğleyi kıldığı vakit hac ve umreye niyetlenip ihrama girerek telbiye getirdi." sözü[372] t,unu reddeden delillerdendir.
Hz. Ömer'in rivayet ettiği hadiste Hz. Peygamber'e (s.a.) Rabbİnden bit elçi gelip: "Bu mübarek vadide namaz kıl ve: Hac içinde umreye niyetlendim, de." diye söylediği belirtilmektedir ki, ALLAH Rasûiü (s.a.) aynen öyle yapmıştır. Hz. Ömer, O'na emredileni; Enes ise O'nun yaptığı şeyi rivayet ediyor ki, rivayetler birbirinin aynıdır. Hz. Peygamber (s.a.) Zül-huleyfe'de öğleyi kıldı, sonra "Lebbeyke haccen ve umraten — ALLAH'ım! Hac ve umre davetine icabet ettim." diye telbiyede bulundu.
Âlimler umrenin hacca iiâve edilmesi konusunda farklı iki görüş ileri sürmüşlerdir. Bu her iki görüş de İmam Ahmed'den rivayet edilmiştir; bunların en meşhur olanına göre böyle bir şey sahih olmaz. Ebu Hanîfe ve talebeleri —ALLAH onlara rahmet etsin— gibi sahih olduğunu söyleyenler bu meseleyi şu temel üzerine oturtuyorlar: Kıran yapan kimse iki tavaf, iki sa'y yapar. Umreyi hacca ilâve ettiği vakit yalnız hacca niyetlenip ihram giyme üzerine ek fazla bir ameli kendisine gerekli kılmış olur. Bir tavaf, bir sa'y yapmasının yeterli olacağını söyleyenler ise diyorlar ki: Bu ilâve işinden kişi yalnızca iki yolculuktan birine çıkmama gibi bir fayda eîde eder. Ek bir ameli kendisine gerekli kılmış olmaz, aksine noksan yapmış olur. Bu da caiz değildir. Bu, cumhurun görüşüdür. [373]
[372] Nesâî, 5/127, 5/162. Râvileri sikadır. Ancak hadisi Hasan el-Basrî, muan'an olarak rivayet etmiştir. Bu durumda sıhhatinde şüphe var demektir.
[373] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/170-172.
Yalnız hacca telbiye getirdi; sonra ona umreyi de ekledi deyip böylece hadislerin uzlaşacağını sananların gerekçeleri: Bunlar Hz. Peygamber'in (s.a.) haccı, ifrâd yaptığını ifade eden hadislerin sahih olduğunu görünce bu hadisleri ihramının başlangıcına yorumladılar. Sonra Hz. Peygamber'e (s.a.) Rabbinden bir elçi gelip "Hac içinde umreye niyetlendim, de" demiştir. İşte o zaman umreyi hacca ilâve etmiş ve böylece kıran yapan durumuna gelmiştir. Bu yüzden Berâ b. Âzib'e: "Ben, kurban şevkettim ve kıran yaptım." demiştir. İhramın başlangıcında ifrâd, ihram esnasında ise kıran yapan durumunda idi. Hem hiç kimse O'nun ne umreye niyetlenip ihrama girdiğini, ne umre için telbiye getirdiğini, ne yalnız umre yaptığını söylemiş ve ne de "Yola çıkarken biz, umre dışında bir şeye niyetlenmedik." demiştir. Aksine, "Hz. Peygamber (s.a.) hacca niyetlenip ihrama girdi.", "Hac için telbiye getirdi.", "Haccı, ifrâd yaptı." ve "Biz yola çıkarken hac dışında bir şeye niyetlenmedik." demişlerdir. Bu da gösterir ki, önce hac için ihrama girdi, sonra Rabbinden kıran yapması için vahiy geldi ve bunun üzerine her ikisine birden telbiye getirdi. İşte Enes ikisine birden telbiye getirdiğini işitip doğru söylemiş; Âişe, İbn Ömer ve Câbir önce, yalnız hacca telbiye getirdiğini işitmişler ve doğru söylemişlerdir. Bu görüşü savunanlar "Böylece hadisler uziaşmış ve onlardaki muztariblik ortadan kalkmış olur." diyorlar.
Bu görüş sahipleri umrenin hacca ilâve edilmesini caiz bulmuyorlar; lağv (hükümsüz) görüyor ve diyorlar ki: Bu Hz. Peygamber'e (s.a.) hastır. O'nun dışındakiler yapamaz... İbn Ömer'in "Hz. Peygamber (s.a.) yalnızca hacca telbiye getirdi." sözü ile Enes'in "Her ikisine birlikte niyetlenip ihrama girdi, telbiye getirdi." sözü bunu gösterir. Her iki sahabî de doğru söylemektedir. Kırana niyetlenip ihrama girerek telbiye getirmesinin, yalnız hacca niyetlenip ihrama girerek teîbiye getirmesinden önce olduğunu söyleme imkânı yoktur. Çünkü kıran için ihrama girdiği vakit, bundan sonra ifrâd haccı için ihrama girmesi, ihramın ifrâda aktarılması imkânı kalmaz. O halde anlaşılmıştır ki, ifrâd haccı için ihrama girdi telbiye getirdi; İbn Ömer, Âişe ve Câbir bunu işittiler ve işittiklerini aktardılar. Sonra Rabbinden kendisine vahiy gelince hacca umreyi de ilâve etti ve her ikisine birden niyetlenip ihrama girdi, telbiye getirdi. Enes, her ikisine birden telbiye getirdiğini işitip duyduğunu aktardı". Sonra Hz. Peygamber (s.a.) kendisinin kıran yaptığını haber verdi. Yukarıda adı geçen sahabîler de O'nun kıran yaptığını naklettiler. Böylece sahabîlerden aktarılan hadisler uziaşmış, onlardaki muztariblik ve çelişkili durum ortadan kalkmış olur.
Diyorlar ki: Hz. Âişe'nin şu anlatımı da bunu gösterir: ALLAH Rasûlü (s.a.) ile beraber hac yolculuğuna çıktık. "İçinizden kim hac ve umreye niyetlenip ihrama girmeyi, telbiye getirmeyi isterse öyle yapsın. Kim hacca niyetlenip ihrama^ girmeyi, telbiye getirmeyi isterse öyle yapsın. Kim de umreye niyetlenip ihrama girmeyi, telbiye getirmeyi isterse o da öyle yapsın." buyurdu. Bunun üzerine ALLAH Rasûlü (s.a.) ve O'nunla birlikte bazı insanlar hacca niyetlenip ihrama girdiler, telbiye getirdiler... Bu rivayet de gösterir ki, Hz. Peygamber (s.a.) ihramın "başında ifrâd haccına niyetlenmişti. Artık kırana niyetlenmesinin bundan sonra olduğu anlaşılmış demektir.
Kuşkusuz bu görüş yukarıda geçen hadislere aykırı düşmektedir. Ümmet için sahih olmayan bir ihramla Hz. Peygamber'in (s.a.) tahsis edilmesi davasını red ve ibtal eden deliller vardır. Enes'in: "ALLAH Rasûlü (s.a.) öğleyi Beydâ'da kıldı; sonra devesine bindi. Beydâ dağına tırmandı. Öğleyi kıldığı vakit hac ve umreye niyetlenip ihrama girerek telbiye getirdi." sözü[372] t,unu reddeden delillerdendir.
Hz. Ömer'in rivayet ettiği hadiste Hz. Peygamber'e (s.a.) Rabbİnden bit elçi gelip: "Bu mübarek vadide namaz kıl ve: Hac içinde umreye niyetlendim, de." diye söylediği belirtilmektedir ki, ALLAH Rasûiü (s.a.) aynen öyle yapmıştır. Hz. Ömer, O'na emredileni; Enes ise O'nun yaptığı şeyi rivayet ediyor ki, rivayetler birbirinin aynıdır. Hz. Peygamber (s.a.) Zül-huleyfe'de öğleyi kıldı, sonra "Lebbeyke haccen ve umraten — ALLAH'ım! Hac ve umre davetine icabet ettim." diye telbiyede bulundu.
Âlimler umrenin hacca iiâve edilmesi konusunda farklı iki görüş ileri sürmüşlerdir. Bu her iki görüş de İmam Ahmed'den rivayet edilmiştir; bunların en meşhur olanına göre böyle bir şey sahih olmaz. Ebu Hanîfe ve talebeleri —ALLAH onlara rahmet etsin— gibi sahih olduğunu söyleyenler bu meseleyi şu temel üzerine oturtuyorlar: Kıran yapan kimse iki tavaf, iki sa'y yapar. Umreyi hacca ilâve ettiği vakit yalnız hacca niyetlenip ihram giyme üzerine ek fazla bir ameli kendisine gerekli kılmış olur. Bir tavaf, bir sa'y yapmasının yeterli olacağını söyleyenler ise diyorlar ki: Bu ilâve işinden kişi yalnızca iki yolculuktan birine çıkmama gibi bir fayda eîde eder. Ek bir ameli kendisine gerekli kılmış olmaz, aksine noksan yapmış olur. Bu da caiz değildir. Bu, cumhurun görüşüdür. [373]
[372] Nesâî, 5/127, 5/162. Râvileri sikadır. Ancak hadisi Hasan el-Basrî, muan'an olarak rivayet etmiştir. Bu durumda sıhhatinde şüphe var demektir.
[373] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/170-172.