- Güzel söz sadakadır

Adsense kodları


Güzel söz sadakadır

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
rabia
Thu 3 June 2010, 01:01 am GMT +0200
Güzel Söz Sadakadır

Konuşmanın anlamlı olması için bazı önemli kurallar vardır. Konuşurken sözcük seçimi çok önemlidir. "Bir insan söylemediği bir sözün reddine güç yetirebilir; ama söylediği bir sözün reddine güç yetiremez." Hz. Peygamber’in (s.a.) "Kalbinde kasvet, bedeninde bir zayıflık, rızkında darlık görürsen bil ki; üstüne düşmeyen, dünya ve ahiretine yaramayan söz etmişsindir." "Sana takvayı tavsiye ederim; ya hayır söyle, ya da sus" uyarıları ile kullanılan sözcüklerin çok iyi seçilmesi gerektiğine işaret etmiştir. Konuşurken dinleyenlerin gözlerine bakmak anlaşmanın yarısıdır. Başka yerlere bakarak söylenen sözlerin karşıdakini etkilemesi mümkün değildir. Çünkü gözler asla yalan söylemez. Birisine sevdiğinizi gözünün içine bakarak söyleyebilirsiniz ama nefret ettiğinizi asla. Çünkü karşınızdaki insanın size göstereceği tepkiden korkarsınız.

 Konuşan kimsenin o anki psikolojik durumuna dikkat etmesi tavsiye edilir. "Çok keyifli olduğunuzda kimseye söz vermeyin. Çok öfkeli olduğunuzda da kimseye cevap vermeyin" Çin atasözü bu düşünceyi ne kadar güzel ifade etmektedir.  Konuşurken dinleyicinin sosyo - kültürel ve psikolojik durumunu gözetmek konuşmanın etkili olması açısından önemlidir. Böylece dinleyicinin anlayacağı dilin kullanılmasına özen gösterilmiş olur. Çünkü "Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır."

  Konuşurken söylenecek sözlerin seçimine çok dikkat etmek gerekmektedir. Çünkü "İki şey akıl zayıflığını gösterir; söyleyecek yerde susmak, susacak yerde söylemek." Öyle sözler vardır ki zamansız ve uygun olmayan ortamlarda sarf edildiği için çok kötü sonuçlar doğurabilmekte, değerini yitirebilmektedir.

 Karşıdakinin ayıbını ortaya dökerek konuşmak çoğu kez insanları zor durumda bırakmakta, insanları yaralayabilmektedir. "Hekimler; kılıç yaralarını, ok yaralarını tedavi edebilmişler; ama dil yaralarını tedavi ettikleri görülmemiştir."

 Çünkü çok konuşan kişi bir de kızgın ise ne söylediğinin farkına varamamakta, kendi kusurlarını görememektedir. Oysa Hz. Ali (r.a) "Ayıbın büyüğü, aynısı sende varken başkasını ayıplamandır." derken, Kutlu Önderimiz (s.a.) "Kusurlarını sayarak sana hakaret edene, sen de onun ayıplarını meydana döküp hakaret etme. Böyle yaparsan o günaha girer, sen sevap kazanırsın" buyurmaktadır.

 Günümüzde bir de küfürlü konuşma olayı var. Artık insanlar birbirine hayvan isimleriyle, argo kelimelerle, en galiz küfürlerle hitap etmekte ve bu hal bazı insanlar tarafından normal karşılanmaktadır. Hatta bu eğitimsiz bir ortamda değil, aksine eğitim düzeyi çok yüksek bir ortamda olabiliyor. Mesela oğlum orta okul üçüncü sınıfa geldiğinde o güne kadar hiç duymadığım sözlerle konuşmaya başlamıştı. O kadar ki artık evimizde hayvan isimleri uçuşurken, telefon konuşmaları en galiz sözlerle yapılıyordu. Müdahale ettiğimde ise hayatı çok fazla ciddiye almakla suçlanıyordum. Olayın üstüne gitmek zamanı geldiğini düşündüğümde okuldan veli toplantısına davet edildim. Bu toplantıda sınıf öğretmenine durumu anlatıp çocuğumu etkileyen arkadaşından uzaklaştırmasını istemeye karar verdim. Çünkü çocuğumu ancak bir arkadaşı bu kadar etkileyebilir diye düşünüyordum. Sıra bana gelince sınıf öğretmenine "Oğlum bu seneye kadar hiç küfürlü konuşmazken bu sene başından beri hem küfretmeye başladı, hem de şivesi bozuldu" dediğim anda öğretmen beyin yüzünde bir telaş ve utangaçlık belirdi. Telaşla söylediklerimi not almaya başladı. Ve bana konuyla ilgileneceğine dair söz verdi. Konunun üzerinde fazla durmadı. Ertesi gün çocuğum eve gelince "anne ya! Sen sınıf öğretmenime ne söyledin? Bu gün derse girer girmez; "Çocuklar! ben, dün çok büyük bir sorun yaşadım. Bir veli çocuğunun konuşmasının bozulduğundan, küfürlü konuşmaya başladığından şikayet etti. Yani sizin anlayacağınız o veli beni bana şikayet etti. Ne yapacağımı bilemedim. Suçlunun ben olduğumu anlamasından ödüm patladı. Bundan böyle konuşmalarıma dikkat etmeye karar verdim. Sizin de dikkatli olmanızı istiyorum. Artık küfür yok, argo konuşmak yok tamam mı?" dedi. Çocuğun anlattıklarına çok şaşırmıştım. Ama güzel bir olaya sebep olduğum için de mutlu olmuştum. Şaka yapmak elbette hayata renk katar. Ancak şaka yapıyorum diye söze yalan, küfür ve müstehcenlik katmamak gerekir. Çünkü bizim Rehberimiz (s.a.) "Ben de mizah yaparım, lakin sadece hakkı söylerim." derken; bir başka sözlerinde "Çok gülenin heybeti azalır, şakacı küçümsenir, çok konuşan çok sürçer, çok yanılır. Çok yanılanın da hayası azalır, hayası azalanın da veraı (Allah korkusu )azalır, veraı azalanın da kalbi ölür." buyurmaktadır. Bu ne büyük tehlike. İnanç sahibi insanlar nasıl bu tehlikeyi fark edemiyorlar gerçekten şaşkınlık içindeyim.

 Acaba ölü bir kalp taşımak daha mı kolaydır? Kelimelerin mana zenginliğinin müstehcen bir şekilde kullanılması ise bir başka sorun. Artık normal hayatta kullanılması olağan bir çok kelimeyi kullanma güçlüğü çekmekteyiz.

Konuşurken önemle üzerinde durulması gereken bir konu da gereksiz soru sormamaktır. Çünkü çok soru sormak çoğu kez konunun anlaşılmaz hale gelmesine neden olmaktadır.

"Olmamış şeyi soracağına,olmuşlardan ibret almaya çalış." prensibine uyduğumuzda mutluluğu yakalayacağımızdan emin olmalıyız. Zira Hz. Peygamber (s.a.); "Diline sahip olana, ev halkına geniş davranana ve günahlarından dolayı ağlayana ne mutlu." sözleri ile müjdeliyor. Ne mutlu bu müjdeye layık olanlara....

Alıntı