hafiza aise
Tue 26 April 2011, 01:58 pm GMT +0200
Güven Veren Yolculuk
Yolculuk devam ediyordu; bin dört yüz kişilik bir insan kitlesi Mekke'ye doğru yürüyordu ama kimsenin burnunun kanamasına müsaade edilmiyordu. Ne uğranılan yerlerdeki insanlar rahatsız ediliyor ne de uğranılan bağ ve bahçelerde herhangi bir talana meydan veriliyordu. Sanki yürüyenler, yeryüzüne inmiş meleklerdi. İnsanlık Hicaz'da ilk defa, hak ve adalete hassasiyetle riayet eden bir anlayışla karşı karşıya idi.
Onlar kimsenin malına göz dikmiyorlardı. Onlan uzaktan gözleyenler, bu farklılığı görüp de kendileri geliyor ve Allah Resülü'ne hediyeler takdim etmek istiyorlardı. Oğluyla birlikte ima İbn Rahda gelmiş ve Efendimiz'e iki yüz koyunla süt yüklü iki deve hediye etmişti. O da (sallallahu aleyhi ve sellern), önce:
- Allah size bereket ihsan etsin, diyerek onlara dua edecek ve ardından da bu ikrarnı ashabı arasında paylaştıracaktı.
228 Hz. Ka'b, "Sizden her kim hasta olur veya bayındaıı bir rahatsız/ık hali zuhur ederse bu durumda oruç, sadaka veya kurban olmak üzere ona fidye gerekir." (Bakara, 2/196) mealindeki ayetin kendisi hakkında naziI olduğunu söyleyecektir. Bkz. Buhari, Sahih, 4/1535 (3955); Müslim, Sahih, 2/861 (1201); Tirmizi, el-Camiu's-Sahih, 5/212 (2973); Taberi, el-Camiu'l-Beyan, 2/232
Yeryüzünde hüsn-ü kabul görmenin bir emaresiydi bu ve sadece bununla da sınırlı kalmayacaktı. Her karşılarina gelen kabile bu nezih davranışı hayranlıkla temaşa ediyor ve gönlünden koparak elinde bulunan ekmek, acur ve ıtr gibi en değerli mamullerle, melek yürüyiışlü bu insanlara ikramda bulunmak istiyordu. Hatta Allah Resülii Csallallahu aleyhi ve sellern), bu yolculuk esnasında kendisine ikram edilen güzel kokulu ve içi sütlü bir bitkiyi yiyince çok hoşlanmış, aynı bitkiden tatması için onu Ümmü Selerne Validemize de göndermişti.