derya
Mon 1 February 2010, 11:56 am GMT +0200
Gündüz Virdleri
I. Vird
Şafağın doğuşundan güneşin doğuşuna kadardır. Bu vakit şerefli bir vakittir. Bu vaktin şerefli ve faziletli oluşuna Allah Teâlâ´nın bu vakitle yemin etmesi delâlet eder:
Ağardığı zaman o sabaha ki...
(Tekvîr/18)
Allah Teâlâ´nın bu vakti yaratmakla zât-ı ulûhiyyetini övmesi, bu vaktin şerefli ve faziletli olduğuna delâlet etmektedir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur:
O, gece karanlığından sabahı yarıp çıkaran Allah´tır!
(En´âm/96)
De ki: Sığınırım ben karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran rabbe!
(Felâk/1)
Allah Teâlâ gölgeyi o vakitte kısaltmak sûretiyle kudretini izhâr ederek o vaktin şerefini belirtmiştir.
Biz bu gölgeyi azar, azar bize doğru (dilediğimiz yere) alırız. (Furkan/46)
Bu vakit gece gölgesinin azar azar alınma, güneş ışığının yayılma ve insanları o vakitte tesbîhe irşâd etme vaktidir. Bu hakîkat şu ayetle belirtilmiştir:
O halde akşama girdiğiniz vakit, sabaha erdiğiniz vakit Allah´ı tesbih edin!
(Rûm/17)
O halde dediklerine sabret. Hem güneşin doğmasından önce, hem de batmasından önce rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısım vakitlerinde ve gündüzün etrafında da tesbih et ki, Allah´ın rızâsına eresin.
(Tâhâ/130)
Sabah-akşam rabbinin adını an!
(İnsan/25)
Müslüman uykudan uyandığı zaman bir vakit tâyin etmeli. Uyandığı zaman da Allah´ın zikriyle başlayıp şöyle demesi daha uygun düşer: ´Hamd´, bizi ölü gibi uyuttuktan sonra dirilten Allah´amahsustur´.
Duâlar bölümünde uykudan uyanan kimselerin ne gibi duâlar okuyacağı hususunda zikrettiğimiz duâ ve âyetleri sonuna kadar okumalı ve hatırlamalıdır. Elbiselerini duâ okuyarak giymelidir. Elbiselerini giyerken Allah´ın ´avret yerlerinizi örtünüz´ emrine uymaya niyet etmelidir ve elbiselerle riya, gösteriş kasdetmeksizin sadece Allah´a ibâdet yapmasına yardımcı olmaları için niyet etmelidir.
Helâya giderken önce sol ayağını içeri atmalıdır. Helâya giriş ve çıkış hususunda ve Tahâret bölümünde zikrettiğimiz duâları okumalıdır. Helâdan sonra daha önce de dediğimiz gibi, Sünnet-i seniyye´ye uygun bir şekilde misvak kullanmalıdır. Tahâret bölümünde zikrettiğimiz duâ ve sünnetlerin tamamını gözetmek sûretiyle abdest almalıdır.
Çünkü biz daha önce ibadetleri teker teker zikrettik ki burada sadece o ibadetlerin terkip ve tertip yönünü zikredelim. Abdestini bitirdikten sonra sabah namazından önce kılınması gereken iki rek´at sünneti kılmalıdır. Bu sünnetten gaye, evde kılınan sünnettir. Hz. Peygamber de aynı şekilde bu sünneti evinde kılardı.2
Bu iki rek´at sünnetten sonra, ister onları evinde, isterse câmide kılsın, İbn Abbas´ın rivayet ettiği şu duâyı okumalıdır: ´Ey Allahım! Senden nezd-i ilâhinden gelen bir rahmeti talep ediyorum. Öyle rahmet ki, onunla, kalbim hidayete gelir.´
Sonra camiye gitmek için evinden çıkar. Fakat camiye gitmek için okunan duâyı unutmamalıdır. Koşa koşa namaza gitmemelidir. Aksine normal şekilde yürüyerek vekarlı bir şekilde gitmelidir. Nitekim hadîs-i şerîfte de böyle vârid olmuştur.
Camiye vardığı zaman parmaklarının birini diğerine geçirmemeli. Camiye girerken sağ ayağını önce atmalı ve camiye girerken okunması vârid olan duâyı okumalıdır. Sonra camide birinci safta, eğer varsa yeralmalıdır. Birinci safa geçmek için cemaatin omuzlarından atlamamalı ve izdihama meydan vermemelidir. Nitekim bu keyfiyet cuma bahsinde de geçmişti. Camiye vardıktan sonra, eğer evinde iki rek´at sabah sünnetini kılmamışsa onları camide kılmalıdır. Onları kıldıktan sonra arkalarından okunan duâ ile meşgul ol-malıdır.. Eğer evinde iki rek´at sabahın sünnetini kılmışsa, camiye vardığında, tahiyyet´ul-mescid olarak (Şafiî mezhebine göre) iki rek´at nafile namaz kılmalıdır. Ondan sonra cemaati beklemek üzere oturmalıdır. Cemaat olmak hususundaki vaktin en faziletlisi Şafiî´ye göre sabahın erken saatlerinde (alacakaranlıkta) olan cemaattir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a) sabah namazını sabahın alacakaranlığında kılardı.3 Umumî olarak herhangi bir namazda cemaati terketmek yakışıksız bir harekettir. Özellikle sabah ve yatsı namazlarında... Zira onların faziletleri daha fazladır.
Enes b. Mâlik, Hz. Peygamber´in (s.a) sabah namazı hakkında şöyle dediğini rivayet etmektedir:
Kim abdest alır, sonra câmiye gider, orada namazını eda ederse, o kimse için attığı her adıma karşılık bir sevap yazılır ve bir günahı silinir. (Allah nezdinde) bir sevap on sevap olmaktadır. Bu bakımdan kişi namazını kıldığı ve güneş çıkınca câmiden çıkıp evine gittiği zaman, bedeninde bulunan kıllar adedince kendisine hasene verilir. Evine Allah nezdinde kabul olunan bir hac sevabıyla döner. Eğer güneş doğunca câmiden çıkmayıp, kuşluk namazını eda edinceye kadar beklerse, o zaman her rek´ata karşılık kendi-sine iki milyon sevap yazılır. Kim yatsı namazını câmide bu şekilde eda ederse, o kimseye daha önce söylediğimiz sevabın aynısı verilmekle beraber Allah nezdinde kabul olunan bir umre ibadetinin sevabı da ayrıca kendisine ihsân edilir ve öylece (yüklü olarak) evine dönmüş olur.4
Selef-i sâlihinin âdeti fecir doğmazdan önce camiye girmekti. Tabiîn-i kirâmdan biri şöyle anlatır: Fecir doğmazdan önce camiye girdim. Baktım ki Ebu Hüreyre benden önce camiye gelmiş... Ebu Hüreyre beni görünce ´Ey yeğenim! Bu saatte niçin evinden çıktın?´ diye sordu. Ben ´Sabah namazını edâ etmek için´ deyince. Ebu Hüreyre ´Müjdeler olsun! Biz Rasûlullah´ın sahâbîleri bu saatte evimizden çıkmayı ve camide oturmayı Allah yolunda yapılan bir gaza gibi sayardık (veya Peygamber´le beraber yapılan bir gaza gibi sayardık)´5 dedi.
Hz. Ali, zevcesi Hz. Fâtıma ile uyudukları bir anda Rasûlullah´ın (s.a) kapılarını çalarak ´Siz namaz kılmaz mısınız?´ diye seslendiğini söylemiştir.
Yine Hz. Ali şöyle der: Ben Rasûlullah´a ´Ey Allah´ın Rasûlü! Nefislerimiz Allah´ın kudret elindedir. Ne zaman dilerse o zaman gönderir´ dedim ve bunun üzerine Hz. Peygamber´in dönüp gittiğini ve giderken dövünerek şöyle dediğini işittim: ´İnsan haksız yere düşmanlık yapıp, münâkaşa etmekte herşeyden daha fazla ileri gider´.6
Sabah namazının iki rek´at sünnetinden ve duâsından sonra sabah namazı için kamet getirilinceye kadar istiğfar ve tesbihle meşgul olması gerekir. İstiğfar ederken şöyle demelidir:
O Allah´tan günahlarımın affını dilerim ki, ondan başka ilah yoktur. O hayy ve kayyümdur (diridir ve herşeyi tedbir edendir) ve O´na tevbe eder,dönüş yaparım.
Bu istiğfârı yetmiş defa ve şunu da yüz defa söylemelidir: ´Allah her türlü eksiklikten münezzehtir. Hamd Allah´a mahsustur. Allah´tan başka ilah yoktur ve Allah herşeyden daha büyüktür´. Sonra Namazda İmama Uymak bölümünde dediğimiz gibi, zahir ve batın âdâbların tamamını gözeterek farz namazı eda etmelidir. Farz namazı eda ettikten sonra güneş çıkıncaya kadar câmide oturup -ileride beyan edeceğimiz şekilde- Allah´ın zikrine devam etmelidir. Zira Allah´ın Rasûlü (s.a) şöyle buyurmaktadır:
Ben meclisimde oturup sabah namazından güneş çıkıncaya kadar Allah´ı zikredersem, bu benim için dört köleyi âzâd etmekten daha sevimli olur.7
Rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a) sabah namazını kıldığı zaman seccadesinin üzerinde oturur, güneş doğuncaya kadar böyle kalmaya devam ederdi.8 Rivayetlerden bazılarında ´Güneş doğduktan sonra iki rek´at namaz kıldı´ şeklinde vârid olmuştur. Böyle yapmanın fazileti hakkında sayısız hadîs vârid olmuştur.
Hasan rivayet eder ki: Hz. Peygamber (s.a) rabbinin rahmetinden bahsederken ezcümle rabbinin şöyle söylediğini de zikrediyordu:
Ey Ademoğlu! Sabah namazından sonra bir saat beni zikret. İkindi namazından sonra da bir saat... Bu durumda bu iki namazın arkasından (maddeten ve mânen) sana kâfi geleyim. Seni koruyayım.9
Bu zikrin fazileti böylece bilindiği zaman, kişi sabah na-mazından sonra oturup güneş doğuncaya kadar konuşmamalıdır. En uygun hareket, güneş doğuncaya kadar ki vazifesini dört kısma ayırmaktır:
1.Duâlar
2.Zikirler. (Zikirleri tekrar etmelidir).
3.Kur´an okumak
4.Tefekkür
1. Duâlar
Namazı bitirdiği zaman, şöyle demelidir:
Ey Allahım! Hz. Muhammed´e ve âline salât et ve onları her türlü eksiklikten emin kıl! Ey Allahım! Sensin selâm. Sendedir selâm ve selâm sana döner. Ey rabbiıniz! Bizi se-lâm ile dirilt. Bizi selâm evine dahil et. Ey ikram ve celâl sahibi! Sen müşriklerin dediğinden yücesin.
Bu duâyı okuduktan sonra Hz. Peygamber´in başlangıçta söy-lediği gibi o da şöyle söylemelidir:
Kullarına çokca hibede bulunan en yüce ve mutlak yücelik sahibi olan rabbim, her türlü eksiklikten münezzehtir. Allah´tan başka ilah yoktur. Tektir, O´nun ortağı yoktur. Mülk O´nundur Hamd O´nun. O diriltir, öldürür, hiç ölmeyen diri sadece O´dur. Hayr, O´nun elindedir. O herşeye kâdirdir. Allah´tan başka ilah yoktur. Nimetin, faziletin ve güzel senânın sahibi ve lâyıkı O´dur. Allah´tan başka ilah yoktur. Biz sadece O´na ibâdet ederiz İtâatimizi ihlâs ile sadece O´na yaparız; kâfirler böyle yaptığımızdan hoşlanmasalar dahi...10
Bunu söyledikten, sonra Dualar kitabının üçüncü ve dördüncü bölümlerinde zikrettiğimiz duâlara başlayıp ve eğer kudreti varsa bütün o duâları okumalı veya hangisini daha münasip görürse onu ezberlemelidir. Hangisi kalbini daha çok inceltir ve diline daha hafif gelirse onu ezberlemelidir.
2. Zikirler
Bu zikirler şunlardır: Bunların tekrarının fazileti hakkında birçok haberler gelmiştir. Fakat biz o faziletleri burada zikretmekle sözü uzatmak istemiyoruz. Bu kelimelerin her birini üçer veya yedişer defa tekrarlamak lazımdır. En fazlası ise yüzer veya yetmişer defa tekrarlanır. Ortası ise onar defa tekrarlanır. Bu bakımdan kişi, imkânı nisbetinde ve vaktinin genişliğine göre, bu kelimeleri tekrar etmelidir. Fazla tekrar etmenin faziletinin daha fazla olduğu bir gerçektir. Normal bir şekilde tekrar etmek de o nisbette faziletlidir. Orta derecede zikretmek, onar defa tekrar etmek demektir. Bu zikirleri okumaya devam eden şahıs için bu şekilde hareket etmesi daha uygundur. Çünkü işlerin en hayırlısı az da olsa devamlı olanıdır. Her vazifenin çoğuna devam etmek imkânı yoksa, az ve devamlı olması daha faziletlidir. Arada sırada yapılanın çoğundan, kalpte daha tesirli olur. Zira gevşeklikle karışık bir şekilde yapılan çoğun tesiri azalır. Daimî bir şekilde yapılan azın misâli; kesintisiz bir şekilde yer üzerine damlayan yağmur damlacıkları gibidir. Bu damlacıklar, daimi olduğu için, yerde bir iz bırakır. Şayet taşın üzerine de düşse yine aynı izi bırakacaktır. Çünkü devamlıdır. Arada sırada gelen çoğun misâli ise, bir defada veya ayrı ayrı olmak üzere birkaç defada uzun aralıklarla dökülen bol su gibidir. Böyle bir suyun eseri görünmez.. Bu zikirler de on tanedir:
Bir
Allah´tan başka ilah yoktur. O, birdir. O´nun ortağı yoktur. Mülk O´nundur. Hamd O´nadır. Dirilten ve öldüren O´dur. O, ölmez bir diridir. Hayr O´nun kudret elindedir. O herşeye kâdirdir.
İki
Allah müşriklerin dediklerinden münezzehtir. Hamd Allah´a mahsustur. Allah´tan başka ilah yoktur. Allah herşeyden daha büyüktür. Günahtan dönüş ve ibadete yöneliş ancak azîm ve yüce olan Allah´ın kuvvet ve kudretiyledir.11
Üç
Çokça tesbih ve takdis edilir. Meleklerin ve er-Ruh´un rabbidir.12
Dört
Yüce olan Allah müşriklerin dediğinden münezzehtir, O´nun hamdiyle (bu itirafta bulunuyoruz).13
Beş
Yüce olan Allah´tan af dilerim. Öyle Allah ki, O´ndan başka ilah yoktur. Hayy (diri) ve kayyûm ancak O´dur. O´ndan tevbe dilerim.14
Altı
Ey Allahım! Senin verdiğini önleyecek hiç kimse yoktur. Senin menettiğini de verecek kimse yoktur. Senin nezdinde, servet (veya sa´y ü gayret) sahibine hiçbir fayda veremez. (Ancak senin lûtfun menfaat vericidir).15
Yedi
El-Mübîn, el-Hak, el-Melîk olan Allah´tan başka ilah yoktur!16
Sekiz
İsmiyle beraber ne yerde ve ne de gökte hiçbir şeyin zarar vermeyeceği Allah´ın ismiyle başlarım. En ince teferruatına kadar, bilen ve işiten O´dur.17
Dokuz
Ey Allahım! İlmin ve hakikatin zirvesine çıkan ümmî nebîn, rasûlün ve kulun Muhammed´e, âline ve ashâbına salât ve selâm eyle ve onları istenilmeyen kötülüklerden emîn kıl!18
On
Allah´ın dergahından kovulan şeytanın şerrinden, işiten ve bilen Allah´a sığınırım. Ey rabbim! Şeytanın vesveselerinden sana sığınırım. Şeytanların etrafımı çepeçevre sarıp beni saptırmalarından da sana iltica ederim!19
İşte on zikir bunlardır. Bunların herbiri on defa tekrar edildiği zaman, tümünden yüz defa okumanın sevabı hâsıl olmaktadır. Böyle yapmak her birini yüz defa tekrar etmekten daha efdaldir. Çünkü bu zikirlerin her birinin kendine mahsus bir fazileti vardır. Aynı zamanda kalp de, bu zikirlerin her biriyle ayrı bir şekilde lezzetlenir. Nefis ise, bir zikirden başka bir zikre geçmek suretiyle bir nev´i istirahat aldığı gibi yorgunluğu da önlenmiş olur. (Her yeninin bir lezzeti vardır).
3. Kıraat (Kur´an Okumak)
Birçok ayetlerin okunması kişi için müstehabdır. Bu ayetlerin fazileti hakkında çeşitli haberler gelmiştir. O ayetler şunlardır: Fatiha sûresi20, Âyet´el-Kürsî21, Bakara sûresinin sonu (Âmene´r-Rasûlü´den başlayarak)22,Alu İmran sûresinin 18. ayeti23, yine aynı sûrenin 26, ayeti24, Tevbe sûresinin 128. ayetinin sonuna kadar25, Fetih sûresinin 27. ayetinin de sonuna kadar26, İsra sûresinin 111. ayetinin sonuna kadar27, Hadîd sûresinin başından beş ayeti28 ve Haşr sûresinin sonundan üç ayeti okumalıdır.29
Eğer kişi, Hızır´ın İbrahim et-Teymî´ye hediye ettiği, sabah ve akşam yedişer defa okunmasını tavsiye buyurmuş olduğu duâyı yedişer defa okursa faziletin tamamını elde ettiği gibi, şimdiye kadar zikrolunan bütün duâların faziletini de elde etmiş olur. Nitekim Gurrez b. Vebre30 şöyle anlatır:
Şam ahâlisinden bir dostum ve din kardeşim bana geldi. Birşey hediye ederek şöyle dedi: ´Ey Gurrez! Şu hediyeyi benden kabul eyle. Çünkü bu hediye çok güzel bir hediyedir´. Bu sözü üzerine kendisine ´Ey Kardeşim! Kim sana bu hediyeyi verdi ki (sen de bana veriyorsun)?´ diye sordum. ´Bunu bana İbrahim et-Teymî adlı zat verdi´ dedi. Ben ´Sen İbrahim´e sormadın mı? Bu hediyeyi ona kim vermiş?´ deyince şöyle dedi: ´Evet, sordum. Dedi ki: Ben Kâbe´nin önündeki meydanlıkta oturuyordum.Tehlil (Lâ ilâhe illâllah), tesbih (Sübhânallah), tahmid (elhamdülillâh) ve temcid (Allah´ı övmek) ile uğraşırken bir kişi geldi. Selâm verip sağ yanıma oturdu. Ondan daha güzel bir kimseyi görmediğim gibi, ondan daha güzel giyinmiş bir kimseyi de görmemiştim. Onun elbisesinden daha beyaz bir elbise ve etrafa saçılan güzel kokusundan daha iyi bir kokuya da tesadüf etmemiştim. Bu manzara karşısında kendisine sordum:
-Ey Allah´ın kulu! Sen kimsin ve nereden geliyorsun?
-Ben Hızırım
Hangi konu için bana gelmiş bulunuyorsun?
-Sana selâm vermek ve Allah rızâsı için seni sevmem sebe-
biyle sana gelmiş bulunuyorum. Benim yanımda bir hediye
vardır. Onu sana vermek istiyorum.
-O nedir?
-Güneş çıkıp, yeryüzüne yayılmadan, bir de batmadan önce her birini yedişer defa okumak sûretiyle Fâtiha, Nâs, Felâk, İhlâs, Kâfirûn sûreleriyle Âyet´el-Kürsi´yi tekrarlamak, daha sonra yedi defa ´Allah müşriklerin dediğinden münezzehtir. Hamd Allah´a mahsustur. Allah´tan başka ilah yoktur. Allah herşeyden daha yücedir´ diyeceksin. Yedi defa Hz. Peygamber´e (âline ve ashâbına) salâvat-ı şerife okuyacaksın. Bundan sonra yedi defa kendin için, annen ve baban için, müslüman erkek ve kadınlar için af talebinde bulunarak şöyle diyeceksin:
Ey Allahım! Benim ve onların hakkında ister acele, ister gelecekte, din, dünya ve âhiretimizde senin şânına ne yakışırsa ve sen neye ehilsen onu yap. Ey Mevlâmız! Bizim kötü amelimizle müstahak olduğumuz cezayı,bizim hakkımızda icra etme.Sen çok bağışlayıcı, ilim sâhibi,cömert,kerem, şefkat ve rahmet sâhibisin.
Bu duâyı yedi defa tekrar et. Dikkat et, bu söylediğim duâları her sabah ve akşam oku ve terketme!
Ey Allah´ın sâlih kulu! İsterim ki, bu büyük hediyeyi sana
veren kimseyi bana haber veresin.
Bu büyük hediyeyi bana Hz. Muhammed verdi.
Bu duâdan hâsıl olan sevabın ne olduğunu bana haber vermeni istiyorum.
Hz. Muhammed´le bir araya geldiğin zaman, ondan bu duânın sevabını sor, o sana bunu söyler.
İbrahim et-Teymî anlatmaya şöyle devam eder: Birgün rü-yamda melekler bana geldiler. Beni sırtlayıp cennete götür-düler. Cennetteki nimetleri gördüm. (Cennette gördüğü bü-yük nimetleri tavsif etti). Cennette gördüğüm o büyük şeyler (köşkler, saraylar ve bahçeler) hakkında meleklere ´Bunlar kimin içindir?´ diye sorunca melekler şöyle dediler: ´Senin yaptığın gibi kim yaparsa bunlar onundur´. (İbrahim et-Teymî´nin anlattığına göre, meyvelerden yemiş ve melekler İbrahim´e cennetin suyundan içirmişlerdir).
İbrahim anlatmaya şöyle devam eder: Ben bu durumdayken Hz. Peygamber, beraberinde yetmiş peygamber, meleklerden de yetmiş saf ve her safın meşrikten mağribe kadar olduğu bir durumda teşrif edip geldi. Bana selâm verdi ve elimden tuttu. (Bundan cesaret alarak) Hz. Peygamber´e şöyle dedim:
Ey Allah´ın Rasûlü!Hızır bana senden şu hadîsi dinlediğini söyledi. Sen ne dersin?
Hızır doğru söylemiştir. Hızır doğru söylemiştir. Onun hikâye ettiği haktır. O yeryüzünün en büyük âlimidir. O abdal ların reisidir. O Allah´ın yeryüzündeki askerlerindendir.
Ey Allah´ın Rasûlü! Bu duâyı okuyan bir kimse benim şu anda rüyamda gördüğüm şeylerin benzerini görmezse,acaba bana verilen bu büyük nimet ona da verilir mi?
- Beni hak peygamber olarak gönderen Allah´a yemin ederim. Senin bu yaptığını yapan bir kimse, beni ve bu cenneti görmese dahi, onun yapmış olduğu bütün büyük günahları affolunur. Allah ondan gazab ve öfkesini kaldırır. Onun kö-tülüklerini yazan sol tarafındaki meleğe Allah Teâlâ bir se-neye kadar onun kötülüklerinden hiçbirisini yazmamasını emreder. Beni hak peygamber olarak gönderen Allah´a yemin ederim. Ancak Allah tarafından saîd olarak yaratılmış bir kul bu duâyı okur ve ancak Allah tarafından şakî olarak yaratılmış bir kimse bunu terkeder.
İbrahim et-Teymî bu rüyayı gördükten sonra dört ay yemeden içmeden kesilmiştir.31
İşte Kur´an okuma vazifesi budur. Eğer Kur´an´dan vird edindiği veya devamlı okuduğu bir şeyi bu okumasına eklerse daha iyi olur. Çünkü Kur´an daha önce de söylediğimiz gibi, düşünülerek okunduğu takdirde duâ, düşünce ve zikir faziletlerinin tamamını elde ettirir. Nitekim Kur´an´ın Faziletleri ve Âdâb-ı Tilâvet bölümünde bunlar anlatılmıştı.
I. Vird
Şafağın doğuşundan güneşin doğuşuna kadardır. Bu vakit şerefli bir vakittir. Bu vaktin şerefli ve faziletli oluşuna Allah Teâlâ´nın bu vakitle yemin etmesi delâlet eder:
Ağardığı zaman o sabaha ki...
(Tekvîr/18)
Allah Teâlâ´nın bu vakti yaratmakla zât-ı ulûhiyyetini övmesi, bu vaktin şerefli ve faziletli olduğuna delâlet etmektedir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur:
O, gece karanlığından sabahı yarıp çıkaran Allah´tır!
(En´âm/96)
De ki: Sığınırım ben karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran rabbe!
(Felâk/1)
Allah Teâlâ gölgeyi o vakitte kısaltmak sûretiyle kudretini izhâr ederek o vaktin şerefini belirtmiştir.
Biz bu gölgeyi azar, azar bize doğru (dilediğimiz yere) alırız. (Furkan/46)
Bu vakit gece gölgesinin azar azar alınma, güneş ışığının yayılma ve insanları o vakitte tesbîhe irşâd etme vaktidir. Bu hakîkat şu ayetle belirtilmiştir:
O halde akşama girdiğiniz vakit, sabaha erdiğiniz vakit Allah´ı tesbih edin!
(Rûm/17)
O halde dediklerine sabret. Hem güneşin doğmasından önce, hem de batmasından önce rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısım vakitlerinde ve gündüzün etrafında da tesbih et ki, Allah´ın rızâsına eresin.
(Tâhâ/130)
Sabah-akşam rabbinin adını an!
(İnsan/25)
Müslüman uykudan uyandığı zaman bir vakit tâyin etmeli. Uyandığı zaman da Allah´ın zikriyle başlayıp şöyle demesi daha uygun düşer: ´Hamd´, bizi ölü gibi uyuttuktan sonra dirilten Allah´amahsustur´.
Duâlar bölümünde uykudan uyanan kimselerin ne gibi duâlar okuyacağı hususunda zikrettiğimiz duâ ve âyetleri sonuna kadar okumalı ve hatırlamalıdır. Elbiselerini duâ okuyarak giymelidir. Elbiselerini giyerken Allah´ın ´avret yerlerinizi örtünüz´ emrine uymaya niyet etmelidir ve elbiselerle riya, gösteriş kasdetmeksizin sadece Allah´a ibâdet yapmasına yardımcı olmaları için niyet etmelidir.
Helâya giderken önce sol ayağını içeri atmalıdır. Helâya giriş ve çıkış hususunda ve Tahâret bölümünde zikrettiğimiz duâları okumalıdır. Helâdan sonra daha önce de dediğimiz gibi, Sünnet-i seniyye´ye uygun bir şekilde misvak kullanmalıdır. Tahâret bölümünde zikrettiğimiz duâ ve sünnetlerin tamamını gözetmek sûretiyle abdest almalıdır.
Çünkü biz daha önce ibadetleri teker teker zikrettik ki burada sadece o ibadetlerin terkip ve tertip yönünü zikredelim. Abdestini bitirdikten sonra sabah namazından önce kılınması gereken iki rek´at sünneti kılmalıdır. Bu sünnetten gaye, evde kılınan sünnettir. Hz. Peygamber de aynı şekilde bu sünneti evinde kılardı.2
Bu iki rek´at sünnetten sonra, ister onları evinde, isterse câmide kılsın, İbn Abbas´ın rivayet ettiği şu duâyı okumalıdır: ´Ey Allahım! Senden nezd-i ilâhinden gelen bir rahmeti talep ediyorum. Öyle rahmet ki, onunla, kalbim hidayete gelir.´
Sonra camiye gitmek için evinden çıkar. Fakat camiye gitmek için okunan duâyı unutmamalıdır. Koşa koşa namaza gitmemelidir. Aksine normal şekilde yürüyerek vekarlı bir şekilde gitmelidir. Nitekim hadîs-i şerîfte de böyle vârid olmuştur.
Camiye vardığı zaman parmaklarının birini diğerine geçirmemeli. Camiye girerken sağ ayağını önce atmalı ve camiye girerken okunması vârid olan duâyı okumalıdır. Sonra camide birinci safta, eğer varsa yeralmalıdır. Birinci safa geçmek için cemaatin omuzlarından atlamamalı ve izdihama meydan vermemelidir. Nitekim bu keyfiyet cuma bahsinde de geçmişti. Camiye vardıktan sonra, eğer evinde iki rek´at sabah sünnetini kılmamışsa onları camide kılmalıdır. Onları kıldıktan sonra arkalarından okunan duâ ile meşgul ol-malıdır.. Eğer evinde iki rek´at sabahın sünnetini kılmışsa, camiye vardığında, tahiyyet´ul-mescid olarak (Şafiî mezhebine göre) iki rek´at nafile namaz kılmalıdır. Ondan sonra cemaati beklemek üzere oturmalıdır. Cemaat olmak hususundaki vaktin en faziletlisi Şafiî´ye göre sabahın erken saatlerinde (alacakaranlıkta) olan cemaattir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a) sabah namazını sabahın alacakaranlığında kılardı.3 Umumî olarak herhangi bir namazda cemaati terketmek yakışıksız bir harekettir. Özellikle sabah ve yatsı namazlarında... Zira onların faziletleri daha fazladır.
Enes b. Mâlik, Hz. Peygamber´in (s.a) sabah namazı hakkında şöyle dediğini rivayet etmektedir:
Kim abdest alır, sonra câmiye gider, orada namazını eda ederse, o kimse için attığı her adıma karşılık bir sevap yazılır ve bir günahı silinir. (Allah nezdinde) bir sevap on sevap olmaktadır. Bu bakımdan kişi namazını kıldığı ve güneş çıkınca câmiden çıkıp evine gittiği zaman, bedeninde bulunan kıllar adedince kendisine hasene verilir. Evine Allah nezdinde kabul olunan bir hac sevabıyla döner. Eğer güneş doğunca câmiden çıkmayıp, kuşluk namazını eda edinceye kadar beklerse, o zaman her rek´ata karşılık kendi-sine iki milyon sevap yazılır. Kim yatsı namazını câmide bu şekilde eda ederse, o kimseye daha önce söylediğimiz sevabın aynısı verilmekle beraber Allah nezdinde kabul olunan bir umre ibadetinin sevabı da ayrıca kendisine ihsân edilir ve öylece (yüklü olarak) evine dönmüş olur.4
Selef-i sâlihinin âdeti fecir doğmazdan önce camiye girmekti. Tabiîn-i kirâmdan biri şöyle anlatır: Fecir doğmazdan önce camiye girdim. Baktım ki Ebu Hüreyre benden önce camiye gelmiş... Ebu Hüreyre beni görünce ´Ey yeğenim! Bu saatte niçin evinden çıktın?´ diye sordu. Ben ´Sabah namazını edâ etmek için´ deyince. Ebu Hüreyre ´Müjdeler olsun! Biz Rasûlullah´ın sahâbîleri bu saatte evimizden çıkmayı ve camide oturmayı Allah yolunda yapılan bir gaza gibi sayardık (veya Peygamber´le beraber yapılan bir gaza gibi sayardık)´5 dedi.
Hz. Ali, zevcesi Hz. Fâtıma ile uyudukları bir anda Rasûlullah´ın (s.a) kapılarını çalarak ´Siz namaz kılmaz mısınız?´ diye seslendiğini söylemiştir.
Yine Hz. Ali şöyle der: Ben Rasûlullah´a ´Ey Allah´ın Rasûlü! Nefislerimiz Allah´ın kudret elindedir. Ne zaman dilerse o zaman gönderir´ dedim ve bunun üzerine Hz. Peygamber´in dönüp gittiğini ve giderken dövünerek şöyle dediğini işittim: ´İnsan haksız yere düşmanlık yapıp, münâkaşa etmekte herşeyden daha fazla ileri gider´.6
Sabah namazının iki rek´at sünnetinden ve duâsından sonra sabah namazı için kamet getirilinceye kadar istiğfar ve tesbihle meşgul olması gerekir. İstiğfar ederken şöyle demelidir:
O Allah´tan günahlarımın affını dilerim ki, ondan başka ilah yoktur. O hayy ve kayyümdur (diridir ve herşeyi tedbir edendir) ve O´na tevbe eder,dönüş yaparım.
Bu istiğfârı yetmiş defa ve şunu da yüz defa söylemelidir: ´Allah her türlü eksiklikten münezzehtir. Hamd Allah´a mahsustur. Allah´tan başka ilah yoktur ve Allah herşeyden daha büyüktür´. Sonra Namazda İmama Uymak bölümünde dediğimiz gibi, zahir ve batın âdâbların tamamını gözeterek farz namazı eda etmelidir. Farz namazı eda ettikten sonra güneş çıkıncaya kadar câmide oturup -ileride beyan edeceğimiz şekilde- Allah´ın zikrine devam etmelidir. Zira Allah´ın Rasûlü (s.a) şöyle buyurmaktadır:
Ben meclisimde oturup sabah namazından güneş çıkıncaya kadar Allah´ı zikredersem, bu benim için dört köleyi âzâd etmekten daha sevimli olur.7
Rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a) sabah namazını kıldığı zaman seccadesinin üzerinde oturur, güneş doğuncaya kadar böyle kalmaya devam ederdi.8 Rivayetlerden bazılarında ´Güneş doğduktan sonra iki rek´at namaz kıldı´ şeklinde vârid olmuştur. Böyle yapmanın fazileti hakkında sayısız hadîs vârid olmuştur.
Hasan rivayet eder ki: Hz. Peygamber (s.a) rabbinin rahmetinden bahsederken ezcümle rabbinin şöyle söylediğini de zikrediyordu:
Ey Ademoğlu! Sabah namazından sonra bir saat beni zikret. İkindi namazından sonra da bir saat... Bu durumda bu iki namazın arkasından (maddeten ve mânen) sana kâfi geleyim. Seni koruyayım.9
Bu zikrin fazileti böylece bilindiği zaman, kişi sabah na-mazından sonra oturup güneş doğuncaya kadar konuşmamalıdır. En uygun hareket, güneş doğuncaya kadar ki vazifesini dört kısma ayırmaktır:
1.Duâlar
2.Zikirler. (Zikirleri tekrar etmelidir).
3.Kur´an okumak
4.Tefekkür
1. Duâlar
Namazı bitirdiği zaman, şöyle demelidir:
Ey Allahım! Hz. Muhammed´e ve âline salât et ve onları her türlü eksiklikten emin kıl! Ey Allahım! Sensin selâm. Sendedir selâm ve selâm sana döner. Ey rabbiıniz! Bizi se-lâm ile dirilt. Bizi selâm evine dahil et. Ey ikram ve celâl sahibi! Sen müşriklerin dediğinden yücesin.
Bu duâyı okuduktan sonra Hz. Peygamber´in başlangıçta söy-lediği gibi o da şöyle söylemelidir:
Kullarına çokca hibede bulunan en yüce ve mutlak yücelik sahibi olan rabbim, her türlü eksiklikten münezzehtir. Allah´tan başka ilah yoktur. Tektir, O´nun ortağı yoktur. Mülk O´nundur Hamd O´nun. O diriltir, öldürür, hiç ölmeyen diri sadece O´dur. Hayr, O´nun elindedir. O herşeye kâdirdir. Allah´tan başka ilah yoktur. Nimetin, faziletin ve güzel senânın sahibi ve lâyıkı O´dur. Allah´tan başka ilah yoktur. Biz sadece O´na ibâdet ederiz İtâatimizi ihlâs ile sadece O´na yaparız; kâfirler böyle yaptığımızdan hoşlanmasalar dahi...10
Bunu söyledikten, sonra Dualar kitabının üçüncü ve dördüncü bölümlerinde zikrettiğimiz duâlara başlayıp ve eğer kudreti varsa bütün o duâları okumalı veya hangisini daha münasip görürse onu ezberlemelidir. Hangisi kalbini daha çok inceltir ve diline daha hafif gelirse onu ezberlemelidir.
2. Zikirler
Bu zikirler şunlardır: Bunların tekrarının fazileti hakkında birçok haberler gelmiştir. Fakat biz o faziletleri burada zikretmekle sözü uzatmak istemiyoruz. Bu kelimelerin her birini üçer veya yedişer defa tekrarlamak lazımdır. En fazlası ise yüzer veya yetmişer defa tekrarlanır. Ortası ise onar defa tekrarlanır. Bu bakımdan kişi, imkânı nisbetinde ve vaktinin genişliğine göre, bu kelimeleri tekrar etmelidir. Fazla tekrar etmenin faziletinin daha fazla olduğu bir gerçektir. Normal bir şekilde tekrar etmek de o nisbette faziletlidir. Orta derecede zikretmek, onar defa tekrar etmek demektir. Bu zikirleri okumaya devam eden şahıs için bu şekilde hareket etmesi daha uygundur. Çünkü işlerin en hayırlısı az da olsa devamlı olanıdır. Her vazifenin çoğuna devam etmek imkânı yoksa, az ve devamlı olması daha faziletlidir. Arada sırada yapılanın çoğundan, kalpte daha tesirli olur. Zira gevşeklikle karışık bir şekilde yapılan çoğun tesiri azalır. Daimî bir şekilde yapılan azın misâli; kesintisiz bir şekilde yer üzerine damlayan yağmur damlacıkları gibidir. Bu damlacıklar, daimi olduğu için, yerde bir iz bırakır. Şayet taşın üzerine de düşse yine aynı izi bırakacaktır. Çünkü devamlıdır. Arada sırada gelen çoğun misâli ise, bir defada veya ayrı ayrı olmak üzere birkaç defada uzun aralıklarla dökülen bol su gibidir. Böyle bir suyun eseri görünmez.. Bu zikirler de on tanedir:
Bir
Allah´tan başka ilah yoktur. O, birdir. O´nun ortağı yoktur. Mülk O´nundur. Hamd O´nadır. Dirilten ve öldüren O´dur. O, ölmez bir diridir. Hayr O´nun kudret elindedir. O herşeye kâdirdir.
İki
Allah müşriklerin dediklerinden münezzehtir. Hamd Allah´a mahsustur. Allah´tan başka ilah yoktur. Allah herşeyden daha büyüktür. Günahtan dönüş ve ibadete yöneliş ancak azîm ve yüce olan Allah´ın kuvvet ve kudretiyledir.11
Üç
Çokça tesbih ve takdis edilir. Meleklerin ve er-Ruh´un rabbidir.12
Dört
Yüce olan Allah müşriklerin dediğinden münezzehtir, O´nun hamdiyle (bu itirafta bulunuyoruz).13
Beş
Yüce olan Allah´tan af dilerim. Öyle Allah ki, O´ndan başka ilah yoktur. Hayy (diri) ve kayyûm ancak O´dur. O´ndan tevbe dilerim.14
Altı
Ey Allahım! Senin verdiğini önleyecek hiç kimse yoktur. Senin menettiğini de verecek kimse yoktur. Senin nezdinde, servet (veya sa´y ü gayret) sahibine hiçbir fayda veremez. (Ancak senin lûtfun menfaat vericidir).15
Yedi
El-Mübîn, el-Hak, el-Melîk olan Allah´tan başka ilah yoktur!16
Sekiz
İsmiyle beraber ne yerde ve ne de gökte hiçbir şeyin zarar vermeyeceği Allah´ın ismiyle başlarım. En ince teferruatına kadar, bilen ve işiten O´dur.17
Dokuz
Ey Allahım! İlmin ve hakikatin zirvesine çıkan ümmî nebîn, rasûlün ve kulun Muhammed´e, âline ve ashâbına salât ve selâm eyle ve onları istenilmeyen kötülüklerden emîn kıl!18
On
Allah´ın dergahından kovulan şeytanın şerrinden, işiten ve bilen Allah´a sığınırım. Ey rabbim! Şeytanın vesveselerinden sana sığınırım. Şeytanların etrafımı çepeçevre sarıp beni saptırmalarından da sana iltica ederim!19
İşte on zikir bunlardır. Bunların herbiri on defa tekrar edildiği zaman, tümünden yüz defa okumanın sevabı hâsıl olmaktadır. Böyle yapmak her birini yüz defa tekrar etmekten daha efdaldir. Çünkü bu zikirlerin her birinin kendine mahsus bir fazileti vardır. Aynı zamanda kalp de, bu zikirlerin her biriyle ayrı bir şekilde lezzetlenir. Nefis ise, bir zikirden başka bir zikre geçmek suretiyle bir nev´i istirahat aldığı gibi yorgunluğu da önlenmiş olur. (Her yeninin bir lezzeti vardır).
3. Kıraat (Kur´an Okumak)
Birçok ayetlerin okunması kişi için müstehabdır. Bu ayetlerin fazileti hakkında çeşitli haberler gelmiştir. O ayetler şunlardır: Fatiha sûresi20, Âyet´el-Kürsî21, Bakara sûresinin sonu (Âmene´r-Rasûlü´den başlayarak)22,Alu İmran sûresinin 18. ayeti23, yine aynı sûrenin 26, ayeti24, Tevbe sûresinin 128. ayetinin sonuna kadar25, Fetih sûresinin 27. ayetinin de sonuna kadar26, İsra sûresinin 111. ayetinin sonuna kadar27, Hadîd sûresinin başından beş ayeti28 ve Haşr sûresinin sonundan üç ayeti okumalıdır.29
Eğer kişi, Hızır´ın İbrahim et-Teymî´ye hediye ettiği, sabah ve akşam yedişer defa okunmasını tavsiye buyurmuş olduğu duâyı yedişer defa okursa faziletin tamamını elde ettiği gibi, şimdiye kadar zikrolunan bütün duâların faziletini de elde etmiş olur. Nitekim Gurrez b. Vebre30 şöyle anlatır:
Şam ahâlisinden bir dostum ve din kardeşim bana geldi. Birşey hediye ederek şöyle dedi: ´Ey Gurrez! Şu hediyeyi benden kabul eyle. Çünkü bu hediye çok güzel bir hediyedir´. Bu sözü üzerine kendisine ´Ey Kardeşim! Kim sana bu hediyeyi verdi ki (sen de bana veriyorsun)?´ diye sordum. ´Bunu bana İbrahim et-Teymî adlı zat verdi´ dedi. Ben ´Sen İbrahim´e sormadın mı? Bu hediyeyi ona kim vermiş?´ deyince şöyle dedi: ´Evet, sordum. Dedi ki: Ben Kâbe´nin önündeki meydanlıkta oturuyordum.Tehlil (Lâ ilâhe illâllah), tesbih (Sübhânallah), tahmid (elhamdülillâh) ve temcid (Allah´ı övmek) ile uğraşırken bir kişi geldi. Selâm verip sağ yanıma oturdu. Ondan daha güzel bir kimseyi görmediğim gibi, ondan daha güzel giyinmiş bir kimseyi de görmemiştim. Onun elbisesinden daha beyaz bir elbise ve etrafa saçılan güzel kokusundan daha iyi bir kokuya da tesadüf etmemiştim. Bu manzara karşısında kendisine sordum:
-Ey Allah´ın kulu! Sen kimsin ve nereden geliyorsun?
-Ben Hızırım
Hangi konu için bana gelmiş bulunuyorsun?
-Sana selâm vermek ve Allah rızâsı için seni sevmem sebe-
biyle sana gelmiş bulunuyorum. Benim yanımda bir hediye
vardır. Onu sana vermek istiyorum.
-O nedir?
-Güneş çıkıp, yeryüzüne yayılmadan, bir de batmadan önce her birini yedişer defa okumak sûretiyle Fâtiha, Nâs, Felâk, İhlâs, Kâfirûn sûreleriyle Âyet´el-Kürsi´yi tekrarlamak, daha sonra yedi defa ´Allah müşriklerin dediğinden münezzehtir. Hamd Allah´a mahsustur. Allah´tan başka ilah yoktur. Allah herşeyden daha yücedir´ diyeceksin. Yedi defa Hz. Peygamber´e (âline ve ashâbına) salâvat-ı şerife okuyacaksın. Bundan sonra yedi defa kendin için, annen ve baban için, müslüman erkek ve kadınlar için af talebinde bulunarak şöyle diyeceksin:
Ey Allahım! Benim ve onların hakkında ister acele, ister gelecekte, din, dünya ve âhiretimizde senin şânına ne yakışırsa ve sen neye ehilsen onu yap. Ey Mevlâmız! Bizim kötü amelimizle müstahak olduğumuz cezayı,bizim hakkımızda icra etme.Sen çok bağışlayıcı, ilim sâhibi,cömert,kerem, şefkat ve rahmet sâhibisin.
Bu duâyı yedi defa tekrar et. Dikkat et, bu söylediğim duâları her sabah ve akşam oku ve terketme!
Ey Allah´ın sâlih kulu! İsterim ki, bu büyük hediyeyi sana
veren kimseyi bana haber veresin.
Bu büyük hediyeyi bana Hz. Muhammed verdi.
Bu duâdan hâsıl olan sevabın ne olduğunu bana haber vermeni istiyorum.
Hz. Muhammed´le bir araya geldiğin zaman, ondan bu duânın sevabını sor, o sana bunu söyler.
İbrahim et-Teymî anlatmaya şöyle devam eder: Birgün rü-yamda melekler bana geldiler. Beni sırtlayıp cennete götür-düler. Cennetteki nimetleri gördüm. (Cennette gördüğü bü-yük nimetleri tavsif etti). Cennette gördüğüm o büyük şeyler (köşkler, saraylar ve bahçeler) hakkında meleklere ´Bunlar kimin içindir?´ diye sorunca melekler şöyle dediler: ´Senin yaptığın gibi kim yaparsa bunlar onundur´. (İbrahim et-Teymî´nin anlattığına göre, meyvelerden yemiş ve melekler İbrahim´e cennetin suyundan içirmişlerdir).
İbrahim anlatmaya şöyle devam eder: Ben bu durumdayken Hz. Peygamber, beraberinde yetmiş peygamber, meleklerden de yetmiş saf ve her safın meşrikten mağribe kadar olduğu bir durumda teşrif edip geldi. Bana selâm verdi ve elimden tuttu. (Bundan cesaret alarak) Hz. Peygamber´e şöyle dedim:
Ey Allah´ın Rasûlü!Hızır bana senden şu hadîsi dinlediğini söyledi. Sen ne dersin?
Hızır doğru söylemiştir. Hızır doğru söylemiştir. Onun hikâye ettiği haktır. O yeryüzünün en büyük âlimidir. O abdal ların reisidir. O Allah´ın yeryüzündeki askerlerindendir.
Ey Allah´ın Rasûlü! Bu duâyı okuyan bir kimse benim şu anda rüyamda gördüğüm şeylerin benzerini görmezse,acaba bana verilen bu büyük nimet ona da verilir mi?
- Beni hak peygamber olarak gönderen Allah´a yemin ederim. Senin bu yaptığını yapan bir kimse, beni ve bu cenneti görmese dahi, onun yapmış olduğu bütün büyük günahları affolunur. Allah ondan gazab ve öfkesini kaldırır. Onun kö-tülüklerini yazan sol tarafındaki meleğe Allah Teâlâ bir se-neye kadar onun kötülüklerinden hiçbirisini yazmamasını emreder. Beni hak peygamber olarak gönderen Allah´a yemin ederim. Ancak Allah tarafından saîd olarak yaratılmış bir kul bu duâyı okur ve ancak Allah tarafından şakî olarak yaratılmış bir kimse bunu terkeder.
İbrahim et-Teymî bu rüyayı gördükten sonra dört ay yemeden içmeden kesilmiştir.31
İşte Kur´an okuma vazifesi budur. Eğer Kur´an´dan vird edindiği veya devamlı okuduğu bir şeyi bu okumasına eklerse daha iyi olur. Çünkü Kur´an daha önce de söylediğimiz gibi, düşünülerek okunduğu takdirde duâ, düşünce ve zikir faziletlerinin tamamını elde ettirir. Nitekim Kur´an´ın Faziletleri ve Âdâb-ı Tilâvet bölümünde bunlar anlatılmıştı.