- Gündemden

Adsense kodları


Gündemden

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sat 9 June 2012, 05:28 pm GMT +0200
Gündemden
A. Bilge BAŞARAN • 52. Sayı / GÜNDEMDEN


Mücadele Kâğıt Üzerinde Sürüyor
İsrail Filistin’i Sildi


İsrail’in Filistin topraklarını tamamen ele geçirme çabaları türlü yollarla devam ediyor. Canı sıkıldıkça Filistin topraklarına saldıran İsrail, güvenlik duvarı yapma gibi ilginç bahanelerle işgalle alamadığı toprakları ele geçiriyor. İsrail’in Filistin topraklarının tamamında gözü olduğu geçenlerde metro istasyonlarına asılan bir afişte bir kez daha ifşa oldu. El-Arabiya’nın haberine göre İsrail Turizm Bakanlığı’nın Londra’daki metro istasyonlarına astırdığı afişte işgal altında bulunan tüm Filistin toprakları İsrail sınırları içerisinde gösterildi. Afişlerin asılmasının ardından bazı kişilerin merkezi Londra’da bulunan Filistin Dayanışma Kampanyası adlı örgüte başvurarak, “kasıtlı olarak yanlış bilgi verme” gerekçesiyle afişlerin indirilmesini talep ettiği bildirildi. İsrail 60 yıldan beri Filistin’i haritadan silmeye çalışıyor. Yapılan onca insan hakları ihlallerine rağmen hâlâ İsrail topraklarının bir turizm merkezi gibi gösterilmeye çalışılması ve bunun için de Filistin topraklarını haritadan silmesi çok da şaşılacak bir durum değil. Filistin topraklarını ele geçirmek için gördüğü her masuma terörist muamelesi yapan İsrail’den de bu beklenirdi.

Yeni Kabine Açıklandı
Dışişleri Bakanı Davutoğlu


29 Mart Yerel Seçimleri’nde AKP beklediği oy oranını elde edemeyince kabinede ve parti teşkilatında revizyona gideceğinin sinyallerini vermişti. Seçimlerden kısa bir süre sonra parti teşkilatında gerçekleştirmek istediği değişiklikleri gerçekleştirdi. Ardından da kabinede bazı bakanları görevden aldı, bazı milletvekilleri de bakan olarak atandı. Maliye Bakanlığı’na Mehmet Şimşek, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı’na Ali Babacan, Enerji Bakanlığı’na Taner Yıldız, Milli Eğitim Bakanlığı’na Nimet Çubukçu, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’na da Selma Kavaf getirildi. TBMM Eski Başkanı Bülent Arınç da Başbakan Yardımcısı olarak atandı. Bu değişiklikler farklı yorumlamalara neden oluyor. 22 Temmuz 2007 seçimlerinin ardından TBMM Başkanlığı sona eren Bülent Arınç’ın Başbakan Yardımcısı olarak atanmasının nedeni 29 Mart Yerel Seçimleri’nde Saadet Partisi’ne bağlanıyor. Bu iddiaya göre eski bir milli görüşçü olan Bülent Arınç, AKP’nin yitirdiği oyları geri kazdıracak. Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki değişim de uzun süreden beri gerçekleştirilmesi gereken, geç kalınmış bir adım olarak değerlendiriliyor. Türkiye’nin en stratejik bakanlıklarından biri olan Dışişleri Bakanlığı’na da Başbakanlık Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu getirildi. Davutoğlu Başdanışman olarak görev yaptığı dönemde Türk Dış Politikası’nı belirleyen en önemli isimlerden biriydi. Davutoğlu’ndan boşalan danışman kadrosuna ise Dr. İbrahim Kalın getirildi. İbrahim Kalın SETA Vakfı’nın Genel Koordinatörlüğü’nü yürütüyordu.

Demirel’in Gölgesi
DP’de Cindoruk Sesleri


Demokrat Parti 5. Olağan Kurultayında, başkan adaylarından Hüsamettin Cindoruk 559 oyla Genel Başkan seçildi. Diğer adaylar eski Genel Başkan Süleyman Soylu ve Mehmet Ali Bayar 2. Turda adaylıktan çekildiklerini açıkladılar ve Cindoruk 3. Turda tek aday olarak genel başkan oldu. Kurultay öncesinde DP’nin ağır topları arasında çetin bir mücadele yaşandı. Hüsamettin Cindoruk’u DYP’nin kurucusu eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Süleyman Soylu’yu ise Eski Başbakan Tansu Çiller ve Aydın Menderes destekliyordu. Polemikler o hale gelmişti ki Tansu Çiller “Ergenekon’un avukatlığını yapanlara prim vermeyin, Cindoruk’u sandığa gömün” diye açıklama yapmıştı. Bu sonuç Çiller’in parti tabanında önemli bir etkiye sahip olmadığını ortaya koydu. Ancak Cindoruk’lu bir DP’nin çok da başarılı olamayacağı söyleniyor. Çünkü Cindoruk’un Ergenekon Operasyonu ile ilgili açıklamaları akıllarda soru işareti bırakmıştı. Cindoruk’a Süleyman Demirel’le birlikte Anavatan Partisi eski Genel Başkanı Mesut Yılmaz da destek veriyordu. Cindoruk’un başkan seçildikten sonra koltuğunu Yılmaz’a bırakacağı konuşuluyor. Tüm bu yaşananların ardından DP’nin akıbetinin ne olacağını kestirmek güç değil. Ayrıca 76 yaşındaki Cindoruk’un “gençlere ihtiyaç var” diyerek Genel Başkanlık koltuğuna oturması da ayrı bir ironi. DP’nin Cindoruk’la ne kadar “demokrat” ve tabii ne kadar “genç” olacağını gelecek günler gösterecek.

Anayasa Değişiyor mu?

Türkiye’de Anayasa tartışmaları uzunca bir süredir devam ediyor. 1980 Darbesi’nin ardından Milli Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen 1982 Anayasası bugüne kadar ihtiyaçlara göre kısmi değişikliklere uğradı. Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla Anayasa’da yeni bir değişiklik taslağı oluşturuldu. Son şeklini AKP MKYK’sının vereceği 10-12 maddeden oluşan taslakta Türkiye Milletvekilliği’nin önü açılıyor. Taslakta Anayasa Mahkemesi’ne ilişkin düzenlemeler de yer alıyor. Buna göre mahkeme üyelerinin görev süresi 10 yılla sınırlanıyor. Taslaktaki en önemli değişikliğin ise siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılması olduğu konuşuluyor. Yine bu taslağa göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın bir siyasi parti hakkında doğrudan dava açma yetkisi sınırlandırılacak. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı dava açabilmek için TBMM ya da Yargıtay tarafından oluşturulacak olan kuruldan izin alacak. Partiler hakkında ancak “şiddet ve teröre” bulaşması, terör olaylarını doğrudan desteklemesi ve yurtdışından para yardımı alması durumunda kapatma davasının açılması gündeme gelecek. Yeni Anayasa taslağı hazırlanırken Japon ve Alman modelleri esas alındı. Yeni taslakta kadın ve çocuklara ilişkin düzenlemeler de yer alıyor. Ayrıca Anayasa’nın 12. Maddesine “insan onuruna dokunulamaz” ibaresi de eklenecek. Bu değişiklik tasarısı uygulamaya konulursa Anayasa’nın dönemsel şartlara hitap etmediği sorunu bir kez daha ortadan kalkmış olacak. Ancak nihai çözüm elbette bu geçici çözümler değil. Çünkü bütün göstergeler yeni bir Anayasa’ya ihtiyacımız olduğunun altını çiziyor.

Görüş / Mustafa Akyol (Star Gazetesi Yazarı)

Mardin’in Bilge Köyü’nde yaşanan çok vahim bir olay. Geride kalanlara öksüz kalanlara sahip çıkılması gerekiyor. Olayın en önemli noktası bu. Konunun uzmanları bu olayın klasik bir töre cinayetiyle açıklanamayacağını söyledi. Çünkü töre cinayetlerinde çocukların ve hamile kadınların öldürülmesi gibi bir durum yok. Bu töre cinayetlerini de aşan geniş çaplı bir vahşet. Özellikle 80’li yıllarda kendisine katılmayan köylüleri PKK’lılar bu şekilde katlediyorlardı. Ben bu katliamı PKK’nın başlattığı terör ortamının psikolojik neticelerinin yansıması olarak düşünüyorum.

Türkiye’de koruculuk sistemi reforme edilmeli. Devletin vatandaşlarını koruması için güvenlik güçlerini seferber etmesi gerekiyor. Koruculuk sistemi 1980’lerde Güneydoğu’da sarp mezraların olduğu bölgelerde köylünün kendisini koruması için uygulamaya koyuldu. Köylülere silah dağıttı. Bunun olumlu olduğu kadar olumsuz sonuçları da oldu. Çünkü kendisine silah dağıtılan insanların bir kısmı taşkınlıklar yaptılar, bu gücü kendi menfaatlerine kullandılar ve bir takım suçlar işlediler.

Bu olay da bu sıkıntıların ne boyutlara ulaştığını net bir şekilde gösterdi. Koruculuk sistemi disipline edilmeli. Korucuların başka şekillerde istihdam edilmesi söz konusu olabilir. Bölgede terör ortamı tamamen kalktıktan sonra da koruculuk sistemi lağvedilmelidir.

Sorunun çözümüne ilişkin bir şeyler yapmak için bölgede iç içe geçmiş meselelerin tamamını çözmek gerekiyor. Her şeyden önce bölgede bir Kürt sorunu var. Bu sorun Kürt halkını haklarının ve özgürlüklerinin genişletilmesiyle çözülebilir.

PKK terör örgütünün yalnızca silahlı mücadele ile kaldırılamayacağı ortada. PKK terörünün bitirilmesi için silahsız çözümler de üretmek gerekiyor.

MHP Geri Çekildi
Bedelli Askerlik Gündemden Kalktı


MHP Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve bir grup MHP’li milletvekili bedelli askerlik için kanun teklifi verdi. Bu haberi duyan binlerce kişinin gözlerinde birden bire bir umut ışığı parladı. Kendini askerlik mağduru hisseden herkes 7 bin 500 doları bulmanın yollarını aramaya başladı. Ancak Ankara’dan gelen ikinci bir haber gözlerdeki umut parıltısını birden bire söndürdü. Hemen herkes sanki hiç böyle bir şey gündeme gelmemiş gibi işlerinin akışına kendilerini bıraktılar. Çünkü MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin talimatıyla MHP’li Hasan Çalış teklifi geri çekti. Ardından Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un konu ile ilgili yaptığı zehir zemberek açıklamada, bedelli askerliğin 2013’e kadar gündeme gelmeyeceğini ve kısa dönem askerliğin de kaldırılacağını söyledi. Başbuğ bir anlamda “siz öyle isterseniz biz de böyle yaparız” diyerek adeta gözdağı verdi. Bu kadar kısa bir sürede böylesi derin bir dalgaya kapılan on binlerin geleceğini Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün ifadesiyle TBMM ve onun fikrini alacağı Genelkurmay belirleyecek.

Domuz Gribi
Salgın Türkiye’de


Son on yılda dünyayı tehdit eden salgın hastalıkların enteresan bir kaynağı var: Hayvanlar. Önce deli dana, sonra kuş gribi ve şimdi de domuz gribi. İnsanlardan bulaşan grip hastalığı “ilaçsız 7 gün, ilaçla bir haftada” geçiyor ancak her ne hikmetse kuşlardan ve domuzlardan bulaşınca ölümle neticeleniyor. Meksika’da ortaya çıkan domuz gribi söylenenlere göre hızla yayılıyor. ABD’de 100 binin üzerinde kişinin bu hastalığa yakalandığı açıklandı. Herkes birbirine bilmediği yerlerde et yememesini, kapalı ortamlarda durmamasını ve muhakkak ellerini sık sık yıkamasını öğütlüyor. Bu gibi hastalıkların psikolojik harp ustalarının uydurması olduğu fikri de birçok insanın dilinde. Eğer bu hastalığın neticeleri ülkemizde de ABD’deki gibi tezahür ederse bu tez çürümüş olacak.

Sabırları Taştı
Ergenekon Savcıları Açıkladı


Ergenekon Davası uzunca bir süredir gündemde. Her geçen gün yeni operasyonlar yapılıyor, davanın seyri her geçen gün başka bir mecraya sürükleniyor. Son olarak “Danıştay Saldırısı” davası da Ergenekon’la birleştirildi. Ergenekon savcıları bu süreçte en fazla yıprananlar arsında yer alıyorlar. Savcılar kendilerine yöneltilen eleştirilere adeta manifesto gibi bir açıklamayla cevap verdiler. Ergenekon Davası’nın savcılarından Mehmet Ali Pekgüzel duruşma salonunda yaptığı açıklamada Ergenekon Davası’nın TSK’yı zayıflatmadığını aksine kuvvetlendirdiğini, her kurumun içerisinde suç işleyen birilerinin olabileceğini ifade etti. Savcılar kendilerine yöneltilen sanıklara lakayt bir şekilde hitap ettikleri eleştirisini de reddederek bu gibi söylemlerle Tük Yargısı’nın aşağılanmaya çalışıldığını ifade ettiler. Ergenekon sanıkları dava sürecinin kendileri lehine sonuçlanmayacağını anlayınca savcılara yönelik hikâyeler uydurarak yargı organlarını yıpratmaya çalışıyorlar. Ergenekon Davası ve etrafındaki tartışmalar uzunca bir süre gündemde olacak.

Ermenistan Açılımı
Başbakan Azerbaycan’a Gitti


Türkiye’nin Ermenistan’la son dönemde geliştirdiği diyalog, Azerbaycan’ın tepkisini çekmişti. Çünkü Ermenistan’la Karabağ hususunda anlaşmazlık yaşayan Azerbaycan, kendisiyle ortak tarihi ve kültürü paylaştığı Türkiye’den çok farklı bir yaklaşım biçimi bekliyordu. Başbakan Erdoğan bu yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak amacıyla Azerbaycan’a çalışma ziyaretinde bulundu. Erdoğan yaptığı açıklamada Aliyev ile telefonda görüştüğünü ve bir araya gelerek sorunların çözümüne ilişkin değerlendirmelerde bulunacağını söyledi. Ayrıca Azerbaycan-Türkiye, Azerbaycan-Ermenistan ve Ermenistan-Türkiye ilişkilerine dair değerlendirmelerde bulunacaklarını ifade etti. Erdoğan Azerbaycan Meclisi’nde yaptığı konuşmada “Karabağ’da işgal bitmeden, sınır açılmayacak” diyerek Türkiye’nin bu süreçteki tavrını net bir biçimde ortaya koydu. Aliyev de içlerinde hiçbir şüphe bulunmadığını, yol haritasında Karabağ’ın bir şart olarak Türkiye’nin önünde bulunmadığına inançlarının olduğunu, Erdoğan’ın sözlerinin her şeyi anlattığını söyledi. Başbakan Erdoğan bu açıklamasıyla Türkiye’nin Kafkasya politikasında geri adım atmadığının, aksine yol haritası ve Minsk süreci ile Kafkasya’nın normalleştirilmesine ilişkin diplomatik atak başlatıldığının bir kez daha altını çizmiş oldu. Başbakan’ın ziyareti daha çok ses getireceğe benziyor. Çünkü Aliyev ile birlikte vurgu yaptıkları “iki devlet tek millet” politikası Türkiye’nin Kafkasya’daki yol haritasının mihenk taşı olacak.

ABD’nin İslam Açılımı İlk sinyallerini Verdi
“Hizbullah’ı Seçtirmeyin”


ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Balkanlar ziyaretinin ardından birkaç saatliğine Beyrut’a geldi. Bu ziyaret birçok açıdan önemli. İlk olarak 1983’ten bu yana ilk kez bu düzeyde bir yetkili ziyaret ediyor. Başkan Obama’nın yaptığı açıklamaların ne kadar samimi olduğunun işaretlerini barındırması bakımından da ayrıca önemli olan bu ziyaret, Lübnan’daki seçim süreci ile ilgili psikolojik mücadelenin de örneğiydi. Lübnan seçimlerinde ABD ve İsrail’in kendilerine tehdit olarak gördükleri Hizbullah en güçlü aday. Biden Başbakan ve meclis başkanıyla görüşerek ABD’nin kendilerine destek olduğunu ifade etti. Hizbullah kanadı ise bunun seçim sürecine açık bir müdahale olduğunu dile getirdi.  Şii harekete mensup milletvekili Hasan Fadlallah, farklı görüş ve eğilime mensup bütün Lübnanlıları Lübnan’ın egemenliğine yönelik bu müdahaleyi engellemeye çağırdığı açıklamasında, ABD’nin desteklediği Suriye karşıtı çoğunluğa atıfta bulunarak, “Biden’ın ziyareti, siyaseten telaşa kapılmış bir partinin seçim kampanyasını izlemek çerçevesinde yapılıyor gibi görünmektedir” dedi. Obama İslam dünyası ile diyalog içerisinde olacaklarını ifade etmişti. Anlaşılan o ki ABD’lilerin diyalog anlayışı “sen sus ben konuşurum” şeklinde tezahür ediyor. Yoksa Biden Lübnan’lılara yalnızca başarılar dilerdi..

Abdullah Gül Yargılanacak mı?

Refah Partisi’nin 1997 yılında Hazine’den aldığı yardımın sahte belgelerle harcanmış gibi gösterildiği ileri sürülerek açılan kayıp trilyon davasında Abdullah Gül’ün yargılanıp yargılanmayacağı tartışılıyor. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi o dönemde Refah Partisi hükümetinde görevli olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yargılanması gerektiğine hükmetti. Mahkeme Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Cumhurbaşkanı yargılanamaz” kararını kaldırdı ve “Milletvekilleri gibi dokunulmazlığı bulunmayan cumhurbaşkanları da bu makama gelmeden önce işledikleri suçlardan dolayı yargılanır” dedi. Abdullah Gül, Abdülkadir Aksu ve İbrahim Aktaş’ın bu davadan yargılanmadığını ifade eden mahkeme Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yargılanması gerektiğini söyledi. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi her ne kadar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kararını kaldırsa da Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı yalnızca vatana ihanet suçundan yargılanabiliyor. Cumhurbaşkanı’nın kim olduğunun önemi yok. Nitekim Cumhuriyet tarihimizde 3. Cumhurbaşkanı bu suçtan yargılanmıştı. Türkiye’de sürekli dillendirilen hukukun bağımsızlığı ve tarafsızlığı bazı durumlarda maalesef göz ardı ediliyor. Cumhuriyet tarihinde kendi tabiriyle 6 defa gidip 7 defa gelen Cumhurbaşkanları görev süresi dolmuş olmasına rağmen yakın akrabasıyla ilgili bir durumda “siz kimsiniz” diyerek devletin yetkililerini adeta tehdit ederken herhalde bu savcılar Türkiye’de yaşamıyorlardı.