- Güller diyarından güller ülkesine

Adsense kodları


Güller diyarından güller ülkesine

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Mon 6 September 2010, 09:06 pm GMT +0200
Güller diyarından güller ülkesine


Semâyı yıldızlarla donatıp, gecelerimizi aydınlatan, gök kubbemize türlü manzaralar ile süsleyen Rabbimiz, zeminin yüzünü de türlü renk ve kokularda çiçeklerle bezeyen, gözümüze ve gönlümüze ziyafet sofraları sermiş.
Yıldızsız semâ düşünülemeyeceği gibi, çiçeksiz zemin de hayal bile edilemez. Çiçekler; güzelliğin, safiliğin, temizliğin ve nakşın simgesi. Ancak içlerinden öyle biri var ki; o, çiçeklerin sultanı. Belki bu yüzden âlemlerin Sultanının simgesi olmuş. Bütün felekler gibi o da, Onun (asm) nurundan yaratılmış.
Güzelliğini ondan, kokusunu teninden ve tebessümünü dudaklarından almış. Adı onunla anılır olmuş. Onu görenler, O güzeli (asm) görür gibi olmuşlar. Bu çiçeğin adını gül koymuşlar, yüzü hep gülsün diye. Gülümsemeyi ondan öğrenmişler. Gönül bahçeleri gibi yeryüzü bahçelerini de onunla süslemişler.
Şimdi gül üstüne bir öykü var yüreklerde. Yaşanmış değil yaşanıyor. Dillerden değil göz lerden dökülenler anlatıyor, kalemse sadece karalıyor. Bu öykü, güller diyarında başlıyor ve gülün saltanatına doğru devam ediyor.
Diyarlar içinde bir diyar. Adı güller diyarı.
Yeryüzünde birçok diyar var ama burası başka. Zeminin her yerinde güller var ama bu diyarın gülleri bambaşka. Çünkü bu güller bedi’ gözlerin tefekkürüne mazhar olmuş. Said bir zâtın nazarıyla, yaradılış gayelerine ermekle mesut olmuşlar. Bu zâtın gözleri, âdeta mübarek bir arı gibi bu diyarın gülleri üzerinde gezip, nârin kalplerinde işliyor. Dili en tılsımlı zikirleri, en tesirli duaları ve ism-i azamı fısıldıyor latif kulaklarına. Böylece bu diyarın gülleri
güzelliklerine güzellik katmış, elvan elvan kokular yaymışlar. Fakat bu dünya dâr-ı fenâdır. Fenâda ise bekâ yoktur. Her canlı ölmeye, her gül de solmaya mahkûmdur. Mademki devamı olmayan şeyde lezzet yoktur. Öyleyse güller diyarının bahçıvanı öyle güller dikmeliydi ki, bir tek yaprağına bile hazan rüzgârının eli dokunmasın. Zamanın dönmesi baharını güze çevirmesin. Bu diyar yalnız fani âlemin güller diyarı değil, baki âlemin güllerinin
fidanlığı olsun. Toprağı ebed toprağından, tohumu Tubâ ağacından, kokusu cennet bağlarının kokusundan olsun.
Bahçıvanın samimi duâsı, Rabbimizin de inâyetiyle böylece kurulmuş gülistan. Kapısı Bismillâh ile açılan, girenlerin üzerine misk-i amber saçılan bu gülistana, bir giren bir daha çıkmak istememiş. Bu gülistanda gül yüzlü, güle talip nice talebeler, pek çok fedâiler yetişmiş. İçlerinden birisi, altın başlı elmas kalemiyle gül fabrikasına kâtip tayin edilmiş. Bu müstesna kâtip harikalar saçan kaleminin ucuyla nur bahçelerine siyah güller nakşetmiş. Sonra bütün bir memleketi gülistana çevirmek için ülkenin dört bir tarafına bu güllerden göndermiş.
Ancak zâlim eller, vatanı bataklığa çevirmek isteyenler, parçalamak istemişler bu gülleri.
Kelepçeler takmışlar latif ellerine. Güneşli bahçeler yerine karanlık zindanlara atmışlar.
Her türlü zulmü ve işkenceyi nâşirlerine revâ görmüşler. Fakat beklenmedik bir şey olmuş.
Bir zamanlar taşları şak edip filizlenen bu nazik bedenler, zulmün demir parmaklıklarını da öylece parçalayıp, inat ve sabırla elden ele gönülden gönüle yayılmaya, bataklıkları tek tek kurutmaya başlamışlar. Bütün bir memleket
baştan sona gül bahçesi olmaya hazırlanırken, zalimler kendi karanlık elleriyle kara bedenlerini parçalamaya başlamışlar.
Şimdi güller diyarından güller ülkesine serüven devam ediyor. Yer ve gök ehli bu kervandakilere selâm ediyor. Selâm gül sevdalılarına! Selâm güller diyarının gül kahramanlarına!
İşte geldi gül mevsimi ve artık her yer gül bahçesi…



Afra Betül IŞIKLI