- Gönül kâbesi

Adsense kodları


Gönül kâbesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Wed 2 June 2010, 11:53 am GMT +0200
Gönül Kâbesi



Nerede, nasıl, hangi mevkide olursa olsun insan önce gideceği yönü bulup,
pusulasını o tarafa yöneltmeli Sonra revan olmalı yollara

Doğru yönü bulmak kadar doğru yolda ilerlemek, yürümek için de çaba göstermek gerekir Yürümek için içinde bir aşk yangını her gün yanmalı Yürekte yangın yoksa yol çekilmez olur En küçük engeller insanı yolundan döndürebilir Küçük bir çakıl taşı, yoldaki bir tümsek, açılmış bir çukur; yanlış bir işaret ya da işaretçi yoldan çıkarabilir insanı

Kıblesini bulup yoluna revan olan varmak istediği yere geldiğinde, çektiği zahmet kadar kıymet arz eder vardığı yer Kolaylıkla elde edilenin kıymeti yoktur Yollarda çekilen ıstırabı, vuslatta rahmete dönüştürmek de önemlidir

Varılmak istenen Kâbe’ye varıldığında sevgiliye kavuşulmanın verdiği heyecanla “buyur” denilmeli Yüreğinin seni çağırdığı yerde olmanın mutluluğuna gözyaşı ırmağı karışmalı

Dönmeli bir Mevlevi gibi ellerini açıp yüreğindeki Kâbe’nin etrafında Kendinden kaçıp kendini bulmalı Kendinden uzaklaşıp, kendine yaklaşmalı Açılmalı içindeki demir perdelerle kapalı gönül kapısı Herkesi, her şeyi kucaklayacak kadar genişlemeli Yıkmalı içindeki putları kendinden öncekiler gibi Eğmeli başını gökten toprağa eğilen güneş gibi Toprakta bir gölge olmalı, gölgede hiç

Gidip gelmeli içindeki vicdan vadisinde, zemzem ırmağını bulmak için Pişmanlık duvarlarını yıkıp içindeki günah vadisine bir beyaz ihramla yol almalı

İçindeki gecenin siyah örtüsünün arkasından ağarırken gün, ellerini açıp vakfede durmalı Kalabalık bir mahkemenin önünde sanık sandalyesinde yalnız yargılamalı kendisini Bütün günahlara karşı durur gibi dik ama bir o kadarda mütavazi bir el açmalı sevgilisine

İbrahim (as) gibi bütün putları kırıp kendi boynuna asmalı gerektiğinde baltayı Sonra en büyük nefis putunu devirmeli Ateşi, ateşe atıp, ateşi yakmalı ateşle Yandığında pişmeli, piştiğinde yanmalı Alevlerden geriye kalan korlar gülün kırmızılığına dönüşmeli Yürekte bir tomurcuk yetim ve öksüz açmalı Kendinden hicret edip gönül dünyasında bir muhacir olmalı

Bulmalı araya araya kaybolmuş merhameti, aşkı, şefkati, sabrı, çileyi, emeği, umudu…

Tam arındım demeden, günahları geride bırakıp gitmeye hazırlanmadan önce içindeki şeytanı taşlamalı Başkalarının şeytanlarına söz söylemeden önce en büyük taşı içindeki şeytana atmalı

Sonra sıyrılmalı bütün benliğini kuşatmış günah esaretinden İhramını çıkartarak ana rahmine yeni düşmüş bebek gibi masum kalmalı ömrünün her deminde

Bir muhacir hüznü ile geldiği bu aşk mabedinden münevver bir şehrin yoluna revan olmalı Bir aşk nurunun bahçesinde mecnun olmalı Dünyada bir muhacirken, yüzünü sürdüğü topraklar, eğildiği secde, kırdığı putlar, yaktığı benlik onu ensarlığa terfi ettirmeli

Gittiği yer yöne, vardığı her yere, karşılıksız, çıkarsız güller götürmeli Kendi bahçesinde yetiştirdiği gülleri karamsarlık girdabındaki yüreklere sunmalı Dünyada gül açmayan bahçe kalmayıncaya kadar yürümeli Bir karınca misali varamasa da her gönüle, tutamasa da her uzatılan eli, gidemese de çağrılan her yere, ölmeli yolunda

Arayan bulur Kâbe’sini, bulan koşar sevdiğine, arınır toprağın yağmurla arındığı gibi günahlarından, kendinden Bir muhacir gibi yaşadığı dünyada bir Ensar yüreği ile çalar her sabah bütün kapalı kapıları

Nice kervanlar çölün sıcağına, susuzluğuna, zahmetine rağmen tutmuşlar gül şehrinin ve gül neslinin yolunu Geride kalanlar, birkaç gün daha müsaade bekleyenler, işlerini bitirip, evlatlarını yetiştirme telaşına düşenler, tali yollarda tökezleyenler, benlikleri ayaklarına takılanlar, bir “keşke günü”ne kadar özgürlüklerinin köleliğini sürecekler

Ne mutlu içindeki şeytanı taşlayıp, Kâbe’sini bulanlara

Alıntı